Canberk Hamiş teyze ile konuştuğundan beri sıkkındı. Annesinin Zeliha ile uğraşması çok canını sıkıyordu. Kıza onlar hakkında her şeyi anlatsa bile eğitimine orada devam edecekti ve belkide kötülükler ortaya dökülünce uyum sağlaması da zor olacaktı. Düşündükçe geriliyordu çünkü anlatsa da anlatmasa da Zeliha her türlü zarar görecek gibi duruyordu. Sevinç’in bunca yıldır hayatlarında yarattığı karanlık gölge ve acılara bir yenisi daha eklenmişti şimdi. Zeliha’nın o gece mola yerinde onlarca araba duruken Canberk’in arabasına binmesi de kötü kaderiydi herhalde. Nasıl bir şans kaçarak gittiği okulun sahibinin kanlı bıçaklı oğlunun arabasına sürüklemişti onu. Zeliha’ya artık güvendiğini hissediyordu bu meseleyi ona açmanın kızına ya da ailesine bir zarar vereceğini sanmıyordu. O yönde endişeli değildi. Sadece onu koruyamayacağından endişeliydi. Konuşmayı ertelemesi için de bir neden değildi bu. Belki hafta sonu anlatırdı o yüzden. Hamiş teyzenin de söylemese de onun kararını endişeyle beklediğini biliyordu.
“Bir yılı kaldı bu kızın zaten, sonra kurtulacak!” demişti hamiş teyze. Yüksek lisans bittikten sonra doktora için başka bir yere başvurabilirdi Zeliha. Böylece bir sene temkinli olmaları yeterdi. Bu yıl zaten bitti sayılırdı okullar açısından.
Canberk kendi iç savaşını sürdürürken Sevinç’in adamı Yasin otobüse binmiş Zeliha’nın kaçtığı ilçeye doğru yolculuk ediyordu. Sevinç ile bir kez daha konuşup kızın üvey babasının verebileceği olası yanıt ve sorular üzerinden geçmişlerdi. Sevinç risk almayı hiç sevmezdi. Bu yüzden akıl edilebilen her olasılığı mutlaka gözden geçirip planlarını ona göre yapardı. Bu zekası yüzünden insanların onunla başetmeleri zorlaşıyordu.
Bir zamanlar Zeliha’nın yaşadığı kapıcı dairesinin kapısını çaldı bir kaç kere ama açan kimse olmadı. Çıkıp apartmanın önünde biraz beklemeye karar verdi. Biraz sonra Bahadır ayaklarını sürüyerek geldi ve merdivenden aşağıdaki dairelerine doğru inmeye başladı. Yasin hemen seslendi, “Mustafa bey mi?”
Bahadır babasının alacaklılarından biri olduğunu sandığı için tedirgin oldu. Başını “Hayır” anlamında sallayıp, hızla kapıya ulaştı.
“Bu evde mi yaşıyorsunuz?” dedi Yasin bu defa, oğlanın tedirginliğini anlamıştı.
Bahadır dik dik baktı dönüp.
“Ben Özel Dicle Üniversitesinden geliyorum. Zeliha hanım için görüşecektim!”
Bahadır altınları çalıp, evliliklerine mal olan kız kardeşinin adını duyunca afalladı önce.
“Zeliha burada değil ama?” dedi temkinli davranarak. Kim bilir kız belki de başını belaya sokmuştu.
“Ah evet biliyorum, ben ailesi ile görüşüp onları tebrik etmeye geldim. Siz kimdiniz?”
“Ağabeyiyim ben” dedi Bahadır birden yüzüne pis bir gülümseme yerleşti. Sonunda kızın izini bulmuşlardı işte. Onu evlendirmek için söz verdikleri adam başlarına çok bela olmuştu. Birden yumuşak başlı ve misafirperver bir role bürünerek adamı içeri davet etti ve babasına durumu özetleyen bir mesaj atıp hemen gelmesini söyledi.
Mustafa oğlundan gelen mesajı okuyunca gözleri faltaşı gibi açıldı. Okey tahtasını devirip “Bana müsade beyler!” dedi ve fırlayıp çıktı kahveden. Tam borçları ödemek için umutlarının tükendiği anda mucize gibi bir şeydi bu olan. Eve girmeden üzerine başına çekidüzen verdi.
“Ah beyefendiciğim, canım kızımdan haber getirdiniz demek”
“Siz haber alamıyor musunuz Zeliha’dan?”
“Zeliha dik başlı bir kızdır, arayıp sormadı bizi gittiğinden beri. Anneciği ölünce şoka girdi yavrucak, hepimiz girdik. Değil mi Bahadır?”
“Evet baba!” diye iştahla onayladı Bahadır.
“Biz okulumuzda zor durumda olan ailelerin çocuklarını hayata kazandırmakla gurur duyarız ancak tabi öncelikle sizler gibi iyi yetiştirmiş aileler önemli. Yoksa çocuklar bilirsiniz, her tür suça bulaşıyor!” dedi Yasin sanki haklarında hiç bir şey bilmiyormuş gibi.
“Ya değil mi?” dedi Mustafa gözlerini devirerek.
“Kızınız son derece başarılı geleceği de çok parlak, okulumuz ona çok değer veriyor.”
“İyi para da veriyorsunuzdur değil mi?” dedi Bahadır hemen atılıp. Mustafa oğlana ters ters baktı ama sorunun cevabını da merak ettiği için bir şey demedi.
“Tabi gelecek bizim okulumuzda Zeliha için. Bu yüzden sizinle de tanışmak istedik. Hepimiz büyük bir aileyiz öyle değil mi?”
“Tam olarak nerede Zeliha?”
“Bilmiyor musunuz?” dedi Yasin şaşkın şaşkın.
“Dediğim gibi Zeliha çok iyi bir kızdır ama annesinin ölümü onu çok yıktı, bütün birikimimizi de alıp kaçarak gibi gitti evden. Çok zor günler geçirdik ardından. Anlarsınız ya?”
“Yani paranızı mı çaldı demek istiyorsunuz?”
“Tabi insan evladı için bunu diyemez, çocuğun aklı karıştı belli ki. Para altın ne varsa alıp gitmiş bir adres bile bırakmadan”
“Him, acaba bu kaçışın bir nedeni var mı tahmin ettiğiniz?” dedi Yasin aradığı şeyi bulmuş gibiydi aslında.
“Dedim ya şok, yoksa Zeliha çok iyi bir kızdır. Çok sever bizi de! Amacı asla bizi zor durumda bırakmak olamaz. Ben zaten o paraları kızım okusun diye biriktirmiştim alsın. Ancak kızımızdan böyel ayrılmak ağır geldi bir baba olarak”
“Haklısınız çok üzüldüm.Kızınızın tam yerini size söyleyeyim hatta sizinle buluşmasını ayarlayayım isterim. Tabi ona sürpriz olsun, aileleri birleştirmek adına. “
“Harika!” dedi Bahadır sevinçle.
“Oğlum kardeşine çok düşkündür. Allah sizden razı olsun, ailemiz sayenizde yeniden bir arada olacak demek!”
“Tabi, tabi” dedi Yasin ve Mustafa ile Bahadır’ın telefonlarını alıp vedalaştı onlarla. Çıkar çıkmaz Sevinç’e uzun bir mesaj bıraktı. Okuldan konuşamayacağını biliyordu. Bu ikisinin kıza diş biledikleri çok belliydi. Akılları fikirleri de paralarındaydı belli ki. Onları bir araya getirip kızla hesaplaşmalarına izin vermek kötü bir fikir değildi.
“Ya aralarında meseleyi hallederlerse ne olacak?” diye bağırdı Sevinç hemen bahçeye indi ve aradı Yasin’i, “Çabuk geri dön ve onu okuldan edecek bir hale getir olayları” dedi ve kapattı yüzüne.
Yasin kalakaldı yolun ortasında. Konuştukları şeylerden sonra geri dönüp neye bağlayacaktı olayları şimdi.
O çıkar çıkmaz Bahadır ve Mustafa’da planlara girişmişlerdi.
“Bu son şansımız, kızla buluşma ayarlandığında onu bir şekilde kaçırmamız ve evlendirmemiz lazım.”
“İlk plan mı baba?”
“Evet”
“Ya Zeliha gelmezse buluşmaya, o hindir biliyorsun”
“Gelmezse de yerini öğrendik nasılsa” diye güldü Mustafa, “Gider olduğu yerden alırız! Zaten buluşma içinde oraya gitmemiz gerekmeyecek mi?”
“Oradan buraya nası getireceğiz peki?”
“Bence şu herifi oraya götürelim, orada kıyılsın nikah kız baygınken, adamın koynuna verelim. Sonrası bizim sorunumuz değil. Adamla ne yaparsa yapsınlar. Biz paramızı alırız”
“Valla harikasın baba!” dedi Bahadır uzun süredir ilk defa iyi bir haberdi bu onlar için.
Tam o sırada kapı yeniden çalınca ikisi de sessizleşti.
“Benim Yasin” dedi kapının ardındaki ses.
“Demin gelen adam!” diye fısıldadı Bahadır.
Gidip hemen açtılar kapıyı ve gülümseyen yüzlerine geri döndüler hemen.
“Ben okulumuzun değerli yöneticileri ile konuştum, böyle bir evlat hasreti yaşamanıza çok üzüldüler ve bu birleşme planını benim size zorlamama biraz kızdılar. Yani kızınızla kavuşma planını sizin yapmanız daha doğru olur sanırım, hem altınınız da varmış aile meseleniz o kısım. O yüzden siz bir olan yapıp bana haber verin ben size planınız doğrultusunda yardımcı olayım. Kaybınızı da geri alabilirsiniz belki böylece. Eminim kızcağız şoktan yapmıştır bu hatayı”
Mustafa adamın niye birden böyle keskin bir dönüş yaptığını anlayamadığı için şüphe duydu ama bir şey demedi bu konuda “Olur” dedi sadece ve kapattı kapıyı.
(devam edecek)