Can Borcu – Bölüm 3


“İyi ki doğdun güzel İzmir!”

Munise hanımKudret hanımı dışarıya verdiklerinden daha uygun bir fiyatla çalıştığı bakımevine yatırabilecekleri haberi ile geldi.

“Kuzenim dedim!”

“Allah razı olsun Munise teyze senin hakkını nasıl ödeyeceğim ben!”

“Kızım keşke olanları düzeltebilsem, bari bu kadarını yapayım. Annen benim iyi arkadaşımdı biliyorsun. Her derdimi o anlar, dinlerdi”

“Bir iş bulayım bir an önce”

“Okulun ne olacak?”

“Ne yapayım Munise teyze annemi oraya yatırınca nasıl ödeyeceğim?”

“Bak geçenlerde bizim oralarda ev bakanlar vardı, bakkala haber bıraktılar. Dediğimi yanlış anlama ama anneni de yatırdıktan sonra bu ev sana hem büyük, hem de canını sıkacak anılarla dolu. Dükkan duruyor nasılsa, bu seneyi bitirene kadar orada kal biraz. Ben de destek olurum sana. Burayıda satarsın anneni yatırırız. Bir yıllık kiralık bir yer bulur, okul bitince işe girersin.”

Pelin durup düşündü biraz, aslında kadın doğru söylüyordu. Annesi ve Tekin olmayınca bu ev tek başına daha ağır gelecekti ona, “Olur Munise teyze yapabilirim”

“Kızım gel bize diyeceğim, doğru olan da bu ama benim adam malum!”

“Yok Munise teyze olur mu hiç, dükkanda kalırım ben!”

“Ben yarın bakkalla konuşayım. Sen şimdi kız başına gitme, sahipsiz olduğunu düşünmesinler!”

“Tamam Munise teyze, zaten annemi bırakıp çıkamam. Sen bakımevine ne zaman yatabilir annem onu da öğrenirsen hazırlığını yapayım”

“Tamam benden haber bekle kızım sen!” diyerek gitti Munise hanım.

Annesini bir yere yatırmak hiç istemiyordu ama hiç değilse bakımevinde evdekinden iyi bakılır, Munise hanımın dediği gibi o da okulunu bitirirdi. Sonra annesi düzelince onu hemen yanına alırdı. Doktor düzelebilir demişti iyi bakılırsa.

Munise hanım bakkaldan ev arayanların numarasını alıp görüşmüştü ertesi akşam iş çıkışı geldiğinde.

“Tamam onlarda oğullarını oturtacaklarmış, üniversite kazanmış. Annesi gelecekmiş sonra da yanına zaten. Sen bu evi eşyası ile ver gitsin. Zaten şimdi eşyayı koyacak başka yerin de yok. Ben bakımeviyle konuştum. Üçüncü kattaki Ayşe hanımın kızı İzmir’e taşınıyormuş, bir kaç güne gelip annesini alacak. O zaman Kudret’i de oraya alacağız. Oda üç kişilik ama uyumlu kadınlar öbürleri de annen rahat eder merak etme. Ben zaten oradayım. Gözümün önünde olacak.”

“Sen olmasan asla güvenip yatıramam zaten Munise teyze, çok teşekkür ederim” dedi Pelin.

Annesine bir valiz hazırladı ertesi gün, kendi eşyalarını da toparlayıp bir başka valizde topladı. Tekin’in eşyalarını ve oyuncaklarını arka bahçedeki depoya kilitledi. Annesinin kalan eşyasını da oraya koydu. Özel eşyalar ortadan kalktıktan sonraki eşyayı bıraktı yeni ev sahibine.

Dükkanı şimdilik işletemiyorlardı ama dükkan sahibi ile konuşup işletecek biri bulacağını söyleyecek ‘şimdilik kapatmayacağım’ diyecekti. Dükkanda kalacağım evi kiraya verdik dese kesin çıkarırlardı dükkandan. ‘Annem kısa bir süre sonra dönecek’ dedi o yüzden. O zamana kadar dükkan duracak. Ev satılınca bir aylık kirasını öderdi dükkanın zaten.

Kudret hanımı bakımevine göz yaşları içinde yatırdıktan sonra o akşam Munise hanımla bilrikte yeni ev sahipleri ile buluştular. Neyseki alıcıların elinde nakit para vardı. Anahtarı onlara teslim ettikten sonra paraları alıp dükkana gitti ve dükkandaki kasaya kilitledi. Evden bir çek yatı dükkana taşımıştı. Tezgahın arkasındaki küçük odaya onu açtı, ilk defa evinden ve annesinden uzakta sabaha kadar döndü durdu. O hafta kaçırdığı sınavların telafisine gireceğinden ders çalışması gerekiyordu. Daha Tekin’in acısını bastıramamış, aklı annesindeydi ama bu okulu uzatmadan da bitirmesi gerekiyordu.

Arka odada olduğu için dükkanın önünden gelen geçenler onun içeride olduğunu görmüyordu. Akşam uğrayan Munise hanıma, bakımevinin bir yıllık parasını teslim etti. Kalanıyla dükkanın bir aylık kirasını ödeyecek, sonra kendine ev bakmaya başlayacaktı. Bir oda yeterdi zaten ona, fazlasına ihtiyacı yoktu. Bir o da bir salon, sonra annesini de yanına alsa ikisi de geçinir giderlerdi.

“Gece dükkanın kapısını iyice kilitle, esnafta uyanmasın burada olduğuna gencecik kızsın Allah korusun!” diye tembih etti Munise hanım ayrılmadan önce.

“Merak etme Munise teyze burnumu uzatmıyorum, odanın kapısını kapatmadan ışığını bile yakmadım dün gece!”

“Aman kızım ortalık kötü, bir iş yaptık başka iş bulmayalım. Bir an önce ev bakmaya başla, bende sağa sola haber yolladım!”

“Bu hafta ders çalışacağım zaten kaçırdığım sınavları vemem lazım. Okuldan şans verdiler neyse ki, sabahları çıkar ev bakarım, sonra gelir kapanır çalışırım aklımı verebildiğince.”

“Ver aklını, bak elinde aklından başka bir şeyin kalmadı. Gözünün önüne bak, aklımı sende bırakma benim!”

“Tamam Munise teyze merak etme!”

Kadıncağız, çocuğun haline çok üzüldüğü için evden bir kaç şey getirmişti dükkana, ev bulsun bir kaç şey daha verecekti. Annesinin evinden bir şey alıpta acıyı her gittiği yere sürüklesin istemiyordu.

Ertesi sabah Pelin erkenden çıktı ve ev bakmaya başladı, çok uzaklara gitmek istemiyordu ama evde öyle isteğin gibi, istediğin yerde bulunmuyordu hemen. Üstteki, alttaki sokakları dolandı, baştan emlakçıya gidip bir de onlara para vermek istemiyordu ama bir şey bulamadı geri döndü. Dükkanın dolaplarını kontrol edip boşaltması gerekiyordu. Uzun süredir kimse uğramamıştı. Mutfağı kontrol edip bozulan her şeyi attı. Kalan malzeme ile kendine bir çorba yaptı. Esnaftan görenlere “Temizliğe geldim” dedi. Bir kısmı dükkanı açacağını sanıp çorba siparişi vermeye gelmişti. Dükkan kapanınca onlarda nerede yiyeceklerini şaşırmışlardı. Tekin için ne kadar üzüldüklerini söyleyip gittiler. Pelin onlara şimdilik annesinin bakımevine yatacak kadar kötü olduğunu söylemedi. Munise hanım da öyle tembihlemişti. “Annem evde dinleniyor!” dedi soranlara. Evlat kaybetmek kolay değildi, kimse bir şey diyemezdi o yüzden.

Çarşının en eski ennaflarından ikisi bir kaç saat sonra gelip dükkan sahibi ile konuştıklarını, bu ay kirayı almamasını söylediklerini haber verdiler. Aralarında toplaşıp, kiranın yarısını vermişler, kalanı da ev sahibini ikna edip, iptal ettirmişlerdi. Pelin nasıl teşekkür edeceğini bilemedi bu iyi insanlara.

“Kızım biz senin babanı da tanırdık, annen de o da çok iyi esnaf ve insanlardı. Bu kadar iyiliğimiz dokunmasın mı? Paramız olmasa da bu dükkanda yedik biz kaç kere!”

“Allah razı olsun!”

Böylece evden gelen para dükkan kirasına gitmeden Pelin’in tutacağı eve harcanabilecekti. Munise hanımı arayıp bu güzel haberi bildirdi. Kadıncağız işten eve yeni girmişti, duyunca o da çok sevindi.

Ertesi gün dükkan sahibi erkenden arayınca adamın vazgeçtiğini sanıp endişelendi.

“Kızım az önce bir adam geldi babanın eski bir arkadaşıymış. Zorda kaldığınızı duyunca yardım etmek istemiş. Ben çarşıdakilere diyememiştim, sizin de acınız taze diye ses etmedim ama annenin iki aylık kira borcu duruyordu.”

“Sahi mi?” dedi Pelin şaşkınlıkla, Kudret hanım hiç bahsetmemişti bundan.

“İşler pek iyi değil diyordu. Neyse babanın arkadaşı başınıza geleni duymuş çok üzülmüş borcu kapattı, bu ayın kirasının kalanı ile gelecek ayı da ödeyip gitti haberin olsun!”

“Allah Allah kimmiş acaba?” dedi Pelin şaşkınlıkla.

“Ne bileyim babasının eski arkadaşıyım dedi, nakit ödedi gitti. Annen sorarsa borcu dert etmesin zavallı, sen söylersin! İki ay daha kira ödemeyeceksiniz, borcunuz da kapandı.”

“Tamam çok teşekkür ederim.”

Pelin adamın kim olduğunu bilmese de çok sevindi bu habere.

“Allahım çok şükür!” dedi derin bir iç çekerek, neyse ki hâlâ iyi insanlar vardı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s