Hayat yeniden yükleniyor! – Bölüm 1

Nur çocukluğundan beri diğerlerinden farklı hissediyordu kendini. Henüz okula başlamadan kağıtlara çizip durduğu garip işaretler, resimler yüzünden ailesi de onu sürekli psikologlara taşımıştı. Okula başladığı zaman dersleri çok iyi olmasına rağmen insan ilişkileri pek iyi değildi. Herkes bahçede koşup oynarken o okulun kütüphanesine gidip kitap okuyor ya da tuhaf karalamalarını yapmaya devam ediyordu. Bu yaptıklarının onu hasta zannetmelerine neden olduğunu çözdüğünden beri diğer insanlara göstermeden çiziyordu içinden gelenleri. Kendi de neden bunları çizip durduğunu bilmiyordu ama en azından ruhsal bir hastalığı olmadığından emindi. Üniversiteyi başka bir şehirde kazanınca hayatı beklediğinden daha kolay akmaya başladı, çünkü ailesi ve çevresi tarafından gözetlenme korkusu sona ermiş, onu hiç tanımayan insanların olduğu bir yerde hayata yeniden başlamış gibiydi. Ayrıca ergenlerin tuhaf şeyler yapmaları normal karşılandığından kimse onun çizdiklerinin peşine düşmüyordu.

Yetenekli olduğundan emin olduğu için ailesinin başka bölümler tercih etmesi konusunda ısrar etmesine rağmen grafikerlik yazmıştı. Çizim eskiden beri onun hayatıydı, yıllardır elinde çizdiklerini bilgisayar üzerinde tasarlamak ise ayrı bir maceraydı. Çizimlerinin tamamı resimlerden oluşmuyordu, bir kısmı latin alfabesine benzemeyen garip bir alfabe ile yazılmış yazılara benziyorlardı. Bir ara internetten şekil yazıları ile ilgili bir araştırma bile yapmış ama bu yazdığını sandığı şeye benzeyen başka bir antik yazı diline rastlayamamıştı. Bazıları ile ufak benzerlikler olsa bile hiç birisi yazdığı şeyi tam karşılamıyordu. Belki de zihninin uydurduğu tuhaf şekillerdi bunlar sadece. Klasik yazı düzeni gibi soldan sağa düz bir şerit üzerinde değil, bazen yuvarlak, bazen spiral bazense üçgen bir dizilimi olan akışa sahipti. Bunu planlamıyordu kalem şekilleri de grafikleri de kendi çiziyor gibiydi daha çok. Sanki zihni ve eli birlikte çalışıyor ama bedenindeki diğer hiç bir şeyi bu işe karıştırmıyordu.

Ergenliğe girdiğinde bu garip çizim alışkanlıklarına bir de rüyalar eklenmişti. Duvarlarında yazı sandığı çizimlerin olduğu yerlerde dolaşıyordu bazen. İnsanlara benzeyen ama insan olmadıklarını her nasılsa bildiği varlıklarla beraberdi orada. Düzenli bir su sesinin duyulduğu, parlak, sade yaşam alanlarından oluşan bir yerdi burası. Orada olduğunu anladığına hissettiği yegane şey huzurdu. Derin bir huzur ve hafifleme duygusu.

Üniversite üçüncü sınıfa geçtiğinde bir gece rüyasında her zaman gittiği o yerden farklı olarak büyük ve eski bir kütüphaneyi gördü. Yüksek tavanlarına kadar eski kitaplarla dolu bir yerdi burası. Bir kütüphane binasından çok eski bir kiliseye benziyordu sanki, hayatı boyu filmler dışında kilise görmemişti ama nedense burayı görür görmez eski bir kilise olduğunu düşünmüştü. Bir kaç gece üst üste aynı yeri gördü. Kendisinden başka kimsenin olmadığı bu yerin rafları arasında dolaştı. Bir şey arıyor olduğunu hissediyordu ama ne olduğunu kendisi de bilmiyordu. Diğer yere gittiği o huzur duygusundan çok burada hissettiği merak ve heyecandı.

Sonunda dördüncü gece biri ile karşılaştı. Karşılaştığı kişi kütüphanenin loş ışığında yavaş yavaş ona yaklaştı ve “Seni bekliyoruz!” diye fısıldadı, “Yolunu değiştir, bizi bulacaksın!”

Gözlerini açtığında “Yolunu değiştir, bizi bulacaksın!” cümlesini tekrarladı elinde olmadan. Aklında sorularla giyinip okula gitti sonra. Sınav haftasında oldukları için rüya tekrarlanmayınca aklından çıkıp gitti bu cümle bir kaç gün. Son sınavından önceki gece yine aynı kütüphanede buldu rüyasında. Aynı gölge ile beraber üç gölge daha geldi bu sefer onu karşılamaya.

“Seni bekliyoruz! Yolunu değiştir bizi bulacaksın!”

Yine gözlerini açtı heyecanla, “Yolunu değiştir de ne demek? Neyi yanlış yapıyor olabilirim ki?”

Sonraki bir kaç gün yolunu değiştirmek ile ne demek istemiş olabileceklerini düşündü. Acaba seçtiği hayat tarzında, meslekte, okulda hatta belki inançlarında hatalı bir yol mu izliyordu. Rüyasının ona bir şey söylemeye çalıştığından emindi. Daha önce de rüyalarında gerçek hayata dair yönlendirmeler almıştı. Hepsini de dinlemiş ve bunların doğru seçimler olduğundan emin olmuştu. Ancak bundan öncekiler genellikle altında anlam aranması gerekmeyen net cümlelerdi. “O yere gitme!” gibi. Şimdi ise tam olarak neyi kastettiklerini anlamadığı bir cümle ile baş başaydı.

“Yolunu değiştir, bizi bulacaksın!”

Sınavlar bittikten sonra bir kaç gece daha kütüphaneyi gördü rüyasında ama bu defa kimse karşısına çıkıp ona bir mesaj vermeye çalışmadı. Sonra kütüphane rüyaları da son buldu.

Mesajın ne olduğunu anlamak için hayatında değiştirebileceği bir kaç şeyi değiştirmeyi denedi. Örneğin o sene kitap kulübüne yazılmaya karar vermişken, fikrini değiştirip astronomi kulübüne yazıldı. Arkadaşları ile yaptığı planlarda değişiklik yaptı, bir kaç farklı arkadaş grubu ile takıldı ama rüya da söylenilen şeyi yaptığına dair bir işaret veya his alamadı.

Üçüncü sınıfa geçince yurttan ayrılıp, iki kız arkadaşı ile bir eve çıkmıştı. Yurt parası ile aynı paraya gelip, okula da daha yakın olunca ailesi de bir şey söylememişti. Diğer iki kız tıp okudukları için sürekli ders çalışıyorlardı. Annesi onlar gibi çalışkan kızlarla olunca Nur’una onlara uyup çok başarılı olacağına inanıyordu. Anlamadığı grafikerlik bitirip doktor olamayacağıydı. Çok başarılı da olsa seçtiği mesleği yapacak ve kimse bu meslekte onun not ortalamasına bakmayacaktı. Yine de tıp okuyan arkadaşları sayesinde annesinin eve çıkmasına onay vermesine sevinmişti.

O sabah kalkıp okula gitmek için evden çıkınca belediyenin tüm yolu kapattığını gördü. Alt geçit çalışması yapılacağından hem araç trafiğe kapatılmış hem de kaldırımlar sökülmeye başlandığı için yaya geçişlerine kapatılmıştı. Her zaman gittiği kısa yoldan gidemeyeceğini anlayınca evin arkasındaki dar sokaktan gitmek üzere ters yöne doğru yürümeye başladı. Yol böyle epey uzuyordu ama şimdilik başka şansı yoktu. Geç kalmamak için adımlarını hızlandırdı. Arka sokağı girişine vardığında üç arabanın zincirleme kaza yaptığını gördü. Biri kaldırıma çıkmış, arabanın ön tekerlekleri bahçe duvarından aşağı boşluğa sarkmıştı. Oradan geçmek için yer kalmadığı için bir yandan olanlara bakarak, bir yandan diğer tarafa yürüdü. Orada da kaza yapanların ağız dalaşına girdiğini görünce aralarından geçmeye cesaret edemedi ve bir arka sokaktan gitmeye karar verip, yürümeye devam etti. Bu şekilde yol daha da uzuyordu, saatine baktı, dersin başlamasına on beş dakikadan az kalmıştı. Profesör geç gelenleri derse almıyor ve devamsızlıkları tek tek takip ediyordu.

“Ne sabah ama?” dedi kendi kendine, neredeyse koşar adımlarla bir sonraki sokağa ulaştı ve orada bir sıkıntı olmadığını görünce derin bir nefes alıp döndü ve nefes nefese devam etti yolla. Sokağın ortasına geldiğinde, sol taraf doğru bir başka ara sokağın ayrıldığını fark etti. Burada genellikle sokaklar birbirine paralel olarak dizilmişti. Bu paralel sokaklar arasında da bu çeşit geçit sokaklar olmadığı için de bir alt sokağa geçmek için boydan boya yürümek gerekiyordu ve ancak sokakların başında ve sonunda olan dik sokaklara girerek diğerlerine geçilebiliyordu. Aslında hepsine böyle ara sokaklar yapsalar, zaten upuzun planlanmış bu sokakları baştan başa geçmek gerekmeyecekti. Bir yandan hızla geçip bir yandan bir alt sokağa geçen bu kısa sokağa bakarken gözüne çarpan binanın tıpkı bir kiliseye benzediğini algılaması için üç beş adım daha atmış olması gerekti. Bir anda durdu ve geri adımlar atarak binaya yeniden baktı. Burası gerçekten bir kiliseydi.

“Bir kilise! Yolunu değiştir!” dedi kendi kendine, “Yok artık bu muydu?”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s