Kimliksiz – Bölüm 24

Ertesi sabah Ertan kızları işe başladıklarından beri ilk kez yukarı davet ettiğinde hepsi garip bir merak duygusu ile onu takip ettiler. Daha salona girer girmez hemen ortada plastik mankenlerin üzerinde duran iki giysiyi görünce gözlerine inanamadılar.

“Bu o yarışma için mi?” dedi Gülizar etkilendiği sesinden belli oluyordu.

“Evet!” dedi Ertan, “Bunlar o yarışma için ve ben sizin de fikrinizi almak istiyorum!”

“İnanılmaz!” dedi Gülizar aynı hayranlıkla ve yaklaşıp, üzerindeki işleri incelemeye başladı. Ertan beyin yanında uzun süredir çalışıyordu ve bu işleri onun yapmamış olduğunu bilecek kadar da becerilerinin farkındaydı. Dönüp Seval’e baktı.

“Evet işleri Seval yaptı!” dedi Ertan.

Gülizar’ın yüz ifadesi sertleşti yeniden ve Neşe ona “Gördün mü, sana demiştim!” ifadesini taşıyan bir bakış fırlattı hemen.

“Yarışmaya hepimiz adına katılacağız, projelerin altına her birinizin adını yazacağım!”

“Neden?” dedi Neşe şaşkınlıkla, “Biz bu işe hiç dahil olmadık ki!”

“Bunun bir önemi yok biz bir ekibiz. Sizin aşağıdaki işleri götürmeniz gerekiyordu ve başarıyla yaptınız, biz de Seval’le işin bu kısmını hallettik! Atölyenin başarısı hepimizin başarısı. Seval bu iş için fazladan mesai yaptı ve bunun için de bir karşılık beklemedi, hepimiz, hepimiz için çalışıyoruz öyle değil mi?”

Kızlar cevap vermediler, kıskançlık, minnet, şaşkınlık birbirine karışmıştı içlerinde. Gülizar sessizce uzaklaştı kıyafetlerin yanından.

“İkinizi de tebrik ediyorum, bence kusursuz olmuşlar. Yarışmada rakibi olacağını sanmıyorum!” dedi Seval ve patronuna bakıp, “Yine de dahil edilmek isterdim açıkçası”

“Sonuçlarından hepimiz ortak faydalanacağız Gülizar! Bunun için bana gönül koymayacaksınız sanırım!”

“Sonuçtan çok, süreçten keyif alan bir ekibiz biz! Elinize sağlık gerçekten çok güzel!” diyerek kapıya yöneldi Gülizar, diğer kızlar da onu takip ettiler. Ertan üzülmüştü bu sözlere Seval’e baktı. Seval bir şey söylemeden başını önüne eğdi ve kızların ardından çıktı evden o da.

Ertan son bir kez daha dönüp baktı giysilere. Ne olursan olsun harika bir iş çıkarmışlardı ve evet o da inanıyordu bu model ve işçilik ile kazanmama şansları yoktu.

Yarışma gününe kadar atölyede kimse bu konuya girmedi. Ertan yarışma salonuna hep birlikte gitmelerini istediğini söylediğinde isteksiz davrandılar ama sonunda Ertan onları ikna etti. Seval’de kendini kötü hissetmişti. Kızlar onunla da gerekmedikçe konuşmadılar o hafta boyunca.

“Haklıydın seni de zor durumda bıraktığım için üzgünüm ama böyle olması gerekiyordu!” dedi Ertan ona kızlar dışarıda yemeklerini yerken.

“Zamanla anlayacaklardır!” dedi Seval, “Şimdi önemli olan alacağımız sonuç! Bunları sonra da halledebiliriz!”

“Evet! Başaracağız, bu modeller daha önce hiç kullanılmadı, tamamen özgün tasarımlar, işçilik harika oldu. Bayılacaklar inan bana!”

Onun yüzünde yine o çocuksu sevinci görünce gülümsedi Seval’de elinde olmadan, o da inanıyordu başaracaklarına, o zaman kızlar da unutacaklardı bu kırgınlıklarını.

Projeler yarışmadan üç gün önce yarışma alanına teslim edildi. Aslında jüri yarışmadan önce onları değerlendirecek ve yarışma tarihi diye sunulan günde sadece herkese gösterilecekler ve sonuç açıklanacaktı.

Yarışma günü Ertan ve Seval atölyeden erkenden ayrılıp yarışmanın yapılacağı salona gittiler. Gülizar ve Nurhan onlardan yarım saat sonra geldiler. Neşe o sabah hastalandığı için gelemeyeceğini mesaj atmıştı Gülizar’a ve ekibe başarılar dilemişti.

“Sahi mi? Ne şans! Böyle önemli bir günde!” dedi Ertan. Ödüllerini almaya sahneye tüm ekibiyle birlikte çıkmayı planlamıştı, böylece kızlar da görünür olacaklardı herkes için. Onlar atölye ve Ertan’ın arkasındaki gizli güçlerdi ve kimse onları görmüyordu aslında.

Kızlar sessizce Ertan’ın yanında duruyorlardı. O ise o kadar heyecanlıydı ki durmadan hareket ediyor, konuşuyor, bir şeyler anlatıyordu. Salon yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlayınca, eski ortaklar da kalabalığın içinde boy gösterdiler. Ertan onları gördüğünde arkasını dönüp, ekibiyle sohbet etmeye başladı. Adamlar Gülizar’a başlarıyla selam verdiler. Seval’in gözünden kaçmamıştı bu selamlaşma. Sonunda kapılar açıldı ve kalabalık teşhir salonuna doğru akmaya başladı.

Ertan önde kızlar arkada salona girdiklerinde kalabalığı yarıp, teşhir edilen projelere doğru yürüdüler. Onlar da rakiplerinin çalışmalarını ilk kez göreceklerdi. Tasarımlar camekan kutuların içinde özel ışıklandırmalarla yan yana sıralanmışlardı. Daha tasarımların yanına varmadan durdu Ertan aniden, yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. O durunca kızlar da ona çarpmamak için durdular ve onun baktığı yere bakınca ne olduğunu anladılar. Tasarımlardan biri, neredeyse birebir olarak onlarınkinin kopyasıydı. Ertan hızla o camekana doğru yaklaşıp yazan ismi okudu. Göğsü o kadar hızlı inip kalkıyordu ki, Seval onun nefes almakta zorlandığını düşündüğü için yanına doğru bir adım attığı sırada Ertan hırsla onlara döndü.

“Hanginiz?” dedi öfkeyle, “Hanginiz sattınız beni?”

Hepsi onun kadar şoka girmişlerdi, tasarımın özgün olduğunu biliyorlardı. Bu kadar benzerinin de yarışmada onlarınkinin hemen yanında olması bir tesadüf olabilir miydi? Hem de Ertan’ı daha önce de bu piyasadan silmek isteyenlerin projesi olarak.

Kızlar donmuş bir şekilde ona bakıyorlardı. Ertan’ın aklından bin tane şey geçiyordu o anda. Kızlar son hafta görmüşlerdi bu tasarımı ve bir haftada bu işin ortaya çıkarılması mümkün değildi. Başından beri her şeyi bilen bir tek kişi vardı o da Seval’di. Kararlı adımlarla ona doğru yürüdü ve kızın tam karşısına dikilip onun gözlerinin içine baktı.

Seval öyle irkildi ki bu bakışlardan, daha önce gördüğü o çocuk gözlerle hiç ilgisi yoktu şu anda üzerine dolaşan bu iki gözün. Nefret, öfke dolu bir karanlık yerleşmişti içlerine.

“Sensin değil mi? Senden başkası bunu yapmış olamaz!”

“Hayır asla!” dedi Seval, “Ben bu insanları tanımıyorum bile!”

Tam o sırada Ertan’ın telefonu çalmaya başladı. Ertan önce duymaza geldi ama telefon susmayınca hırsla açtı, arayan Neşe’ydi.

“Neşe şimdi olmaz! Aramızdaki haini arıyoruz!” dedi öfkeyle, sonra “Evet!” diye cevap verdi ve yüzündeki ifade değişti karşı tarafı dinledikçe. Telefonu kapattı ve Seval’in önünden çekilip Gülizar’a doğru yürüdü.

Seval’in gözlerinden yaşlar boşanmıştı bir anda, hayatında hiç böyle bir durumda kalmamıştı daha önce ve olanlar çok ağırına gitmişti. Ertan Gülizar’a doğru yürüyünce, hızla ayrıldı yanlarından ve tuvalete doğru koştu. Bu kadar insanın içinde ağlamak istemiyordu. Tam salonun kapısından hızla koşarken birine çarptı sert bir şekilde. Kadıncağız sendeledi ama kapıya tutunup toparlandı. Seval’in gözlerindeki yaşları görünce bir şey diyemedi ve “İyi misiniz? Sorun ne?” diye sorabildi ancak, “Kötü bir haber mi aldınız?”

Seval cevap vermedi ve kadının şaşkın bakışlarına aldırmadan koşarak tuvalete girdi.

“Neden yaptın?” dedi Ertan Gülizar’a aynı öfkeyle bakıyordu şimdi.

“Ben yapmadım!” dedi Gülizar endişeyle.

“Çantadaki o kart duruyor mu hâlâ?”

“Kart mı?”

“Evet sana yolda verdikleri o kart hani, onlara her şeyi anlatabilesin diye! Evime nasıl girdin ha? Ne ara çıktın yukarı söylesene?”

“Ertan bey inanın ben yapmadım. Bakın yemin ederim!” dedi Gülizar, o da ağlamaya başlamıştı. Nurhan o kadar çok şaşırmıştı ki bir ona bir ona bakıyordu sadece.

“Neşe seni görmüş o insanlarla konuşurken!”

“Oh hayır bakın, konuştular benimle ama ben kabul etmedim!”

“Belli oluyor!” diye gürledi Ertan ve o da salondan çıkıp gitti. Teşhir akşama kadar sürecek ve sonuçlar akşama doğru duyurulup ardından kokteyl verilecekti.

(devam edecek)

Kimliksiz – Bölüm 24’ için 3 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s