Sahte – Bölüm 12

Ergin korkunç bir baş ağrısı ile uyandığında hâlâ halının üzerindeydi. Akşam en sonunda kanepelerden inip yere oturmuşlar sonra da iki arkadaş oldukları yere sızmışlardı. Kötü bir zeminde, tuhaf bir pozisyonda yattığı için her yanı ağrıyordu. Maçta hatalar yapmış, kaybetmelerine neden olmuştu, üzerine evlenmeyi planladığı kızı başka bir adamla yakalamıştı, hem fiziksel hem ruhen korkunç durumdaydı. Zorla ayağa kalkıp arkadaşını dürttü, “Ben eve gidiyorum, şarjım da bitmiş zaten! Evdekiler merak etmiştir!”

Arkadaşı gözlerini bile açamadan “Hı!” diyebildi sadece ve uyumaya devam etti. Ergin zorla çıkıp eve gidebildi. Annesi onun halini görünce iyice endişendi.

“Bir maç sadece Ergin bu ne hâl?”

Annesine cevap bile vermeden odasına gidip telefonunu şarja taktı ve doğru banyoya girdi. Maçtan sonraki teri bile üzerindeydi hâlâ ve leş gibi kokuyordu. Duşa giremeden klozete kapaklanıp bir süre kustu önce. Sonra ılık suyu açıp sakinleşmeye ve ayılmaya çalıştı. Havluya sarınıp odasına döndüğünde annesi yatağının üzerine oturmuş onu bekliyordu.

Zeynep ile kendi aralarında sözlenmiş olmalarına rağmen Ahmet bey okul bitmeden evlilik yok deyince onlara hiç bahsetmemişti kız arkadaşından. Evdekiler bir kız arkadaşı olduğunu biliyorlardı elbette ama kim olduğunu ya da ne niyette olduğunu sormuyorlardı. Ergin popüler bir genç olduğundan etrafında çok fazla kız olduğunun farkındalardı. Daha bu yaşta evlenmeye karar vermiş olması akıllarına bile gelmiyordu. Bu yüzden annesi oğlunun durumunu sadece maçtaki yenilgiye bağlıyor ve bu kadar ağır etkilenmesini anlamlandıramıyordu.

“Ergin önemli bir maçtı biliyorum, çok eleştiri de alacaksın ama bu kadar dağılmaya değer mi oğlum?”

“Anne iyiyim ben, evet biraz kaptırdım farkındayım ama iyiyim lütfen merak etme!” dedi sıkıntyla.

“Tamam!” dedi annesi oğlunun aksi huylu olduğunu biliyordu zaten, ayrıca hakkında kötü şeyler yazılacağından da hiç şüphesi yoktu. Basın çok acımasızdı bu konuda, maçın uluslararası bir maç olması da ayrı bir sıkıntıydı. Herhangi bir lig maçı olsa bu kadar sıkıntı olmazdı. Her şeyi bir arada atlatması gerekiyordu şimdi ve bütün bunların tek sorumlusu Zeynep’ti. İnanamıyordu bunu yaptığına, hem de Metin gibi siliğin biriyle. Madem ona ilgi duymuştu sonradan en azından söyleyebilirdi. Yok o ikisini birden idare etmek istemişti belli ki, hatta Metin Ergin’i bildiği halde uzak durmamıştı kızdan.

“İkinizden de iğreniyorum!” dedi hırsla. Sonra biraz dolmuş olan telefonunu açtı, mesajlar aramalar bir bir döküldü ekrana. Bir kez Zeynep aramıştı, çok kez annesi, Metin, Suzan ve bir kaç arkadaşı daha.. Telefonu yatağın üzerine fırlattı ve üzerine bir şeyler geçirip kendisi de uzandı. Çekmeden bir ağrı kesici çıkarıp yuttu sussuz ve kapattı gözlerini.

Tam içi geçecekken telefon çalmaya başladı, arayan Suzan’dı, açmadı. Kız yeniden aradı, “Konuşmak istemiyorum!” yazan bir mesaj attı hemen.

“Arkadaşım seni merak ediyorum. Her zaman burada bir dostun olduğunu bil!” yazdı Suzan cevap vermedi.

Bir kaç arkadaşı aradı ardından yeniden onları da açmadı. İnternette ve basında çıkan haberlerle ilgili konuşacaklarından emindi. Baş edemeyince telefonu sessize almak için eline aldı, o sırada Metin’in adını gördü ekranda.

“Ne yüzle arıyorsun sen beni?” diyerek hırsla açtı, öfkesini içinde tutmak istemiyordu.

“Seninle konuşmamız gerek, her şeyi yanlış anladın!”

“Sahi mi?” dedi alaycı bir sesle Ergin, “Demek yanlış anladım, neyse ki oradaki halinizi gören tek kişi ben değildim bir de Suzan vardı!”

“Evet o bizim aramızda bir şey olmadığını biliyor ve bize inanıyor!”

“Emin misin? İkinizin depoya gideceğinizi söylediğinizde ona da pek normal gelmemiş bence haliniz!”

“Biz ona ikimiz depoya mı gideceğiz demişiz!”

“Evet ona sen stadyuma git demişsiniz!”

“Yalan bu!”

“Metin dövüşmek istiyorsan söyle bir yerde buluşalım. Yok eğer korkağın tekiysen kapa çeneni ve beni bir daha arama!” diyerek kapattı telefonu Ergin ve telefonu tamamen kapatıp kafasını yastığın altına soktu.

Metin duyduklarına inanamıyordu, Suzan gidip Ergin’e ikisinin baş başa depoya ineceklerini ve onu yolladıklarını mı söylemişti yani? Bir kaç dakika olanları yeniden düşündü. Sınıfın kapının önünde beklediklerini, sonra üçünün depoya doğru giderken Suzan’ın ayağını burktuğunu ve onu revire gönderdiklerini, Metin onunla gidecekken, onun depoya ikisi gitmesi konusunda ısrar ettiğini hatırladı. Herkes maça gittiği için okulda doğru dürüst kimse kalmamıştı zaten, koridorlar bomboştu. Deponun olduğunu koridor hem karanlık hem ıssızdı. Onlar içeri girdiklerinde biri kapıyı üzerlerine kilitlemişti, bundan emindi. Zeynep korktuğu için onunla ilgilenmişti ama kapıyı açmayı denemişlerdi. Eğer biri gelip üzerlerine kapıyı kilitlediyse bu Suzan’dan başkası olamazdı.

Ahmet beyin başına gelenleri söylemek için aradıklarında Hüseyin bey iş yerindeydi. Bir işe başlarken kızını korkutmamak için herhangi bir kaza durumunda aramaları için Hüseyin beyin telefonunu veriyordu.. Zeynep’i o halde evde bırakıp çıktığı için aklı kızında kalmıştı Ahmet beyin, Zeynep’in annesinin yaptıklarını hatırlamak, onun yüzünden bu acıları yeniden yaşamak çok zoruna gitmişti. Zaten kimsenin almak istemediği ağır bir işi almıştı, kafası da dolu, canı sıkkın olunca dikkatsiz bir adım yüzünden sırtındaki ağır yükle onlarca merdiveni yuvarlanarak düşmüş, düştüğü yerden de kalkamamıştı.

Hemen ambulans çağırıp onu hastaneye yollayan iş verenleri, Hüseyin beyi arayarak durumu anlatınca, adamcağız a apar topar eve gelip Zeynep’e haber vermişti. Zeynep henüz aklını başına toparlayamadan babasının hastanede olduğunu duyunca ne yapacağınız bilemez halde Hüseyin bey ve ailesi ile hastaneye koşturmuşlardı. Bu arada Suzan Metin’i de arayıp durumu haber vermişti. Aslında Ergin’i de aramıştı ama Ergin telefonu kapattığı için haberi olmamıştı.

Metin hastaneye vardığında Zeynep’i bir koltuğa yığılmış ağlarken, Hüseyin bey ve ailesini de şoka girmiş halde görünce Ahmet beyin iyi durumda olmadığını anlamıştı ama onu kaybetmiş olduklarını akıl edememişti. Zeynep gözlerini boşluğa dikmiş sürekli ağlıyordu. Bir gün önce babasını bu kadar üzecek olaylara neden olmamış olsaydı bunların hiç birinin olmayacağını düşünüyordu bir yandan. Ancak konuşacak dermanı olmadığı için henüz yüksek sesle dile getiremiyordu.

“Bu kızı da mı göstersek bir doktora?” diyordu Gülcan hanım kocasına Metin’in geldiği sırada. Hepsi Metin’i görünce bir gün önceki olayları bildikleri için iyice gerildiler. Bir tek Suzan ailesinin takındığı tavırdan farklı bir tavırla onun yanına gelip olanları hızlıca anlattı. Henüz kimse dile getirmese de Hüseyin bey de arkadaşının kızının yaşattığı şok neticesine öldüğüne inanıyordu ve elbette karısı da aynı fikirdeydi. Akşam evlerine döndüklerinde Suzan’ın da dolduruşuyla bu düşüncelerinden iyice emin olacaklardı. Olay erken saatte gerçekleştiği için Ahmet beyin cenazesi aynı gün ikindi namazına yetişecekti Hüseyin beyin söylediğine göre. Zeynep artık hiç bir şeyi duymadığı ve görmediği için bütün işlemleri o halletmişti. Metin ve Suzan Zeynep’in yanından ayrılmıyor, Hüseyin bey cenaze işlemleri ile uğraşıyor, Gülcan hanım da ne düşüneceğini bilemez halde evde bir şeylerle uğraşıyordu.

“Zavallı adam!” diyordu sürekli kendi kendine, “Bu nasıl bir evlat böyle?”

Bir yandan Zeynep’e kızarlarken ve onu babasının katili olmakla suçlarlarken bir yanan bu durumda onu yalnız da bırakamıyorlardı. Şehirde çok tanıdıkları olmadığı için Ahmet beyin cenazesine burada edindiği bir kaç arkadaşı ile komşularından başka kimse katılmadı. Zeynep’in arkadaşlarının da henüz bir şeyden haberi olmamıştı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s