“Nasıl gitmeyeyim?”
“Hastanede kal!”
“Buraya da gelir! Eninde sonunda gideceğim!”
“Tamam ben de geleyim o zaman!” derken sesi titriyordu Derya’nın, kız daha önce hayatında böyle bir şey görmediği için çok korkmuştu. Staj için yurt ayarladığı için Sevil’i alıp götürmeyi teklif edemiyordu ama bir yandan da şimdi dönmese eninde sonunda girecekti kız evine.
“Gitmek zorundayım!” dedi Sevil biraz toparlanarak, “Başka çarem yok!”
“Ben sizinle geleceğim!” dedi Erhan dik dik, “Bu işi ben açtım başınıza, ben çözeceğim!”
“Nasıl?” dedi Derya korkuyla.
“Bilmiyorum göreceğiz!”
“Ne olur siz karışmayın daha fazla!” dedi Sevil yalvarır gibi, babasının zaten adamdan nefret ettiğini biliyordu, işler iyice kötü olurdu o da konuşmaya kalkarsa. Hem zaten ne diyecekti? Gerçeği anlatsa babası inanmazdı ki? Takside ne iş olduğunu açıklayamazdı bir defa zaten, akşam hastane de olmadığını da öğrenirlerdi bu sefer.
“Ya ne demeye oğlanın yakasına yapışıp, neyin fotoğrafını çekiyorsun demedim ya ben?” diye hayıflandı Derya. Sevil’i tanımadığı bir adamla ağlarken görünce ona yönelmişti doğrudan, sonunda böyle bir şey olacağı aklına bile gelmemişti. Bu kadarı bile düşünse kurgulayamayacağı kadar çoktu zaten onun için. Onun ailesi de muhafazakardı ama bu kadar değildi, babası daha bir fiske vurmamıştı ona. Sevil’in yaşadıklarını hep dinliyordu ama boyutunu ancak bugün kavrayabilmişti.
“Haydi gidelim!” dedi Erhan, “Bekleyerek çözülecek iş değil bu!”
“Korkuyorum!” dedi Sevil sesi titreyerek.
Derya ve Erhan’ı içi paramparça oldu kızın haline, “Korkmayın ben yanınızda olacağım!” dedi Erhan güven vermeye çalışarak ama daha kendisi de ne yapıp, ne diyeceğinden tam emin değildi. Ona kalsa adamına ağzını burnunu kırardı bir güzel. Onun iki katıydı fiziği, Kemal beyin onu yıkma ihtimali yoktu bile. Kuş kadar kızına yetiyordu ancak gücü.
“Ben de geleyim!” diye atıldı Derya.
“Yok siz gelmeyin, ne olacağını bilmiyoruz!” dedi Erhan elinde olmadan. Derya’nın gözleri endişeyle büyüdü iyice.
“Yani babayı germeyelim iyice anlamında söyledim!” dedi Erhan bu sefer.
“Polis mi çağırsanız acaba?”
“Polis mi? Babama mı?”
“Gerekirse çağıracağız!” dedi Erhan yeniden.
Kızların ikisi de iyice korkmuşlardı artık. Derya güya arkadaşına dik görünmeye çalışıyordu ama neredeyse o da bağıra bağıra ağlayacaktı. Birlikte yukarı çıkıp Sevil’in eşyalarını aldılar. Yüzünü fondötenleyip, amirine babaannesinin rahatsızlandığını söylettiler. Kadıncağız ambulans göndermeyi teklif etti hemen ama Sevil önce gidip kendisi bakacağını söyleyince ısrar etmedi. Sonuçta kız hemşireydi ve acil bir durum olsa zaten anlardı.
“Beni ara mutlaka!” dedi Derya endişeyle sonra dün akşam kıza ulaşamadığını hatırlayıp, Erhan beyin telefonunu istedi. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu korkudan.
Sevil’in koluna girdi Erhan, kız sendeliyordu artık. Neredeyse şuurunu kaybedecekti daha eve varmadan. Onu hastaneden çıkartıp bir taksi çevirdi ve eve kadar hiç konuşmadan gittiler. Taksiden inerken düşmesin diye yine koluna girdi Erhan ama Sevil biri daha görecek diye panikle sıçrayıp uzaklaştı ondan. Asansöre bindiklerinde Sevil’in kalp atışlarını neredeyse Erhan bile duyuyordu. O da içinden en doğru adımları atmak için kendine sürekli telkin veriyordu. O kadar bilenmişti ki ilk işi adamın yüzünün ortasına bir yumruk indirmek olacak gibi hissediyordu çünkü. Ayrıca o da bu apartmanda oturuyordu ve apartmandakilerin kapıcı yüzünden onu içkici, karı kız düşkünü bir serseri olarak tanıdığının da farkındaydı. Kızın onunla yakalanması bu yüzden de çok kötü olmuştu. Kendi imajını umursamıyordu ama şimdi bu zavallı kız için bu imaj olanları daha da kötü bir duruma sokmuştu. O da muhtemelen apartmanın namuslu kızını ayartan serseri pozisyonundaydı. Yumruklarını sıktı asansörün kapısı açılırken ama sonra yine kendine telkin verip gevşetti. Hastanede Derya ve Sevil konuşurlarken bu tür davalarda daha önce de çalıştığı polis arkadaşını aradı ve olanları kısaca özetledi. Bu defa koca şiddetti değil aile içi şiddet söz konusuydu. Adam uzun süredir Erhan’la çalıştığı ve ücretsiz baktığı davaları bildiği için ihtiyaç halinde konum atarsa hemen geleceğini söyledi.
Kapının önüne geldiklerinde Sevil artık konuşamayacak durumdaydı. Birazdan başına gelecekler düşünmek bile istemiyordu. Başı ağrıyor, midesi bulanıyordu. Bayılmamak için duvara dayandı ve zile bastı.
Kemal bey gözlerinden ateş fışkırarak açtı kapıyı ama Erhan refleks olarak kızı arkasına çekip onun önüne dikildi. Kemal bey karşısında hiç sevmediği komşusunu görünce doğrudan delirdi ve bağırmaya başladı.
“Ulan it oğlu it! Ne işin var senin kızımın yanında ha?” diye ona doğru bir adım attı, Erhan yumruğunu sıktı hemen ama sonra hemen gevşetti. Adam omuzuna bile gelmiyordu, ona bir tane çakıp adamın başına bir şey gelirse bunu toparlamak daha zor olurdu. Kızı içeri bırakmak istemiyordu ama bunu nasıl yapacağını henüz bilmiyodu.
“Dinlerseniz konuşacağım!” dedi sakin görünmeye çalışarak, Sevil arkasından çıkmaya çalışıyordu ama kızı bütün gücüyle kolundan yakalamış arkasında tutuyordu. Ortaya çıktığı anda babasından ağır bir darbe yiyeceği kesindi ama Erhan bu defa buna göz yummayacaktı.
“Ne konuşacaksın lan sen benimle? Kimsin lan sen? Bırak o orospu ile görülecek bir hesabım var benim! Girsin içeri bak neler gelecek başına! Seninle de sonra hesaplaşacağım!”
“Neyi hesaplaşacaksınız?” dedi Erhan hafif diklenen bir sesle, “Kuş kadar kız o! Zaten ağzını burnunu dağıtmışsınız? Ölse hapse girersiniz. Dövecek yeri mi kalmış!”
Hapis lafını duyunca durdu Kemal bey, “Sana ne be adam! Kız benim değil mi istediğimi yaparım!”
“Yapamazsınız bu ülkede kanunlar var! Şiddet suçtur!”
“Bak sen çok bilmişe!” dedi Mevhibe hanımın sesi arkadan Kevser hanımla ikisi Kemal beyin arkasında olacakları izlemek için dizikmişlerdi.
“Sen ne biliyorsun serseri, fuhuş suç değil mi? Topluyorsun eve karıyı kızı?” diye diklendi Kevser hanım da.
Sevil Erhan’ın arkasında kusmaya başlamıştı inleyerek bırakmadı kolunu ve tuttu onu arkasında.
“Siz farkında değilsiniz ama ben avukatım hanım efendi!” dedi dik dik Erhan, yasaları da, neyin suç olduğunu da sizden iyi bilirim. Bir daha bu kıza el kaldıracak olursanız derhal polis çağıracağım ve hepinizi hapse tıktıracağım.
Bu arada bağırtılar yükselince başta Yusuf olmak üzere apartmandakiler koşmuştu onların koridoruna. Yan dairedeki kadın Sevil’in Erhan’ın arkasında kustuğunu görünce onu almak istemiş ama Erhan psikolojik olarak onu korumaya aldığı için bırakmamıştı. Kadıncağız da getirdiği ıslak mendiller kızı temizlemeye çalışıyordu.
“Nişanlı bir kızın yanında ne arıyordun sen onu söyle?” dedi Mevhibe hanım arsız arsız.
“İt tabi namusumuza da göz dikmiş meğer!” dedi Kemal bey apartmandakilere dönüp, “Gördünüz değil mi? Bu it kızımın kanına girmiş, çalıştığı yere gidip sarkıntı olmuş!” dedi şov yapar gibi. Kalabalıktan uğultular yükseldi. Yusuf bütün apartmana Erhan hakkında dedikodu yaydığı için herkes inanmaya hazırdı Kemal beyin söylediklerine.
(devam edecek)