“Pekâla, tamam! Eski günlerden bir arkadaşımı aradım. Bir kurumu değil bakın burası önemli! Ona güvenirim!” diye devam etti Cesur Burcu ve Batu’nun yükselmekte olan paniğini bastırması gerekiyordu. Ayrıca onlara söylemese de geç kalmış olabileceklerinden korkuyordu o da. Bu Alperen denilen adam başından beri her şeyi Burcu için planladıysa Ercan’ı da bekletmek için bir nedeni yoktu. Gittiği yerde bir iş kazası ya da kaybolma vakası ile kolaylıkla ondan kurtulabilirdi. Hele ki şimdi Burcu’nun ortadan kaybolduğunu farkedince bunu intikam için bile yapabilirdi. Bir hastanın neler yapabileceğini kim bilebilirdi ki? Burcu’yu annesinin kılığına girerek etkilemeye çalışmıştı, normal insanlar gibi iletişim kurma ya da yaklaşma yolunu denemiyordu. İnsanların duygularını, vicdanını hedef alarak yapıyor drama yaratmaktan hoşlanıyordu. Bu durumda da elindeki en büyük koz Ercan’dı.
“Neden kurum değil?” dedi Burcu.
“Çünkü bu adamların etki alanlarını bilmiyoruz. Onlara yakın birine denk gelirsek kendi sonumuzu hazırlarız!” dedi Cesur.
“Peki ama sen bu arkadaşının onlara uzanan bir yoldan geçmediğinden emin misin?”
“Evet sadece arkadaşım olduğu için ona ulaşmadım zaten, onu hiç tanımıyormuşum gibi yeniden araştırdım! Saf değilim dostum!”
“Tamam o zaman şimdi ne olacak?”
“Ben kuruma söylememiş olsamda arkadaşım bu bilgileri kendi edinmiş gibi gizli bir operasyon başlatacak!”
“Buna yetkisi var mı?”
“Evet bu yüzden onu aradım, bürokrasiye takılma riski ya da onları destekleyen birilerine bilginin ulaşma riski olmayacak! Ani gelişecek, operasyon bilgileri onların sistemlerinde kayıtlı değil henüz hepsi bende ve hemen harakete geçecekler!”
“Hemen ne zaman?” dedi Burcu
“Bu gece!”
“Ne olduğunu anlayamayacaklar bile merak etmeyin”
“Allahım lütfen Ercan’a bir şey olmasın!” dedi Burcu.
“Bilgiler sende ise onlara vermeden nasıl plan yapacaklar?” dedi Batu.
“Ben de onlarla gideceğim?”
“Ne yapacaksın?”
“Ben de gelmek istiyorum!” diye atıldı Burcu hemen.
“Bakın bu arkadaşımla ilk iş yapışım değil benim görevden atıldıkdan sonra. Dışarıdan onlara destek vermeye devam ettim de denilebilir. Sence her sistemi kırarak bütün devleti ele geçirmem mümkün mü? Bazı bilgilere benim yetkim var, bazılarına onun! Başka bir şey söylemem! Ancak bu operasyona gideceğim bunun sizi rahatlatacağını düşünüyorum!”
“Dostum sen bunca zaman beni mi kandırıyordun!” dedi Batu şaşkınlıkla.
“Kandırmıyordum sen bir şey sormadın ben de cevap vermedim hepsi bu! Zaten bunları bilmemeni tercih ederim.”
“Ben de gelebilir miyim lütfen!” dedi Burcu ağlamaklı bir sesle.
“Operasyona katılamazsınız elbette!”
“Ona ulaştığınızda orada olmalıyım, bana ihtiyacı olabilir!” diye inledi Burcu. Burada beklersem delirebilirim ve Batu’ta bile zarar verebilirim.
“Doğrusunu istersen ben de orada olmak istiyorum zaten!” dedi Batu’da.
“Bakın ben resmi olarak orada olmayacağım, yani benim orada olduğum hiç bir kayıda geçmeyecek. Bu yüzden de ayrı bir yoldan gideceğim.”
“Nasıl ayrı bir yol?”
“Kendi uçağımla!”
“Ne senin bir uçağın mı var?”
“Senin de teknen var öyle değil mi?”
“Evet ama bu başka bir şey!”
“Şimdi bunu mu tartışacaksınız?” diye bağırdı Burcu.
“Afedersin!” dedi Batu geri çekilerek, “Seni dinliyoruz Cesur!”
“Her neyse ben uçağımla en yakın havaalanına ineceğim ve sonrasında araç kiralayarak onlara size söyleyemeyeceğim bir yerde dahil olacağım. Uçak ve araba kısmında bana katılabilirsiniz. Sadece yakınlarda olursunuz böylece. Bir gelişme olduğunda size ulaşırım. Daha ötesine asla gelemezsiniz!”
“Tamam!” dedi Batu hemen.
“Bu arada eğer bir şekilde hâlâ sizi izliyorlarsa veya bulabilirlerse bütün operasyonu ve tabi Ercan’ı tehlikeye atmış olursunuz!”
Burcu korkuyla Batu’ya baktı.
“Yani burası tapulu bir yer değil ama üzerime olan sistemler uydu bağlantıları ile çok zorlarlarsa bulabilirler belki!” dedi düşünceli bir sesle Batu.
“O zaman size tavsiyem oradan hemen çıkıp buraya gelmeniz ve sinyal yayan her şeyi kapatmanız! Konumu daha önce göndermiştim. Uçağıma ulaşmak için de yola çıkmak gerekecek çünkü yakınlarda değil!”
“Nerede?”
“Eski bir askeri havaalanında duruyor?”
“Nasıl?”
“Dostum her şeyi bilmek zorunda mısın? Haydi orayı hemen boşaltın ben de hazırlıklarımı yapayım fazla vaktim kalmadı”
“Tamam!” dedi Batu çaresizlikle, Cesur’un söylediklerine inanamıyordu, bunca zamandır neredeyse bir ajan ile arkadaşlık ediyordu demek. Üstelik söylediği gibi atılmışa da pek benzemiyordu. Belki bu bile bir kamuflajdı. Üstelik beraber bir çok sisteme saldırıyorlardı sırf eğlence olsun diye. Gerçi hırsızlık yapmıyorlar sadece sistemleri kırıyorlardı ama sonuçta bir suçtu bu!
Burcu çok sessizleşmişti, Batu düşüncelerinden sıyrılıp dikkatini ona verdi.
“İyi misin?”
“Evet eşyamı topluyorum. Haydi sende kapat artık şunları!” dedi Burcu beklemediği ciddi ve otoriter bir sesle.
“Tamam!” dedi ve o da hemen sistemleri kapattı ve jeneratörleri durdu. Onları yeniden kamyona yüklemesi gerekiyordu. Burası bulunursa hepsinin elinden gitmesi riskini alamazdı.
“Sen ciddi misin?” dedi Burcu onun sistemleri taşımaya başladığını görünce
“Burada bırakamam!”
“Sahi mi? Ercan’ı orada mı bırakalım senin sistemlerini burada bırakmamak için yani?”
O kadar sert söylemişti ki bu Batu afalladı, “Hayır elbette öyle yapmayacağız! Daha vaktimiz var!”
“Çok vaktimiz yok bir kısmını al sadece!” dedi ve dışarı çıktı.
Batu gerçekten önemli olan bir kaç parçayı hızlıca kamyonete taşıdı ve evi kitleyip dışarı çıktı.
“Senin arabanı bırada bırakalım!” dedi kendi arabasının başında bekleyen Burcu’ya. Burcu hiç itiraz etmeden kamyonete yürüdü ve yolcu kapısını açıp bindi.
“Özür dilerim!” dedi sonra mahcup bir sesle, “Çok endişeliyim, kendime emir vermem gerek bu yüzden sana da öyle konuşmak zorundayım!”
“Tamam önemli değil, istediğini yapabilirsin! Bana da iyi geldi bu otorite, dağılmamızı engelliyor!” dedi Batu kontağı çevirirken ve sessizce ayrıldılar mağara kulübeden. Cesur’un gönderdiği konum bir buçuk saatlik bir mesafedeydi. Yol boyu ikisi de kendi düşüncelerine gömülüp yolu seyrettiler.
“O yaşıyor!” dedi Burcu Cesur’a varmaya az bir zaman kala, “Bunu hissediyorum!”
“Elbette yaşıyor, aksini düşünmedim bile!” dedi Batu.
Cesur’un sığınağı, insanların yaşam alanlarından uzakta değildi düşündükleri gibi. Aksine oldukça sıradan bir kooperatif eviydi. Etrafında tıpkı onunkine benzeyen onlarca ev vardı. Hiç bir güvenlik sistemi kurulu değildi. Bahçenin duvarları bile yoktu.
“Burası mı?” dedi Burcu şaşkınlıkla.
“Navgasyon öyle gösteriyor!” dedi Batu. Onun da sesinde aynı şaşkınlık vardı.
Birazdan Cesur elleri cebinde gülümseyerek açtı kapıyı, “Hey adamın neyi bekliyorsunuz gelsenize!”diye seslendi.
İkisi de indiler kamyonetten ve eve doğru yürüdüler.
“Burada mı yaşıyorsun?” dedi Batu eskimiş sıradan eve bakarak. Beklenmedik bir şekilde bakımlı bir bahçesi vardı üstelik
“Evet!” dedi Cesur, “Beğenmedin mi?”
“Ben bir tankta yaşadığını düşünüyordum açıkçası!” dedi Burcu, “Hele şu son söylediklerinden sonra!”
Cesur kocaman bir kahkaha atıp onları içeri aldı.
“Ev kamuflajında bir tank olabilir evet, altında paletleri olmadığını nereden biliyorsun?” dedi imalı bir sesle.
“Haydi canım?” dedi Batu.
“Şaka yapıyorum tabi ki, bütün sistemlerim bodrumda kurulu! Hepsi bu! Sıradan bir bilgisayar korsanıyım ben! Niye savunmada yaşayım ki?”
(devam edecek)