Kazara bir yaşam – Bölüm 22

Mesut o akşam eve gelip yine konunun Azap ve Feyyaz olduğunu görünce odasına kapandı. Ayfer’in yüzünün asılması herkesi üzüyordu. En çokta Azap’ı ama elinden bir şey gelmiyordu. Umudunu kessin diye bir oyuna daha girmişlerdi. Azap’ın bütün yaşamı kazara olan olaylarla ilerliyordu zaten. Ailesi bir kazada öldükten sonra kazara komşunun kızı olmuştu annesi, kazara Azap dünyaya gelmişti, kazara bilge onu farketmişti, kazara Mesut çıkagelmiş onunla köy usulü evlenmişti, şimdi kazara Feyyaz ile evleneceği konuşuluyordu.

Bir gün gerçekten kendi seçimi ve isteğiyle bir şey yapabilecek miydi merak ediyordu artık. Kazara gelişen her olay ucunda sevdiği bir insan olduğu için elini kolunu bağlıyor, işin içinden çıkamıyordu. Annesini Sultan’ın elinden kurtarmıştı ama kazara ikinci kez düştüğü bu evlilik oyunundan nasıl çıkabilecekti bakalım.

Mesut ertesi gün eve gelip yeniden bu aptal hikayenin içine girmek istemediği için arkadaşlarıyla dışarı çıkacağını haber verdi. İş yeri Ayfer’in babasının olduğu için işim çıktı gibi bahaneler üretemiyordu. Bilmediği Ayfer onu terkederse, işi de onunla birlikte gidecekti.

Bekarken arkadaşları ile gittikleri salaş bir meyhaneye gidip oturdu. Öfkesini kontrol altına almalı, iyice düşünmeliydi. Ev öyle kalabalık ve olaylar öyle üst üste geliyordu ki kendisi de bu akışın ve duygularının içinda kaybolmuş gibiydi. Ayfer’i seviyordu. Onun için asla kötü bir düşüncesi yoktu. O kadar iyi bir kadındı ki Mesut’un kendini iyice kötü hissetmesine neden oluyordu bu iyiliği, bu da öfkesini artırıyordu. İnsan kocasının kalbi ve gözü başkasındayken niye iyi olurdu ki?

“Bilmiyor çünkü!” dedi içinden yükselen Azap’ın sesi.

İrkildi birden Mesut, kadehi doldurdu ve yuvarladı hemen.

“Evet önce Ayfer ile konuşmalıyım! Onu hırpalamadan bu olaydan çıkarmalı, sonra da Feyyaz’ı halletmeliyim! O şımarık züpppe evde yatıp duracağına geldiği yere geri dönmeli bir an önce!”

“Ya Azap’ı alıp giderse!” dedi içindeki ses bu sefer, kadehi yeniden doldurdu dikti tepesine ve vurdu masaya.

“O zaman onun canını okurum!” dedi hiddetli bir şekilde.

Karşı masada oturan iki adam dönüp ona baktılar.

Mesut’un kendi ile sohbeti bir kaç saat daha devam etti, o kadar çok içmişti ki, kusmasa duracağı yoktu. Meyhaneci onu kolundan tuttu tuvalete götürdü, yüzünü yıkadı, limon soda, ardından bir de acı kahve içirdi. Bir kere de kustu Mesut. Hesabı zorla ödedi. Adam bir taksi çağırayım dedi ama taksiye binerse daha kötü olacağı için kabul etmedi. Duvarlara vura vura yürüdü biraz. Sonra ileride bir duvara sırtını yaslayıp, yavaşça aşağı kayıp çömeldi. Birazdan bir polis otosu geldi durdu önünde.

“İyi misiniz?”

“Evet biraz fazla içmişim midem bulandı teşekkürler!” dedi dili dolaşarak.

Adamlar bir şey demeden hareket edip gittiler. O da yeniden kalktı ve biraz daha yürüdü. Hareket ederse açılacağını biliyordu. Epeyce yürüdükten sonra kendini biraz iyi hissettiğini farketti ve önüne gelen ilk taksi durağından bir arabay abinip eve gitti.

Evde herkes çoktan uyumuştu, sessizce odalarına gitti. Ayfer beyaz dantelli geceliğini giymiş sere serpe uyuyordu yatakta. Bir anda nefsini kontrol edemedi, kıza sokuldu. Ayfer gözlerini açıp kocasının aşka ona sarıldığını görünce bir şeylerin yoluna gireceğini düşündü. Evet alkol kokuyordu ama belki de bu onun gerçek hislerini ortaya çıkarmıştı.

Ertesi sabah Ayfer’in güldüğünü görünce herkes çok mutlu oldu. Mesut’da karısını iyi görünce mutlu olmuştu. Akşam olanları hatırlıyordu, tek hatırlamadığı sarhoş kafayla korunmayı akıl etmediğiydi. Ayfer bunu artık bir çocuk sahibi olabileceklerine ikna olduğuna yormuştu. Böylelikle bir hafta boyunca Ayfer’in yüzünde güller açmaya devam etti. Mesut evdekilerin Azap ve Feyyaz konusu üzerine sürekli sohbeti bıraklamalarına sevinmişlerdi. Azap’ın okulu bitsin diye karar vermişlerdi önce. O zamana değin kendi aralarında bir yüzük takacaklardı. Mesut bu gelişmeleri duymamıştı henüz.

Mesut’un öfkesi de sakinlemişti ama ilgisizliği geri dönmüştü. Okul açılmış Azap okula başlamıştı, Feyyaz her gün onunla çıkıp okula kadar eşlik ediyor, o gün çok dersi varsa okulda bekliyor, değilse çıkışta yine gidip alıyordu. Aslında almıyordu hemen çünkü Azap’ın yarım günlük işi de başlamıştı. Evdekiler sözlülerin başbaşa vakit geçirdiklerini sanıyorken, Azap işine gidiyor, Feyyaz da aradadoktoruna uğruyor, kalan zamanında ise etrafta dolanıyor ya da okulun güzel bahçesinde kitap okuyordu.

“Bu bahçede kitap işi bana çok iyi geldi!” demişti Azap’a, “Her şeyi unutuyorum!”

Azap onun hastalığını öğrendikten sonra çalıştığı yerdeki bilgisayardan biraz araştırmıştı, aslında kendisi gibi Feyyaz’da yarım gün bir iş bulabilirdi. Hem onu oyalar hem de kendini iyi hissederdi. Çok yorulacağı bir iş olmasına gerek yoktu. Bahçede bekleyeceğine o da kendi işine giderdi. Sonunda iki ay sonra okulun yanındaki kitapçıda yarım gün çalışacak eleman aranıyor ilanını görünce çok sevindi. Burada hem istediği gibi kitap okur, hem de kendini mutlu hissederdi.

“Vay canına sen bir harikasın!” dedi Feyyaz Azap ona ilandan bahsedince, “Bende seninle yürüyorum ama ilanı görmedim!”

Ertesi gün Azap’ı okula bıraktıktan sonra koşa koşa dükkana gitti ve işi aldı. Böylece Azapokuldayken ve profesörün yanında çalışırken o da burada çalışacaktı. İkisi de bundan eve bahsetmemeye karar verdiler. Feyyaz’ın para sıkıntısı yoktu, annesinin ailesinden iyi bir miras almıştı. Buradan kazandığı parayla sokak hayvanları için bir şeyler yapmak istediğine kadar verdi. Hayatındaki boşluk Azap’la yakınlaştıktan sonra yavaş yavaş dolmaya başlamıştı.

Bir sabah kahvaltıda Ayfer “Sizinle paylaşmak istediğim bir şey var!” dedi neşeyle. Mesut dahil hepsi merakla ona baktılar.

“Test yaptırdım, bir bebeğimiz olacak!”

Herkes alkışlayıp sevinç çığlıkları atarken, Mesut’un beti benzi atmıştı çoktan. Bunun nasıl olabildiğini anlayamadı önce ama sonra o geceyi hatırladı ve öfkeyle Feyyaz’a baktı. Bu da onun suçuydu çünkü. Artık işler iyice sarpa saracaktı. Ayfer o kadar mutluydu ki sevinçten ağlamaya başladı. Muhammed bey kalp krizi geçireceğini sanmıştı, o da ağlamaya başladı. Gelin, kayınpeder ağlamaya başlayınca herkesin gözleri doldu ve birbirlerine sevgiyle sarıldılar.

“Nerede uyuyacak o bebek?” dedi Hülya. Ev giderek kalabalıklaşınca onun aklına ilk bu gelmişti.

Hepsi birden gülmeye başladılar. Hemen yanında oturan dedesi ona sarıldı ve “Söz veriyorum bahçeye senin için özel bir ev yapacağım, orada kalabileceksin!”

Yelda şaşkın şaşkın babasına baktı, “Hayırdır baba bizi evden ayırmaya mı karar verdin?”

“Ne ilgisi var?” dedi Salih bey, “Ben torunuma özel, kendine ait bir şey yapmak istiyorum!”

Sonra konu birden Ayfer ve Mesut’un bebeğinin adının ne olacağına geldi ve her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Mesut’un yapacağı bir şey yoktu, karısının elini tutup gülümsüyordu sadece.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s