Sahte – Bölüm 3

Zeynep beklemesinler diye erkenden hazırlanıp çıktı apartmanın kapısına, okullarda artık forma giyilmediği için günlük kıyafetlerinden birini giymişti üzerine. Üzerine de biraz ince olsa da şimdilik idare etmek zorunda olduğu mantosunu.

Hüseyin bey arabayı ısıtayım diye erken çıktığında Zeynep’i kapıda görünce şaşırdı.

“Kızım üşüyeceksin niye çıktın erkenden? Gel arabaya bin bari, Suzan gelene kadar biz de arabayı ısıtalım!”

Suzan’ın gelmesi neredeyse on dakika sürdü. Hüseyin bey bir şey demedi kızına ama kızdı içinden. İlk günden çocukların neşesini kaçırmak istemiyordu. Okulun kapısına gelince, “Haydi bakalım akşam birlikte gelirsiniz!” diyerek bıraktı onları.

Suzan bir haftadır görüşmediği arkadaşlarına selam vererek okula doğru yürüdü. İnsanların yanındaki kızı merak ederek baktıklarının farkındaydı. Zeynep uzun siyah saçları, simsiyah iri gözleri ve beyaz teni ile gerçekten dikkat çekici bir kızdı. Suzan’ın sarışınlığının daima ilgi görmesine alışık olduğu için ona kayan bakışların sadece meraktan olduğuna ikna etti kendini.

“Senin sınıf burası!” dedi kata geldikleri zaman, “Benim ki de iki sınıf ileride!”

“Tamam iyi dersler!” dedi Zeynep sevgiyle ve dönüp sınıfa baktı. Tam içeri girecekken arkasından bir ses “Merhaba!” dedi, uzun boylu oldukça yakışıklı çocuğu görünce onu birine benzettiğini sandı gülümsedi.

“Ergin ben!” dedi çocuk, “Bahçede gördüm sizi Suzan ile arkadaş mısınız?”

“Evet babalarımız arkadaş.” dedi Zeynep.

“Ben de bu sınıftayım!” dedi Ergin gözleri parlayarak. Zeynep’i daha görür görmez etkilenmişti. Okulun basketbol takımının kaptanıydı, hem sporda hem derslerinde başarılı olduğu için okulun gözdesi durumundaydı. Özgüveni de oldukça yüksekti.

Daha sınıfın kapısında kızı sıkıştırdığını görenler, Zeynep’e yaklaşmamaları gerektiği mesajını almışlardı bile.

Ergin sınıfa Zeynep’le girip, onu kendi sırasına götürdü ve yanında oturan arkadaşına kaş göz ederek kaldırıp, “Sen burada otur!” dedi gülümseyerek.

Zeynep böyle bir ilgiye alışık olmadığı için çok etkilendi bu davranıştan. Ayrıca Ergin gerçekten çok yakışıklıydı.

Daha okulun ilk gününden başlayan elektrik böylece devam etti. Ergin başta sadece güzelliğinden etkilendiği Zeynep’e zaman geçtikçe sahiden aşık olmuştu. Daha okula gelir gelmez okulun en yakışıklı çocuğunu tavladığı için Suzan’da sinir olmuştu ama ikisi aynı sınıfta olduklarından bir şey yapamadı.

Okula başladıklarından on gün sonra Ergin ile çıkmaya başladılar. Zeynep böyle bir şeyi babasından saklamak istemediği için hemen gelip ona anlattı. Kızının gözlerindeki ışıltıyı gören Ahmet bey, çocukların arasındaki bu masum aşka sesini çıkarmadı. Bir süre sonra Zeynep Ergin’i babası ile de tanıştırdı.

Bu arada okul çıkışlarında ders çalışsınlar diye Gülcan hanım Zeynep’i evlerine çağırıyordu. Suzan’ın biraz ondan etkilenip derslerine sarılmasını istiyordu. Seneye üniversite sınavı için hazırlanmaya başlayacaklardı. Ancak Zeynep sessizce ödevlerini tamamlayıp, tekrarlarını yaparken, Suzan sürekli telefonu ile oynuyor onu da lafa tutmaya çalışıyordu. Zeynep Ergin ile takıldığı için okulun diğer yakışıklı çocuklarına ulaşmak Zeynep üzerinden kolay oluyordu artık. Ayrıca evde sigara içmek zor olduğundan, rahatça sigara içmek için her akşam kahveye diye Zeynep’lere iniyordu Ahmet bey gelmeden. Zeynep’te can arkadaşı rahat etsin diye kahvesini yapıp, onu rahat ettirmek için elinden geleni yapıyordu. Onun kendisi gibi hayatının aşkın bulamadığına üzülüyordu, çünkü Suzan her bulduğundan en çok iki ay sonra sıkıldığından durmadan sevgili değiştiriyor, sonra da gelip Zeynep’e bahtsızlığından şikayet ediyordu.

Kış bitip baharın sıcak günleri nihayet başladığında Gülcan hanım her sene yaptığı gibi dolapları dökünce, Suzan’ın alıp alıp giymediği ya da bir kez giyip bir kenara fırlattığı kıyafetlerini toparlayıp torbalara doldurdu.

“Suzan bak bunların hepsini ayırdım. Zeynep ile bedeniniz hemen hemen aynı. O kız geldiğinden beri hep aynı kıyafetleri giyiyor. Kahveye ineceğin zaman bu torbaları da götür ver arkadaşına, bir işe yarasınlar!”

“Ah anneciğim ne kadar iyi düşünmüşsün!” dedi Suzan torbalara bakarak, “Aynen canım arkadaşım biraz güzel giyinsin bizim gibi. Her gün üniforma gibi aynı kıyafetle geliyor okula!”

“Daha neler ya?” dedi içinden, “Babam iş buldu babasına alsınlar onlar da gidip çarşıdan!”

Sonra torbaları alıp kapının dışına çıkardı, “İnerken götüreceğim anne, kapının önünde dursunlar!” diye seslendi annesine.

“Tamam, unutma ama!”

“Yok unutmam!”

İçerilerde biraz daha oyalandıktan sonra sigarasını cebine atıp, çıktı kapıdan, torbaları alıp, apartmandan çıktı ve biraz ilerideki çöp bidonunun içine doldurdu hepsini. Sonra yüzüne acıklı bir ifade vererek geri döndü ve Zeynep’lerin kapısını çaldı.

“Hoş geldin canım arkadaşım!” diye karşıladı Zeynep onu.

“Ay hiç hoş gelmedim Zeyno, sorma başıma geleni!”

“Hayırdır ne oldu?”

“Annem senin için bir sürü kıyafet ayırmıştı, böyle iki torba! Sonra bakkala çıkacağım dedi. Ben de çıktı sandım, bir sigara yakayım dedim. Meğer içerdeymiş, ses duyunca panikle sigarayı torbaların içine atıverdim. Torbaları da balkona koydum. Annem çıkıp ben torbaları alana kadar hepsi tutuşmuş arkadaşım ya çok utanıyorum!”

“Ay aşk olsun Suzan! Canın sağ olsun, üzüldüğün şeye bak! Benim bir şeye ihtiyacım yok ki!”

Suzan elinde olmadan kızın üzerindeki eski kıyafetleri süzdü, Ergin bu kızı bu haliyle nasıl sevebiliyordu acaba? Üstelik babası ile de tanışmış, ne mal olduklarını da öğrenmişti. Kesin beyinsizdi bu oğlan.

“Ya haklısın ama işte annem duysa gebertir beni! Sigarayı da açıklayamam biliyorsun!”

“Tamam sen merak etme Suzancığım, Gülcan teyze sorarsa ben torbaları verdiğini söylerim olur biter!”

“Ya! Sahi mi diyorsun?” dedi Suzan bebek sesi çıkararak.

“Sahi tabi! Haydi yak sigaranı sen ben kahveni getiriyorum hemen!” diyerek mutfağa koştu.

“Salak!” dedi Suzan arkasından sigarasını yakarken. Kahvesini içip, hayatından şikayet ettikten sonra yeniden yukarı çıktı.

Annesi ile kapıda karşılaştılar, “Verdin mi kıyafetleri!”

“Verdim ama pek makbule geçmedi sanırım. Hiç bakmadan kaldırdı attı kenara!”

“Canım utanmıştır kızcağız, giyer sonra! Suzan sen sigara mı kokuyorsun!”

“Ya anne Zeynep içiyor! Babasının haberi yok ama yemin ettirdi bana sakın söyleme tamam mı?”

“Allah Allah nereden alıştı kızcağız bu merete, Ahmet amcan da içmiyor ki? Tüh tüh yazık amelelik yapıyor o adam akşama kadar!”

“Ben size diyorum bu kızı gözünüzde fazla büyütüyorsunuz diye ama anlayan yok!” dedi Suzan alaycı bir sesle, mutlu mutlu gitti odasına.

Suzan’ın tüm çekememezliğine rağmen Ergin ile Zeynep’in arasındaki aşk devam etti lise son sınıfa kadar. Ahmet bey de çocukların bu kadar birbirlerini sevdiklerini görünce hiç karışmadı onlara. Ergin’i sevmişti, Zeynep’in yüzünü güldürüyor olması yetiyordu zaten ona.

Bu arada şehirde yaşamaya da iyice alışmışlardı. Adamcağız yine geçici işler bulsa da eskisinden biraz daha kazanıyordu buralarda ve hiç değilse aralarda boşluk olmadan peş peşe işler bulabiliyordu. Kızının iyi bir üniversiteye girmesini istiyordu. Bu yüzden de sağdan soldan, çöplerden bulduğu test kitaplarını sürekli eve taşıyordu iki yıldır.

Zeynep “Müfredat değişiyor baba yorma kendini!” dese de o getirmeye devam ediyordu. Henüz ona ders aldıracak kadar bir kazancı yoktu çünkü. Lise sona geldiğinde kızının imkanları olmadığından başarısızlığa uğramasını istemiyordu.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s