Kaçak Yolcu – Bölüm 15

Zeliha doktorculuk oynamayı kabul ettiği için kahvaltıdan sonra Aslı ile birlikte hemen oynamaya başladılar.

Hamiş teyze masayı toplamasına yardım eden Canberk’in kulağına, kız ile gece konuştuklarını hemen anlattı. Tabi Çağatay ile ilgili söylediklerini de. Çağatay’ın adı geçince Canberk’in yüzü yine grileşti. Hamiş teyzenin niyeti kızın iyi olduğunu söyleyip onun içini rahatlatmaktı ama Zeliha’nın o adamı görünce yüzünden geçen aydınlık aklına gelince Canberk anlayamadığı bir şekilde rahatsız oluyordu.

“Tamam kız okulunu seviyor onu anladık!” dedi ters ters, “Yazın ne yapacakmış Çağatay hocası ile?”

“Bilmiyorum, o daha belli değil sanırım ama ben hocan beklesin okul başlayana kadar dedim. Sen ayarla bir şeyler bu kıza Canberk”

“Tamam bakarız bir şeyler Hamiş teyze sen dertlenme!”

Sonra içeri gidip kızı ile oynayan Zeliha’ya baktı. Ne ara bu kız bu kadar onlardan olmuştu da Hamiş teyze ile oturmuş onun geleceğini tartışıyorlardı. Aslı ona çok alışmıştı, o evlerine girdiğinden beri Hamiş teyze ve Canberk ile daha az oynar olmuş, her oyunu Zeliha ile oynamak istiyordu. Kreşinde olan biten her şeyi de eskiden Hamiş teyzeye anlatırken şimdi haftasonunu bekleyip ona anlatıyordu. Zeliha’nın da Aslı’yı sahiden sevdiği ona bakışından belli oluyordu. Başlarda her hareketi rol gibi gelmişti Canberk’e, elinde değildi bir yabancıydı o.

“Çocuklar sevildiğini bilir, onları kandırmazsın!” demişti Hamiş teyze onun ne düşündüğünü anlayınca. Aslı Zeliha’yı sadece oyun arkadaşı olarak görmüyordu, seviyordu da.

Dönemin sonu gelirken Çağatay’da Zeliha’nın memleketine gideceğini düşündüğü için üzülüyordu. Kızın dönecek bir evinin olmadığını kimse bilmiyordu, ki annesinin öğrendiklerinden yani ailesi hakkındakilerden Çağatay’ın henüz haberi bile yoktu. Zeliha’yı yazın da okulda tutmak için bahaneler düşünmeye başladı. Yardımcısı olarak birlikte yaz boyu yapacakları bir proje bulursa o zaman kızın kalmasını sağlayabilirdi.

Sonunda uzun zamandır araştırmalarına dahil etmek istediği ama bir türlü zaman bulamadığı bir konu hakkında onunla birlikte çalışabileceklerine kanaat getirdi. Bölüme düşüncesini sunduğunda, onlar da bu çalışmayı desteklediler ve konu hakkında yayınlanmış çok az bilgi olduğundan üniversiteye katkı sağlayacağını düşündüler. Elbette bu kabul sırasında profesörün yardımcısı ile çalışması için herhangi bir onay yoktu, gerekmiyordu da. Profesörün üniversitenin varisi olması, seçtiği her konunun kabul edileceğini baştan garantiliyordu ancak Sevinç oğlunu asla böyle bir ayrıcalık görmeyeceği konusunda ikna ediyordu her seferinde. Çağatay dışında pek çok kişi kadının gerçek yüzünü çoktan gördükleri ve bildikleri için oğlunu geri çevirmenin onlara nasıl bedelleri olabileceği konusunda tahminleri vardı. Bu yüzden de Çağatay tarafsız kurullar işlediğini düşünse de aslında hiç bir şey öyle değildi. Herkesin kabul ettiği tek şey tüm bu destek ve torpile rağmen Çağatay’ın alanında başarılı bir profesör olmasıydı. Çağatay onayı aldıktan hemen bir gün sonra Zeliha’ya projeden bahsetti.

“Tabi eğer senin için ailenin yanına dönmek sorun olmayacaksa, bunun için belirli bir ücret de alacaksın! Yani yaz tatilinde çalışacağın için tabi!”

“Sahi mi?” dedi Zeliha şaşkın şaşkın, daha Hamiş teyze ile yeni konuştukları ve kafasını karıştıran bu konuda hemen bir gelişme olması şaşırtıcı olmuştu gerçekten. Hocanın bahsettiği ücretin aklında bu yaz kazanmayı hedeflediği ücrete uyup uymacağını soramıyordu ama karar vermek için de onu bilmesi gerekiyordu. Sonunda, “Hocam çok özür dilerim yanlış anlamazsanız alacağım ücretin miktarı ne olacak acaba?”

Çağatay kızın parayla ilgileneceğini hiç düşünmediği için tutar söylememişti. Söylememişti çünkü aslında bu tutara annesi ve yönetim kurulu karar verecekti. Okulun halihazırda böyle bir kadrosu yoktu.

“Şey aslında bilmiyorum ama belli ki farkediyor!” dedi merakla.

“Hocam benim okula devam edebilmem için çalışmam gerekiyor!”

“Neden bunu daha önce söylemedin, bu yaptığın işler içinde sana kadro açılmasını sağlayabilirdim biliyorsun!”

Zeliha başını önüne eğdi, onun yardımcısı olmak bile hayatına çok şey katmıştı, bir de üzerine nasıl para istenirdi ki?

“Tamam ben konuşacağım kurulla, senin aklında bir ücret varsa lütfen söyle!”

“Yok hocam ben böyle bir şey söylemem!”

“Tamam ben konuşacağım, ihtiyacın olan ücreti sana mutlaka verecekler! Ben senin o araba ile geldiğini görünce, böyle bir sorunun olacağını düşünemedim kusura bakma lütfen!”

“Hocam nereden bileceksiniz. O araba bana ait değil bir tanıdığımızın!”

Zeliha Canberk’ten kimi diye bahsedeceğini bilememişti. Bir gece vakti evden kaçıp arabasına bindiğim ve evinde misafir olduğum adam dese kim bilir profesör hakkında ne düşünürdü.

“Ah sahi mi? Bunca zamandır sana hayatın hakkında hiç soru sormamışım demek! Her neyse o zaman şu maaş işini bir an önce konuşayım. Kadronu tanımlasınlar.”

“Çok teşekkür ederim. Okula geldiğimden beri bana o kadar çok şeyde yardım ettiniz ki, hakkınızı nasıl öderim bilmiyorum.”

“Bir kahve içeriz belki, biraz kendinden bahsedersin! Baksana yardımcımı hiç tanımıyormuşum!” diyerek güldü Çağatay mahcup bir edayla.

“Yapayım ben kahvenizi hemen!” diyerek kahve makinasına yöneldi Zeliha, bunun dışarı çıkma teklifi olduğunu anlayamamıştı.

“Bir yerlerde oturup kahve içmeyi kastettim!” dedi Çağatay gülümseyerek.

O zaman onun gözlerindeki ifadeyi farketti Zeliha, o hayranlık dolu bakışları. Profesörü geldiğinden beri çok takdir ediyor ve ona hayranlık duyuyordu. Ancak onun gözlerindeki bu bakışların mesleki hayranlıktan çok daha başka bir şey olduğunu yeni farketmişti. Bu bakışlar dışarı çıkma teklifi ile birlikte gelince heyecanlansa mı, tedirgin mi olsa karar veremedi. Çağatay gerçekten çekici biriydi. Yakışıklı değildi ama insanı etkileyen bir havası vardı. Duygusal bir şey hissettiğini düşünmemişti Zeliha o ana kadar. Onun aklında bir tek başarılı olup, hayata atılmak vardı geldiğinden beri. Şimdi o iki kahverengi göze bakarken bir şey hissedip hissetmediğinden emin olamadı. Hepsinden öte gurulandı, hoşuna gitti bu ilgi. Hayatında uzun zamandır hep mutsuzluk veren şeyler olmuş, onun kendini değersiz hissetmesine neden olmuştu. İyi insanlarla karşılaşmıştı hep kaçtığından beri, hepsi birbirinden iyiydi hem de, okuldakiler Hamiş teyze, Canberk ama bir şekilde hep mahcup ve borçlu hissetmişti onlara. Bu da değersizlik hissini beslemişti belki de. Şimdi her şeyden bağımsız bu hayranlık dolu bakışlar, gururunu okşamıştı bu yüzden. Beğenildiğini anlamıştı. İlgiye ve sevgiye değer olduğunu.

Kız bir türlü cevap vermeyip, yüzü anlayamadığı garip bir ifadeye bürününce, “Yanlış bir şey mi söyledim?” dedi Çağatay merak ve endişeyle karışık bir tonlamayla.

“Ah hayır, kusura bakmayın. Ben sizinle bir kahve içmekten çok mutlu olurum tabi ki!”

“Harika! O zaman yarın dersten sonra çalışmalara biraz ara verelim ve kahvelerimizi içerken biraz senden bahsedelim olur mu?”

“Tamam hocam, çok sağolun!”

Çağatay Zeliha’nın bir an için reddedeceğini sanmış ama arkasından kabul edince çok mutlu olmuştu. Bunca zamandır kızın sıkıntı çekiyor olabileceğini nasıl düşünemediğini anlamıyordu. Öyle ya bu kız burslu öğrenciydi. Diğerleri gibi zengin bir aileden gelmiyor olması normaldi. Bunu ayırdedemeyecek kadar empati yoksunu olduğu için bütün akşam kendini suçladı ama ertesi gün onunla okul dışında bir ortamda vakit geçireceği için de çok mutlu oldu.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s