Hayat yeniden yükleniyor – Bölüm 12

Seçkin ile her zaman ki gibi koyu bir sohbete dalmak istedi ama kalbindeki sorun ve yükselen uğultusu bir türlü izin vermedi. Lider onun şifacılık yeteneklerini açtığında mutlaka müdahale etmeliydi bu soruna. Bir hasara uğrayıp fark etmesine izin vermezdi Seçkin’in. Dahası bunu izleyemezdi.

“Bu gün biraz kafan dağınık sanırım, seni eve bırakmamı ister misin?” dedi Seçkin. Onun diğer akşamlar gibi olmadığını fark etmişti. Anlattıklarını dinlemiyor gibiydi nedense, aklı neredeydi acaba?

“Yorulmuş olmalıyım, özür dilerim!”

“Dün akşam ile bir ilgisi yok değil mi?”

“Dün akşam mı?” dedi Nur şaşkınlıkla, bir an için onun bir şeyler bildiğini sandı ama Seçkin’in bakışlarından aslında dün akşam hakkında bir açıklama istediğini anladı, “Dün akşam bahsettiğim hasta arkadaşım ile buluştum, bir kaç kız arkadaşım daha vardı. Bilirsin kızlar bir araya gelince susmak bilmezler. Konu da hastalık olunca pek güzel şeyler konuşulmadı, ben de huzursuz uyudum sanırım!”

“Ah!” dedi Seçkin derin bir nefes alarak, “Lütfen gidip dinlen o zaman, senin böyle olman beni üzüyor!”

“Tamam!” dedi Nur’da gülümseyerek, Seçkin’in yüzündeki rahatlamayı görmüştü, “Bana inanıyor!” dedi içinden, “Güveniyor!” gülümsemesi büyüdü biraz daha. Onun koluna girdi bu defa yürürlerken, başını da hafifçe omuzuna dayadı. Kalbinden gelen uğultu daha net duyuluyordu böyle ama o kendi kalbinden yükselen tatlı mırıltılara odaklandı.

Yatağa uzanıp, Seçkin’in onu öptüğünü hayal etti elinde olmadan. Kalbi, bütün bedeni yoğun bir elektrik akımına kapılmış gibi titredi birden bire.

“Bir de gerçek olsa düşüp bayılırım herhalde!” diye kıkırdadı kendi kendine. Ne kadar güzel bir duyguydu bu hissettiği, neden daha önce gelip onu bulmamıştı acaba? Gözlerini kapatıp derin bir uykuya daldı.

“Bu yaşam küresinde olanlar bir devrin sonu ve başka bir devrin başlangıcını sağlayacak şifacı.” dedi rüyasındaki ses, onu duyuyor ama göremiyordu. Daha önce gittiği yerlerden hiç birinde değildi. “Sizler bu yaşam küresinin koruyucularısınız ve karanlığı yenmek üzere güçlenmeye devam ediyorsunuz. Bu nedenle iz sürücüler peşinizdeler. Varlığınızla bile kozmik ışınları alıp yayabildiğiniz için, fiziksel bedenlerinizi yok etmek istiyorlar. İnsan bedenleri içinde buraya gelmiş olmanızın nedeni bu. Herkes gibi yaşamak, herkes gibi görünmek zorundasınız. Ancak herkesten çok sorumluluğunuz var. Yaşam kürenizin yükselişini devam ettirmek ve onu ve üzerindeki karanlıktan korumak için gönüllü oldunuz. Senin neslinle bu küreye doğanlar bir sona ve yeni bir başlangıca şahit olacaklar. Bunun ne zaman olacağını kimse bilemez. Işığı bulamayanlar bu yükselişte bizimle olamayacaklar. Onlar karanlığın hüküm sürdüğü bir alt yaşam düzleminde kaos, korku içinde yaşamaya devam edecekler. Yükseliş fiziksel değildir Şifacı. Yükseliş ruhsaldır ve herkes kendi başarmak zorunadır. Sizin göreviniz yol göstermek, yükselişe, ışığa ulaşmak isteyenleri bu yolculuklarında korumak ve rehberlik etmek. Kurtarmak istediğin o insanı buraya gelmeden önce seçmiştin. Başka bir zamanda, başka bir boyutta onunlaydın. Onun bunu hatırlaması mümkün değil ama sen zamanla hatırlayacaksın!”

Nur kalbi çarparak açtı gözlerini.

“Bu da neydi böyle?”

Bir hafta sonra gördüğü haberci rüya onu yeniden kütüphaneye çağırdığına ilk işi onlara rüyasından bahsetmek oldu.

“Lider!” dedi zaman bükücü, “Onunla ancak bu şekilde iletişim kurabiliyoruz, demek ki o adamı seçmişsin!”

“Seçmek ne demek?”

“Yaşam küremizde bizim gibi işaretliler ve onların önceden ve şimdi seçtikleri de yaşıyor. Onlar bizim gibi bedenlenmiş değil, gerçekten insanlar. Yani bu kürenin gerçek sahipleri. Henüz erken olduğunu düşündüğümüz için devir sonundan sana bahsetmemiştik ancak madem ki lider bahsetmiş kısaca özetleyelim. İşaretlilerin görevlerini zaten biliyorsun genel hatlarıyla, yaşam küresinin yükselişi işaretliler, onların seçtikleri ve ışığı bulanlar ile olacak. Diğerleri liderin söylediği gibi karanlık ve kaosta kalacaklar. Seçilmişlerin onları seçen işaretli vazgeçmediği sürece karanlığa düşme riskleri yok. Onlar her zaman korunurlar.”

“Ama onun kalbi hasta!”

“Evet koruyucusu ve seçicisi sensin işte!”

“Anlamadım.”

“Lider sana onu şifalandırabileceğini söylemiş anlamadın mı?”

“Sahi mi?” dedi Nur sevinçle, “Hayır anlamamışım! Peki bunu nasıl yapacağım!”

“Biz şifacı değiliz! Şimdi konumuza dönelim mi?”

Onlar diğer konuları konuşmaya başladıklarında Nur’un aklı ve yüreği Seçkin’e doğru kayıp gitmişti çoktan, “O bir seçilmiş!” diye mırıldandı kendi kendine.

“Bizimle kalsan iyi olur, yoksa seçtiğin adamı koruyamayacaksın!” dedi savaşçı biraz dik bir sesle.

“Tamam! Özür dilerim!” diyerek onlara odaklandı Nur.

Zaman bükücünün yaptığı çalışmalar sonucu, tam olarak bu fikirlerin ortaya çıktığı anı tespit edebilmişlerdi. Bir toplantı da konuşulmuştu ilk kez. Başka topraklarda, kapalı kapılar ardında alınmıştı kararlar. Ancak öncesi vardı. Seslenmeden önce, düşünsel olarak var olmuştu ilkin her şey. Bu düşünceyi var eden ve yayanı da tespit etmişlerdi. O da kendileri gibi bir aracıydı aslında. Karanlığın da işaretlileri vardı. O kendisine gönderilen bilgiyi kullanıyordu. Onun bedenine inen enerjiyi durdurmayı başarırlarsa o zaman başlangıcı yok etmiş olurlardı.

“İyi ama onu kessek başkasına yine inecek bu bilgi.”

“Evet ama bunu hayata geçirebilecek çok az güç var yaşam kürede. Biz bu bedenlerin aldıkları bilgiyi biraz güncelleyeceğiz. Mesajı bozacağız yani. Bu da madde sihirbazı ve zihin okuyucunun beraber yapacağı bir iş!”

“Peki ben ne yapacağım!” dedi Nur, “Her şeyden en başından yok edilecekse, bir salgın da olmayacak öyle değil mi?”

“Evet salgın olmayacak! Başarırsak olmayacak! Bu geçiş hepimizin enerjisini tüketecek ve güçsüz kalacağız! O yüzden sen yanımızda olacak ve bizim kalan gücümüz olacaksın anladın mı? Yani en önemli görev senin olacak, bizi geri getirmelisin!”

“Elbette!” dedi Nur endişeli bir sesle, “Henüz ne yapacağımı bilmiyorum ama elimden geleni yapacağıma emin olun!”

“Korkma! Korkarsan karanlığı beslersin. Kendine inan!”

“Tamam!”

O akşam kafası daha da karışık ayrıldı kütüphaneden. Harekete geçmek için onlardan haber beklemesi gerekiyordu. Öte yanan Seçkin’in kalbini iyi edebileceğini duyduğuna ve dahası onun kurtarıcısı olduğuna çok sevinmişti. Onu çok uzun süredir tanıyormuş gibi hissetmesinin ve açıklayamadığı bir şekilde ona doğru çekilmesinin bir nedeni vardı demek ki! Onu nerede ve nasıl tanıdığını hatırlayacağını söylemişlerdi. Büyük bir heyecan ve merakla bekleyecekti o günleri. Tabi eğer plan başarıya erişir ve herkesi yeniden buraya getirmeyi başarabilirse.

Ertesi gün ofise gittiğinde Seçkin’in odasının boş olduğunu gördü. Şirkette konuşmuyor olsalar da aynı katta olduklarından gün içinde birbirlerini görebiliyorlardı. Akşam geri geldiğinde ondan mesaj da gelmemişti. İçindeki endişenin yükseldiğini hissetti. Patronun nerede oluğunu kime sorabilirdi şimdi? Telefonunu çıkarıp mesaj attı.

“Selam neredesin?”

Aradan bir kaç saat geçmesine rağmen Seçkin’den yanıt gelmeyince iyice gerildi.

“Kesin bir şey oldu!” diyerek kalktı yerinden. Koridora çıktı ve onu odasına girerken gördü o anda. Seslenmek istedi ama koridorda birileri olunca vazgeçti. Seçkin de başını çevirip onu gördü. Rengi kül gibi olmuştu, gözlerinin altının koyulaştığını buradan bile görebiliyordu. Her şey boş verip koşarak yanına gitti.

“Neyin var?”

“Bilmiyorum zor uyandım bu sabah, gelene kadar biraz toparlamıştım aslında ama az önce asansörde yine kötü hissetmeye başladım!”

“Neden bir doktora gitmedin ya da aramadın?”

“Ben bilmiyorum, iyiyim sandım!” der demez masasının yanına yığılıverdi Seçkin.

“Seçkin! Yo hayır! Lütfen!”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s