Kaçak Yolcu – Bölüm 8

Zeliha yaşadığı onca travmanın üzerine Hamiş teyze de bulduğu sıcaklığa kapılıverdi hemen. Son dönemlerinde zavallı Satı canıyla uğraşmaktan kızına sevgisini gösterememiş, Zeliha’da annesine karşı duyduğu çaresizlikle öylece kalakalmış kaskatı olmuştu. Oysa şimdi bir anda kendini bulduğu bu evdeki sevgi az önce aldığı duş kadar ılık ılık doluyordu damarlarına sanki.

Aslı gözlerini ovuşturarak geldi mutfağa biraz sonra, sesleri duymuş ve uyanmıştı. Babasına doğru yürürken birden mutfakta bir yabancı görünce yönünü değiştirip Hamiş teyzenin bacaklarına sarıldı ve kafasını onun elbisesine gömerek saklandı.

“Günaydın benim prensesim!” dedi Hamiş teyze sevgi dolu bir sesle.

“Günaydın yok mu kızım?” dedi Canberk’te peşinden.

Aslı başını kısa bir süreliğine Hamiş teyzeye gömdüğü yerden kaldırdı ve gevşemiş at kuyruğunu savurarak “Günaydın” diyerek aynı pozisyona geri döndü.

Hamiş teyze onun kollarını belinden açıp çömeldi ve yüzüne dökülen saçlarını düzelterek, “Bak misafirimiz var! Haydi git yüzünü yıka, pijamalarını değiştir öyle gel olur mu?” dedi tatlı bir sesle.

Aslı göz ucuyla Zeliha’yı süzüyordu sürekli şimdi.

“Bak bu ablanın adı Zeliha! Seninle tanışmayı da çok istiyor. Değil mi ablası?” dedi Canberk kızına gülümseyerek. Zeliha’da hemen yüzüne bir gülücük kondurdu. Bir anda herkesin yüzündeki ciddiyeti silmişti Aslı’nın gelişi, bir mutlulukmuşçasına dalmıştı anlarının içine. Zeliha bir çocuğun ortamı nasıl değiştirdiğini farketmişti o an. Annesinin onu görünce neden o kadar mutlu göründüğünü ve bu mutluluğu onun tüm hayatında var olduğunu sandığını hatırladı. Satı’nın sadece kızına baktığı anlarda o mutluluğu yaşadığını ve kalan zamanda diğerlerinin yükü ile uğraştığını anlamamıştı Zeliha’nın çocuk aklı, hatta genç kız aklı bile anlamamıştı neredeyse. Annelerin sadece evlatlarının görüp yaşayabildiği başka bir yüzü vardı demek. Aynı masada oturduğu Canberk’in bu düşünceleri duysa neler söyleyeceğini bilmeden göz pınarlarına dolan yaşları tutmaya gayret etti. Bu arada Aslı çıplak ayaklarının ıslak zeminde çıkardığı şıp şıp sesini çoğaltamak ister gibi koşarak fırlamıştı mutfaktan dışarı.

“Biraz utangaçtır!” dedi Hamiş teyze gülümseyerek.

“Alışınca da susmak bilmez ama!” dedi Canberk’te sevgi dolu bir sesle.

Zeliha ses çıkarmadan Aslı’nın odada bıraktığı mutluluk izlerine baktı. Seslerinde, yüzlerinde ve beden dillerinde duruyordu hâlâ hepsi Hamiş teyze ve babasının.

Zihni kendi yaşadığı hayatla bu hayat arasında garip bir kıyaslamaya girmişti nedense. Belki de hiç olmaması gereken bir evde, bu insanların hayatlarına girivermişti. Bir anne rolünde bir teyze olduğunu o zaman farketti. Hamiş teyzenin yaşı Canberk’ten oldukça büyüktü. Teyzenin eşi, Aslı’nın annesi, Canberk’in annesi veya eşi yoktu bu sahnede.

Onun dalıp gitmiş olduğunu gören Canberk ve Hamiş teyze ses çıkarmadılar. Acılı bir zihnin kendini korumak için ne kadar anlamsız detaylara takılıp kendini meşgul ettiğini ikisi de deneyimlediği halde onun annesini düşünüyor olduğunu sandılar ve saygı duydular.

Zeliha, Hamiş teyzenin Aslı için hazırladığı tabağı masaya koyması ile irkilip ortama döndü yeniden.

“Çok güzel doydum ellerinize sağlık!” dedi gülümseyerek ve tabağını alıp kaldırmak isterken kaptı Hamiş teyze elinden.

“Misafir iş yapar mı çocuğum?” dedi hemen, “Bana baksana sen nerede kalacaksın o okula giderken? Var mı burada bir tanıdığın falan?”

“Ha yok’! Üniversite bana bir yurt ayarladı. Aslında ben biraz erken geldim onların verdiği tarihten. Annemle gelecektim iki hafta kadar sonra ama ne yazık ki bu mümkün olmadı!”

Hamiş teyze göz ucuyla baktı Canberk’e. Canberk telefonundaki bir şeyleri okuyordu. Kulağı onlardaydı. Yabancı bir kızı evlerine davet etmenin ne kadar doğru olacağını düşünüyordu. Evet acılı bir hikaye anlatmış ikisini de etkilemişti ama yine de bunların ne kadar doğru olduğunu bilmiyorlardı.

“Alırlar değil mi erken de gelsen?” dedi Hamiş teyze.

“Gidip konuşacağım, durumu anlatacağım onlara da, alırlar herhalde!”

“Almazlarsa ne olacak peki?”

Canberk sıkıntıyla bir iç çekti ve başını telefondan kalıdırıp, “Hamiş teyze ben beklerim Zeliha konuşup gelene kadar, bir aksilik olursa bir şeyler düşünürüz!” dedi.

Hamiş teyze onun çekinceleri olduğunu anladı bu tonlamadan. Sustu ve işine devam etmeye başladı.

“Çıkalım mı? Okul açılmıştır!” dedi Canberk.

Aslı yeniden girdi mutfağa, pembe benekli bir tayt, beyaz, önü simli bir tişört giymiş, saçlarını taramasa da öndekilerin ıslaklığından yüzünü yıkadığı anlaşılıyordu. Ayrıca tişörtünün de önü biraz ıslaktı.

“Hani terlikler?” dedi Hamiş teyze. Kız yeniden koşarak çıktı mutfaktan aynı şıp şıp seslerle ve biraz sonra yine pembe terliklerini giymiş olarak geri geldi.

Hamiş teyze onu takdir ettiğini belli edercesine sarılıp öptü ve sandalyesini gösterdi.

“Haydi bakalım şimdi oturabilirsin.”

Aslı gözü Zeliha’da yerleşti sandalyeye ve çatalını alıp tabağındaki zeytini kovalamaya başladı.

Canberk kalkıp kızını yanağından öptü, “Babacığım biz çıkıyoruz ablayla, sonra görüşürüz! Bir şey istiyor musun?”

“Sakız!” diye el çırptı Aslı.

Gülümseyerek başını salladı Canberk, Hamiş teyzenin de yanağına bi röpücük kondurdu ve kadının yüzü yine anne sevgisi ile aydınlandı.

“Her şey için teşekkür ederim. Hakkınızı helal edin!” dedi Zeliha, “Tanıştığımıza memnun oldum Aslıcığım!” diyerek küçük kıza gülümsedi. Aslı çatalla yakalayamadığı zeytini eliyle yakalayıp ağzına atmış olduğu parmaklarını yalamayı bırakıp, el salladı sahte bir coşkuyla. Bunun anlamı henüz seni izliyorum demekti. Tam ısınma sağlanacak kadar vakit geçmemişti.

Yeniden arabaya bindiklerinde Zeliha “Canberk bey, siz de hakkınızı helal edin, dün ve bu gün hayatımda iki farklı pencere oldu.”

“Gidip şu yurda bakalım açılmış mı?” dedi Canberk yine sıkıntıyla.

“Siz beklemeyin ne olur, beni okula yakın bir yerde bırakıp gidin. Başımın çaresine bakabilirim!”

Zeliha onun okuldan her bahsedildiğinde böyle sıkıntıyla konuşmasını üzerine alınıyordu haliyle. Belki de adamın naziklik olsun diye yaptığı her teklife atılması çok ayıp olmuştu. Belki de onun ne kadar arsızca işini gördürdüğünü düşünüyordu şimdi. Haklı mıydı? Yine gözleri doldu Zeliha’nın böyle düşünmek, az önce hissettiği iyi duyguların üzerine incitici gelmişti. Nasıl böyle bir aptallık yapmıştı ki?

Canberk onun yanaklarndan akan yaşları görünce bir şey söylemek istedi ama yapamadı. Onun yüzünden olduğunun farkında bile değildi. Kızın yaşadıkları yüzünden bu halde olduğunu düşünüyordu. Doğruydu elbette bu düşünce ama üzerine onun sıkıntılı tavırlarının etki ettiğini farkedemiyordu. Anne kelimesini bile kullanmak istemediği bir kadınla görüşmeye gidiyordu bu kız, ona sığınmıştı üstelik, Hamiş teyzenin de vurgulayıp durduğu gibi onu sokakta bırakmak istemiyordu. Başka bir okul olsa onunla yukarı çıkar, gerekirse yurdu vermeleri için çatır çatır kavga ederdi ama şimdi o okulun önünden bile geçesi yoktu. En iyisi arabayı dışarıda bir yere parkedip, onun konuşup gelmesini beklemekti.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s