Kimliksiz – Bölüm 20

Emlakçı Dilan’ın evden kaçtığından, ailesinin ölümüne kadar her şeyi anlattı Sultan hanıma, “Torbacı’ya taşındı o ama hâlâ orada mıdır bilmiyorum, eşyaları ben taşıttımdı nakliyeciyle.” dedi.

“Bilecek misiniz adresi. Önemli de benim için!” diye ısrar edine adam evin yerini tarif etti Sultan hanıma. Bu arada Nasip bey işini bitirip Köksaldı’ya geri gelmeden araştırmasını yapmak isteyen kadın hemen bir dolmuşa atladı ve gitti Torbacı’ya, adamın tarif ettiği evi buldu. Diğerinden pek farkı olmayan eski bir gece konduydu burası da. Tam kapıyı çalacağı sırada kocası arayıp işini hallettiğini ve Köksaldı’da olduğunu söyledi. Nerede olduğunu söylerse hemen oraya gelecekti.

Sultan hanım neden Torbacı’ya geldiğini kocasına nasıl açıklayacağını düşünürken, bulduğu evin tam önündeki gecekondunun üzerindeki kiralık yazıcısını görünce neredeyse kalbi yerinden çıkacaktı.

“Gel, gel Torbacı denilen bir mahalledeyim, tam bize göre bir yer buldum!”

Nasip bey karısının bir apartman yerine neden bu gecekonduda ısrar ettiğini hiç anlamadı ama kirası da uygun olduğu için kabul etti. Bir haftanın içinde eski evlerini kapatıp eşyaları buraya taşıttılar, Nasip bey o ilk hafta çalışmadığından evin ve bahçenin ihtiyacı olan onarımları da yaptı ve karısı ile vedalaşıp fabrikadaki işine başladı. Sultan hanım aklı arkadaki evde olmasına rağmen kocası şüphelenmesin diye gidip kapılarını çalamamıştı. Nurdan ile telefonda konuşuyorlardı.

“Nurdan arka bahçede bir kız var, çıkıp oynuyor her gün ama o kız, o kız mı nasıl bileceğim bilmiyorum!” diyordu ona. Nasip bey gider gitmez, hemen tanışma bahanesi ile arka evin kapısına koştu o da ve kapıyı açan üzeri başı toz içinde, saçları karma karışık Seval ile o zaman tanıştı.

“Söylediğin gibi çocuğun babası yok ama o kız olup olmadığına asla emin olamayız!” diye anlattı kız kardeşine telefonda, “Çocuğun durumu da pek iyi görünmüyor, annesi onu bırakıp gitmiş söylediğine göre!”

Sultan hanım Seval’in annesinin aklı dengesinin bozuk olduğunu öğrendikten sonra çocuğun aradıkları çocuk olup olmadığından asla emin olamayacaklarına karar vermişti. Nurdan kızın o olduğunda diretiyordu. Aynı yıldır orada oturuyorlardı. Kızın annesi olması gerektiği yaşlardaydı, kız olması gereken yaştaydı ve babasızdı.

“Canım çocuğu alan kadının bir kocası olmadığını ne biliyorsun?” diyordu Sultan hanım kız kardeşi babasızlığından bahsedince.

Zaman geçtikte Sultan hanım kıza çok fazla bağlandı ve aslında ne kadar kötü bir hayat sürdüğünü fark etti. Her ne olursa olsun, Seval’i artık kaderine terk edemezdi. Hele ki Seval o çöpe bırakılan çocuksa bu onu ikinci kez çöpe bırakmak olurdu. Bu ev sahiden tam bir çöplüktü onun için. Bu arada çocuğun bir kimliği olmadığını ve okula gidebilmesi için başkasının kimliği ile kayıt yaptırdıklarını da öğrenmişti. Kız kardeşine göre Seval kesinlikle onun çöpe bıraktığı kızdı. Başka türlü kızın kimliksiz ve babasız olmasını nasıl açıklayabilirlerdi.

Suden Yeşilyurt doğurduğu çocuğun öldüğünü sanıyordu. Toparlanıp kendine gelmesi bir yıla yakın sürdü. Hakan bey kızının benzer bir hataya yeniden düşmemesi için iki yıl sonra onu bir arkadaşının oğlu ile evlendirdi. Ne yazık ki bu evlilikten Suden’in hiç çocuğu olamadı. Yine de kocası Mete bey karısına o kadar aşıktı ki, bir çocukları olmamasını hiç dert etmedi. Mete beyin yeğenleri ikisi içinde evlat gibi oldular.

Sultan hanım Abdullah’ın Seval’i yaşlı adamlarla evlendirip para alma niyeti olduğunu öğrenince hemen kız kardeşini aradı yine. Nasip bey köye dönmeleri için ısrar ediyordu o sıra, önce Seval’i Nurdan’ın yanına göndermeyi düşündü ama onun kocası Nasip beyden de huysuzdu. Ayrıca kayınvalidesi ile oturuyorlardı. Seval’e evde yer açması imkansızdı. Durum böyle olunca hemen aklına Remziye hanım geldi. Ona güvenirdi. Arayıp kızla ilgili başından beri olan biten her şeyi anlattı. Remziye hanım Yeşilyurt ailesini uzaktan da olsa tanırdı. Hakan beyin kuzenleri müşterileriydi. Suden hanım da Pazarlı’ya gelemediği için İstanbul’daki öğrencisi Ertan’a bir kaç kıyafet yaptırmıştı. O zamanlar Ertan’ın yeni yükseldiği zamanlardı. İki ortağı ile birlikte İstanbul’un en bilinen ailelerini giydiriyorlardı. Ertan’ın gözü işinden başka şey görmezken, bu paralı insanlar ve şaşalı hayatlar ortaklarının gözünü boyamıştı. Onun tasarımlarını kendi tasarımları olarak bir kaç kişiye pazarlamışlar, parayı da kendi ceplerine atmışlardı. Ertan sürekli içeriden para çeken biri olmadığı için olan biteni fark ettiğinde moda evinin hiç parası kalmamıştı. Ödenecek malzeme senetleri olduğundan iyice zor duruma düştü. Alım işlerine o baktığından her senedin üzerinde onun imzası vardı. Diğer ikisi ortadan kaybolunca işin kalan bütün pisliği ile o uğraşmak zorunda kaldı ve piyasadaki güvenirliği sarsıldı, moda evini kapatmak zorunda kaldı. Başkalarının yanında çalışarak borçlarını ödedi ve sonunda her şeye sıfırdan ama tek başına başlamaya karar verdi.

Remziye hanım Ertan’a Seval’in hayat hikayesinden hiç bahsetmemişti. Ancak kızın kaderinin onu yeniden ailesi ile karşı karşıya getireceğine inanıyordu. Ertan onunla birlikte yeniden yükseldiğinde ister istemez Yeşilyurt ailesi ile yolları yine kesişecekti. Gerçeğin ortaya çıkıp çıkmaması Nurdan, Sultan ve Remziye hanımın bildiklerini başkalarına anlatıp, anlatmamaları ile ilgiliydi. Remziye hanım olayın en dışındaki kişi olmasına rağmen eğer Seval gerçekten de Yeşilyurt ailesinin kızı ise bunu bilmesi gerektiğine inanıyordu. Bunu ortaya çıkaracak tek şey ise DNA testi olabilirdi. Suden hanım ile Seval’in DNA’larına bakılmalıydı.

Hakan bey, Ertan’ın katılacağı yarışmanın sponsorlarından biriydi. Vedat bey öleli çok oluyordu. Hakan bey de çok yaşlanmıştı ama hızlı İstanbul hayatından vazgeçip, geri çekilemiyordu bir türlü. Yıllar önce evinden bir çöp kutusuna gönderdiği torununun bu hızlı hayatın içinde karşısına çıkmak üzere olduğundan hiç haberi yoktu elbette. Onu sokağa atışının artından tek kızından başka torun sahibi de olamamıştı. Şu anda servetin varisi sadece Suden’di. Kız evlat edinmek istemiş ama kocası ve babası buna karşı çıkmışlardı.

Seval yaklaşanlardan habersiz Ertan ile her akşam çalışmaya devam ediyordu. Onların gün içinde bir araya gelip diğer kızların bilmediği işlerden bahsetmeleri Gülizar’ın dikkatini çekiyordu ama patronun ne yapacağına karışmaları mümkün değildi. Aslında Seval’e sempati duymaya başlamıştı biraz biraz. Kızın zerre kadar rekabet duygusu yoktu, işinde gerçekten iyiydi. Kendi başına çalışmayı seviyordu. Kimsenin işini almak gibi bir girişimi de yoktu. Fazla arkadaş canlısı değildi öğle aralarında hemen yukarı çıkıyordu. Tabi akşamları bu karanlık avluda neler olduğunu kimse bilmiyordu. Onları kıskanıyor olmasının saçma olduğunun farkındaydı. Seval ile ne kadar arkadaş olmak istese de Ertan bey ile olan yakınlığı yüzünden bir türlü başaramıyordu.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s