“Aman oğlum kahvaltını Fikriye getirsin buraya, inme sakın. Bu kız seni görmeden gitmez, gece de kalayım derse hiç şaşırmam!” dedi Ferhat bey fısır fısır Korhan’ı uyandırdıktan sonra.
“E konuşmak için kurmadık mı bu planı baba? Gelsin konuşalım işte!”
“Ne bileyim oğlum, yalan da bilmiyoruz ki? Şimdi hemen gör dersek şüphelenir mi? O zorlasın göreyim diye öyle bırakalım!”
“Tamam nasıl derseniz ama bu kızla gün geçiremezsiniz ben söyleyeyim!”
“Neyse dur bakalım, sen tetikte ol sadece. Kamera hazır değil mi?”
“Kurulu da açmam lâzım, açayım hazır beklesin mi?”
“Bilmiyorum sen karar ver!” diyerek çıktı Ferhat bey odadan, kendi odalarına gidip günlük kıyafetleri ile kahvaltı masasına döndü.
“Ben yabancı değilim Ferhat amca rahat etseydiniz!”
“Olur mu kızım öyle pijamayla? Sevmez Ferhat amcan öyle şeyleri.” dedi Ruşen hanım hemen.
“Fikriye kızım Korhan’ın kahvaltısını odasına götürüver!” der Ferhat bey Zümrüt’ü kaile almamış gibi. Fikriye planladan habersizdi ama kızın geldiğinden beri söylediklerini duyunca bir durum olduğunu anladı. Başıyla onayladı Ferhat beyi bir şey sormadı.
“E Fikriye kahvaltı için giriyorsa Korhan’ın yanına, ben götüreyim!” diye atıldı Zümrüt hemen.
Ruşen hanım gözlerini devirdi ama cevap vermedi. Ferhat bey de masanın üzerinde hazır duran gazete de bir başlık ilgisini çekmiş gibi yaparak ona odaklandı.
“Fikriye sen hazırla ben götürürüm!” dedi kız tavırları hiç umursamadan.
Tam o sırada okula gitmek için evden çıkan Pelin geçti pencerenin önünden, Zümrüt kötü kötü baktı ona.
“Bu kız daha ne kadar kalacak burada Ferhat amca?”
“Evi kiraya verdik ona kızım. İhtiyacı olduğu kadar kalacak işte!”
“Hayır bahçenin içinde kalması güvenli mi? İyi tanıyor musunuz?”
“Eski bir dostumun kızı Zümrüt’çüğüm herhangi birisi değil!”
“E tamam da dostunuz olan bu değil babası, bunu tanıyor musunuz diye sordum ben!”
“Tanıyoruz kızım merak etme, melek gibi bir kız Pelin!” diye araya girdi Ruşen hanım.
Zümrüt kızın övülmesinden rahatsız olduğunu belli etti, “Size geliyor mu sık sık?” diye sordu bu defa.
“Kızım seni niye ilgilendiriyor bizim kiracımız? Kızcağız kendi halinde okuluna gidip geliyor işte!”
“Ha okuyor mu?”
“Okuyor!”
“Ne okuyor?”
Ferhat bey konudan sıkıldığını belli eder bir iç çekti ve yeniden gazetesine eğildi. Zümrüt’te sustu bir süre Fikriye’yi gözetlemeye başladı.
“Hazır değil mi tabak Fikriye?”
“Hazırlıyorum Zümrüt hanım! Korhan beyin sevdiği omleti pişireceğim şimdi!”
“Ha Korhan’nın ne sevdiğini biliyorsun demek?” ded Zümrüt alaycı bir sesle.
Ruşen hanım bir şey diyecek oldu, kocası ile gözgöze gelince vazgeçti. Fikriye’de cevap vermeyince Zümrüt ağzını yüzünü eğmeye başladı. Sonunda omlet pişince Fikriye getirip tepsiyi ona uzattı.
“Üzerime iyilik sağlık!” dedi Zümrüt tiksinir gibi, “Sen taşıyacaksın ben kapıda senden alırım!” diyerek kalktı sandalyeden. Başıyla onu takip etmesini işaret etti kıza ve yürüyüp çıktı mutfaktan.
“Kamera açık mı acaba?” diye fısıldadı Ruşen hanım hemen, Ferhat bey elinden geldiğince hızlı bir mesaj attı oğluna telefonundan “Geliyor!”
Korhan nişanlısını onlardan iyi tanıdığı için babası çıkar çıkmaz başlatmıştı kamerayı. Mesajı görünce kendini bitkin gibi yatağa bıraktı hemen. Kapı çalmadan açıldı içeri elinde tepsi ile Zümrüt girdi.
“Aşkım! Sürpriz! Bak sana kendi ellerimle kahvaltı hazırladım şifa olsun diye! En sevdiğin omleti yaptım hem de!”
Fikriye gülmemek için kendini zor tuttu hemen dönüp mutfağa koşturdu. Bu ailenin neden bu kıza katlandığını bir türlü anlayamıyordu.
Korhan inler gibi konuştu, “Sağol bir tanem eline sağlık!”
“Dur ben sana yedireyim. Biliyorum doktorun istemiyor kimseyi yanında ama Fikriye gelebiliyorsa ben de gelebilirim değil mi?”
“Tabi” dedi Korhan, “Ne iyi ettin? Benim de sana söylemek istediğim bir şeyler var aslında Daha annemlere bahsetmedim!”
Zümrüt gözlerini kocaman açıp baktı Korhan’a “Ooho! sırlar var desene!” dedi gülerek.
“Seninle konuşmamam gereken bir konu öncelikle!”
“Canım benim! Dur şu omletten bir parça al bakayım önce! Hah!” omleti doladığı çatalı bir çocuğun ağzına uzatır gibi uzattı Korhan’ın ağzına.
“Ben bir şeyler hatırladım sanırım!” dedi Korhan pat diye. Ağzının önüne kadar gelen çatal eliyle tutmasa boğazına kadar girecek gibi bir hızla ilerlemişti yüzüne doğru.
“Aşkım ne yapıyorsun öldürecek misin beni?” dedi şaşkın şaşkın.
“Neyi hatırladın?” dedi Zümrüt gergin bir sesle, çatalı tepsiye bırakıverdi hemen.
“Kazayı tabi ki!”
“Tamam, neyi hatırladın diyorum?”
“Arkadaşlarının yanından ayrıldıktan sonra arabayı senin kullandığını hatılıyorum! Ben yanına binmiştim!”
Zümrüt durdu ve dikkatle yüzüne baktı Korhan’ın “Doğru hatırladığını ne biliyorsun?”
“Benim yeşil montum, senin de saçında pembe bir tokan vardı!” ded Korhan, Erdoğan’ın hatırladığı şekliyle.
Zümrüt’ün yüz hatları iyice gerildi, “Yani?”
“Tartışıyorduk. Senin malum kıskançlıklarından biriydi yine!”
“Malum kıskançlık mı? Kızın içine düşecektin? Nerede oturduğundan sana ne?” dedi Zümrüt sinirle.
“İşte bu şekilde tartışma büyüdü!” dedi Korhan hemen, “O mahalleye geldiğimizde bana bağırdığın için yola bakmıyordun!”
Zümrüt cevap vermedi ama yüzündeki ifade birazdan saldırıya geçeceğini gösteriyordu. Korhan ağzından kaçırması için onu daha da tetiklemeye karar verdi.
“O bisikletli çocuğa sen çarptın!”
“Hepsi senin suçundu!” dedi Zümrüt bağırarak, bir yandan da ağlıyordu, “Bu yüzden o çocuğa sen çarptın, ben değil!”
“Ne? Direksiyonda bile değildim!”
“Hayır doğru hatırlamıyorsun!”
“Hatırlıyorum Zümrüt! Düşüp başımı vurduktan sonra bir şeyler geri gelmeye başladı. Sen o çocuğa çarptın ve üstelik durmadın bile!”
Zümrüt çok hızlı nefes alıp vermeye başlamıştı. Korhan her an yataktan fırlamak için pozisyon aldı. Kızın sinirlendiğinde neler yapabileceğini kestiremiyordu artık.
“Başını çarptığın için her şeyi ters hatırlıyorsun!” dedi tıslayarak.
“Hayır Zümrüt ters hatırlamıyorum. Benim şoför koltuğunda oturmadığımı görenler var!”
“Yalan söyleme, polis kayıtlarının hiç birinde böyle bir şey yok!”
“Yeni bir tanık bulmuş çocuğun ailesi!” dedi Korhan bu defa, hatırlıyorum diyerek onu ikna edemeyeceğini anlamıştı daha güçlü bir koz kullanmalıydı.
“Ne tanığı?”
“Bildiğin tanık işte, direksiyonda seni tarif etmişler, iki ayrı kişi! Neden kabul etmiyorsun artık. O kazayı ben yapmadım ama sen benim yaptığımı sanmamı istedin!”
“İnsan sevdiği kadın için böyle bir fedakarlığı seve seve yapar!” diye bağırdı bu kez Zümrüt.
“Ne saçmalıyorsun sen? Ne fedakarlığı! Bir çocuk öldü ve sen benim ve ailemin onu benim öldürdüğüme inanmamızı sağladın? Senin sevgin bu kadar mı peki?”
“Kimmiş o tanıklar? Babam onlarla konuşsun!”
“Baban neyi konuşacak Zümrüt, diğer tanıklarla da mı konuştu yoksa?”
“Kapa çeneni, babam benim için her şeyi yapar!”
“Tanıkları mı susturacak baban? Beni kim susturacak peki?”
Zümrüt öfke saçan gözlerle bakıyordu Korhan’a şimdi.
“Bak Zümrüt o çocuğa senin çarptığını şimdi itiraf edersen ben de ailelerimiz dışında kimseye bundan bahsetmem tamam mı? Anlaşalım!”
“Yoksa ne olur?”
“Yoksa polise gider hatırladıklarımı anlatırım ben de, tanıkları doğrularım! Hapis yatarsın, seni hemen içeri alırlar. Düşünebiliyor musun bütün bunları. Sadece beni bu vicdan azabından kurtaracak gerçeği söylersen ben de seni kurtarır çenemi kaparım!”
“Olmaz!”
“Ne olmaz?”
“O çocuğu öldürmedim ben! Çocuk kendi arabanın önüne atladı ve öldü! Hepsi senin suçundu, o kıza öyle sırnaşmasaydın çocuk ölmezdi! Onu sen öldürdün!”
“Direksiyonda sen vardın yani!”
“Sen benim dikkatimi dağıttın, çocukta yola kendi atıldı”
“Çocuğun yola atıldığını gördün mü ki, kendi atıldı diyorsun?”
“Görmedim tabi, görsem çarpmazdım herhalde!” dedi Zümrüt öfkeyle ama Korhan’ın duymak istediğini söylediğini farkedince ellerini ağzına götürdü hemen.
(devam edecek)
Geberisice zümrüt
BeğenLiked by 1 kişi
🙂
BeğenBeğen