Sahte – Bölüm 11

Zeynep gecenin ortasında çığlık çığlığa uyanınca Ahmet bey yeniden kızının yanına koşturdu ve sabah kadar baş ucundan ayrılmadı. Bir ara ateşi çıkıyor gibi olunca, çocukluğunda yaptığı gibi sirkeli su hazırlayıp, temiz bir bezle alnında bekletti. Bez ısındığında onu yeniden ıslatıp, alnına bıraktı. Gece boyu ara, ara sayıkladı Zeynep ama ne söylediği tam olarak anlaşılmadı.

Ahmet bey karısına bir kez daha öfke ile dolmuştu. Oysa geçen yıllar kalbini biraz olsun yumuşatmayı başarmıştı ona karşı. Onları yeniden bulduğunda, Zeynep’i uzaktan görmesine izin vermişti. Bunda kız kardeşinin telkinlerinin de etkisi çok olmuştu tabi. Zekiye hanım, Zeynep’in annesi onları bulduktan sonra bir kaç kez de telefonla konuşmuştu onunla. Ahmet bey ara ara Zeynep’in fotoğraflarını eski karısına yolladığını da tahmin ediyordu kız kardeşinin. Zekiye hanım da zamanında bir adama çok aşık olmuş ama onunla evlenememişti. Aşkın insana tuhaf şeyler yaptırdığını sonuçları kötü bile olsa insanların bazı şeyleri göze alabildiklerine inanıyordu. Elbette kızını ve ağabeyini terk edişini onaylamıyordu onun, kızgındı bunun için ama yine de pişmanlık duyduğunda kızını uzaktan da olsa görmeyi hak etiğini düşünüyordu. Kıyımsız ve çok iyi bir kadındı o. Ahmet bey onu çok özlüyordu, tüm bunlar olurken onun da burada olup, sevgi dolu yumuşak sesi ile Zeynep’le konuşmasını çok isterdi. Onun da başını dayayacağı bir kız kardeşe ihtiyacı vardı. Yıllardır kendi içinde yaşadığı acıları, Ergin’in bir sözü ile hem onun hem canından çok sevdiği kızının yüzüne bir tokat gibi patlamıştı şimdi.

Zekiye hanım öldükten sonra karısından da bir daha ses çıkmamıştı. Buraya yeniden gelecekleri zaman ona bir kez daha izini kaybettirecekleri için sevinmişti Ahmet bey. Artık haber alacağı kimse de kalmadığı için Zeynep’in annesi onları takip edememişti muhtemelen. Zekiye’nin öldüğünü duyup duymadığını da bilmiyordu zaten.

Zeynep ancak gün ışıdıktan sonra daha rahat bir uykuya geçmişti. Ahmet bey onun başında sabaha kadar bekledikten sonra ne yazık ki ağır bir işe gitmek zorundaydı. Bir iş hanının beşinci katına çıkacak eşyalar vardı ve binanın asansörü yoktu. Bu kadar kata ağır eşya taşıyacak hamal bulamadıkları için iyi bir ücret teklif etmişlerdi çünkü adamların zamanları kısıtlıydı, bir iş yeri açıyorlardı. Kızının rahat uyumaya başladığını görünce kalkıp banyoya girdi, iş kıyafetlerini giyindi, yeniden onun odasına gelip alnına bir öpücük kondurduktan sonra çıktı. Bütün gün aklı onda kalacaktı ama bu işi de kaçırmayı hiç istemiyordu.

Metin’de sabaha kadar uyuyamamıştı, gidip Ergin’i bulmak ona neler olduğunu anlatmak istiyordu. Dinlemek ve anlamak zorundaydı. Ayrıca Zeynep’e söylediği o şeylere de çok sinirlenmişti, gerçek olsa bile insan sevdiği kadına herkesin içinde bu şekilde haykırmazdı. Ergin kesinlikle o kızı hak etmiyordu ama Zeynep onu sevdiği sürece Metin’in yapabileceği bir şey yoktu. O yüzden gidip onun hakkını savunmak ve üzülmemesini sağlamak zorundaydı. Suçlanan diğer kişi de o olduğu için kendini de aklamak istiyordu. Ergin anlaşılan telefonunu komple kapatmıştı ya da şarjı bitmişti. Evlerini bilmiyordu, maçtan sonraki gün antrenman yapıp yapmadıklarını veya nerede yaptıklarını da bilmiyordu. Bu yüzden sabah biraz geç olmasını bekleyip Suzan’ı aradı.

“Zeynep’e uğradın mı bu gün?” diye sordu ilk önce.

“Hayır henüz inmedim aşağı, uyuyordur muhtemelen, gece uyuduğunu sanmıyorum!”

“Evet haklısın biraz dinlensin, baksana Ergin ile hiç konuşabildin mi?”

“Ah hiç sorma kaç kere aradım ama bana dönmedi bir türlü, mesaj da atıyorum!”

“Telefonu kapalı!”

“Ah! Demek ondan dönmüyor! Ne yapacaksın sen Ergin’i?”

“Şaka mı yapıyorsun Suzan, onunla konuşmalıyım, biz orada kilitli kaldık Zeynep’le! Aramızda hiç bir şey olmadı!”

“Canım arkadaşım seni çok iyi anlıyorum, ben tabi ki ikinize de inanıyorum ama buna Ergin’i nasıl ikna edeceğiz bilmiyorum. Domuz gibi inatçı bir çocuk o! Belki ona da biraz zaman vermek gerekir. Zeynep senin gibi bir arkadaşı olduğu için de çok şanslı inan bana!”

“Beklemek mi? Beklerken Zeynep’in ne kadar acı çekeceği hakkında bir fikrin var mı? Gidip o herifin ağzını burnunu kırmayı tercih ederim ama sakince konuşacağım sadece ve olanları anlatacağım.”

“Haklısın bende yanında olurum emin ol!”

“Peki o söyledikleri hakkında bir fikrin var mı?”

“Zeynep’in annesi hakkında mı?”

“Evet! Kaltak dedi sözlüsüne ya! İnanamıyorum! Hem de Zeynep’e, bulabileceği en düzgün insana!”

“Sorma, sorma! Bir kız olarak ben de ona çok içerledim. Zeynepciğim bu dünyadaki en masum insandır. Herkes her şeyi yapar o bir melek gibi saf ve tertemiz kalır.”

“Ne söylemeye çalıştı biliyor musun?”

“Hayır, Zeynep küçükken annesinden ayrılmış ama babası ona hiç bir zaman bunun nedenini anlatmamış. Babası üzülüyor diye de o da sormaktan vazgeçmiş Bana öyle anlatmıştı. Zeynep bu konuda bir şey bilmiyor yani!”

“Sence gerçek olabilir mi?”

“Ahmet amcanın boynuzlandığı mı?”

“Suzan!?” dedi Metin sert sert.

“Yani aramızda konuşuyoruz diye öyle dedim canım, yoksa en iyi arkadaşımın babasına böyle bir şey der miyim? Nereden bileyim ben gerçek mi, değil mi?”

“Ergin nereden öğrenmiş peki kimse bilmiyorsa?”

“Baksana sen beni sabah sabah sorguya çekip canımı sıkmaya mı çalışıyorsun?” dedi bu defa Suzan ters ters, bu kadar soru sormasını hiç iyi bulmamıştı Metin’in, “Meraklı turşuculuğu bırak da arkadaşımızla ilgilenelim biz. Ergin hata yaptığını anlayacaktır nasılsa, o zaman ne istiyorsan söylersin. O Zeynep’i hak etmiyor!”

“Haklısın hak etmiyor!” dedi Metin ve kapattı telefonu. Olanlar bir türlü aklından çıkmıyordu.

“Uyandın mı?” yazan bir mesaj attı Zeynep’e, bir süre bekledi ama cevap gelmedi.

Kapıyı kim kilitlemişti peki ve onlar geldiğinde kapı neden kilitli değildi. Acaba sahiden tutukluk yapmıştı ve onlar tekrar denemedikleri için boş yere mi beklemişlerdi onca zaman içeride?

Ergin o kadar kızgındı ki onların yanından ayrılır ayrılmaz bir arkadaşının yanına gitmişti. Zeynep’in yüzü gözü kızarmış, saçları darmadağın o delikten çıkışını hayatı boyu unutamayacaktı. Terlemişti. Daha Ergin bile elini sürmemişti ona, her şeyi yaşamayı evliliklerine saklamışlardı. Zeynep onu masum ayağı ile kandırırken depoda Metin ile oynaşıyordu ama

Gece gittiği arkadaşı, gözüyle görmediği bir şey için hemen dolduruşa gelmemesi ve Zeynep’e bir açıklama şansı vermesi gerektiği konusunda onu defalarca uyarmıştı. Zeynep’i o da tanıyordu. Onun gibi bir kızın bütün bunları yapması, hem de maç günü, Ergin’in yokluğunu bu kadar kolay anlayacağı bir zamanda yapması çok saçmaydı bir kere. Metin ile bir şey yaşamak istese, onca zaman varken, Ergin’in şehir dışında kamplarda, turnuvalarda olduğu onca zaman varken ne diye hayatının en önemli maç gününü seçsindi ki? Bir yandan konuşup bir yandan içtiklerinden Ergin arkadaşının söylediği her şeyi duyuyor ama öfkesi anlamasına engel oluyordu.

“Kaltak!” diyordu sürekli, “O bir kaltak!” dili dolaşıp sızana kadar da ağzından başka laf çıkmadı. Arkadaşı da onunla birlikte sızdığı için ikisi de ertesi gün öğlene kadar oturdukları yerde uyudular. Bu arada telefonunun şarjı bittiği için onu arayan kimse Ergin’e ulaşamadı. Özellikle annesi ve babası maçtan sonra ortadan kaybolunca yenilgiyi hazmedemediğini düşündüler. Takımdaki diğer çocukları aradılar ama herkes onun maçtan sonra kimseyle konuşmadan hızla ortadan kaybolduğunu söyledi. Hepsi yenilgiyi hazmetmek için bir yerlerde saklandığını düşünüyorlardı. Ergin’in yüksek egosu aslına takım içinde de sorun oluyordu çoğu zaman.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s