Kaçak Yolcu – Bölüm 26

Mustafa ve Bahadır elde ettikleri bu fırsatı iyi kullanmak istiyorlardı. Ancak adamın gelişine bayram ederken dönüpte başka bir ağız takınmasından biraz şüphelendiler.

“Acaba bu adamın Zeliha ile ilgisi yokta alacaklıların kurduğu bir tuzak mı?” diye de korkmadılar değil.

Alacaklılar kızlarının okuduğu üniversiteyi nereden bilecekti ama. Bahadır adam söyleyince ana kızın bu okuldan bahsettiklerini duyduğunu hatırlamıştı. Nerede olduğunu söylediklerini de. Ancak ikisi de kızın okul okuduğunu bilmedikleri için kız ortadan kaybolunca okul elbetteki akıllarına gelmedi.

“Bunlar ana kız bizi ayakta uyutmuşlar Bahadır. O okullar bedava okunmadı herhalde!”

“Evet kesinlikle para kaçırmışlar bizden.”

Sonunda adamın alacaklı olmadığına ikna etti onları para sevgileri. Bu şekilde altınları da geri alma şansları doğacaktı. Ayrıca Zeliha onları yemiş bile olsa, kızı verecekleri adamdan yüklüce başlık alacaklardı.

“Biz en iyi planı yapalım sonra bu Yasin denilen adamın ne yapabileceğine bakalım!” dedi Mustafa, baba oğul kafa kafaya verip düşünmeye başladılar.

Yasin evden çıktıktan sonra “İstediğiniz gibi yemledim adamları” diye mesaj attı Sevince ve otobüs garına yöneldi. Sevinç bu kez aramadı ama “Yüzüne gözüne bulaştırma!” diye cevap yazınca Yasin’in iyice canı sıkıldı. Onun bütün kirli işlerini yaptığı için Canberk’ten, torunundan ve tabi bu kızın oğlunun evinde kaldığından haberi vardı.

Şimdi neden kızı yok etmek istediğini bilmiyordu ama kızın ailesi sahiden bunlarsa zaten belasını bulmuştu. Sevinç tüm bu işler için başka yerden alamayacağı paralar ödüyor, belirli yerlerde belirli ayrıcalıkla sağlıyordu Yasin’e. O yüzden kadın ne derse halletmeye çalışıyordu. O da paraya alışmıştı. Şimdi başka bir işe girse bu parayı kazanması imkansızdı. Yol boyunca Mustafa ve Bahadır’ı nasıl tava getireceği konusunda plan yaptı durdu. Onlardan saçma bir plan çıkarsa ki bunu aslında zaman kazanmak için söylemişti onlara, kendi ikinci planı olmak zorundaydı.

Zeliha bunca insanın onun öznesi olduğu pek çok durum hakkında planlar ve düşüncelere sahip olduklarından habersiz kendi geleceği için endişeleniyor ve neler yapması gerektiği konusunda planlar yapıyordu. Tabi ki hocası ile götürdükleri projede de başarılı olursa bu hedeflediği kariyer için çok katkı sağlayacaktı. Zaten bu okulda devam edecek olsa da, piyasada ona bir isim edinme fırsatı yaratacaktı. Gerçekten hakkında neredeyse hiç yerli kaynağın bulunmadığı bir konuydu çalıştıkları. Pek çok kişiye ışık olacak olan bu çalışmanın içinde adının geçmesi muhteşemdi. Tabi Sevinç’in oğlunun yanında onun adının geçmesine asla izin vermeyeceğini bilmiyordu. Oğlunun yanında bulunmasından bile hoşlanmadığını hiç anlamıyordu.

Çağatay alışveriş merkezine gidişlerinin ardından iki gün sonra mücevher dükkanına geri dönüp yüzüklerin birini satın almıştı. Zeliha’nın en çok bu yüzüğe hayranlıkla baktığını, hatta parmağına takıp denediğini hatırlamıştı. Yüzüğün satılma ihtimalinden korktuğu içinde oyalanmadan gelip almıştı. Kırmızı kutusunda ceketinin cebinde duruyordu yüzük.

Yüzüğü alıp eve gittiği akşam da annesine heyecanla göstermişti kutuyu ve içindekini. Sevinç o akşam erkenden odasına çekilip Yasin’e “Adama kızlarını kaçırmalarını istediğimizi söyle!” yazdı önce ama sonra toparlanıp göndermeden sildi mesajını. Bir okul öğrencisinin ailesinden neden böyle istesindi ki, adam doğrudan şüphelenip bu sefer olayları kendi lehine çevirme çabası veya para ile şantaj yapma girişiminde bulunabilirdi.

“O kocaman taşlı yüzüğü mü takacak o kızın parmağına!” diye homurdandı odasında bir o yana bir bu yana yürüyüp dururken. “Aklım almıyor!”

Oysa bundan yıllar önce kendi öz oğlunu terkettikten hemen bir yıl sonra, Çağatay’ın babası çok daha büyük bir taşı olan yüzüğü onun parmağına takarak evlilik teklif etmişti. Zeliha’nın ait olduğu sınıftan bir kadındı o zamanlar, hatta belki daha da düşük bir sınıf. Çağatay’ın dedesi hayatta olmadığı için önünde onu durduracak hiç kimse olmamıştı. Adamı güzelliği ile etkileyip, kendini ağırdan satarak iyice bağlamış sonra da evlenmeyi başarmıştı. Bu kızda onun güzelliğinden eser bile yoktu. Tamam çirkin değildi ama kadınlığa dair özellikler yerine daha çok kafasının içine doldurulmuş bilgileri vardı. Onların bir işine yarayacağı gibide saçma umutları. Hocasının babasının üniversitesinde aslında bir oyun odasındaki çocuk gibi olduğunu göremiyordu. Sahip olduğu hiç bir şey kendi mesleki başarılarından elde ettikleri değildi. Ona başarısı karşılığı hiç bir işe yaramayıp raflarda tozlanıp duran plaketler, evraklar ya da öyle karındoyurmaycak saçma sapan payeler veriyorlardı. Başka bir üniversiyte profesör olmuş olsa, Zeliha zillisinin sahip olduklarından fazlasına sahip bile olamazdı. Şimdi bu yetmezmiş gibi kendine bir de bu kızı eklemişti. Asalak birken iki olsun kim isterdi ki. Sevinç serveti büyütmek ve korumak için gece gündür çalışırken. Burunlarını kitap ayıracı gibi sürekli sayfaların içinde gezdirenler ortak olacaklardı her şeye.

Sevinç oğlunun yüzük almış olmasından duyduğu rahatsızlığı üzerinden atamadığı için Yasin’in bir an önce Mustafa ve oğlunu Zeliha’nın üzerine salmasını ve kızın okulda bir daha gelememesini istiyordu. Bunun için ister kızı öldürsünler, ister bağlayıp mahkum etsinler, isterlerse satsınlar hiç umurunda değildi. Oğlundan uzaklaşması yeterliydi. Tabi servetlerinden de.

Mustafa, Yasin daha otobüsten iner inmez aradı adamı.

“Biz oraya geleceğiz öyle karar verdik. Zeliha’yı uyandırmadan buraya getirmek çok zor”

“Tamam. Peki ne yapacaksınız gelip?”

“Onu bayıltıp kaçıracağız”

“Herkesin içinde mi?”

“Hallederiz biz onu, siz dert etmeyin” dedi Mustafa.

“Ne yapacaksınız kaçırıp?”

“Eve getireceğiz, anneciğinin hatıraları ile yüzleşip daha güçlü bir kadın olarak çıkacak bu süreçten.”

“Evet iyi duruyor” dedi Yasin ama kızı kaçırıp ne yapacaklarını da öğrenmesi gerekiyordu ki patronuna müjdeyi verebilsin.

“Kızı evde nasıl tutacaksınız onu anlayamadım?”

“Ha o kısmı biz hallederiz siz sıkıntı etmeyin”

“Okula geri dönmeyecek mi?” dedi Yasin sanki istedikleri oymuş gibi.

“Döner, döner” dedi Bahadır alay eder gibi ama Yasin duymadı tabi. Mustafa oğluda duyabilsin diye konuşmayı hoparlöre vermişti.

“Neden bunu sordunuz?” dedi Mustafa sanki adamın niyetlerinden şüphelenmiş gibi tuhaf bir tavıra büründü.

“Böyle başarılı bir öğrenciyi kaybetmek istemeyiz tahmin edersiniz o açıdan sordum”

“Kaybetmek mi, çok saçma! Oraya geldiğimizde sizinle bağlantıya geçeriz” diyerek kapattı sonra.

Bu anlamsız konuşma ikisinin de yüzünde tuhaf bir ifade belirmesine neden oldu kapattıklarında. Yasin bu adamlardan hiç hoşlanmamış, onlar da Yasin’den haz etmemişlerdi. Ayrıca Yasin’in tahmin ettiğinden daha kısa zamanda hemen ertesi günü otobüse binip oraya gitmeyi planlıyorlardı. İki gün sonra Mustafa yeniden aradığında “Geldik biz, siz buluşmayı ayarlayın!” dedi pat diye.

“Ne saçma bir plan bu böyle?” dedi Sevinç, “Kızla buluşacaklar ne olacak? Haydi aldılar gittiler ya sonra? Bu adamların niyeti ne?”

“Bilmiyorum ama sağlam pabuç değiller kızın bunların yanında kalmak istemediği ve kaçarken de annesinden kalan tüm birikimi alıp kaçtığı aşikâr”

“İyi de kızın parayı koruduğunu ya da yanında taşıdığını düşünmüyorlar herhalde. Ne yapacaklar kız ile buluşup. “

“Belki de ona kendilerince bir ceza verecekler!”

Sevinç’in gözlerinin parlamasına neden oldu bu cümle.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s