Sabah erkenden kalktı, ekmeğin arasına bakkaldan alıp dolaba koyduğu bir kaç parça zeytin koydu yedi. Çaydanlığı da alıp gelmişti evden, dükkanınkini kullanmak için öne geçmesin diye bir küçük tüpte getirmişti Munise hanım ona. Yine de çay demleyesi gelmedi hiç. Birazdan çıkıp ev bakacaktı yine, sonra gelip derslerine dönecekti. Dün gece biraz daha uyuyabilmişti ilk geceye göre. Hayatı öyle hızlı ve gergin akmıştı ki son günlerde hiç bir yere kısa sürede uyum sağlaması mümkün değildi. Bundan bir ay önce birileri ona tek başına kalacaksın ve dükkanda yaşayacaksın dese hayatta inanmazdı.
“Buna alışmak istemiyorum, hayatımı geri istiyorum!” dedi ekmeğinin son kuru parçasını yutmaya çalışırken.
Sonra kalkıp üzerini giyindi. Dükkanda duş alması mümkün değildi, bu yüzden Munise hanım onu üç günde bir bakımevine sokacak orada yıkanacaktı ev bulana kadar.
Tam dükkanın kapısından çıkacağı sırada arkasından gelen sesle irkildi.
“Selam Pelin hanım!”
Geri dönüp baktı ama adamı tanıyamadı.
“Ben babanı tanırdım!” dedi adam, o zaman dün telefonda dükkan sahibinin bahsettiği kişi olabileceğini düşündü hemen.
“Merhaba, nasılsınız!”
“Sağol iyiyim, bir yere mi çıkıyordun?”
“Bir işim var ama acele değil, buyurun bir çay ikram edeyim size!”
“Çay iyi olur tabi, konuşuruz hem!” diyerek hemen aralanan kapıdan içeri girdi adam ve etrafı incelemeye başladı.
Pelin çay koymak için arkaya geçecekti o yüzden adamdan özür diledi ve uyuduğu odanın kapısına yöneldi. Tüpü yakmak için kibrit almadığını farkedince dükkana geri döndüğü sırada adamı kapının ağzında buldu.
“Burada oturalım daha güzelmiş” dedi adam gevrek gevrek.
Pelin adamın pis bakışlarını o zaman farketti ama adam onu içeri itiverince, dengesini sağlayamadı yatağa kadar geri adım atıp oturdu.
“Kimsiniz siz? Bağırırım!” dedi korkuyla.
Adam elini kemerine atmış çözmeye başlamıştı bile, “Neye bağıracaksın? Her şey karşılıklı sen bana hizmet et, ben de sana edeyim değil mi?” dedi pis pis gülerek.
Pelin tam ağzını açıp bağıracakken bir eliyle ağzını kapatıp kızın üzerine abandı. Öyle iri ve güçlüydü ki ne kadar debelense gücü yetmiyordu. Adamın kocaman eli yüzünden nefesi kesilmek üzereydi ki, bir anda duyduğu sesler ve birinin ağırlığı üzerinden çekip almasıyla toparlanmaya çalıştı hemen. Odaya giren bir başka adam iri kıyım sapığı kollarından yakalamış tutuyordu hemen arkasında. İyi giyimli ve şapkalı yaşlı adam ise bastonunu sapığa doğru sallıyor ve polisi arayacağını söylüyordu. Pelin ne yaşadığını anlayamadan, yaşlı adam cep telefonundan polisi aradı ve sonra ona doğru eğilip, “Kızım iyi misin?” dedi yumuşak bir sesle ama Pelin o kadar korkmuştu ki, yatağın ucuna kadar kaçıp büzüştü iyice.
“Çıkar bu adamı!” dedi yaşlı adam genç olana dönüp tiksinir bir sesle. Kendisi de kızın korkmaması için geri çekildi iyice.
“Ben babanı tanırdım, ev sahibin sana bahsedecekti” dedi sonra yeniden yumuşak tonda devam ederek.
Diğer adamda gelince böyle söylediği için titreyerek adama bakmaya devam etti Pelin.
“Korkma şimdi polisi aradım gelip alacaklar o pisliği, kim tanıyor musun?”
Başını hayır anlamında iki yana salladı Pelin.
“Burada mı kalıyorsun sen?” dedi adam, cevap vermedi Pelin.
“Bak ne diyeceğim ben dışarı çıkayım sen de arkamdan çık, böylece kendini daha güvende hissedersin. Dükkanın önünde konuşalım olur mu? Ben çıkıyorum şimdi, sen de kendini rahat hissedince gel!” dedi ve selam verip çıktı odadan yaşlı adam.
Pelin öylece baktı arkasından bir kaç saniye, son lokmasını yuttuğundan beri olanları toparlamaya çalışıyordu beyni, “Kimdi bu adamlar?”
Üzerini başını toparlayıp ayağa kalktı. Dışarıda polis sireninin sesini duyuyordu şimdi. Esnaftan bir kaç kişi polisi görünce gelmişti hemen dükkana. Pelin tanıdık yüzler ve seslerle toparlandı biraz çıktı dışarıya.
“Pelin ne oldu sana mı saldırdı bu adam?” dedi esnaftan biri.
“Zamanında gelmesek kirletecekmiş kızı alçak herif!” dedi yaşlı adam sinirle.
Pelin yine cevap vermeden konuşulanları dinledi ve iri kıyım adamın polis otosuna bindirilişini izledi. Biraz sonra bir kadın polis gelip onu içeri soktu ve dükkanda ifadesini aldı. Yaşlı adam ve genç adamın ona bir şey yapıp yapmadıklarını sordu ısrarla, “Yok yapmadılar!” dedi Pelin. Sahiden de yapmamışlardı. Şimdi sinirleri boşaldığı için ağlıyordu sadece, “Doktora gitmek ister misiniz?” dedi polis kadın bu defa.
“Hayır bir şey olmadı!”
“Tamam! Geçmiş olsun!” dedi ve kalktı yanından, dükkanın dışına yürüdü polis ve yaşlı adam içeri girdi onun arkasından.
“Pelin kızım iyi misin?”
“İyiyim”
“Burada kalmaya devam edemezsin, buradaki esnaf arkadaşlarla da konuştuk. Bak kızım beni tanımadığını biliyorum ama oğlum ve karım ile yaşıyorum. Sana ve ailene bir desteğim olacaksa yardım etmek istiyorum. Burada mı kalıyorsun sen?”
“Olmaz, ben zaten burada kalmıyorum'” dedi Pelin korkuyla, sonra içeri kirasını ödeyen eski esnaflardan biri girdi.
“Kızım geçmiş olsun. Bize dükkanı açtığını söyleseydin keşke, sabah görmedik seni gelince!”
“Sağol Metin amca erken geldim yoktu kimse!” dedi Pelin. Gece kaldığını söylemek istemiyordu hâlâ, iyice korkmuştu.
“Tamam, annene selam söyle bundan sonra da dükkana gelince söyle birimiz duralım yanında!” dedi ve yaşlı adama merakla bakıp, selam verip çıktı.
“Annen nerede?” dedi yaşlı adam.
Cevap vermedi Pelin yine, “Kızım sana zarar verecek değilim, biliyorum böyle bir olaydan sonra güvenmek zor, bari seni eve bırakalım. Bak o dışarıdaki adam şoförüm Cevat. “
“Yok gerek yok benim işlerim var burada!” dedi Pelin başını yerden kaldırmadan.
Yaşlı adam kızın yalan söylediğini anlamıştı ama korktuğunu bildiği için üstelemedi, “Cevat beklesin burada sen gidene kadar o zaman benim de içim rahat etsin!” dedi ve çıktı dışarı, şoförüne gidip bir şeyler söyledi. Oğlan başıyla onayladı adamın söylediği sözleri.
Pelin tanımadığı bir adamın kapıda beklemesini istemiyordu onlar konuşurken, kapıyı kilitledi ve çıktı dükkandan, arkasına bakmadan yürümeye başladı. Ev bakması lazımdı hem de çok acil olarak, buralarda kalırsa daha başına bir sürü şey geleceği ortadaydı.
Bir kaç saat daha sokak sokak dolandı, kafası o kadar dağınıktı ki, ilanlara bakarken aklı düşüncelere kayıyor boş boş bakarak dolanıyordu sadece. Dönüp ders çalışması gerektiğinden bir emlakçıya girdi mecburen ve aradığı evin özellikleri ile telefon numarasını bırakıp çıktı. Böyle dolaşarak ev bulamayacaktı belli ki. Sonra dükkana geri döndü. Cevat kapının önünde bekliyordu hâlâ, diğer herkes gitmişti. Ona hiç bakmadan kapıyı açtı içeri girdi ve arkasından kilitledi. Döndü odaya girdi ve yine kilitledi odanın kapısını. Bir kaç saat sonra tuvaleti geldiği için çıkmak zorunda kaldı. Pasajın tuvaletine gidip yeniden kapıları üzerine kilitledi. Cevat beklemeye devam ediyordu.
Kafasını çok veremese de ders kitaplarının içine gömdü kendini ve sonunda uyuyakaldı, kabuslarla dolu bir gecenin ardından uyandığında saat sabahın altısıydı. Dün çalışırken kalan ekmeği kemirip durduğu için odada yiyecek bir şey kalmamıştı. Pasaj açılmadan fırına gidip bir şeyler almak için hızla giyindi.
(devam edecek)