Can Borcu – Bölüm 28

Kudret hanım bunca ilgi ve sevgi çemberinde artık kendini daha iyi hissediyordu. Oğlu için acısı ölene dek yüreğine kalacaktı, zaman zaman ağlıyor ve anılara dalıyordu. Böyle zamanlarda ona hiç ilişmiyorlar, kendi haline bırakıyorlardı üzülseler bile. Yaşadığı onca şeyden sonra, buralara gelmiş olmasını bile mucize sayıyorlardı.

“Senin için ayağa kalktı annen!” diyordu Munise hanım Pelin’e, “Onu sen ayakta tutuyorsun! Güzel kızım Allah seni güldürsün de annen de artık biraz gülsün!”

Pelin annesindeki bu düzelmeden ve dükkanın yeniden işliyor olmasından çok memnundu. Kardeşinin acısını o da atlatamıyor ve çok üzülüyordu ama dava ile fazla ilgilenmiyordu. Olayları tekrar tekrar yaşamak, kazanın ardından o evde olanları ve o insanları hatırlamak daha da içini acıtıyor ve nefesinin daralmasına neden oluyordu.

Pelin bilmese de Ferhat bey onlara da bir avukat tutulmasını sağlamıştı, Cavit Munise hanımla işten ayrılmadan önce konuşmuş, Ferhat beyin doğrudan avukatı ödemesinin etik olmayacağını söyleyerek istedikleri avukatı tutmaları için bir miktar para vermişti. Munise hanım Pelin’e şimdilik bundan bahsetmeden tazminatı ile tuttuğunu söyleyerek avukatı devreye sokmuştu. Kızcağız zaten bu işlerden anlamadığı için borcunu en kısa zamanda ödeyeceğini söyleyerek teşekkür etmişti.

Munise hanım Korhan’ın ailesinin kötü olmadığını ve olanları telafi edemeseler de ailenin ayakta kalması için ellerinden geleni yaptıklarını biliyordu. Parayı almaktaki amacı onları sömürmek değildi ama bu zavallı ailenin de ayakta kalması için maddi destek gerekiyordu. Bunu sağlamaya gönüllü birileri varken de geri çevirmenin anlamlı olmayacağını düşünüyordu. Sonuçta onlara söylemeden parayı almış ama onu kendisi için kullanmamıştı ki. Yine onların iyiliğine avukata harcanıyordu. Bunları sonra mahkeme sonuçlandıktan sonra Pelin’e anlatacaktı zaten. Kızacaktı Pelin biliyordu ama sonra belki yıllar sonra olsa da anlayacağından emindi. Hiç bir şey Tekin’i geri getiremez ve yerini dolduramazdı. Ailenin kalanı için yaşamı devam ettirmek veya kolaylaştırmak da suç değildi.

Ferhat bey Cavit’i Pelin ve ailesinin takibi işinde görevlendirmiş, neye ihtiyaçları var, ne yapıyorlar ondan öğreniyordu. Munise hanımın da iş birliği devreye girince bu desteği sağlamak daha kolay olmuştu. Pelin üç aydır iş arıyor olmasına rağmen henüz bir şey bulamamıştı. Dükkanın işleri iyi gidiyor da olsa, bir işe girip annesine bakma amacını yerine getiremediği için çok canı sıkılıyordu. Munise hanım ve annesi ona sürekli daha çok erken olduğunu, yeni mezun olduğu için iş bulmasının zaman aldığını ancak bir işe girdiğinde kendini yetkin ve güvenli hissedeceğini söylüyorlardı. Gerçekten de artık üniversite mezunu olmak ne yazık ki iyi bir kariyer başlangıcı yapmaya yetmiyordu. Tecrübe, yabancı dil, ek bir çok sertifika ve özellik illa isteniyordu. Bunların hiç biri yoksa da bir tanıdık mutlaka gerekliydi. Pelin gibi diplomasından başka gücü olmayanlar için hayata dahil olmak bile mücadele isteyen bir konuydu.

Pelin’in anlamadığı herkesin tecrübeli eleman almak istediği ama mezunların işe girmeden nasıl tecrübe edineceğini düşünemiyor olmalarıydı. Diploması ile ilgili olmayan sekreterlik ve benzeri bir çok işi teklif ediyorlardı ona ama o bu diplomayı annesini rahat ettirmek için aldığından kendi mesleğini yapmak istiyordu. Dördüncü ayın sonunda bunun gereksiz bir inat olduğuna karar verdi. Dükkanın işleri iyi gidiyor diye daha fazla bu üç kadının eline bakmayı istemiyordu. İşlerin yolunda gidiyor olması üçünün de çok emek veriyor olmasından kaynaklanıyordu tabi ve yoruluyorlardı. Pelin’in onlara hiç bir faydası dokunamıyordu. Bu yüzden dördüncü ayın sonunda umduğunu bulamayınca bulduğu herhangi bir işe girip başlamaya karar verdi. Başlangıçta mesleğinin de yapıldığı yerlere başvuracak böylece en azından işi takip ederek tecrübe edinmeye çalışacaktı. Böylece o işyerinde kendi mesleği ile ilgili bir göreve gelme olasılığı da olabilirdi.

O da Korhan’ı düşünüyordu ara sıra, o gece hastanede duyduklarının rüya mı gerçek mi olduğunu ayırt edemiyordu.

Dava adli tatillerin araya girmesi, duruşmaların ertelenmesi gibi nedenlerle hâlâ sonuçlanmamıştı. Ancak kazada Korhan’ın çarpıp kaçma eylemine dahil olmaktan başka bir suçu olmadığı konusu netleşmişti. Munise hanım yakında Zümrüt ve ailesinin başına iyi şeyler gelmeyeceğini biliyordu ama Kudret hanım ve Pelin davayı hiç sormadıkları için durup durup onlara bahsetmiyordu. Pelin zaten Korhan ve Zümrüt ile ilgili bir şey duymak istemediğini başından açıkça belirtmişti. Munise hanım onun Korhan’a bir şeyler hissettiğini ancak sonradan kardeşinin ölümüne karışan kişi olduğunu öğrendikten sonra bu duygularını yenmek için mücadele ettiğini biliyordu. Ondan ve ailesinden, Kudret hanıma hiç bahsetmemişlerdi. Kudret hanım sadece çarpıp kaçanların bulunduğunu ve davanın yeniden açıldığını biliyordu. Zavallı kadın “Oğlum gittikten sonra davayı takip edip ne yapayım, yargı versin cezalarını!” demişti.

Bir akşam Munise hanım müşterilerden birinin bürosunu çekip çevirecek bir asistana ihtiyacı olduğundan bahsettiğini söyledi. O da müşteriye bu iş için bildiği birinin olduğunu söyleyip Pelin’den bahsetmiş ve iş yerinin kartını almıştı.

“İyi bir adama benziyordu değil mi Munise!” dedi Kudret hanım kızını cesaretlendirmek için.

“Bir süredir geliyor dükkana Kudret ben bir ters hareketini görmedim adamın!” diye yanıtladı arkadaşını.

“Allah yolunu açık etsin kızım, git bir konuş bakalım! İstediğin olmadığını biliyorum ama daha ne kapılar açılır önüne!”

Pelin annesine sımsıkı sarılmıştı hemen “Tamam anneciğim sen merak etme, ben yarın mutlaka gider görüşürüm!”

Pelin zaten sekreterlik de olsa artık koşul aramamaya karar verdiği için görüşmeye gidecekti. Annesinin öyle içten ve sevgi dolu söylemesi motivasyonunu iyice artırmıştı. Onu hep mutlu görmek için elinden ne geliyorsa yapmaya hazırdı. Bununla birlikte şansına iş tam düşündüğü gibi mesleği ile ilgili proje üreten bir şirkete aitti. Eğer kabul edilirse o zaman belki hedefine buradan ulaşabilirdi. İçinde birden bire yükselen heyecan dalgası ile uzun zamandır ilk kez hayaller kurarak uykuya daldı.

Ertesi gün erkenden kalkıp iş görüşmesine gitmek için hazırlandı. Annesi, Munise hanım ve kardeşi dükkana gitmeden önce tek tek sarılıp öptüler onu, dualar ettiler. İş görüşmesinden sonra dükkana gelip olanları anlatmasını sıkı sıkı tembihlendi. Pelin hepsine tek tek söz verip heyecanla çıktı evden. Bir anda üç tane annesi birden olmuştu. Böyle iyi insanlar tanıdıkları için Allah’a sürekli şükrediyordu. Munise hanım onun yüzünde kocasından ayrılmıştı. Annesine bunu da söyleyememişlerdi tabi ama adam ne kadar kötü olursa olsun neden olmuş olmak Pelin’i üzüyordu içten içe. O günü hatırlayınca da Ferhat beyin tam zamanında yetişmiş olmasına şükrediyordu. Her ne kadar onlardan uzaklaşmış olsa da iyiliklerini göz ardı etmiş değildi. Sadece içi çok karmaşıktı, baştan dürüst olmadıkları için içerlemişti belki içinde tuhaf sızıyı kendine bile tarif edemiyordu. Onca iyilikten sonra ardını dönmüş olduğuna da üzülüyordu. Bir teşekkür bile etmeden terketmişti onları. Terketmişti çünkü her şey iç içe girmişti artık. Minneti, sızı, hasret, aşk belki. Kafası ve yüreği karmakarışıktı ve biraz daha zaman geçsin istediği için yüreğini bastırıyor, zihnindekileri sürekli geriye itiyordu.

(devam edecek)

Can Borcu – Bölüm 28’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s