Gelmesi kaçınılan her zaman gibi sınav zamanı da çabucak geliverdi. Günler okul, Ergin, Suzan ile hızla tükenmiş nihayet hiç olmadık yaşlarında vermek zorunda oldukları kararlarla hayat sınavı kapıya dayanmıştı. Suzan, Ergin ve Zeynep farklı okullarda gireceklerdi. Ergin sadece ilk gün olan sınava girecek ikincisinde Zeynep’in girdiği okula gelip onu bekleyecekti. Ahmet bey Ergin geleceği için ikinci güne iş ayarlamıştı. Kızının yanında olmayı çok istiyordu böyle önemli bir sınavda ama bir yandan a üniversiteye gidecek kızı için daha çok paraya ihtiyacı olacaktı.
İki stresli sınav gününün ardından yürekleri ağızlarında sınav sonuçlarını beklemeye başlamışlardı. Suzan’ın elbette çok iyi geçmişti sınavı, eğer heyecandan bir kaydırma yapmadıysa kesin kazanacaktı istediği yerleri. Zeynep’in yüksek hedefler koymayıp öğretmenlik yazması işine gelmiş, o da sanki idealiymiş gibi öğretmenlik bölümleri yazmaya karar vermişti. Son bir kaç ayda Zeynep’in ona öğrettikleri olmasa aslında hiç kazanma umudu olmazdı ama onlar sayesinde sınavının iyi geçtiğini düşünüyordu kendi de. Onca öğretmen, dershane hiç bir şey verememişlerdi.
Ergin zaten sadece ilk sınavda barajı geçmesi gerektiği için rahattı. Zaten dersleri her zaman çok iyi olmuştu. Maçlar yüzünden bir dershaneye yazılmamıştı ama bir kaç özel öğretmenden ders almıştı. Suzan’ına aksine o Zeynep’e getirmişti elindeki notları ama alanları pek ortak olmadığı için hepsini kullanamamıştı Zeynep.
Zeynep sınavdan sonra ev işlerinde uzun süredir babasına yardım edemediği için, daha çok ev ile ilgilenmeye başladı. Babasının çok yorulduğunu biliyor ve çok üzülüyordu. Bu yüzden bir an önce okuyup hayata atılması gerektiğini anlamıştı. Yaz tatilinde çalışmak istese de Ahmet bey kesinlikle izin vermedi. Kalan zamanında Ergin ile buluşuyor geleceğe dair hayallere dalıyorlardı. Zeynep ise lise mezuniyetini bütün yaz kutladı.
Sonunda puanlar açıklandı. Ergin yeterli puanı almıştı. Zeynep istediği bölüm için bir çok üniversite de burslu okuma şansı elde ediyordu. Suzan’ın puanı da kendini bile şaşırtacak şekilde Zeynep’in istediği bölümleri bursuz okumasına yetecek kadardı. Bu son bir kaç ayın sonunda Zeynep ile aynı okula giderse üniversiteyi rahatça tamamlayabileceğine kanaat getirdiği için Zeynep’in yazdığı her bölümün burssuzunu o da yazdı tercih listesine. Hüseyin bey üniversiteyi paralı okutmak pek istemiyordu ama Gülcan hanım kızın bir sonraki seneye kazanamayacağından emin olduğu için kocasını ikna etti.
Sonuçlar açıklandığında Suzan istediğini elde etmişti, Zeynep ile aynı okula gideceklerdi.
“Ya arkadaşım gördün mü kader bizi hep birlikte tutuyor, biz sahiden ruh kardeşi olduk seninle!” diyerek başından Zeynep ile arasını iyi tutma yoluna gidiyordu. Madem bu kızdan kurtulamıyordu o zaman onu kullanıp ailesinin çenesini kapatabilirdi. Okul bittikten sonra öğretmenlik olmasa da dil sayesinde başka işler yapabilirdi. Zaten özel okul olmazsa bir öğretmen maaşıyla hayat süremezdi o. Zeynep gibi değildi. O sefil fare her yere gider, her delikte kalırdı mutlu mutlu.
Ahmet bey kızının yazdığı bölümlerin burslu olduğunu sonuçlar açıklanınca öğrendi. Zeynep babasını masrafa sokacağını düşündüğü hiç bir bölümü yazmamıştı. Bu kazandığı bölümlerde de üst sınıflardan kitapların alınabildiğini öğrenmişti. Böylece adamcağız daha çok hırpalanmadan o da okulunu bitirecekti.
“Kızım yoksa daha yüksek bölümleri para yüzünden mi yazmadın?” dedi Ahmet bey gözleri gururla dolarak.
“Hayır babacığım ben hep İngilizce öğretmeni olmak istedim. Sen merak etme, harika bir öğretmen olacağım senin sayende!”
“Canım kızım, böyle kutsal bir mesleği herkesten iyi yapıp başarılı olacağına şüphem yok. Allah bu günler bana gösterdi ya! Çok şükür!”
“Daha ne günler göreceğiz, canım babam! Sen sakın üzülme!”
“Amin canım kızım! Amin!”
Böylece hayatlarında yeni bir dönem açıldı hepsinin. Gülcan hanım kızının üniversiteye kazanmasıyla çok rahatlamış ve mutlu olmuştu. Bu yüzden Suzan’ın üzerine gitmeye bir süre ara verdi. Zeynep ile aynı okulu kazandığına o da çok sevinmişti. Kızın bazı tuhaflıkları olmasına rağmen Suzan üzerinde olumlu etkileri olduğunun o da farkındaydı. Suzan’da anlattığı tüm olumsuz şeylere rağmen, onu sahiden kardeş yerine koymuş gibi duruyor. İyiliğini düşünüyor, arkadaşlığını asla yıpratmıyordu. Gülcan hanım her yere ikisinin birlikte gittiklerini sanıyordu tabi. Suzan her defasında Zeynep’i tembihleyip, gitmek istediği yerlere öyle izin koparıyordu. Zeynep bu durumdan biraz tedirgin oluyordu ama Suzan’ın üzülmesine kıyamadığı için sonunda kabul ediyordu.
“Annem boğuyor beni kardeşim. İyi ki senin annen yok!” diyordu bazen Suzan.
Öyle zamanlarda Zeynep içinde tarif edemediği bir acı hissediyor ve Suzan’ın annesizliğin ne demek olduğunu anlamadığını düşünüyordu. Ona fazla bu duygularından bahsetmiyordu çünkü babasının kulağına bir şey gider de üzülür diye ödü kopuyordu. Olur Suzan yukarıda ağzından bir şey kaçırırsa Hüseyin bey babasına anlatabilirdi çünkü.
“Herkes yaşadığını bilir kardeşim. Gülcan teyze seni sevip korumak istediği için öyle davranıyor!” diyordu.
“Tabi senin tuzun kuru öyle diyorsun!” diye tersliyordu Suzan onu.
Daha üniversiteye başladıklarının ilk gününde Metin adında bir çocukla tanışmışlardı. Suzan erkeklerin Zeynep’i görür görmez bal görmüş sinek gibi yapışmalarına sinir oluyordu. Metin kantinde yanlarına gelmiş kendini tanıştırmıştı. Suzan’ı da beğenip yanlarına gelen çok oluyordu ama hep adam gibi çocuklar nedense Zeynep’e gidiyordu. Suzan Metin’in umudunu baştan kırmak için onun yanında hemen Ergin’den bahsetmeye başlamıştı. Bunun Metin’i yanlarından uzaklaştıracağını düşünmüştü ama çocuk yine de yanlarından ayrılmamış, okuldaki ilk en iyi arkadaşları olup çıkmıştı. Suzan onun kendisi ile ilgilendiğini sanmıştı bir süre, Ergin’e rağmen gitmeyince ama Zeynep ile ikisini sürekli koyu sohbetler de görünce mecburen o da onlara ayak uydurmak zorunda kalmıştı.
Zeynep tabi ki Metin’den bahsetmişti Ergin’e. Ergin Zeynep’i çok uzun zamandır tanıdığı için bu arkadaşlıktan rahatsızlık duymamıştı. Suzan bir kaç kez vurgu yapıp onu kışkırtmak istemiş ama Ergin’den tepki alamayınca bundan da vazgeçmişti. Ergin o sene milli takıma da girdiği için Zeynep’in okuluna geldiğine çoğunluk onu görünce tanımıştı. Tabi kalabalığın böyle dikkatini çekmek Suzan’ın işine geldiğinden hemen arkadaşlarına geri yapışmıştı. Ergin’in takım arkadaşları ile tanışmak isteyen kızlar da onu buluyorlardı artık gelip. Üniversite ikinci sınıfa başladıkları sene Suzan’ın hiç beklemediği bir şey oldu ve Ergin onun yanında Zeynep’e bir yüzük takarak evlenme teklif etti. Elbette bu şimdilik kendi aralarında bir yüzüktü. Zeynep babasına sormadan böyle bir kararı alamayacağını söylemişti hemen.
“Salak ya bu kız! Tam salak!” diyordu Suzan içinden, hatta bu kızla evlenmeye kadar varan bu oğlan hepten salaktı ona göre. Bütün arkadaşları Ergin’in evlenme teklifini duyunca çok sevinmiş gelip Zeynep’i tebrik etmişlerdi.
Zeynep yine babasına hemen durumu anlatmıştı tabi. Ahmet bey kızını bunca zamandır yalnız bırakmayan, üzmeyen bu başarılı gençle evlenme planlarına çok sevinmişti. Ergin’e başından beri hiç karşı çıkmamıştı ama aralarındakinin bu kadar uzayıp ciddi bir hale geleceğine o bile şaşırmıştı.
Suzan evdekilere de hemen yetiştirdiği için Gülcan hanım ile Hüseyin bey de tebrik etmişlerdi hem Zeynep’i hem de Ergin’i.
(devam edecek)