Can Borcu – Bölüm 11

Yarıyıl tatili geldiğinde Munise hanım çok ısrar ettiği için onların yanına kalmaya gitti Pelin. Bakımevi ile konuşup annesini de bir kaç gün eve getirdiler. Kudret hanım yabancı bir eve gelince affalladı ilkin ama sonra kızını ve Munise’yi yanında görünce rahatladı.

“Bize gitseydik Munise sana yük oluyoruz!” bile dedi hatta. Eskisine göre daha iyiydi artık. Oğlunun ölümünü kabullenmemiş olsa da hayata daha normal yaklaşıyordu.

Ona Munise hanımın kocasının yaptıklarını ve sonrasında olanları da hiç anlatmamışlardı elbette. Kızını da kendi evlerinde kalıyor sanıyordu.

“Aman Kudret ne var işte! Değişiklik iyi olmadı mı?” diye geçiştirdi Munise hanım arkadaşının sözlerini.

“Evini özledi bence!” dedi sonra fısıldayarak kız kardeşi ve Pelin’e.

Pelin’in yüzüne bir hüzün yerleşti hemen. O da çok özlemişti evlerini, mutlu hayatlarını ama artık ne evleri ne de mutlu hayatları kalmıştı geriye. Bir kaç gün sonra Kudret hanımı yeniden bakımevine götürdüler. Şimdilik orada kalması daha iyi demişti doktor. Ancak böyle ara ara çıkmasında bir sakınca yoktu. Geceleri bir kaç kez bağırarak uyanması dışında bir sıkıntı olmamıştı bu kısa gezide.

“Munise teyze anneme evi sattığımı nasıl söyleyeceğiz. Hem de eşyaları ile!” dedi Pelin onların yanından ayrılmadan.

“Sen onları dert etme, Kudret ile ben konuşacağım iyileşsin. Hatta burada yaşarsınız bir süre, bak müsait ev!”

“Tabi ki! İki katlı koca ev, biz ikimiz bile kayboluyoruz burada!” diye gülümsedi kız kardeşi de.

İkisi de çok iyi insanlardı gerçekten. Pelin hayatında onlar olduğu için mutluydu. Annesi ile birlikte iki gün geçirdiği için de çok mutlu olmuştu. Derslerine coşkuyla sarılıp devam etmesi için iyi bir motivasyon olmuştu ona da. Okulunu başarıyla bitirmek için azmi arttı.

Kaldığı bahçe evinden bir haftalığına ayrılacağı için Ferhat beye haber vermişti çıkarken, kiracı da olsa onlara da çok şey borçluydu. Ailesinden insanlar gibi ilgileniyorlardı her şeyiyle. Munise hanım annesini onlarda Pelin’i ayakta tutuyorlardı. Bu iyi insanlar olmasa kim bilir neler gelirdi başlarına.

Pelin’in Munise hanımlarda kaldığı hafta tesadüf Zümrüt’te kız arkadaşları ile bir tura katılmıştı. Korhan biraz nefes alacağı için seviniyordu. On gün her akşam dışarı çıkmak zorunda kalmayacaktı böylece. Elbette bahçede oturmak için de zaman bulacaktı. Gerçi havalar iyice soğumuştu artık ama yine de o sessiz paylaşımları yeniden yaşamak istiyordu.

Evde oturduğu ilk akşam o da annesi ve babası gibi arkadaki evin ışığını kontrol etti camdan ama bir şey göremedi.

“Hayırdır?” diyen sesi ile sıçradı annesinin, Ruşen hanım da aynı camdan aynı şekilde kontrol yaptığı için oğlunun nereye baktığını hemen anlamıştı.

“Hiç!” dedi “Korhan hemen toparlanarak dışarı bakıyordum suç mu?”

“Yok değil tabi” dedi annesi koltuğuna yerleşirken, “Zümrüt olmayınca yüzünü görebiliyoruz ancak!”

“Ne yapayım anne?” dedi Korhan’da sıkıntıyla, bahçeyi unutup, annesinin karşısındaki koltuğa yerleşti, “Durmuyor kız! Doktor bunaltmayın demiş dediniz ben de nereye derse gidiyorum ama çok yoruldum vallahi. Ruhumu dinlendirmeye ihtiyacım var.”

“Evlenin bir an önce evinizde oturun oğlum siz de gezip duracağınıza!”

“Ya anne bırak Allahaşkına! Zümrüt bu evde durur mu sanıyorsun?”

“Durur! Durur! Ne yapacak ya!”

“Evet tabi!” dedi Korhan sonra bahçe aklına geldi yine boş bulunup kalktı baktı aynı yerden.

“Nereye bakıyorsun sen öyle?” dedi Ruşen hanım yine.

“Ya anne bahçeye bakıyorum Allah Allah!”

“Tamam da eve bakıyorsun baya, kızı mı gözetliyorsun yoksa? Tanıştınız mı siz?”

“Yani anneciğim sen de beni sapık yapsaydın!” dedi Korhan imalı bir sesle, “Tanıştık evet bu arada, geçenlerde size söyledim ya bahçedeydim diye.”

“Pelin’le mi oturuyordun bahçede yoksa?”

“Yani pek Pelin’le oturuyordum denemez!” diye başlayıp anlattı Korhan olanları Ruşen hanıma.

“Oğlum bekar kızın yanına gece vakti gidip oturulur mu öyle? Senin bir nişanlın var hem! Hem kız bizim emanetimiz!”

“Konuşmadık bile anne, karanlıkta öyle oturduk işte!”

“Duymayım bir daha! O kadar!”

“Neyi duymayacakmışsın?” diyerek yanlarına geldi Ferhat bey o sırada.

“Pelin’le bahçede oturuyormuş beyefendi!”

“Ne zaman?”

“Ya baba anneme bakma sen, iki akşam oturdum sadece, konuşmadık bile!”

“Ne ara tanıştınız oğlum siz?” dedi Ferhat bey şaşkın şaşkın. Bu defa babasına da anlattı olanları Korhan.

“Zümrüt yok ya! Deminden beri bahçeyi gözetliyor gene gidecek oraya!” dedi Ruşen hanım sinirli sinirli.

“Yok ki Pelin, bir ahbabında kalacak bu hafta!”

“Konu o mu Ferhat şimdi? Gecenin bir yarısı elalemin emanet kızının yanına gidilir mi bahçeye? Nişanlı bu çocuk!”

“Oturmuşlar canım!” diyecek oldu Ferhat bey ama karısının bakışlarını görünce toparladı sonra, “Gitmesin tabi, yanlış anlaşılır!”

Korhan sinirlendi kalkıp gitti odasına. Pelin’in orada olmamasına canı sıkılmıştı önce ama sonra konunun Pelin olmadığını ispatlamak için sıkıca giyinip göstere göstere çıktı bahçeye ve kızın kapısının önündeki masaya oturdu gidip.

“Koca çocuk görüyor musun yaptığını, otuz yaşına geldi ama aklı bir karış havada! Konuş şununla Allahaşkına Ferhat!”

“Tamam Ruşen sen sakin ol, kız evde yok bırak otursun. Bunalıyor o da görmüyor musun. Zaten bir şey hatırlamıyor, bir de Zümrüt’ün sorumluluğu üzerinde!”

“Efendim onu baştan düşünecekti. Biz bulup takmadık bu kızı koluna! Ben çok mu bayılıyorum gelinimize! Şöyle evini, yurdunu bilen bir kız olsun, oğlumuzla gelsin gitsinler istemez miyim sanıyorsun?” diye ağlamaya başladı kadıncağız.

“Yahu tamam Ruşen, sen de insanı bir şey söylediğine pişman etme!” diyerek kalkıp karısının yanına geldi Ferhat bey, “Tamam konuşacağım ben!”

Korhan o hafta akşamları her gün çıkıp oturdu bahçede, Fikriye’den ona çay hazırlamasını istedi sadece. Her akşam termos ve bardağı orada bıraktığı için çıkıp topladı kızcağız.

O gün Pelin eve döndüğünde hiç biri farketmedi bahçeden girip geçtiğini. O da hiç sesini çıkarmadı rahatsız etmemek için. Giderken zaten söylemişti, merak etmesinler diye. Geldiğinde de söylemesi gerektiğini düşünmüyordu. Nasılsa farkedeceklerdi. Saat zaten çok erkendi. Masanın üzerinde duran termos ve bardağı görünce önce kendi unuttu zanetti ama sonra bunun onunkiler olmadığını farketti hemen. Elinde olmadan gülümsedi, girdi içeriye. Bir duş alıp üzerini değiştirdi ve hemen okula gitmek için çıktı evden.

O gün bütün gün dersi vardı. Munise hanımlarda geçirdiği bir hafta ona çok iyi geldiği için hiç gözünde büyütmedi günü.

Akşam Korhan Fikriye’nin gün içinde temizleyip yeniden doldurduğu termos ve bardağını alıp yeniden çıktı bahçeye. Gün erken kararıyordu artık, bahçe de buz gibiydi ama burada hissettiği o hafifleme duygusundan vazgeçmek istemiyordu bir türlü. Tabi annesinin söylediklerine karşı bir inatta gelişmişti içinde. Bir haftadır beynini sürekli o akşama götürmeye çalışıyor ancak hiç bir yere varamıyordu. Hatırlamadığı bir akşam yüzünden hayatı Zümrüt’e mahkumdu. Hatırlasa bir şey değişecek mi onu da bilmiyordu ama bunun kendi kontrolünde olmaması sinirine dokunuyordu yine de. Pelin yine sessizce girdi bahçeye ve Korhan’ı farketmeden hızlı adımalarla geldi kapıya kadar. Korhan’da kendi düşüncelerine kapıldığı için onun geldiğini duymadı. İkisi birden sıçradılar bu yüzden.

(devam edecek)

Can Borcu – Bölüm 11’ için 8 yanıt

  1. İyi geceler, Gülseren Hanım çocukluğumuzda radyo tiyatrosu daha sonrası arkası yarın olarak keyifle dinlediğimiz yıllara götürdünüz.
    Şimdi romanınızı zevk ile okuyorum
    Teşekkürler

    Liked by 1 kişi

Nazan Topçuoğlu için bir cevap yazın Cevabı iptal et