Kaçak Yolcu – Bölüm 6

Zeliha otobüse bindiğinde kafası hâlâ çok karışıktı. Evden kaybolduğunu öğrenince üvey ağabeyi ve üvey babasının ne yapacaklarını bilmiyordu. O başlık parası yüzünden peşine düşebilecekleri korkusu yerleşti içine birden bire. Gerçi nereye gittiğini bilmelerine imkan yoktu çünkü onun hakkında adı dışında neredeyse hiç bir şey bilmiyorlardı. Annesi olmasa çoktan evlendirirlerdi ama Satı sürekli kızına siper olup ona karışmalarına engel olmuştu. Yanaklarından göz yaşları inmeye başladı Zeliha’nın. Yine de korkuyordu onların kötülüklerinden, sevgisizliklerinden ve kurumuş vicdanlarından. Onca emeğine rağmen annesini daha toprağa koyar koymaz, hatta görünüşe göre öleceğini anlar anlamaz kendilerine başka kadınlarla bir hayat planlanmışlar üstelikte onu satıp alacakları parayla o kadınlarla evlenmeyi düşünmüşlerdi. Annesini de alıp çok önce bu evden ayrılmadıklarına çok pişmandı şimdi. Annesi onlarla arasında olup her şeyi perdelediği için daha önce hiç bu kadar midesi bulanmamıştı onlardan. Zeliha’yı korumak için kim bilir neler çekmişti Satı, onun bilmediği. Yine göz yaşları hızlanarak akmaya başladı ki otobüs mola yerine vardı. Hava alıp açılmak için aşağı indi hemen. Yanında oturan kadın onun burnunu çekip durmasından rahatsız olmuş çantasından çıkardığı şalıyla ağzını ve burnunu kapamıştı. Karanlık otobüste ağladığını değil, hasta olduğunu düşünmüştü büyük ihtimalle.

Tuvaletlerin olduğu tarafa doğru yürürken uzaktan gördüğü genç adamı üvey ağabeyine benzetince hemen parketmiş arabaların arkasına gizlendi. Buraya geldiğini tahmin etme olasılıkları yoktu ama yine de alışveriş yerine giren delikanlıyı Bahadır gibi görmüş ve yüreği ağzına gelmişti. Gizlenerek markete doğru ilerledi ve içeriyi görmeye çalıştı. Aynı delikanlı arkası dönük içeride iki jandarma ile konuşuyordu.

“Acaba polise mi haber verdiler kayboldu diye?” dedi kendi kendine. Tam o sırada jandarmalar marketten çıkıp otobüslerin olduğu yere doğru ilerlediler. Önünden geçip gidecekleri sırada saklandığı arabanın üç araba ilerisindeki büyük arabadan bir başka adam inip jandarmalarla konuşmaya başladı.

“İyigeceler komutanım nasılsınız?”

“İyiyiz! Siz nasılsınız?” diye cevap verdi jandarmalar.

“Ne olsun işte iki şehir arası mekik dokumaya devam!”

“Kolay gelsin, bizde bir kız arıyoruz otobüsü kaçırmış herhalde!” dediler ama Zeliha “Bir kız arıyoruz!” kısmından sonrasını duymadı panikten. Olduğu yerde iyice küçülüp “Ne yapacağım ben şimdi?” diye düşünmeye başladı. Adam arabasının kapısını kapatıp tuvaletlere doğru giderken, jandarmalar da otobüslerin olduğu yere doğru yürüdü. Mesele bir yolcunun otobüsünü kaçırıp mola yerinde kalmış olmasıydı. Zeliha’nın gördüğü delikanlı elbetteki Bahadır değildi ama kızcağız o kadar acılı ve yorgundu ki öyle olduğunu düşünmüştü. Delikanlı jandarmaya kızın durumunu haber vermeye gelmişti. Mola yerinde çalışan bir görevliden başkası değildi. Jandarmalar otobüslerin hemen diğer tarafına kız ile konuşmaya gidiyorlardı. Delikanlı kızın orada beklediğini söylemişti çünkü. Zeliha ise Bahadır algısının ardından doğrudan kendisini aradıklarını düşünüp çoktan strese girmişti bile.

Jandarmalarla konuşan adamın arabasını kilitlemediğini farketti o an, arabanın ışıkları yanıp sönmemişti. O tuvalete girer girmez koşarak arabanın arka kapısına elini attı. Sahiden de araba açıktı. Arka koltukta bir kaç parça eşya bir mont duruyordu. Hemen arka koltukla ön koltukların arasına sıkıştırdı kendini. İçerisi zaten karanlıktı ama yine de montun ucunu başına doğru çekti. Adamın konuşurken onun gittiği yere gideceğini söylediğini duymuştu. Jandarma onu tanıdığına göre gelip arabasını aramazdı. Böylece onlar otobüsü ararken Zeliha çoktan uzaklaşmış olurdu.

Canberk her şeyden habersiz gelip arabasına bindi yeniden. Şirketin şubesindeki bir kaç işi halletmesi gerektiği için oraya gitmiş, geri dönüyordu. Aslı’dan çok uzak kalmak istemediği için kalmayı tercih etmiyor. İşi bir günde bitiyorsa akşamına dönüyordu hemen. Dönüş yolu hep Derya’nın başına geleni hatırlattığı için zor geliyordu ona ama taşınacaklar diye plan yaptıklarından ve işi orada eni konu kurduklarından şimdi her şeyi iptal etmek çok zor ve masraflı bir iş olurdu. İlerleyen zamanda belki kızıyla oraya taşınmak isteyebilirler diye düşünerek kendini avutuyordu şimdilik. Arabayı kilitlemediğini bile farketmeden anahtar ile açtı ve oturup kemerini bağladı. Zeliha neredeyse nefes bile almıyordu o an. Motor çalıştıktan sonra iyice küçüldü saklandığı yerde. Araba karanlıkta mola yerinden ayrıldı ve yoluna devam etti. Tatlı bir müzik eşlik ediyordu Canberk’e. O da kendi kendine mırıldanıyordu parçaları ara ara. Yorgunluk, sallantı ve güvende olma duygusu bu tatlı müzik ile birleşince Zeliha’nın içi geçiverdi ve derin bir uykuya daldı.

“Sende kimsin?” diye onu dürten Canberk bir türlü uyandıramıyordu. Evin önüne gelip, yorgun argın arkadan eşyalarını almak için kapıyı açtığında başını koltuğa dayayıp uyuyan Zeliha’yı görmüştü. Kız arka koltuğun önüne neredeyse uzanmış uyuyordu. Üç kere seslenmesine rağmen uyanmayınca, dürtmüştü mecburen, eğer yine uyanmazsa kızın kendinde olmadığını düşünecekti. Temkinli davranıp çok yaklaşmıyordu şimdlik.

Zeliha dürtülünce araladı gözlerini, kıpırdamadan saatlerdir sert ve düz olmayan zeminde uyuduğu için hareket etmekte zorluk çekiyor ve her yanı ağrıyordu.

Arkasından gelen serinlik zihnine arabanın kapısının açık olduğunu söyledi ve panikle toparlanıp koltuğun üzerine fırlayınca Canberk ile göz göze geldi. O ani hareketler yapınca Canberk’de arabadan geri çekildi.

“Kimsin sen?” dedi sert bir sesle.

“Ben Zeliha!”

“Arabama nasıl ve nereden bindin?”

“Ben mola yerinde bindim, çok özür dilerim”

Canberk yolda gelirken üç kez durmuştu. Kızın mola yeriyle neyi kastettiğini anlayamadı, “Neden böyle bir şey yaptın? Polisten mi kaçıyorsun yoksa?”

“Hayır, hayır yani öyle bir şey değil! Ben okumak için geldim buraya!” dedi panikle zavallı Zeliha. Adamın sert ve şakın tepkilerinden başının belada olduğunu anlamıştı.

“Şimdi polisi arayacağım artık ne yapmaya geldiysen ve niye bindiysen arabama onlara anlatırsın!”

“Lütfen aramayın polisi!” dedi panikle Zeliha ve karanlıkta arabanın içine bir yerlere attığı kol çantasını buldu eğilip Elini içine atınca, Canberk iyice geriledi. Zeliha çantasından bir dosya kağıt çıkarıp ona uzattı eli titreyerek.

“Bakın ben bir burs kazadım. Bu üniversitemin kağıtları, annem öldü. O ölünce üvey babam ve erkek kardeşim beni evlendirmeye kalktılar. Ben de kaçmak zorunda kaldım!” der demez sinirleri yeniden boşaldı ve elinde dosyayı uzatarak katılarak ağlamaya başladı.

Canberk kızın motor gibi anlattığı hikayeyi zihninde toparlamaya çalıştı bir süre ve uzanıp dosyayı aldı bilinçsizce. Kızın ağlaması içini parçalamıştı. Dosyaya bakmadan koltuğun üzerine bıraktı.

“Tamam dur! Polisi aramayacağım ama sen de bana kim olduğunu ve neden arabamda olduğunu doğru dürüst anlatacaksın. Eğer ikna olursam seni rahat bırakacağım anlaştık mı?” dedi sakin bir sesle kıza bakıp.

“Tamam!” dedi Zeliha ve bir yandan ağlamaya devam ederken olanları yine motor gibi bir hızla anlatıverdi.

Canberk ikincisini biraz daha detaylı olarak dinlediği hikayenin şokunu yaşıyordu. Anneni dün mü toprağa verdiniz yani buna göre.

“Evet anneciğimin daha toprağı kurumadı bile!” diyerek ağlamaya devam etti Zeliha. Son iki gündür yaşadığı tüm stres, acı hepsi birden boşalmıştı, artık kendini kontrol edemiyor, bağıra bağıra ağlıyordu.

Onun bir şok yaşadığını anlayan Canberk arabanın önündeki kolonyayı alıp arka koltuğun ucuna oturdu ve sürmesi için ona doğru uzattı. Bir saate yakın Zeliha hiç susmadan ağladı, o da bekledi. Başka ne yapması gerektiğini bilmiyordu çünkü. Kızın anlattığı hikayeyi kafasında evirip çevirip durdu.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s