Kaçak Yolcu – Bölüm 18

Canberk mangalı yakmış köfteleri kızartmıştı. Hamiş teyze ile Zeliha’da salata ve patatesleri hazırlamıştı. Aslı ve arkadaşı oynamaktan unuttuklarını köftelerin kokusu ile hatırlamışlar hemen masaya yerleşmiş tabaklarına konanlara bakıp yalanıyorlardı. Neşe içinde yenilen yemeğin ardından, Hamiş teyze hemen toplanacakları mutfağa taşımaya, çocuklarda oyunlarına başladılar.

“Burada olman hepimize mutluluk veriyor!” dedi Canberk pat diye. Aslında böyle doğrudan kendini belli eden bir cümle kurmayı tasarlamamış olsa da niyeyse bulduğu ilk fırsatta ağzından çıkıvermişti.

“O gece size rastgeldiğim için şanslıyım!” dedi Zeliha.

“Yaz için istersen evde, yani burada yapabileceğin işler de ayarlayabilirim. Rahat edersin. Müşterilerimiz için hazırlamamzız gereken pek çok raporumuz oluyor. Genelde yaz dönemine bırakıyoruz çünkü işler yazın daha yavaşlıyor”

Zeliha Hamiş teyzenin onunla konuşacak fırsat bulamadığını tahmin ediyordu.

“Yazın okuldan ücretli bir iş teklifi aldım. Benim için bir kadro açacaklar!”

“Okulda mı?” dedi Canberk, “Ne işi?”

“Profesörün kadrolu yardımcısı olacağım”

Canberk ne diyeceğini bilemedi bir an için, bu Çağatay denilen adam durmadan karşısına çıkacaktı demek.

“Ben, yani tanıdığımdan değil ama o aile hakkında pek olumlu şeyler duymuyorum! Bu yüzden verdikleri sözleri ne kadar tutabilirler emin değilim!”

“Çağatay bey çok iyi bir insan. Başından beri bana çok fazla destek oldu. Pek çok öğrencinin sahip olamadığı ayrıcalıklara sahibim”

“Şimdi de senin için bir kadro açıyor okulunda öyle mi?”

Zeliha yine aynı duvara tosladığını hissetmişti, “En azından öyle söyledi.” dedi nazikçe.

“Annesi ile tanıştın mı?”

“Sevinç hanımla mı? Bir kez karşılaştım evet ama tanıyorum denemez.”

“Yaz geldiğinde umarım her şey beklediğin gibi olur!” dedi Canberk. Kıza oraya gitmeni istemiyorum dese bunu kim olarak söyleyecekti. Kalkıp Hamiş teyzenin toparladığından kalanları aldı ve içeri girdi.

Zeliha’da kalanları aldı masadan. Hamiş teyzenin ve Canberk’in bu okulla ilgili tepkileri olduğu fikrini oturtmaya başlamıştı. İkisi de hocasından bahsettiğinde tuhaf davranıyorlardı. Ya da belki de ona öyle geliyordu emin değildi henüz. Söylemek istedikleri bir şey olsa mutlaka söylerlerdi herhalde. Canberk yapmayı planladığı sohbeti kendi gerginliği yüzünden kaçırmış oldu böylece. Oysa kızın işe çok sevineceğini ve yaz için birlikte planlar yapacaklarını düşünmüştü. Okuldan gelen teklif gecenin erken bitmesine neden olmuştu. Oysa baka konular açıp yine devam edebilirlerdi ama Canberk’in kontrolsüzlüğü ne yazık ki buna imkan vermemişti. Odasına gittiğinde kendine kızıp durdu bu yüzden. Annesi ve onunla ilgili her şey Zeliha ile bütünleşmişti artık. Ona yakın olmak istedikçe onlarla yüzleşmesi ve bir şekilde ismen de olsa hayatında olmalarını kabul etmesi gerekiyordu. Bu alışık olduğu bir durum değildi. Evde hiç bir zaman onlardan bahsedilmezdi. Hamiş teyze onun hislerini bildiği için bir şey duysa bile asla anlatmazdı Canberk’e. Basında gördüğü bir kaç şey dışında annesi ile sürekli yüzleşmesi gerekmemişti bu güne kadar. Ancak Zeliha ile birlikte maalesef hem annesi hem de profesör oğlu her haftasonu evlerine geliyor gibi hissediyordu artık. Üstelik gelmesini dört gözle beklediği kızla birlikte. Ya Zeliha’yı da görmezden gelmeyi öğrenecek, ya da bunu kabullenmesi gerekecekti. Ona olan biteni anlatmakta bir seçenekti tabi ama bunun için hem çok erken olduğunu düşünüyor hem de anlatacakları ve hisseceklerinin kendini sağlıksız bir ruh halinde göstereceğinden korkuyordu. Annesinin terkettiği ve karısının kaybeden adam öfke dolu bir şekilde geçmişine saldırıyordu. Üstelik konu ile ilgisi olmayan sözde profesör ve onun yardımcısı üzerinden yapıyordu bunu.

“Hayır buna izin veremem!” diyerek kovaladı kafasındaki düşünceleri. Yine de pazar gününü de tüm hafta planladığı şekilde geçiremedi ve huzursuz bir şekilde evin içinde dolandı durdu. Pazartesi sabahı Zeliha’yı aynı yerde indirdi. Yol boyunca ikisi de sessiz kalmayı seçmişti.

Çağatay annesi ile tanıştıracağını değerli yardımcısına söyleyebilmek için erken gelmişti. Sevinç onun bu heyecanını farkedince sinirlenmişti ama yine de erken çıkmasını engellemek için bir şey yapmamıştı. Kızın oğlanı deliye çevirdiği ortadaydı. Bunca zaman verdiği emeğin boşa gitmemesi için akılcı ve sakin olması gerekiyordu. Her şeyi buraya kadar getirip kaybetmeyi gözle alamazdı.

Zeliha büroya girdiğinde profesörü karşısında görünce irkildi.

“Özür dilerim seni korkutmak istemedim ama bu gün için planları konuşmamız gerektiği için erken geldim!” dedi Çağatay mutlulukla.

“Ben fazla tepki verdim sanırım!” dedi Zeliha nazikçe.

“Bu gün öğlen dışarı çıkabileceğiz, üstelik annem de bize katılacak. Seninle tanışmayı çok istiyor.”

“Ah! Sahi mi? Heyecanlanmalı mıyım?”

“Hayır, onu seveceksin. Çok iyi bir insandır. Sen onun projesinin yıldızısın şu anda. Seninle gurur duyuyor olmalı. Kadron için yönetimkurulunu ikna edecek”

“Tamam” dedi Zeliha sevinçle. Hamiş teyze ve Canberk’in tepkileri bir an için zihninden gelip geçse de Sevinç hanım gibi güçlü bir kadınla kahve içeceği için heyecanlanmıştı.Onu televizyonlarda izlemişti. Kadının inanılmaz bir özgüveni vardı. Birikimi inanılmazdı. Çok iyi bir hatipti, kesinlikle bir metne bağlı olmadan seri, anlaşılır ve akıcı konuşuyordu. Bu konuşmalarda söyledikleri onun birikimini ve kendini nasıl geliştirdiğini ortaya çıkarıyordu zaten. O da yokluktan gelen bir kadındı ve bunu gururla anlatıyordu. Yetiştirdiği evlat, hayatta ulaştığı yer Zeliha için hayranlık duyulacak şeylerdi. Onun kadar olmasa da o da başarılı bir kadın olmak istiyordu. Annesinin de buna şahit olması en çok istediğiydi aslında ama onu buraya kadar getirmek bile kısmet olmamıştı. Hamiş teyze annelerin evlatlarını hiç yanlız bırakmadıklarını söylemişti bir keresinde. Aslı’yı da buna inandırmıştı. Zeliha’nın da Aslı kadar buna inanmaya ihtiyacı olduğu için hemen benimsedi bu düşünceyi.

Çağatay çıkmalarını gerektiğini hatırlattı işe dalmış oldukları bir sırada. Sevinç oğluna aşağı inmeleri için mesaj yollamıştı. Annesinin bekletilmekten hiç hoşlanmadığını bildiği için o da mesajı okur okumaz asistanına iletmişti.

Zeliha tuvalate gidip saçına başına çeki düzen verdi yeniden ve profesör ile birlikte otoparka yürüdüler. Sevinç’in arabası ile gideceklerdi. Büyük siyah araba çalışır vaziyette onları bekliyordu. Çağatay nazik bir şekilde Zeliha’ya kapıyı açtı. Zeliha arkadaya Sevinç hanımın yanına geçti gülümseyerek. Çağatay öne şoförün yanındaki koltuğa yerleşti.

“Merhaba Zeliha! Nihayet seninle sohbet etme fırsatı bulabileceğimize sevindim!” dedi Sevinç üstten bakan bir edayla.

“Merhaba, ben de size teşekkür etme fırsatı bulabileceğime çok memnun oldum”

“Başarılı bir kız olduğun için seçildin. Diğer öğrencilerden bir farkın yok aslında. Kalan her şey için de bana değil Çağatay’a teşekkür etmelisin!”

“Ah evet profesör gerçekten benim için çok çaba sarfediyor.”

“Hiç olur mu sen bunları hakkediyorsun!” dedi Çağatay sevecen bir sesle.

Oğlunun sesindeki sevecenlik Sevinç’in içindeki duyguları bilese de, kendini kontrol etti.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s