Can Borcu – Bölüm 21

Korhan devam eden günlerde içinde hissettiği başaramama korkusu ve kurtulma ihtimalinin sevinci arasında sıkışarak işlerini toparladı. Bu ara sürekli işten uzak kalması gerektiği için çalışanlarına da mantıklı açıklamalar yapması gerekiyordu. Zümrüt arada bir ofise de gelip, sohbet etmek bahanesi ile onların da ağzını arıyordu. Korhan’ın hayatını her koldan kuşatmıştı aslında ve Korhan boğulmak üzereyken gelişmişti tüm bu olaylar. Ağır bir vicdan azabının üzerinde oturan bir fil gibi olduğunu düşünüyordu Zümrüt’ün. Şimdi gerçeği tam olarak öğrendiğinde hem o filden, tam olarak olmasa da vidan azabının birazından kurtulacaktı belki. Sonuç olarak o çocuğa çarpan arabanın içindeydi o ve arabanın çarpmanın ardından olay yerinden uzaklaşmasına engel olamamıştı. Bu onu da suçlu yapıyordu. Belki o anda durup zavallı çocuğu hastaneye götürseler şimdi yaşıyor olacaktı.

Akşamları yine Zümrüt ile buluştukları için sürekli onun hareketlerini takip eden kıza rol yapmakta biraz zorlandı sadece amabir hafta içinde bundan kurtulacağını aklına getirip kendini sakinleştirdi her seferinde.

Eğer hatırladığını ve arabayı kendisinin kullanmadığını söyledikten sonra Zümrüt bunun doğru olmadığını söylerse o zaman ne hissedeceğini düşünmek bile istemiyordu. Bütün plan kızın yalan söylediği üzerine kurulmuştu. Babasının bulduğu görgü tanıkları da arabayı Zümrüt’ün kullandığını doğruluyordu ama kız ya yine de inkar ederse ne olacaktı?

“Onu afallatıp gafil avlamalısın?” demişti Ferhat bey, “Sen daha iyi tanıyorsun oğlum!”

“Baba ben onu idare edip, suyunu bilecek olsam sence bu kadar bunalır mıyım?”

“Haklısın ama bu hepimiz için hayat memat meselesi artık Korhan!”

“Bana mı söylüyorsun!”

Bilgisayar kamerası defalarca test edilip, plan üzerinden her ihtimal düşünülerek geçtikten sonra nihayet oyunu başlatmaya karar verdiler. İlk olarak Fikriye’yi inandırmaları gerekiyordu. Gerçi Fikriye iyi niyetli bir kızcağızdı Onları da seviyor ve güveniyordu, sorgusuz inanacaktı söyleyeceklerine.

“A!” diye şoka girdi kız sahiden sabah işe gelip olanları duyunca, “Ay nazar mı değiyor size böyle? Tüh, tüh!” diyerek dolandı durdu bütün gün evin içinde. Onun ağıtlarına neredeyse Ruşen hanım bile inanacaktı Korhan’ın başına sahiden bir şey geldiğine.

“Oh! İnşallah Zümrüt geldiğinde burada olur böyle feryat figân!” diyordu içinden sürekli.

Korhan konuştukları gibi öğlene doğru berbat bir sesle aradı Zümrüt’ü ve düşüp başını çarptığını gece acile gittiklerini söyledi. Doktor dinlenmesi ve yanlız kalması gerektiğini söylemişti.

“Yanlız kalmak ne ya?” dedi Zümrüt şaşkınlıkla.

“Baş ağrılarım yüzünden herhalde!” dedi Korhan inler gibi.

“Olmaz öyle şey, sen ben gelmeden iyi olmazsın ki! Hemen çıkıp geliyorum ben!”

“Yok sakın gelme! Annemlere çok sıkı tembihledi doktor, bırakmazlar seni zaten yanıma. Ben de özleyeceğim ama bir iki gün sabır.”

“Ama?”

“Canım benim, gerçekten çok ağrıyor başım, uyku basıyor, kapatıyorum merak etme, telefonumun zili de kapalı!” diyerek kapattı telefonu Korhan. Kızın deli olduğunu hissetmiş, kalbi küt küt atmıştı bir şey belli edecek diye. Sonra koşarak annesinin yanına gitti küçük bir çocuk gibi heyecanla anlattı olanları.

Ferhat bey avukata gideceğini söyleyerek çıkmışti evden ama mahallede son bir tur atıp, başka konuşmadığı kaldı mı diye emin olmaya gitmişti aslında yine. Epeyce dolaşıp, sormasına rağmen yeni bir haber edinemeden ayrıldı mahalleden ve Kudret hanıma uğramaya karar verdi. Kadıncağızın iyice kendine geldiğini ve dükkanın yeniden açıldığını öğrenince çok sevindi. Onun da Pelin ile o akşamdan sonra konuşacak fırsatı olmamıştı. Zaten kızın evin içinde olanları duyup gerçeği öğrenmesinden korktuğu için uzak duruyordu özellikle. Fikriye’yi arada yollayıp, ihtiyaçlarını sağladıkları için ondan haber alıyordu kızın durumu hakkında. Sınavları bitince Fikriye’nın çocuğuna da biraz ders çalıştıracaktı Pelin, öyle anlaşmışlardı. Ruşen hanım arada bir çocuğun eve gelmesine izin veriyordu zaten.

Cavit Ferhat beyin yeni topladığı bilgilerden haberdar olunca çok mutlu olmuştu. Ferhat bey eve dönerken ona Kudret hanımların dükkanının da yeniden açıldığını söyleyince gidip birer çorba içmeye karar verdiler. Munise hanımın kardeşi onları tanımadığı için içeri girip herhangi birileri gibi çorbalarını içtiler ve içeriyi incelediler

“Cavit senin çevren geniştir. Bu civarda bildiğin herkese bahset buradan!” diye tembihledi Ferhat bey, “Kudret hanım çıkıp işinin başına gelince başka neler yapacağımıza bakarız. Evleri de kalmadı gariplerin biliyorsun. Buralarda bir de daire bakar ol gelip gittikçe! Uzağa gidip gelmesin kadın bir de hasta hasta!”

Korhan’ı bir kaç gün göremeyeceğini öğrenen Zümrüt durumu hemen ailesine anlatmıştı. Yanlız kalması gerek sözüne pek ikna olmadığı için hemen Ruşen hanımı arayıp olanları bir de ona anlattırdı. Hepsi defalarca hikayenin üzerinden geçtikleri için, Ruşen hanım tereddüt etmeden Korhan ile aynı hikayeyi anlatıverdi.

“Hangi hastaneye gittiniz?” dedi Zümrüt hemen.O kadar uyanıkti ki, Ruşen hanım onun doktoru bulup söylediklerini teyit ettireceğini anladı.

“Kızım ne yapacaksın hastaneyi, yalan mı söylüyoruz?” dedi sinirli sinirli.

“Yok ben onun için demedim!” diye hemen yelkenleri indirdi Zümrüt.

Telefonu kapatır kapatmaz, kocasına ve oğluna aralarında geçen konuşmayı aktardı o da. Kız mutlaka hastanenin adını onlara da soracaktı çünkü. Sahiden de bir kaç saat sonra Zümrüt’ün babası aradı Ferhat beyi, olanları dinledikten sonra o da hastaneyi sordu. Ferhat bey konuyu değiştiriverince bir şey öğrenemeden kapattı. Ardından Zümrüt’ün annesi Ruşen hanımı aradı geçmiş olsun demeye ve benzer bir diyalog onların arasında da geçti.

“Bunlar ailecek çatlak!” dedi Ruşen hanım telefonu kapatınca, “Bu kız fazla duramaz gelir!”

Akşama doğru eve bir buket çiçek ile Korhan’ın en sevdiği pastadan geldi. Zümrüt göndermişti geçmiş olsun için. Pasta eve girer girmez aradı zaten.

“Eve almıyorsunuz beni ben de bari böyle yapayım dedim!” dedi iğneli bir sesle Ruşen hanıma.

“Kızım seni eve almıyoruz değil, doktor öyle dediği için öyle yapıyoruz! Teşekkür ederiz, kesene bereket!” diyerek kapattı o da. Oğullarının neler çektiğini artık ikisi de daha iyi anlıyorlardı. Korhan şikayet ettikçe şımarıklık yaptığını sanıp onu kaza gecesi yüzünden borçlusun psikolojisine sokuyorlardı ne zamandır. Oysa zavallı Korhan hem Zümrüt ile hem de anne ve babasının sürekli hatırlattığı ama hiç bir suçu olmadığı kazanın yükü ile boğuşuyordu.

“Yani bir kız iki aileyi ancak bu kadar mahvedebilir!” diyordu Ferhat bey sinirinden, hem Tekin’in hem de Korhan’ın hayatını mahvetmiş ailelerini de darmadağın bırakmıştı. Daha da doymamış etlerini, kemiklerini didiklemeye devam ediyordu.

“Vampir bu kız ya! Kesin vampir, ailesi de kendisi de!” diyordu Ruşen hanım da. Kazayı Korhan’ın yapmadığını öğrendiklerinden beri iyice sinirleri gerilmiş, olayları daha net görmeye başlamışlardı.

Zümrüt bütün gün Korhan’a mesaj attıktan sonra, ertesi sabah erkenden geldi kapılarına.

“Kızım Korhan’ı göremezsin!” dedi Ferhat bey hayretle.

“Biliyorum ama burada oturabilirm herhalde değil mi?” diyerek içeri atladı Zümrüt. Henüz sabahlığı ile dolaşan Ruşen hanımın hayret dolu bakışları arasında kahvaltı masasına oturdu.

Ferhat bey de pijamalarını değiştirme bahanesi ile Korhan’ın odasına koşturdu hemen. Oğlan kızın geldiğini duymadığından mutfağa gelebilirdi bir anda. Onu uyarmalıydı.

(devam edecek)

Can Borcu – Bölüm 21’ için 2 yanıt

  1. Hikaye güzel gidiyor zümrüt ün foyasi meydana çıkacak inşallah merakla bekliyorum sonraki bölümleri ellerinize emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık Gülseren hanım teşekkürler

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s