“Bu maddeleşmeme konusu beni biraz ürkütüyor!” dedi Nur.
“Merak etme, sadece bir boşluğa düşmüşsün gibi hissedeceksin sonra geçecek, kütüphaneye her geldiğinde bunu yapıyorsun zaten!”
“Evet orada farklı gözüktüğümüzü henüz anladım. Peki o görüntüler birer beden değilse ne? Üstelik fiziksel varlıklarını hissedebiliyoruz. Biliyorum çünkü içinizden birine dokunduğum anlar oluyor konuşurken!”
“Dokunmak bir histir şifacı. Hepimiz ve her şey küçücük taneciklerden oluşuyor, onların titreşimleri ile formlara bürünüyoruz. Bir pinpon topu hayal et. Topu raketin üzerinde yavaşça sektirmeye başladığında onu görebilirsin. Biraz hızlandığında onu yine görebilirsin ancak bu defa yuvarlak bir formda değil sanki uzun bir silindir gibi görmeye başlarsın. Sonunda onu hızla duvara vurarak sektirmeye başladığında top hızlanır ve ara ara görünmez olur. İşte bu taneciklerin titreşimini anlatabileceğim en sade örneklerden biri. Bizler taneciklerin yavaş titreşen taneciklerin bir araya gelmesinden oluşan formlarız. Yavaş titreştiğimiz için insan gözüyle görülebiliyoruz. Oysa pinpon topunun hızlanması gibi bir titreşim artışına geçerse taneciklerimiz tamamen görünmez oluruz ama yine de orada oluruz. (*)”
“Dokunmak diyordun?” diye merakla sordu Nur, bilgisi, algıcı ve bilinci değişiyordu durmadan. Her bilgi insanı geri dönülmez şekilde değiştiriyordu. Her öğrenilen bilgi algıyı ve zihni yeniden düzenlemeye neden oluyor ve bir daha asla eskisi gibi düşünemiyorduk.
“Dokunmak!” diye devam etti madde sihirbazı “Dokunmak taneciklerin birbirini ittiğinde hissettiğimiz duygudur. Mıknatısların aynı kutuplarının birbirini itmesini hiç deneyimledin mi?”
“Evet, elbette!”
“İşte taneciklerin de kutupları birbirlerini böyle iter, ortaya çıkan itme gücüne ise dokunmak denir. Yani sen dokunduğunu sanırsın. Dokunduğun şeyin katı olduğunu algılarsın. Oysa o taneciklerin bütünüdür sadece, bir enerji alanı, bir ışık kümesi!”
“Her şey akışkan mı yani bu durumda! Buna inanmak çok zor!”
“Zamanla daha iyi oturacak zihninde her şey! Her neyse biz kütüphanede ya da gideceğimiz diğer yerlerde bu boyuttaki enerji formlarımızla gitmiyoruz, gideceğimiz yerlerde bu şekilde titreşmediğimizden maddeleşmedik diyoruz. Pinpon topunu hatırla! Her bir zerreciğimiz hızla titreşecek. Şimdilik belirli bilimsel kuramlara girmeden daha basit anlatamam kusura bakma!”
“Evet yaşayıp göreceğim!” dedi Nur.
“Dersiniz bittiyse artık hareket zamanı!” dedi savaşçı. Şimdi yine o iri yarı esmer adamdı. Nur elinde olmadan gidip ona yeniden dokundu.
“Gidiyoruz!” dediğini hatırlıyordu Zaman bükücünün.
Bir adamın evindelerdi şimdi. Gün yeni doğmuşa benziyordu. İki kişilik yatağın ortasında tek başına yatan adam, çalan saatin sesiyle doğruldu. Gözlerini açıp etrafa baktı. Nur bir an için onu görebileceklerini sandı ama zaman bükücü ona işaret edince durdu. Adam yataktan kalkıp etrafına bakındı. Sanki içeride yalnız olmadığını hissetmiş gibi geldi Nur’a. Acaba o kendi başına evdeyken de oluyor muydu böyle şeyler?
Madde sihirbazı adamın peşinden banyoya gitti. Adam onları göremiyordu ama Nur arkadaşlarını kütüphanedeki halleri ile görebiliyordu hâlâ. Adamın gardırobunun üzerindeki aynaya takıldı gözü. Sonra banyonun açık kalan kapısından içeri baktı. Madde sihirbazı tıraş olan adamın hemen arkasında duruyordu ama ayna da görünen sadece adamın köpüklü yüzüydü. Savaşçı başıyla işaret edince madde bükücü elini adamın kafasından içeri soktu. Adamın elindeki tıraş bıçağı lavabonun içine düştü ve yuvarlak lavabonun içinde bir tur döndükten sonra durdu. Adam hafifçe sendelemiş, ne olduğunu anlayamamıştı. Madde sihirbazı elini adamın başının içinden çıkardığından. Adam boş gözlerle aynaya ve lavabonun içine düşen tıraş bıçağına baktı sonra, yatak odasına geri geldi ve her şeyi ilk kez görüyormuş gibi şaşkın şaşkın incelemeye başladı.
“Gidiyoruz!” dedi savaşçı
“Ona ne yaptın?” diye sordu Nur.
“Gereksiz düşüncelerinden arındırdım diyelim ama biraz fazla arındırmış olabilirim. Aklına bir daha böyle şeyler getirmemeli öyle değil mi?”
Nur hayretle dönüp son bir kez adama baktı, “Hafızasını mı sildin adamın?”
“Nispeten!”
O sırada gözü zaman bükücüye takıldı. Zaman bükücü de ona baktı.
“Merak etme, sen bu yüzden buradasın!”
“Enerjisi düşüyor!” dedi savaşçı, “Sen ve ben tedbiren buradayız! Asıl işi onlar yapacak! Madde sihirbazı da o da işimiz bittiğinde ayakta duramaz olacaklar!”
“Şimdi müdahale edeyim!”
“Olmaz! Senin enerjin en sonunda lazım! Seninki erkenden biterse o zaman onları diriltip asla geri dönemeyiz!”
Nur’un tam olarak anlamadığı bir kaç yere daha gittiler, insanlara, cihazlara ve bir laboratuvara müdahale ettiler. Zaman bükücü ve madde sihirbazının halleri kalmamıştı sahiden.
“Bir yere daha gideceğiz!” dedi savaşçı, “Son bir yere!”
“Yapabileceklerine inanıyor musun?” dedi Nur endişeyle.
“Yapacaklar!” diye yanıtladı savaşçı her zaman ki kesin tavrı ile. O sarışın naif adamın bu adamın içinde nerede olduğunu merak etti Nur.
Büyük bir toplantı odasındalardı şimdi. Nur buranın neden ona tanıdık geldiğini masada oturanları görünce anladı.
“Seçkin?” dedi heyecanla.
Masadakilerin onları göremediğini biliyordu ama adı söylenir söylenmez, Seçkin garip bir şekilde gözlerini odanın içinde gezdirdi.
“Yapma!” dedi savaşçı, “Şimdi sırası mı?”
“İyi ama bizi görmüyor ki?”
“O seçilmiş seni hissedebilir!”
“Aşk” dedi içinden Nur yine, “Bu seçilmişlik aşk gibi bir şey!”
“Dönünce bir an önce ne yaşıyorsan yaşa yoksa işimiz zor seninle!”
“Neden buradayız? Bildiğim kadarıyla Seçkin’in konuyla bir ilgisi yok öyle değil mi?”
“Bu odadaki adamların büyük bir çoğunluğu bizi arayanların içinde yer alıyor, Seçkin’in babası da öyle. Madem böyle bir riske girdik bu işi de kökünden çözebiliriz!”
“Bu planda var mıydı?”
“Hayır!”
“Bütün bunlar geleceği etkiliyor!”
“Yani?”
“Seçkin bundan olumsuz etkilenebilir!”
“Planda yok ama hiç hesapsız değil. Bunu zaman bükücü ile defalarca kontrol ettik. Bu salonda şimdi olanların olası geleceklerini inceledik. Seçkin’e bir şey olmayacak merak etme! hatta onun önünü açacağız!” diye güldü savaşçı ve madde bükücüye bakıp başını salladı.
Madde bükücü son bir hamle ile Seçkin’in babasının kafasından içeri soktu elini.
“Neden? Neden kafaları? Yüreklerini değiştirsek? Asıl doğru orada değil mi?”
“Bir insanın yüreğini kimse değiştiremez burası yürekle yapılan seçimlerin sonucunun yaşandığı bir evren daha anlayamadın mı? Ona müdahale etme şansımız yok. Biz düşünceyi yok ediyoruz. Seçimleri değil. Seçimleri düşünce tek başına yapmaz!”
“Seçkin’e bu yüzden mi etki etmiyor yaptıklarınız?”
“Evet! Onun zihninde değil, yüreğindesin!”
Nur dönüp masada hiç bir şeyden habersiz oturan Seçkin’e baktı.
“Bu masada olduğuna göre her şeyi biliyor mu?”
“Hayır bilmiyor! Burada o işler konuşulmuyor ama ekibin çoğunluğunun bir arada olduğu anları yakalamak zor, genellikle bir araya gelmemeye çalışıyorlar! O yüzden buradayız! Babasının tam olarak ne yaptığını bilmiyor ama bizim peşimizde olduğunun farkında!”
“Evet benim kim olduğumu hemen anladı!”
“Senin kim olduğunu hep biliyordu!”
“Evet, seçilmiş hikayesi değil mi?”
“Her şeyi anlamak için zamanın olacak, onca yaşam yılının ardından kolay olmuyor!”
(devam edecek)
(*) Pinpon topu örneği Araştırmacı Murat İrfan Ağcabay’dan alınmıştır.