Can Borcu – Bölüm 6

Ferhat beyin bahsettiği ev iyi bir semtte üç katlı bir villaydı. Kocaman bahçesinin arka tarafta bir köşesine bir oda, bir salon denebilecek küçük bir ahşap ev yapılmıştı.

“Ahşap ama yalıtımı falan var merak etme!” dedi Ferhat bey

Pelin çok az konuşuyordu. İçinden konuşmak gelmiyor, her an her yerden bir saldırı gelebilirmiş gibi sürekli tetikte duruyordu. Ferhat bey kızın ruh halini farkettiği için mümkün olduğunca uzağında duruyor ve sakin sakin konuşuyordu.

“İçeride eşyalar var ama tabi senin farklı ihtiyaçların olursa söylersin. Avukata söyledim bir kira sözleşmesi hazırlayacak seninle benim aramda. Dediğim gibi işe girince biriken kiranı peyderpey ödersin. Banyoda şohben var. Evin elektiriği, suyu bizim eve bağlı, ayrıca faturan gelmeyecek o yüzden endişelenme ve rahat ol!”

Başını salladı Pelin, Ferhat bey tek basamağı çıkıp açtı kapının kilidini ve anahtarı üzerinde bırakıp, indi ve geri çekildi.

“Haydi bakalım gir dinlen biraz. Sonra haberleşiriz!”

Pelin “Teşekkür ederim!” diyerek çıktı basamağı ve kapıyı açıp, anahtarı aldı. O kapıyı kapatırken Ferhat bey gülümseyerek bakıyordu.

Çük büyük olmasa da gerçekten küçük şirin bir evdi burası, salon, oda ve mutfak birleşik gibiydi. Mutfağı bir tezgah ayırıyordu ortadaki salon olacak alandan, paravan gibi bir bölme ile de yatılacak yer ayrılmıştı. Bir kapısı yoktu. Paravanın arkasında bir yatak ve tek kapılı küçük bir dolap vardı. Salonda iki kişilik küçük bir kanepe, yine küçük tekli bir koltuk ve bir sehpa yer alıyordu. Bütün ev bu kadardı. Mutfakta tezgah üzeri, muhtemelen tüplü bir ocak bir de su ısıtmak için elektirikli bir su ısıtıcı vardı. Dolapların içlerinde ihtiyacı olabilecek her tür eşya bulunuyordu. Tabak, bardak, tencere ve diğer şeyler.

Evin toplam üç penceresi bulunuyordu. Biri yatağın olduğu bölümde, ikisi de salonda, kalın çiçekli fon perdeleri ile tığ örgüsü gibi görünen tüller asılmıştı. Her şey o kadar yeniydi ki daha önce burada kimsenin yaşamadığı belli oluyordu. Banyo ve tuvalet birlikteydi, küçük bir duşakabin, yanında klozet karşı duvarda bir lavabo ve çamaşır makinası duruyordu. Duvara daha naylonundan bile çıkmamış bir çamaşır askısı duruyordu.

Evdeki her şeyi ağır ağır incelerdi. Artık hayatta hiç bir şey için acelesi ve isteği yok gibi hissediyordu. Yine de annesi için okulunu bitirecek, onunla birlikte iyi bir hayat kuracaktı. Tekin’in her hali gözünün önüne geliyor, göz yaşlarını tutamıyordu. O akşam olabilecekleri başka türlü düşünmemek elinde değildi. Tekin yerine ekmeği almaya o gitmiş olsa, şimdi o güzel hayatlarına devam edeceklerdi.

Bu küçücük ev onu güvende tutmak için iyi bir yerdi, Ferhat bey de iyi birine benziyordu ama o buraya ait değildi ki. Artık nereye ait olduğunu da bilmiyordu. Bu eşyalara alışabilir miydi? Her şeyi unutup buradan yeni bir yaşama başlayacak gücü var mıydı? Gidip yatağa uzandı, ayaklarını karnına çekip yan döndü ve paravanın ahşap oymalarını izledi tek tek. Şimdi gözlerini kapasa ve yeniden açtığında bunların bir rüya olduğunu anlasa ne kadar mutlu olurdu. Hani filmlerde olduğu gibi yürekten dilese kardeşinin ölümünden önceki güne mesela dönebilir miydi? Gözlerini sımsıkı kapatıp o güne dönmeyi diledi. Bir süre bekledi ama bir şey olmadı. Sıkıntıyla duvardan tarafa döndü bu sefer. Artık ev araması gerekmediği için toparlanıp derslerine bakması gerekiyordu. Kendini o kadar yorgun hissediyordu ki dükkandan daha güvende ve rahat hissettiği yatağın üzerinde uyuya kaldı.

“Ferhat gencecik bir kızı ne cesaretle getirdin evimize, bizim yetişkin bir oğlumuz var?”

“Ruşen sana zavallının başına gelenleri anlattım. Ayrıca eve getirmedim ki, arkadaki evde kalacak!”

“Yahu tamam ben de çok üzüldüm yavrucağa, onun gibi neler var haberimiz olmuyor. Ben yardım etmeyelim demiyorum ama sormadan eve getirmen oluyor mu yani?”

“Karıcığım eve getirmedim diyorum. Sokağa mı bıraksaydım! Nereden ev bulayım da içine koyayım kızı. Hem şimdi ona ayrı bir ev tutmaya kalksam içini dayamak döşemek bir sürü zaman. O pasajda genç bir kız bırakılır da gelinir mi?”

“Tamam! Haklısın!” dedi Ruşen hanım iç çekerek, “Zavallı kız ne kadar korkmuştur kim bilir, acı üzerine acı. Allah yardımcısı olsun. Fikriye yemek götürsün bari karnı da açtır garibin! Korhan’a da söyle bahçede birini görünce noluyo demesin çocuk!”

“Korhan evde mi ki?”

“Yok Zümrüt ile çıktılar, alışveriş mi ne yapacaklarmış!”

“Onların ev işi ne oldu bakacaklar mı bir şey dediler mi?”

“Yok, Korhan oyalanıp duruyor vallahi dünürlerin yüzüne bakamayacağız daha bekler durursa bu böyle!”

“Konuşurum ben akşam, iki yıldır nişanlılar, uzatmasınlar artık! Fikriye’ye söyle kıza bir şey lazımsa sorsun ev için alıverelim.”

“Fikriye götürsün yemek sonra ben gider tanışırım, sorarım ben sen merak etme! Ah bu senin işlerin, başımıza bir iş açılmaz inşallah!”

“Yahu ne iş açılacak sevap işliyoruz şurada! Dedim ya eski bir arkadaşın kızı tesadüf oldu benim de denk gelmem!”

Ruşen hanım Fikriye’yi çağırıp öğlen için hazırladığı yemekten arkadaki eve de götürmesini rica etti.

Fikriye yıllardır yanlarında çalışıyordu, arkadaki evi gelecek misafir olursa diye hep hazır tuttuklarını biliyor, her hafta girip tozunu alıyordu ama ilk kez birinin kaldığına denk gelmişti.

“Misafir uzun kalacak mı Ruşen hanım?” dedi merakla.

“Kalacak kızım, Ferhat amcan kiraya vermiş bir kızcağıza!”

“Kira mı?” dedi Fikriye iyice şaşırarak, cevap alamayınca dönüp gitti mutfağa. Bir tabak çorba ile fırında tavuğu tabaklara koyarak yerleştirdi tepsiye ve terliklerini değiştirip arkadaki evin kapısına gitti.

Pelin kapıya vurulma sesi ile uyandı uykusundan ama kısa bir süre nerede olduğunu algılayamadı. Gerçekten uzun süredir dalmadığı kadar derin bir uykuya dalmıştı. Zorla kalktı ve kapıyı açtı.

Fikriye karşısında gencecik bir kız görünce şaşırdı ama bir şey söylemedi, “Ruşem hanım gönderdi afiyet olsun! Ben sonra gelir bulaşığı alırım!”

“Teşekkür ederim!” dedi Pelin şaşkın şaşkın, tepsiden yükselen kokular o kadar güzeldi ki, sıcak yemeği ne kadar özlediğini farketti ve kadın dönüp gidince kapattı kapıyı hemen masaya oturup kaşıklamaya başladı. İki tabağı da sonunda kadar silip süpürmüştü. Üzerine iyice ağırlık çökünce gidip yeniden yattı yatağa ve derin bir uykuya geçti vücudu.

O kadar yorgun ve gergindi ki günlerdir vücudunun artık direnecek yeri kalmamıştı besbelli. Sabaha kadar deliksiz bir uyku uyudu. Ruşen hanım ve Fikriye gelip bir kaç kez kapıyı tıkladılar ama açılmayınca zorlamadılar. Akşam da evden ışık görmeyince meraklandırlar ama yine de ilk günden kızı bunaltmamak için peşine düşmediler.

(devam edecek)

Can Borcu – Bölüm 6’ için 8 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s