Feyyaz’ına artık odasında uzun süre vakit geçirmeyi bırakması ve Azap ile dışarı çıkıp onun yanınan hiç ayrılmaması ve tabi ki yüzünün de sürekli gülmesi Mukadder hanımı çok mutlu ediyordu. Onunla yapacağı konuşmadan vazgeçmişti, Ayfer’in de torun haberi Mesut ve onun arasındaki sorunun çözüldüğünü gösteriyordu zaten. Evdeki bütün kadınlar gelecek bebek için ne hazırlık yapacaklarına karar vermeye çalışıyorlardı. Füsun örgü ile yapılacakları üstlendi. Yelda bir arkadaşının makinasında müslin takımlar dikmeye karar verdi. Salih bey, Muhammed bey ve Nevzat her maaşlarından bir paket bebek bezi alıp hazır edeceklerdi. Mukadder hanımın ilk torunu için yaptığı uyku sepeti tavan arasından çıkarıldı ve Azap ile Mukadder hanım da onun temizlik ve tamirat işini üstlendiler.
“İnsallah sizin bebeğinizi de yatırırız bu sepette!” dedi Mukadder hanım keyifle. Azap cevap veremedi, Mukadder hanım onun utangaçlığına verdi bu durumu.
“Azap annenle hiç konuştun mu? Yani bu Feyyaz işinden haberi yok onun değil mi? Bir gidip gelseniz de elini mi öpseniz ne dersin?” diye sordu bu defa, “Feyyazcığım bir annesi yok biliyorsun, olmazsa ben de gelirim onun yerine? Merak ediyorum şu sizin köyü zaten!”
Azap donakaldı bir anda Mukadder hanımı köye götürürse Sultan her şeyi açığa çıkarırdı. Mesut’un evliliği, bu evdeki yeri, okulu her şey bir anda mahvolurdu o zaman. Gülümseyerek başını salladı, ertesi sabah Feyyaz ile okula giderken hemen söyledi ona halasının söylediklerini.
“Senin okulun var şimdi zaten gidemezsin ki köye, öyle deseydin keşke!”
“Tamam da ara tatile az kaldı, o zaman gidelim diyebilir! Cehemmende yanacağım ben bu kadar yalanla! Battıkça batıyorum!” diye figan etmeye başladı Azap. Köye ayrı, buraya ayrı yalanlar söylemişlerdi kimini Mesut, kimini Feyyaz’la. İşler sürekli karışıp duruyor yalanlarda karışıklıkla beraber büyüyordu ister istemez.
“Ara tatilde sen köye yanlız gidersin! Deriz ki emrivaki gibi olmasın, Azap bir tek başına gitsin annesine olanları anlatsın!”
“Hah Süper!” dedi Azap, “Ya sonra?”
“Sonra sen gidince annenle konuşursun. Mesut ile olan evliliğin şehirde geçersiz olduğunu, onun bir nişanlısı olduğunu ailesinin sana sahip çıktığını falan. Annenin başına da çok kötü şeyler gelmiş bunu anlayacaktır!”
Azap durup düşündü. “Annem çok üzülür başıma bunların geldiğini öğrenirse”
“Peki tamam o zama Mesutla buraya gelmiş olursun evlilik burada geçersiz olur benimle tanışırsın, aşık oluruz, evlenmeye karar veririz! Bu nasıl?”
“Bu daha iyi! Anneme bunu söyleyebilirim elbette ama Sultan ve köylü beni Mesut ile evli sanıyor. Orada köyün evliliği geçmiyormuş denmez ki onlara. O zaman köydeki herkes nikahsız sayılır!”
“Öyle değiller mi zaten bu durumda!” diye gülmeye başladı Feyyaz, “Gül’n namusu peşinde hepsi nikahsız oturan bir sürü kadın ve adam düşünsene!”
Azap gülecek gibi oldu, gülemedi. Bir de bunu duysalar köyü ateşe verirlerdi herhalde. Olan Bilge’ye de olurdu çünkü o da ne hikmetse hiç birine bunun geçersiz bir evlenme şekli olduğunu dememişti. Köyde imam olmadığı için imam nikahı da yoktu kimsenin. Bildiğin nikahsız oturuyordu hepsi. Kadınların hukukla ya da başka resmi bir şeyle işi olmadığı için ortaya da çıkmıyordu. Her kadının soyadı kendininkiydi hâlâ ama kimse gidip uğraşmak istemediği için öyle kaldı sanıyorlardı.
“Çok fena çok, bir bilseler!” dedi Azap endişeyle.
“Nasılsa ortaya çıkacak bir gün? Sahiden tiyatro oyunu gibi sizin Bayide! Mesut’un kitap çok iş yapar!”
Azap’ın iyice suratı asılınca sustu Feyyaz “Tamam özür dilerim. Şu ara tatil işini çözelim gerisini sonra düşünürüz.”
Eve dönünce hemen planlarını devreye soktular ve ara tatilde Azap’ın gidip annesi ile konuşacağını söylediler Mukadder hanıma. Kadıncağızın aklına yattı bu plan, “Doğru şimdi hiç kızı ile konuşamadan karşısında pat diye bizi görecek, söz hakkı yokmuş gibi olacak!”
Böylece biraz daha zaman kazanmış oldular. Mesut bebek olayından sonra artık karısına uzak davranamadığı için onunla kontrollere gidiyordu devamlı. Bir baba olacağı fikri hoşuna gitmişti aslında. Ayfer’in onun çocuğuna çok iyi bir anne olacağından da hiç şüphesi yoktu. Belki de Azap’a kafayı fazla taktığı için bir uyarıydı bu ona diye düşünse de bu düşüncesi en çok bir ay sürdü. Bir ayın sonunda kalbi yeniden Azap için atmaya başladı, kızı yanlız bulduğu ilk fırsatta açıldı.
“Azap biliyorum sana söz verdim ama kendimi tutamıyorum. Sürekli bu kadar yakın olmak, hele bir de seni Feyyaz ile görmek beni çok zorluyor!”
“Bana söz verdin, bir daha bu konuyu açmayacaktın!” dedi Azap endişeyle.
“Biliyorum, biliyorum çok mücadele ettim inan bana!”
“Artık bir babasın sen Mesut! Ne olur aklını başına topla, beni korkutuyorsun artık! Ne olsun istiyorsun?”
“Ayrıl o serseriden!”
“Ne? Feyyaz’dan mı ayrılayım?”
“Evet lütfen!”
“İyi de bu neyi çözecek senin için?”
“Kıskanmayacağım o zaman, belki daha kolay başederim!”
Azap cevap bile vermedi bu söze dönüp gitti içeri, ertesi sabah yine okul yolunda anlattı Feyyaz’a olanları.
“Ya ne diyeceğim, halamların evine yakın bir ev mi tutsam ben acaba? Babamı da alırız! Mesut’ların bir bebeği olacak. Hülya belli ki artık kendine bir oda istiyor. Büyüyor normal! Ne dersin?”
“Biz seninle nasıl?” dedi Azap.
“Nikah yaparız! Zaten yapacağız! Evde ne olduğunu kim ne bilecek babam zaten var mı yok mu belli değil. Gelir gene buraya istediği zaman, sıkılmaz! Ona da hareket olur iki evin arası!”
“Bu nikah işinden emin misin Feyyaz, bak Füsun ablam anlattı geçen iş yerinde bir kadının başına gelenleri. Yani mal mülk ortak oluyormuş.”
“E ne olmuş?”
“Ne olmuşu var mı canım? Canını da mı vereceksin daha bana sen?”
“Veririm!” dedi Feyyaz gülerek
Azap hiç gülmedi hatta neredeyse ağlayacaktı bu sözlere.
“Ya tamam şaka yaptım. Ölümcül değil benim hastalığım, en azından şimdilik! Kaç kere anlattım sana!”
“Şakası mı olur böyle şeyin?”
“Bak anneni de alır gelirsin bizim evimiz olursa?”
Azap hiç düşünmediği bu ihtimali duyunca birden umutla baktı Feyyaz’ın yüzüne
“Anneni alıp bir eve çıkmak istemiyor muydun? Sen, annen, ben, babam yaşar gideriz!”
“Olur mu öyle? Nasıl ödeyeceğim senin hakkını?”
“Bak ben geçen eniştemin arabası ile giderken bir kaç sokak yukarıda bir ev gördüm. İki katlı. Kocaman ev! Kimse kimseyi rahatsız etmeden yaşar gideriz!”
“Halan üzülmez mi kardeşini de alıp gidince!”
“Ya niye üzülsün, mutlu olur! İş çıkışı gidip bakalım eve seninle? Sonra konuşalım!”
“Tamam!” dedi Azap. Feyyaz sihirli değneği varmış gibi her şeyi çözüveriyordu anında. Hiç bir konu içinde “Tüh ne yapacağız!” dediğini duymamıştı daha. Ne olursa olsun, öyle yaparız, böyle yaparız diye bin tane fikri oluyordu. O olmasa bütün bunları tek başına atlatıp idare etmesi mümkün değildi zaten. Dersten sonra profesörün yanına gitti yine, bu sefer de aklına “Okul bitmeden neden evlendiğimizi söyleyeceğiz evdekilere?” diye takıldı.
(devam edecek)