Çağatay sabah olur olmaz annesi ile konuşmak için erkenden kalktı. Sevinç gün içinde çok yoğun olduğundan konuşmaya fırsatları olmuyor bazen akşamları da geç saate kadar toplantılara katılması gerekiyordu. Gelecek yılın bir çok planı için şimdiden projelendirme yapıldığı için okulun en hareketli ve yoğun zamanlarını geçiriyordu yönetim kademesi. Tatile girişin ardından kimse gelip çalışmak istemiyordu artık. Hepsinin yaz planı hazırdı. Bu yüzden işleri yoluna koyup onları tatilden edecek her işi halledip gitmek istiyorlardı.
“Günaydın anne!” dedi sevinçle Çağatay, “Uygunsan hızlıca bir şeyler söyleyeceğim”
Annesi kulağındaki kulaklıkları gösterince onun telefonda olduğunu ve karşı tarafı dikkatle dinlediğini gördü bir şey diyemedi. Kahvaltıları boyunca da Sevinç konuşmaya devam etti. Hatta giyinirken ve arabaya binerken de. Çağatay okula yaklaşana değin istediği fırsatı yakalayamadı.
Sevinç arabada kulağındaki kulaklıları çıkardı ve oğluna baktı merakla “Sen bana bir şey mi diyeceksin?”
“Ah evet ama sanırım akşama konuşabileceğiz artık! Gün içinde boş olacağını pek sanmıyorum!”
“Değilim evet duydun işte bu gün yine bir sürü halledilmesi gereken iş var!”
“Zeliha’nın kadrosunu da konuşacaksınız değil mi?”
“Ah evet bahsettim ben sen merak etme!” dedi Sevinç oysa hiç bir şey yapmamıştı, “Bunu mu soracaktın?”
“Hayır aslında daha özel bir konu!”
“Özel?” dedi Sevinç kaşlarını kaldırarak, “Neymiş?”
“Sonra konuşuruz!”
“Beni meraktan öldürmek mi istiyorsun? Ne ile ilgili olduğunu söyle bari!” diyerek şoförle aralarındaki iletişimi koparan camı kaldıran düğmeye bastı Sevinç. Cam tamamen kapanana kadar ikisi de sessizce bekledi.
“Haydi söyle şimdi!”
“Şey ben evlenmeye karar verdim!” dedi Çağatay heyecanla.
Sevinç oğlunun aptal aşık olduğunu anlamıştı ama bu kadarını beklemiyordu. Yüz ifadesini korumakta zorlandı sonra bir gülümseme yapmaya çalıştı.
“Asistanınla mı?”
“Evet! Memnun olmadın mı?”
“Ah tabi oğlum mutlu olunca bende mutlu olurum!” diyebildi dişlerinin arasından, “Bundan ona söz ettin mi?”
“Henüz değil, bir yüzük alıp sürpriz yapacağım ama biraz daha gönlünü kazanmalıyım diye düşündüm önce. Sen nedersin? Hemen teklif edeyim mi acaba?”
“Ah bence beklemelisin, önce aranızda bir flört olması gerekmez mi?”
“Evet gerekir!”
“O halde önce bunu sağlaman gerekir, hem birbirinizi daha yakından tanımlasınız, evlilik öyle kolay bir karar değil. Zeliha başarılı olmaya azmetmiş bir kız şu aşamada evlilik düşünmeyebilir ayrıca. Belki bir sohbetle önce bunu anlamaya çalışmalısın!”
“Çok haklısın!” dedi Çağatay sevinçle, “Tamam öyle yapayım çok teşekkürler.”
Arabadan inip ikisi de kendi binalarına yürüken, Sevinç öfkeden deliye dönmüş durumdaydı.
“Gerizekalı çocuk!” diye söylenerek hışımla girdi okulun kapısından. Onun öfkesini tadanlar bu hali tanıdığı için hemen ortadan kayboldular. Öfkeli olduğunda suçlu aramayan bir patrondu o.
Bütün gün etrafındakilere kök söktürdü bu yüzden, oğlunun bu kadar kolay avlanabilecek bir salak olduğuna bir türlü inanamıyordu. Kız çoktan halletmişti her şeyi. Bundan kurtulmak için hemen, hem de hemen bir çözüm düşünmesi gerekiyordu. O kadar çok plan vardı ki akşama kadar gün bir türlü bitmedi. Neyse ki Çağatay hemen harekete geçme cesaretine sahip değildi. O harekete geçmeden Sevinç harekete geçmek zorundaydı. Toplantılar bittikten sonra Çağatay’ın işi bitsin diye beklemedi. Hemen şoförü aradı ve eve geçti. Yanlız kalmalı, kafasını toplamalı ve ne yapacağına bu akşam mutlaka karar vermeliydi.
“İyisin değil mi?” dedi Çağatay endişeyle, annesinin erken eve gitme telaşı olması pek rastlanır bir durum değildi çünkü.
“Ah evet, biraz başım ağrıyor, odama çıkıp dinleneceğim canım. Sen keyfine bak!”
Bu son cümleyi dişlerinin arsından tıslar gibi söylemişti ama Çağatay farketmemişti bile.
“Beyinsiz!” dedi yine telefonu kapatırken, “Hiç bir şeyi anlamayacak kadar aptal nasıl yetiştirdim ben bu çocuğu acaba?”
Eve girer girmez bir şeyler hazırlayayım mı diye soran hizmetçiyi haşladı ilkin, sonra odasına getirmesini istedi akşam yemeğini. Kim gelirse gelsin rahatsız edilmek istemediğini de belirtti. Çağatay gelirse ona da aynının söylenmesini istiyordu. Başı çok ağrıyordu ve yanlız kalıp karanlık odada dinlenecekti. Evde de en ufak bir gürültü istemiyordu. Aksi durumda yapacağını herkes öğrenmişti çoktan. Evdeki iki kız kadının yemeğini hazırlayıp bir an önce ortadan kaybolmak için mutfağa koşturdular o yukarı çıkarken.
Sıcak bir çorba, biraz salata istemişti, bir de soda ve su. Sağlığına dikkat ediyordu. Yaşına rağmen oldukça bakımlı ve güzeldi hâlâ. Öfkenin bile onu çirkinleştirmesine tahammülü yoktu. Diğerlerine davrandığı kadar kendine de acımasız olabilirdi o. Başarı ancak böyle bir azim ve disiplinle elde ediliyordu. Öyle kitap okuyup sınav geçmekten zordu nefis terbiyesi. Üzerindekileri çıkardı ve hemen odasındaki duşa girdi. Suyun akan sesi biraz içini sakinleştirmişti. Kokulu jellerinden birini avucuna boşalttı ve kendini okşayarak sürdü vücuduna. Bu biraz daha rahatlamasını sağladı. Ağır ağır durulandı ve bornozuna sarılıp, gardroba sakladığı Zeliha dosyalarını aldı ve yatağın üzerine fırlattı. Sonra da kendi yerleşti ve dosyaları incelemeye başladı.
Zeliha’nın sabıkalı bir üvey babası ve ağabeyi vardı. Sevinç’in adamının öğrendiğine göre annesi de kızı da epeyce çekmişlerdi adamdan. Kadının hastalığı başladıktan sonra çalışması aksamış, daha sonra da hızla kötüleşerek sonunda hayata veda etmişti. Tam da cenazenin ardından kız evi terkedip okula gelmişti. Baba ve ağabey üvey olunca onların sabıkalarından yola çıkıp kızın aynı yolun yolcusu olacağını iddia etmek ya da benzer bir suçu ona yıkmak çok etkili olmayabilirdi. Tam tersi bu insanlara rağmen burs kazanmış olması onu kahraman yapardı. Belki de tebrik etmek bahanesi ile kızın babasını arayabilirdi. Onun gibiler paranın kokusunu alınca hem olabildiğince yalakalanır hem de her şeyi yaparlardı. Belki onun ağzından bir şeyler öğrenmek mümkün olurdu. Biraz düşündü eğer onunla bir plan mümkün olursa o zaman bu planın içinde olduğuna dair bir iz de bırakmaması gerekirdi En iyisi yine adamı aracılığı ile babayla bağlantıya geçmekti. Kızdan nemalanabileceği hissi yaratabilirdi belki. Adama bir rezillik yaptırabilse belki o da işlerine yarar, kızdan kurtulurlardı. Üvey de olsa onun ailesinden biriydi o herif. Zeliha’yı utandırmak bile işe yarardı belki. Böylelerinin bir de acayip gururları olurdu. Burunları düşse yerden almazlar ama hayatları boyu da sefillik çekerlerdi. Sevinç bir omuzunu kaldırarak alaycı bir gülümseme ile uzaklara daldı. Kafasında planı netleşmeye başlamıştı. Dosyaları yatağının üzerinden toplayıp gardrobun gerisinde bir yere sıkıştırdı. Yarın adamı ile yeniden bağlantıya geçecekti. Bu defa gidip şu aileyle bir konuşsundu bakalım. Belki babadan değil ama ağabeyden bir şey çıkardı. Kızkardeşlerinin bir adamın evine kaldığını öğrenmeleri de etkili olabilirdi. Bütün kozları tek tek deneyecekti ta ki Canberk ve o sersem kızın planlarının sonunu getirene değin. Kızı okuldan ve Çağatay’da uzak tutmayı başarması yeterliydi. Bursunu kaybedebileceğini okula gelince başarılı olamayacağını ummuştu ama kız başarısını artırdığı gibi bir de oğlunu ele geçirmişti. Bir süre daha tavan seyrettikten sonra yeni bir çözüm bulmanın rahatlığı ile yerleşti iyice ve uykuya daldı.
(devam edecek)
Yüreğine sağlık
BeğenLiked by 1 kişi