Kimliksiz – Bölüm 15

Seval ilk gün diğer kızların Remziye hanımın atölyesinde olduğu gibi onu kolay kabul etmeyeceklerini anlamıştı. Şimdilik burada çalışmaktan başka seçeneği yoktu, o yüzden kızların tavırlarına aldırmamaya çalıştı. Ertan bey de aynı tepeden bakışı hissetmemişti.

“Arabada Remziye hanımın atölyesinden getirdiklerim var, bir kaç parçasını getirdim!” dedi Seval yere bıraktığı torbaları göstererek.

“Ah evet söylemişti, boşaltalım hemen!” dedi Ertan bey ve birlikte arabaya gidip, yüklenilen tüm eşyaları atölyenin ortasına yığdılar. Epeyce şey vardı.

Onlar eşyaları taşırken gelen Nurhan ile de tanıştırdıktan sonra Ertan bey Seval’e Nurhan ile eşyaları atölyedeki yerlerine yerleştirme işini verdi. Böylece malzemelerin yerini öğrenebilirdi. Nurhan Seval’den önceki en kıdemsiz elamandı.

İki kadın kan ter içinde paketler ve torbalardan çıkan her şeyi yeni yerlerine kaldırdılar. Bir kaç tane de tamamlanmış iş vardı. Ertan bey onları inceledikten sonra, “Bizim kızların ellerinde işler var, bu işler zaten başlanmış. İstersen önce onları tamamla, işin eli değişmesin!” dedi Seval’e

Seval en azından bir süre yeni olduğu bu atölyede tek başına çalışacağına sevindi. Getirdiklerini yerleştirirken epeyce vakit geçmişti. Yine de yarım kalan giysilerden birini alıp, boş mankenlerden birinin üzerine giydirdi ve çalışmaya başladı. Diğerleri yan gözle onu izliyorlardı. Mankenin üzerindeki tasarım kıyafet oldukça detaylıydı. Mesai sona erince kızlar birer birer “İyi akşamlar” diyerek çıktılar. Ertan bey çıkmak için herhangi bir hareket göstermeyince, Seval’de çalışmaya devam etti. Zaten gidecek yeri de yoktu, sorma imkanı da olmamıştı, bir geceyi daha arabada geçirebilirdi.

Ertan bey herkes çıkmasına rağmen Seval çıkmayınca “Remziye hocamın referansı ile geldin zaten, ekstra çalışmaya ihtiyacın yok!” diye seslendi.

Seval göze girmeye çalıştığının düşünülmesine içerlemişti biraz, “Sizinle ilgisi yok, işimi severek yapıyorum, kapatacağınız zaman söylersiniz çıkarım!”

“Peki devam et o halde!” dedi Ertan ve o da kendi elindeki işe bakmaya başladı.

Aradan bir kaç saat daha geçmiş olmasına rağmen ikisinden de işi bırakmakla ilgili bir girişim gelmeyince, “Ben yemek yiyeceğim, ister misin?” diye sordu Ertan bu defa.

Öğlen de bir şey yemediği için Seval’in e karnı çok acıkmıştı. Ertan’ın dışarıdan yemek söyleyeceğini düşündüğü için “Olur!” diye cevap verdi.

“Haydi gel o zaman!” dedi Ertan avluya çıkarak. Bu defa dışarıda yiyeceklerini sanarak montunu ve çantasını aldı Seval ama Ertan demir kapı yerine avlunun arkasına dolanıp bir üst kata çıktı, daha önce onu gördüğü ışığı yanan yere.

“Ben burada yaşıyorum!” dedi Ertan kapıyı açarken.

“Burada mı?” dedi Seval şaşkın şaşkın.

“Evet, işler ters gidince her şeyi sattım ve kalan paramla ancak burayı alabildim. Atölye kullanımından fazla alanım olunca da yaşamımı da buraya taşıdım. Neden gel git yapayım ki öyle değil mi?”

“Evet aslında iyi fikir”

Burası iki dükkanın birleşiminden oluşmuştu, Vitrin camlarına lacivert pereler asıldığından içeriden gerçekten ev gibi duruyordu. Amerikan mutfak ve geniş bir salonu vardı. Derli, topluydu.

“Beğendin mi?” dedi etrafı inceleyen Seval’e.

“Evet çok güzel olmuş gerçekten, aşağıdan bakınca böyle bir yer olduğu belli olmuyor!”

“Gördüğün gibi ben sürekli buradayım, yani sen de istediğin kadar çalışabilirsin! Atölyemiz yirmi dört saat açık!”

Ertan buzdolabından bir tencere çıkarmış, masaya da iki tane tabak koymuştu.

“Dün yaptım, musakka, biraz da pilav ve cacık var. Seversin umarım!”

“Ah elbette severim, ben size böyle yük olmak istemezdim. Yani dışarıdan yiyeceğiz sandım siz sorunca!”

“Pek misafirim olduğunu söyleyemem. Aslına bakarsan kızların hiç biri daha önce buraya çıkmadı. Sana göstermek istediğim bir şey olduğu için gelmeni istedim biraz da!”

“Nedir?” dedi Seval merakla.

“Remziye hoca senin hangi işlerde iyi olduğundan bahsetti. Aslında şu getirdiğin yarım işlere bakınca da fikir sahibi olmak zor değil!”

“O işlere atölyedeki kızlar başladılar, ben tek başıma yapmadım!”

“Evet ama sen bitireceksin öyle değil mi? Yani hepsine hakimsin sonuçta!”

“Yani, evet öyle!”

“Bir kaç projem var onlara burada çalışıyorum, atölyenin işlerinden bağımsız değerlendir. Sana onları göstermek istiyorum! Fikir için yani, sakıncası olur mu?”

“Yo hayır neden olsun? Mutlu olurum!”

Yemekler ısınırken Ertan salonun arka duvarına doğru duran paravana doğru gitti ve dört kanatlı büyük paravanı dikkatlice katlayınca, arkasından iki tane mankenin üzerinde duran tasarım elbiseler çıktı. İkisi de tamamlanmamıştı henüz ama uzaktan bile oldukça etkileyici gözüküyorlardı. Seval büyülenmiş gibi mankenlerin yanına yürüdü ve onları incelemeye başladı.

“Bunları sen mi yaptın?”

“Evet!”

“Bunlar tıpkı çocukken seyrettiğim o programlardakiler gibi olmuş! Ah onları böyle yakından görebileceğimi hiç sanmazdım!”

“Hangi program?”

“Ben çocukken vardı, adını tam hatırlamıyorum! Onlara bakıp bir gün böyle kıyafetler yapabileceğimi hayal ederdim. Annemi verdiği kumaşlarla bebeğime böyle elbiseler dikiyormuş gibi yapardım en azından. Tabi malzemelerim çok değildi ama hayal gücüm sınırsızdı!”

“Desene birbirimize benziyormuşuz! Yoksa senin de mi ailen bu işi yapmanı istemedi!”

Seval cevap veremedi önce, “Hayır, aslında pek öyle denemez!”

“Haydi gel yemek yerken düşüncelerini anlat bana!”

“Bunlar ne için?” dedi Seval masaya doğru yürürken ama aklı elbiselerde olduğu için sürekli arkasına bakıyordu.

“Bunlar kaybettiklerimi geri alabilmem için bir şans olacak diye umuyorum!”

“Nasıl?”

“Bir yarışma var! Eğer o yarışma da yeteneklerimi kaybetmediğimi ve hâlâ eskisi gibi beğenilen tasarımlar yapabildiğimi gösterebilirsem, bazı fırsatları yeniden yakalayabilirim!”

“Sert bir düşüş yaşamış gibisiniz!”

“Sert düştüm çünkü arkamdan ittiler! Hazırlıklı değildim”

“Üzüldüm!”

“Üzülme sonuç olarak sadece kendimi batırdım, kimseye bir zararım olmadı!”

“Anlıyorum!” dedi Seval ve yan gözle dönüp elbiselere baktı yine.

“Onları sadece sana gösterdim! Çünkü kopyalanmalarını istemiyorum!”

“Bana neden güvendiniz?”

“Güvenmiyorum henüz! Eğer çalışmalarımı çalmazsan güveneceğim!”

Gülümsedi Seval, iyi bir adama benziyordu Ertan bey ama sanki hep söylediğinden fazlası var gibi hissettiriyordu nedense. Durduk yerde adamın evine yemeğe gelmişti. Normal şartlarda asla yapmayacağı bir şeydi bu. Yemekler bittikten sonra masayı toparladı ve izin istedi.

“Ben çok mahcup oldum sahiden, kusura bakmayın kendimi yemeğe çağırtmışım gibi oldu!” dedi çıkarken.

“Ben davet ettim seni, yemeğim de vardı, umarım beğenmişsindir!”

“Çok beğendim teşekkür ederim!” diyerek geldikleri merdivenlerden indi Seval, aslında arabaya gidebilirdi ama daha uyumak için erkendi ve madem burası yirmi dört saat açıktı, çalışmaya devam edebilirdi. Yeniden atölyeye döndü ve uykusu gelene kadar çalıştı. Ertan bey yeniden aşağı inmemişti. Çıkarken ışığının yanmaya devam ettiğini gördü, arabaya girdi, biraz ısıttı ve araba boşaldığı için koltuğu sonuna kadar yatırıp, uykuya daldı.

Birinin arabanın camına vurduğunu fark ederek uyandı. Gün aydınlanmıştı, uykulu gözlerle başını çevirdi.

“Ertan bey?” diyerek toparlandı hemen, koltuğu düzeltti ve camı indirdi, saate bakacak fırsatı olmadığı için uyuyup kaldığını düşünmüştü.

“Sen arabada mı uyuyorsun?” dedi adam şaşkın şaşkın.

“Kalacak yer ayarlayacak şansım olmadı daha”

“Neden söylemedin? Böyle uyunur mu? Hasta olacaksın.”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s