Can Borcu – Bölüm 20

Korhan hayretle dinledi babasını, “Siz emin misiniz? Çocuk hasta diyorsun baba?”

” Oğlum hasta değil otistik çocuk, onların en büyük özelliği gördüklerine verdikleri dikkat zaten. ” diye düzeltti Ferhat bey Füsun hanımın tepkisini hatırlayınca.

“Ama polis onun ifadesini kabul edecek mi?”

“Korhan polise gitmeyecek baban oğlum. Sen hatırlamış gibi Zümrüt’e söyleyeceksin bunları, ona itiraf ettireceğiz her şeyi. Böylece kurtulacaksın!”

“Ya gerçek böyle değilse!”

“Ne kaybedeceksin Korhan, kız zaten seni deli yerine koymuş, ailesi ile!”

Korhan hem tedirgin olmuş, hem garip bir sevinç duymuştu Zümrüt’ten kurtulacağı için. Babasının kaza günü bir çocuğu öldürdüğünü söylediğinden beri intiharı bile düşünmüştü aslında. Hem bir çocuk katili olup, hem de bunun cezası gibi Zümrüt ile bir ömür geçirme fikri onu boğuyordu uzun zamandır. Zümrüt’ün ona verilen ceza olduğunu düşünüyordu bu yüzden. İntihar ederse cezasından kaçacak, o çocuğun ruhu belki de hiç huzur bulamayacaktı. Zümrüt’ün dediği gibi şimdi olmasa da delirecekti belki de bu hayat yüzünden.

“Zümrüt’ün itiraf ettiğini varsayalım, sonra inkar edecektir, tanık gerekmez mi?”

“Biz evdeyken söyletirsin!” dedi Ruşen hanım heyecanla.

“Olmaz biz de Korhan’ın ailesiyiz, şıracının şahidi, bozacı gibi olur. Oğlumuzu kurtarmaki için kıza tuzak kurduğumuzu düşünürler. Korhan haklı bir çare bulmalıyız!”

“Ne bulacağız, canlı yayın açacak değiliz sosyal medya üzerinden!” dedi Korhan sinirli sinirli gülerek.

“İşte ağzınla söyledin, kayıt alacaksın o konuşurken.” dedi Ruşen hanım gene heyecanla. Olayı bıraya kadar getirmişken engelle karşılaşmak istemiyordu artık. Mutlaka bir çaresi olmalıydı.

“Kayıt mı? Nasıl yapacağım acaba bunu?”

“Evde söyletebilsen aslında daha kolay olur ama!” diye mırıldandı Ferhat bey.

“Biz yokmuşuz gibi eve davet etsin kızı bir gün olmaz mı?” dedi Ruşen hanım, “Salona kuruverin bir iki kamera. Ben gördüm şimdi bakıcıları falan takip ediyorlar öyle şeylerle”

“Zümrüt görmeyecek mi kameraları?” dedi Korhan. Bir annesine, bir babasına bakıyor, oturmuş konuştukları konuya inanamıyordu bir türlü.

“Canım dikkat çeken yerlere koymak şart mı, görüntüde kim olduğu anlaşılsın, sesi net duyulsun yeter! Sonuçta polise delil sunmayacağız ki, kıza karşı kullanacağız!”

“Aklıma başka bir şey geldi!” dedi Ruşen hanım, “Korhan azıcık geri çekilse kız gelip tepesine çıkıyor. Ona Korhan’ın evde düşüp başını vurduğunu söyleriz. Doktor ev istirahati verdi yatıyor diye açıklarız. Dinlenmesi için yanlız kalması gerek der bir kaç gün görüştürmeyiz. Ben o kızı tanıdıysam duramaz en geç iki gün sonra damlar buraya. Korhan’ın bilgisayarının kamerası var nasılsa odasında.”

“Evet bu daha iyi sanki!” dedi Korhan.

“Başını vurduğu için de hatırlamış olabilir böylece olanları işte!” diye gülümsedi Ruşen hanım.

“Evet benim de aklıma yattı!” dedi Ferhat bey oğluna bakarak.

“Fikriye ne olacak?”

“Onun bilmesi gerekmez, akşam düştü deriz ona da! Sen kız odana varmadan kamerayı açmalısın sadece. Geldiğinde biz oyalar senin duymanı sağlarız.”

Sonra heyecanla Zümrüt geldikten sonra Korhan’ın ona hatırladığını nasıl belli edeceğini konuşmaya başladılar. Ruşen hanım kıza doğrudan söylemeden eziyet çektirmek istiyordu aslında. Yavaş yavaş farketsin korksun istiyordu ama Ferhat bey kızın zaten normal olmadığını ve böyle gereksiz hırsa kapılıp olayları kontrolden çıkacak bir noktaya taşımanın anlamsız olduğunu söyledi. Zümrüt paniğe kapılıp Korhan’a saldırabilirdi de. Bu fikirden iyice korkan Ruşen hanım, Korhan’ın yastığının altına çantasında taşıdığı biber gazı spreyini koymaya karar verdi.

“Şirkette iki gün halletmem gereken işlerim var benim hemen olmaz ona göre!” dedi Korhan.

“Tamam zaten bizim de bu fikri biraz düşünüp, pişirmemiz iyi olur. Gözden kaçırdığımız bir şeyler olmasın!” dedi Ferhat bey.

“Allahım sen bize yardım et!” dedi Ruşen hanım. Bir an önce bu işten kurtulmak istiyordu artık. O da Korhan gibi umutsuzluğa kapılıyordu çoğu zaman. Zümrüt’ten doğacak çocuklara bu hastalığın geçme ihtimalini kuruyordu en çok. Bu durum ortaya çıktıktan sonra anlamışlardı ki aile de pek normal değildi.

Büyük evde bunlar yaşanırken, Pelin hayatını doğrudan ilgilendiren bu olaylardan habersiz giderek ağırlaşan derslerine odaklanmıştı. Mezun olması için bütün sınavlarını vermesini gerekiyordu. İki üç günde bir mutlaka annesine uğruyor, Munise hanımdan doktorların söyledikleri hakkında bilgi alıyordu. Ferhat bey bakımevi doktorlarından hariç dışarıdan da bir kaç doktoru göndermişti. Pelin her defasında orada olamadığı için Munise hanım dinlemişti söylenilenleri. Kudret hanım neredeyse tamamen düzelmişti. Aklı yerindeydi artık ancak acısını atlatamadığı için tansiyonu sürekli inip çıkıyordu. Bir an önce evine dönmek istediğini söylüyordu ama Munise hanım evde düşüp başına bir iş geleceğine onu ikna edip kalması için ikna ediyordu.

“Kız akşama kadar okulda, mezun olacak bu sene! Yeterince yoruldu yavrucak. Mezun olana kadar kalacaksın burada bir de seninle uğraşamaz Kudret!”

“İyi ya Munise çocuk tek başına kaldı, yemeğini, çamaşırını yaparım hiç değilse. O da rahat eder!”

“Yok Kudret yok, senin şimdi ev işine girecek gücün yok. Bak açıyor kardeşim dükkanı artık. İşler yeniden hızlanmaya başladı dedi. Ben de zaten seni bekliyorum. İyileş beraber çalışacağız bundan sonra!”

“Munise kocanı özlemiyor musun hiç? Anlatmadın da ne oldu, niye ayrıldınız?” diye soruyordu kadıncağız arada bir ama Munise hanım onu da geçiştiriyordu hemen. Kocasının yaptıklarını bu zavallı kadına nasıl anlatabilirdi ki?

“Ay Kudret yeminle eskisinden inat, geveze bir kadın oldun sen! Sanki nimetti adam ayol? Ayrıldım kurtuldum işte daha ne istiyorsun?”

Gerçekten de Munise hanımın kız kardeşi karar verdikleri gibi dükkanı açmış, çeşidi çok yapamasa da çorbaları çıkarmaya başlamıştı. Esnaf dükkanı başkasının açtığını görünce önce devroldu sanmış ama sonra Kudret hanımın geri geleceğini öğrenince sevinmişlerdi. Böylece boşa kira ödeme derdinden de kurtulmuşlardı tabi. Dükkan açılır açılmaz eski müşterileri döndüğü için kirasını çıkaracak duruma gelmişti çok kazanamasa da. Munise hanım Kudret hanım’ın yanından mesaisi bitip ayrılınca dükkana koşturuyordu hemen. Kudret hanım dönmeden eski günlerine geri gelsin istiyorlardı işler. Ayrıca bundan sonra hepsine bakacaktı buranın kazancı. Üç kişi olunca çeşidi de artırmayı planlamışlardı.

Pelin annesinin ve dükkanın bu olumlu gelişmeleri ile motive olmuştu iyice. O da bir an önce mezun olup, işe girerse en azından yeniden ayaklarının üzerinde durabilir olacaklardı. Ayrıca oğlunun acısını ömrü boyunca atlatamayacağını bildiği annesi de Munise hanım sayesinde yanlız kalmayacak, Pelin’in de aklı sürekli annesinde olmayacaktı.

Korhan ailesi ve Zümrüt ile uğraştığından ve tabi Ruşen hanım da bir süre önce yasakladığından bahçeye gelmiyordu artık. Zaten kış iyice bastırdığı için Pelin’de masayı içeri almış, kendisi de oturmuyordu dışarıda. En son Ferhat beyin geldiği akşam oturmuştu onunla. Sıkıntılar hafiflemeye başlayınca küçücük evin içinde derslerinden başka bir şeye aklını takmadan harıl harıl çalışmaya devam ediyordu. Okulun kapanmasına sadece üç ay vardı artık.

Arada bir kafasına takılan tek konu annesine evi sattığını nasıl söyleyeceği ve onu çıkardıktan sonra oturacak bir yer bulması gerektiğiydi. Onu alıp buraya getirmek istemiyordu ki zaten bu hiç uygun olmazdı.

(devam edecek)

Can Borcu – Bölüm 20’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s