Yaşlı adamın nöbete bıraktığı şoförünün arabasının içinde uyuduğunu hayretle gördü ve hızlı adımlarla geçti yanından.
“Nasıl kurtulacağım bunlardan?” dedi kendi kendine sıkıntıyla.
Cep telefonunu çıkardı cebinden biraz sosyal medyaya bakıp aklını dağıtmak istediği sırada gördü Munise hanımın mesajını.
“Kızım ne olur affet, kocamın dün sana yaptıklarına inanamıyorum. Sen aradığında anlamış dükkanda kaldığını. Boşayacağım pisliği.”
Başından aşağı kaynar sular indi birden bire, dün gelen o pislik herif Munise hanımın her zaman anlattığı iflah olmaz kocası mıydı yani? Öyle ya dükkanda yatıp kalktığını kimse bilmiyordu ki Munise hanımdan başka. Zavallı kadıncağızın yuvası da yıkılacaktı şimdi.
“Yıkılsın zaten öyle adamdan koca mı olur!” dedi kendi kendine öfkeyle, eli ayağı titremeye başlamıştı yine. Fırından bir tane simitle, ekmek aldı sonra hızlı adımlarla döndü dükkana. Cevat uyanmış arabanın dışında sigara içiyordu. Pelin’in karşıdan geldiğini görünce affaladı. Pelin ona hiç aldırmadan girdi içeri ve kapıları yeniden sıkı sıkı kilitledi arkasından. Kendine gelmek için bu defa bir çay koydu. Ders çalışma işini sabahtan halledecekti bundan böyle, öğlenden sonra kafası darma duman oluyordu. Çayın suyunu tüpün üzerine koyup, kitaplarını aldı eline. Bir yandan simidini yedi bir yandan çalıştı. Aradan iki saat geçtiğinde beyni yorulmuştu artık. Dışarıdan gelen her sese kulak kabartıyordu korkusundan. Dükkanın camına birini vurduğunu duyunca gerildi. Odanın kapısını aralayıp kim olduğunu kontrol etti önce. Gelen dünkü yaşlı adamdı.
Sıkıntıyla gidip açtı kapıyı.
“Merhaba kızım bir ihtiyacın var mı diye bakmaya geldim”
“İyiyim ben teşekkür ederim.”
“Gece burada kalmışsın, eve gitmeye korktun mu?”
“Ders çalışıyorum, burası sessiz!”
“Pelin kızım!” diyen Munise hanımın sesi duyuldu birden bire kadın iki gözü iki çeşme ağlıyordu. tanımadığı bir adamı görünce durakladı ilkin ama sonra kızın yanına gelip sımsıkı sarıldı ona.
“İyisin değil mi o hayvan bir şey yapmadı sana. Dün gece gelecektim ama karakola çağırdılar geç olunca da korkutmayım seni dedim!”
“Yok Munise teyze bir şey olmadı merak etme!” dedi Pelin yaşlı adamın yanında bunları konuşmak istemiyordu.
“Merhaba benim adım Ferhat Köseoğlu, Pelin hanımın babasının bir arkadaşıyım”
“Siz şu kirayı ödeyen misiniz?” dedi Munise hanım burnunu çekerek.
“Merhumun ailesine bakmak boynumuzun borcu” dedi yaşlı adam.
“Ah sormayın, bizde bir iyilik yapalım dedik Kudretimi yatırdık bakımevine ama bakın kızın başına neler geldi. Hem de benim kocam yüzümden. Utancımdan nerelere gideyim bilemiyorum inanın.”
“Kudret hanım?” dedi merakla Ferhat bey.
“Annesi işte canım, oğlunun ölümünden sonra toparlayamadı zavallı, bu çocukta sokakta böyle!”
“Munise teyze sonra konuşalım mı bunları” dedi Pelin dişlerinin arasından. Adama yalan söylediği, sakladığı hep ortaya çıkıvermişti. Munise hanım öyle meşguldü ki yaşadığı şokla kızın ne demek istediğini anlamadı bile.
“Allah sizden razı olsun, bu kızı sahipsiz bırakmayın aman! Ben şimdi işe gitmek zorundayım annesi bana emanet.” dedi dönüp Ferhat beye, “Ah bu kıza bir şey olsa ben Kudret’e ne söylerdim!” diye dövüne dövüne ayrıldı yanlarından.
Yaşlı adam bir şey söylemeden baktı Pelin’in yüzüne. Pelin’de bir şey söylemedi durdular öylece.
“Bizim evimiz bahçe içinde büyük, bahçemizde zamanında müştemilat diye yapılmış bir evimiz daha var Ev dediğime bakma küçük bir oda, salon, mutfak bir arada. Kapısı ayrı, kilidi ayrı. Gel inat etme seni götüreyim orada kal. Buradan daha güvende olursun kızım!”
Pelin ağlamaya başladı. O kadar çaresiz hissediyordu ki kendini. Koskoca dünyada yapayanlız gibiydi. Birine güvenmek istiyordu ama bu yaşanılanlardan sonra kime güveneceğini bilmiyordu ki.
“Ev arıyorum ben burada kalmayacağım!” dedi burnunu çekerek.
“Güzel ara gene, bulana kadar kal bizim evimizde. Hem ayrı bir ev bulunca rahatsız eden olmayacak mı? Okuyorum diyorsun bak. Neyle geçineceksin, ne kadar kira ödeyeceksin?”
“Var param şimdilik!”
“Peki şöyle yapalım. Ben sana bahçedeki evi kiraya vereyim. Madem ev arıyorsun. Söz sana hiç karışmayacağız ama güvende gözümüzün önünde olacaksın. Kiranı da borca yazacağım sen okulunu bitirip iş bulana kadar. Sonra sen mezun olup, bir işe girince istediğin yere gidersin olmaz mı?”
Pelin cevap vermedi yine, kafasının içinde binbir düşünce dolanıyordu. O sırada genç bir oğlan çıktı geldi dükkanın önüne.
“Abla merhaba Salim ben, Kudret teyzem bilir beni. Bir ihtiyacın varsa diye bakayım dedim abla. Bu kağıda telefonumu da yazdım. Yani ararsan gelirim ben! Bazen ben de kalıyorum pasajda.” dedi sırnaşık sırnaşık.
“Terbiyesizlik etme, defol git!” dedi Ferhat bey bastonunu sallayarak.
Oğlan kağıdı kızın önüne doğru atıp geldiği gibi kayboldu gözden. Pelin’in eli ayağı yine titremeye başlamıştı.
“Kızım bu ülkede genç bir kızın sahipsiz olduğu duyulursa başına her şey gelir. Bak görüyorsun, yeni yetmesinden koca adamına herkesin niyeti bozuk.”
“Peki ya siz?” dedi Pelin dudakları titreyerek.
“Korkmakta haklısın, bana güvenmen için bir neden yok. Ancak benimle gelirsen anlayacaksın korkacak bir şey olmadığını. Hatta istersen ben adresi vereyim. Kendin gel bak. İstersen topla hemen eşyanı kalma burada daha fazla, bu it geri gelecektir! Karar senin.”
“Ben, ne yapacağımı bilmiyorum!”
“Bak, Cevat’ı yolladım evine, bu gün ben bekleyeceğim burada seni. Sen gir içeri düşün, taşın kararını ver. İstersen kal yine gece, Cevat gelir bekler. Kaç gün dersen gündüz ben, gece o bekleriz burada seni tamam mı?”
Başını salladı Pelin ve boş bakışlarla döndü girdi odaya. Sırnaşık oğlanın sesi çınladı kulaklarında. Bu insanlar ne ara bu kadar kötü olmuşlardı. Annesi ne yapmıştı bu dükkanda tek başına? O an annesini kaç gündür görmediği farketti. Aklı o kadar uçmuştu ki yerinden annesine uğramayı bile akıl edemiyordu. Döndü odaya baktı. Bir anda ayağa kalkıp, bütün eşyasını ve kitaplarını topladı. Burada kalamazdı. Burada kalırsa asla toparlanamaycak ve korku içine iyice aklını kaçıracaktı. Çantalarını aldı ve çıktı dışarı. Yaşlı adamın yanına dikildi.
“Önce annemi görmem gerek!”
Ferhat bey onu elinde çantalarla görünce gülümsedi, “Tamam, haydi gidip onu görelim önce!” dedi ve bastonunu kaldırıp bir taksi çevirdi hemen. Munise hanım Pelin’i görünce ağlamaya başladı yeniden. Sonra onu annesinin odasına götürdü. Ferhat bey bu arada onunla konuşup, annesinin bundan sonraki her bakımını ve masrafını onun karşılayacağını söyleyip telefon numarasını bıraktı.
“Siz de kendinizi o adamdan kurtarın bir an önce!” dedi sert sert.
Kadın iyice ağlamaya başladı dönüp gitti Pelin’in yanına. Pelin içeriden çıkardığından gözleri yine ıslaktı.
“Allah sizde razı olsun, kızı kurtaracakmışsınız oradan!” dedi Munise hanım gelip mahcup bir şekilde.
“Sizin de bir ihtiyacınız olursa Pelin’in kendi evi olacak!” dedi adam.
“Munise teyze, evet, ben sana konum atarım gidince olur mu?” diye kadının ellerine sarıldı Pelin.
“Toplayacağım eşyamı bu gün gidince, onu bırakmayacak polis hemen. Dul kız kardeşim var, onun yanına gideceğim. Sen beni merak etme!”
“Tamam!” dedi Pelin.
(devam edecek)
can borcum serisini heycan ve merakla bekliyoruz, çok güzel bir hikaye tebrik etmek istedim 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler 🌸
BeğenBeğen
Can borcu ‘nu keyifle okuyorum, yolunuz açık olsun
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler 🌸
BeğenBeğen
Tebrik ederim. Sizi tesadüfen buldum ve iyi ki bulmusum. 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler 🌸
BeğenBeğen