Ertesi sabah çalan zilin sesiyle uyandı Burcu. Hemen koşup kameraları kontrol etti. Gelen Batu’ydu. Derin bir nefes alarak kapıyı açtı. Dün gece onunla konuştuktan sonra evdeki gölgeler ve sesler uzun zamandır olmadığı kadar artmış, kendine bunların gerçek olmadığını söylese de uzun süre uykuya dalamamıştı.
Burcu’yu solgun ve halsiz gören Batu “İyi misin ne oldu?” dedi hemen.
“İyiyim merak etme haydi gel içeride konuşalım!”
“Kahvaltı ederiz diye düşündüm!”
Birlikte mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladılar.
“Dün gece pek uyuyamadım. Malum şeyler yüzünden! Ercan’dan neredeyse yirmi gündür haber alamıyor olmak beni geriyor sanırım!”
“Yirmi gün oldu mu sahiden?” dedi Batu, bu yeni iş onu çok dikkatsiz yapmıştı. Aslında dikkatsiz değildi ama çok yoruluyordu belkide. Artık Cesur’la da kendi maceralarını yaşayamıyorlar hatta ona da sürekli iş gönderiyordu. Ercan’ın hem dostluğuna hem de iş desteğine onun da çok ihtiyacı vardı.
“Neredeyse olacak!” dedi Burcu gergin bir sesle, “O olmadan hayatı atlatmaya çalışmak benim için ne kadar zormuş hatırladım!”
“İlaçlarını alıyorsun değil mi?”
“Evet elbette alıyorum! İki gün sonra bir randevum var zaten! Belki doktorum beni biraz rahatlatır!”
“Seninle gelmemi ister misin diyeceğim ama dünden sonra pek yüzüm kalmadı!”
“Saçmalama!” dedi Burcu, Batu’nun omuzuna dokunarak, “Sonuçta zaten bizim işimiz için çalışıyorsun. Hepimizin rolünü tek başına sen üstlenemezsin ki!”
“Ama ben Ercan’a bir söz verdim ve dün o sözü tutmadım. Ya o evde bir şeyler olsaydı!”
“Aslında bir ara bende bundan korkmadım değil!” diye güldü Burcu gözlerini kocaman açarak.
“Nasıl yani anlat haydi çatlayacağım! Niye beklemediniz beni oradan başlayarak anlat!”
Burcu ona olan biten her şeyi anlattı.
“Bu insanların normal olmadıkları kesin, hangi yollardan gittiniz oraya hatırlıyor musun? Tuhaf bir yere benziyor aslında ilgimi çekti. Keşke gelebilseymişim!”
“Bu söylediğime güleceksin ama arabanın camlarındaki koyu renk film yüzünden dışarısı çok net görünmüyordu ve şimdi sen sorunca farkettim bunu!”
“İyi de, koyu film dışardan içerisi görünmesin diye yapılır, içeriden dışarısı görünmesin diye değil!”
“Evet ama görünmüyordu işte! Ön camdan izledim yolu çok bir şey hatırlamıyorum! Şehirden çıktığımızdan eminim sadece!”
Bu arada Batu cep telefonundaki navigasyon uygulamasını açtı ve daha önce bulduğu adresi girerek, galeriden girdiği adrese varana kadar yol üzerinde olabilecek yerleri sıralamaya başladı.
Bir kaç yer dinledikten sonra “Çok emin değilim doğrusu!” dedi Burcu. Batu’ya nasıl haber vereceğini düşündüğü için yola boş boş bakmıştı sadece.
“Bir un fabrikası geçmiş olmanız gerek”
“Leylek!” dedi Burcu heyecanla.
“Ne leyleği?”
“Fabrika gibi bir şeyin önünden geçtik evet, üzerinde leylek resmi vardı. Leylek dikkatimi çektiği için hatırladım zaten.”
“Peki bir saniye!” diyerek yol üzerinde olan fabrikanın adını telefonundan arama motoruna yazdı ve “Bingo! Un fabrikasından geçmişsiniz sahiden! Adres doğru!”
“Adamın adresin ne işimize yarayacak anlamadım ki?”
“Şimdilik ben de bilmiyorum ama Cesur ile bu konuya biraz bakacağız! Ercan’dan haber alamıyor olmakta hoşuma gitmiyor. Arar aramaz beni haberdar et olur mu?”
“Tamam sen de öyle!”
“Cesur mesaj atmış, önemli bir iş var demiş. Ben hangara döneyim artık. Kendine dikkat et!”
“Tamam sen de!”
“Baksana doktora gidene kadar gelip hangarda kalmak ister misin? Hem gözümün önünde olursun ben de rahat ederim.”
“Ah çok sağol ama çalışmam lazım bu malzemeleri senin hangarına taşıyana kadar iki tablo yaparım ben zaten! Kameralar açık!”
“Tamam o zaman görüşürüz!”
Doktor Ercan’ı özlediği için strese girdiğini ve son zamanlarda çok çalışarak kendini yorduğunu ve resimleri rahatlamak için yapması gerektiğini söyledi Burcu’ya randevusuna gittiğinde.
Gerçekten de galerinin yeni tablo baskıları yüzünden sürekli tablo üretmeye odaklanmak zorunda kalmıştı. Alperen bey ve annesinin her tabloyu alması ve galerinin eksilen her tabloyu hemen yerine istemesi sinirlerini bozan bir sürece dönüyordu giderek. Evet güzel kazanıyordu bu sayede, tabi galeri de ama Burcu’nun resime yönelmesinin nedeni hayatındaki stresi azaltıp kendini ifade edecek bir şey bulmuş olmasıydı öncellikle. Bunu ticari bir amaçla otomatiğe bağlamayı hiç düşünmemişti. Ayrıca bu şekilde tabloların eski derinliğinin kalmadığını ve birbirini tekrarlayan tablolar olmaya başladığını düşünüyordu artık. Feriha hanımın yaptığı tablolardaki o tuhaf benzerlikte bir türlü aklından çıkmıyordu. Burcu oldukça özgün çalışıyordu, amacı resim tekniklerini ilerletmek değildi . Nasıl oluyorda bu kadar özgünleştirdiği bir tarz bir başkasında da tıpatıp olabiliyordu. Sanki biri onun tabloların karşısına alıp türevlerini üretmiş gibiydi tablolar. Eğer Feriha hanım hasta olmasaydı bu sözleri onun için söyleyebilirdi ama kadının kıpırdayacak hali yoktu ve yatağa bağımlıydı. Ayrıca resime devam ettiğini Burcu’dan saklamak için bir nedeni de yoktu. Onun tablolarını birebir kopyalasa bile satmadığı sürece bu onu hayata bağladığı için mutlu olurdu zaten.
Doktordan sonra hangara uğradı ve Batu’ya doktorun söylediklerini anlattı.
“Bunları senin çok bilmiş galericine de söylemelisin. Tabloların hepsini şu adama vermesin!”
“Söyleyeceğim, verse bile yenileri için beni sık boğaz etmesin en azından!”
“Artık eskisi kadar çok çalışmayacağına göre Ercan dönene kadar burada kalabilirsin. Bu beni de mutlu eder!”
“Şu şirket hakkında bir şey bulabildiniz mi? Yani Cesur ve sen! Şirket merkezini arayıp kocamın yanına gitmek istediğimi söylemek istiyorum artık!”
“Cesur araştırıyor ben bu ara diğer işle meşgulüm. Alperen’i sıkı takibe aldık bir de! Aslında haklısın bence de sen eşi olarka merkezle bağlantıya geçebilirsin!”
Burcu’nun geldiğinden beri durmadan parmaklarını sıkıp durduğunu görmek Batu’yu çok üzüyordu. Ercan’ı o da çok merak ediyordu artık.
“Bu gece kal burada! Rahat edemezsen yarın gidersin! Bak şu köşeye paravan yaptırdım. Senin yatağını oraya taşırız. Uyurken beni görmezsin bile! Cesur, sen, ben bir film izleriz! Ben de kameralara bakmadan bir gece geçirebilirim.”
Burcu güldü bu söze, gerçekten de Cesur’un kamerasından buradaki filmi Batu ve Ercan ile izlediğine daha önce şahit olmuştu.
“Tamam ! Bu gece kalabilirim. Eve gidip yapacak bir işim yok nasılsa!”
Batu ve Cesur’da o gece tatil sayıp işlere ara verdiler ve gece geç saate kadar yemek söyleyip peş peşe üç film izlediler. Üçüncü filmin sonlarına doğru Cesur’un kamerdan horlaması yükseliyordu. Batu kalkıp monitörü kapattı, çünkü horultusundan replikleri duyamaz olmuşlardı
“Uyandırman gerekmiyor muydu? Kamerann karşısında öylece kalacak!”
“Her gece öyle uyur o boş ver!”
Sonunda Burcu da uyuyup kalınca, Batu bilgisayarın başına geçip Alperen’in evinin olduğu yeri incelemeye başladı. Burcu gözlerini açtığında o hâlâ bilgisayarın başındaydı.
“Ne yapıyorsun erken mi uyandın?”
“Hiç uyumadım ki!”
(devam edecek)