Kimliksiz – Bölüm 26

Nurhan ürkek ürkek beklerken birden Seval ve Ertan beyi görünce neredeyse ağlayacaktı. Sonra gözü ikisinin ellerine takıldı, şaşırsa mı, sevinse mi karar veremedi. Gün o kadar hareketli ve tuhaf akıyordu ki kendini iyice sersemlemiş hissetmişti.

“Gülizar gitti mi?” dedi Ertan sert sert

“Sizin arkanızdan çıktı hemen! O mu yapmış sahiden?” dedi Nurhan sesi titreyerek. Onun hırslı bir kadın olduğunu biliyordu. Seval’i kıskandığının da farkındaydı ama insan ekmek yediği yere böyle bir hainliği nasıl yapabilirdi ki?

“Henüz kesin değil!” dedi Seval, aklına yatmıyordu bir türlü olanlar, Neşe madem böyle bir şeye şahit olmuştu ne demeye yarışma gününe kadar beklemişti ki.

“Gel seni Suden hanımla tanıştırayım!” diyerek elinden tutup çekti Seval’i Ertan. Seval kalabalığın içinde Ertan’ın onu nereye götürdüğünü göremiyordu ama o avucun içinde dünyanın öbür ucuna bile giderdi düşünmeden. Burada Ertan’ın yeniden doğacağı bu salonda, onun elini bırakmayarak ayrıca ilan ediyordu diğerlerine bağlarını diye düşününce iyice kalbi çarpmaya başladı. Heyecan içinde yürüken Ertan yana çekilip Suden hanımı tanıştırdı ona.

“Bu da Seval, ortağım!” dedi ona dönüp.

Suden hanım tuvalette gördüğü kızı şimdi Ertan beyle elele görünce gülümsedi, “Şimdi anlaşıldı!” dedi elini uzatarak, “Yeniden memnun oldum!”

“Ah siz tanıştınız mı yoksa?”

“Tuvalette karşılaştık!” dedi Suden hanım detay vermedi, “Günün iyi devam etmesine sevindim!”

“Kusura bakmayın çok mahcubum.” dedi Seval kıpkırmızı olmuştu. Yarışmanın organizatör ailesinden birine mi sarılıp ağlamıştı tuvalette.

“Hiç sorun değil, aslında ben de sizi arıyordum Ertan bey, jürinin sizinle görüşmek istediği özel bir konu var!”

“Sahi mi?” dedi Ertan, modelin kopyasının da yarışmada olması ile ilgili olduğunu anlamıştı.

“Evet, babam kalabalığa giremediği için gelemedi ama kokteylden önce sizinle şirkette görüşmek istiyor. Eğer şimdi uygunsanız, yarışma alanının dışında şirket aracı sizi götürmek için bekliyor!”

“Konuyu öğrenmem mümkün mü?”

“Babam sizinle konuşacak! Ah tabi değerli ortağınızı burada bırakabilirsiniz. Ben sizin yerinize onunla ilgilenirim!”

İkisi de bu cümleden Ertan’ın yalnız gitmesi gerektiğini anlamışlardı. Başka zaman olsa Ertan itiraz eder, onunla giderdi ama olumsuz şeyler olacaksa, Seval’in adını karıştırmak istemiyordu. Bu rezil adamların modelini kopyalamaktan başka girişimleri de olabilirdi.

“Nasıl bir girişim?” dedi Seval merakla. Suden hanımın yanından biraz uzaklaşmış kendi aralarında konuşuyorlardı.

“Benim onların modelini çalmış olduğumu söylemiş olabilirler!”

“Ne yok artık! Böyle bir şeyi nasıl söylerler, ben şahidim başından beri!”

“Evet ama sen benim ortağımsın. Sana neden inansınlar!”

“Kızlar, onlar gördüler atölyede!”

“Son hafta gördüler! En azından Gülizar dışındakiler. Onu çalıp, çalmadığımı bilemezler!”

“Böyle bir şey olduğunu sanmıyorum! Belki de sen aklanacaksın kötü düşünmeyelim!”

“Her ne olacaksa senin uzak kalmanı istiyorum. Ben geri geldiğimde her şeyi anlatırım, tamam mı? Suden hanımın yanından ayrılma!”

“Neden o benim annem mi ki?” diye güldü Seval.

Az kalsın “Evet!” diyecekti Ertan ama gülümsedi sadece, “Ne diyorsam onu yap, kaleyi içten fethetmek gerekmez mi?”

“Ama zaten seçimler yapıldı!” diye direndi Seval.

“O bizim en iyi müşterilerimizden biri ve belli ki seni sevmiş, lütfen onun yanında kal!”

“Anlamıyorum ama tamam!” dedi Seval, sonra ikisi yeniden Suden hanımın yanına yürüdüler.

“Size en değerli şeyimi emanet ediyorum!” dedi Ertan gülümseyerek, “Ben babanızla görüşüp salona geri gelene kadar, ona iyi bakın!”

“Evet, elbette. Zaten bu kalabalıktan çok sıkılıyordum. Bana da arkadaş olur!”

“Görüşmek üzere!” diyerek Seval’i hiç beklemediği bir şekilde alnından öptü Ertan, Suden hanım gülümseyerek izledi olanları

“Ah bu erkekler, aşık olduklarında ne kadar harika oluyorlar değil mi?” dedi hızlı adımlarla kalabalığa karışan Ertan’ın arkasından bakarak.

“Ben şey!” dedi kaldı Seval, “Aşık mı?” dedi kendi kendine, “Ertan bana aşık mı?” yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti farkında olmadan.

“Bir saat önce dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyordunuz, sevgi sizi çabucak iyileştirdi!”

Gülümsedi Seval, aklı Ertan’da kalmıştı. Onunla gidip aşağıda bir yerde bekleyebileceğini düşündü. Ne diye burada bu kadınla kalması gerekiyordu ki.

“Burası giderek sıkıcı olmaya başladı, biraz dışarı çıkıp kafede kahve içelim mi?”

“Olur, nasıl isterseniz!”

Suden hanım onu yarışma alanının dışındaki kafeye götürdü. İnsanlara gülümseyip durmaktan gerçekten sıkılmıştı. Üzerindeki elbise ve organizatör olmanın getiridiği yükle, salonda kendini o camekandaki giysiler gibi hissediyordu.

“Bence size çok yakışmış!” dedi Seval.

“Evet Ertan beyin tasarımı, o diktiklerini insanların teniymişçesine kişiselleştirebiliyor. Yani iyi ifade edemedim ama çok başarılı olduğunu düşünüyorum! Siz ne zamandır birliktesiniz? “

Seval’in yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce “İş anlamında yani?” diye gülümsedi Sude hanım.

Seval Remziye hanımın atölyesinden buraya nasıl geldiğini anlattı kısaca.

“Bu Remziye hanım her kimse, çok iyi öğrenciler yetiştiriyor demek ki, tasarımlarınızı gördüm, ikisi de birbirinden güzel”

“Teşekkürler, çok emek verdik onlara, Ertan bey için çok önemli bu yarışma!

“Ah evet biliyorum!” dedi Suden hanım elini sallayarak, “Şu batma çıkma hikayesi çok hazin gerçekten. Bu kadar yetenekli bir insanın böyle her şeye sıfırdan başlaması çok üzücü”

“Şey acaba babanız onu neden çağırdı sizin bilginiz var mı?”

“Bunu sizinle paylaşamam ne yazık ki! Peki Remziye hanımla çalışmadan önce neler yapıyordunuz?” diye sordu Suden hanım babası ile ilgili konuşmamak için. Ertan’ı neden çağırdığını biliyordu elbette ama onun izni olmadan başkalarıyla konuşamazdı. Bir kez, sadece bir kez zararsız gördüğü bir konu hakkında konuşmuştu birine, babasının o gün söylediklerini hatırlamak bile istemiyordu şimdi.

“Annemle yaşıyordum!”

“Ah aileniz de İstanbul’da mı?”

“Hayır o öldü ben burada yalnızım!”

“Çok üzüldüm! Peki ya babanız, kardeşleriniz onlar neredeler?”

“Hiç biri yok ne yazık ki, sadece annem vardı.”

“Ah çok özür dilerim tam keyfiniz yerine gelmişken ben de sizi sorularımla üzüyorum galiba!” dedi Suden hanım, kızın babasız pek parlak olmayan bir hayat yaşadığını anlamıştı.

“Hayır sorun değil!” dedi Seval önüne bakarak ve ikisi de sessizce kahvelerini içtiler.

“Benim çocuğum yok!” dedi Suden hanım, kızın özeline çok girip onu üzdüğünü düşündüğü için o da kendiyle ilgili bir şey söylemek istemişti.

“Herkesin hayatında bir şeyler eksik!” dedi Seval ama sonra kadıncağızın belki de çocuk istemediğini düşünüp toparlamaya çalıştı hemen “Şey yani siz öyle düşünmüyorsanız tabi çocuk için eksiklik denilmez, ben boş bulunup söyledim!”

“Yo istiyordum bir çocuğum olmasını, hatta bir kez oluyordu az kalsın! Hayat işte! Eksiklik evet!”

“Üzüldüm!”

“Eğer bir çocuğum olsaydı seninle yaşıt olurdu tahminen, yaşasaydı yani! O doğumda öldü!”

Seval ne diyeceğini bilemedi, Suden hanım elindeki kahve fincanı ile oynarken uzaklara bakıyordu. Yeniden sessizliğe büründüler, ikisi de kendi dünyalarına çekilmişlerdi. Seval Nurhan’ı içeride yine tek başına bıraktıklarını hatırladı ama şimdi masadan kalkması çok ayıp olacağından bir şey söylemedi. Ertan ne yapıyordu acaba? Sahiden onu model hırsızlığı ile suçlamışlarsa öfkeden delirmiş olmalıydı. Derin bir iç geçirip telefonuna baktı, herhangi bir şey yazmış mı diye

“Sıkıldınız mı? İçeri geçebiliriz!” dedi Suden hanım onun iç geçirmesi ile düşünceleri masaya geri dönmüştü.

“Ah hayır, sadece Ertan beyi merak ediyordum!”

“Bey?” dedi gülümseyerek Suden hanım.

“Ertan’ı yani.”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s