Kazara bir yaşam – Bölüm 10

Bilge köye döndüğünde Azap’ın başına gelenleri soluksuz anlattılar ona. Sultan’ın köyün ortasında yaptığı şovları. Tabi asıl amaç Bilge’ye yanıldığını anlatmaktı, o çok güvendiği Azap, anası gibi kırmıştı fındıkları. Sultan akıllı davranıp oğlan gitmeden kıskıvrak yakalamıştı ikisini bu defa da köyün namusu ile anasının hayatı kurtulmuştu.

Bilge’de yaşlanmıştı bu köyde, yıllar ayrı, köylünün dinmek bilmeyen galeyanı yormuştu ruhunu. Azap’ı sever, güvenirdi. Kızın böyle bir şey yapmayacağına adı kadar da emindi. O gazeteci çocuğu gözü zaten hiç tutmamıştı. Şenlikte gördüğünün gerçekten o olduğunu hikayeyi dinleyince anlamıştı ama iş işten geçmişti çoktan. En azından Azap’ın hayatını kurtarır, hiç bir şeyden olmasa bu köyden kurtarır kızı diye düşünmüştü. Bir kaç gün sonra ilçeye yeniden gittiklerinde arkadaşına haber yollayacaktı kızı kollamaları için.

Salih bey erkek kardeşi arayıpta Azap’tan bahsedince şaşırdı ilk önce, Mesut köye gidince adamın yeğeni değil oğlu olduğunu söylemişti.

“Evet geldi bir kız!” dedi Salih bey, “Okusun diye yollamış anası, öyle dediler!”

Fatih bey ağabeyinin evlilik hikayesini bilmediğini anlayınca sesini çıkarmadı, yeğenini istedi telefona.

“Amca kusura bakma ben olayların buraya varacağını bilemedim. Sen öyle anlatınca gittim ani bir kararla kendimi senin oğlun diye tanıttım adam beni geri çevirmesin diye” dedi Mesut.

“Oğlum kızla evlenip gelmişsin, babanlara söylemedin mi?”

“Ne evlenmesi amca ya? Öyle evlilik mi olur kendi kendilerine evcilik oynar gibi! Nişanlıyım ben bilmiyorsun gibi sanki?”

“Tamam da kız söylemiyor mu bir şey annenlere?”

“Yok biz onunla konuştuk anlaştık. Burada sınava girecek okuyacakmış! Evleneceğim ben biliyor!”

“Allah Allah? Ne diyecek ailesine köye dönünce?”

“Ne bileyim ne diyecek? Onu da ben mi düşüneyim amca? Annemler pek sevdiler onu zaten. Hatta Ayfer bile çok sevdi, hepsi seferber oldu kızı okutacağız, bakacağız diye”

“İyi bari Bilge rica etti o eğitmiş kızcağızı, başına bir iş gelmesin dedi! Yengem el attıysa bir şey olmaz zaten!”

“Tamam amca sen rahat ol! Annemlere bir şey söyleme sakın bu konu hakkında tamam mı?”

“Tamam söylemem merak etme! Sen de bir daha benim adımı vereceksen bari haber ver oğlum!”

“Tamam amca tekrar kusura bakma, cahillik ettim!” diyerek kapattı Mesut telefonu, “Kız hakikaten azap oldu ya!” diye homurdandı kendi kendine. Füsun, Ayfer ve Yelda bir olup, Azap’ın üzerini başını düzeltmeye karar verdiler ilk geldiği zamanlarda. Kıza önce kendi giysilerinden uyanları verdiler, sonra saçlarına el attılar. Beline kadar örgülü saçları vardı Azap’ın, örtüsünün altında başına dolaya dolaya tutturuyordu onları. Uçları incelmişti iyice zaten. Köy yerinde saç kesecek ayrı adam ne geziyordu. Kız çekiniyor diye Füsun kuaför bir arkadaşından rica etti, dükkanı kapatınca geldi eve Azap’ın saçlarını omuzlarına gelecek şekilde güzelce modelli kesti. Kızın dalga dalga saçları model de verilince güzelleşti. Köy sabunu ile yıkanmaktan matlaşmışlardı, nehirin sert suyu da cabası. O da zamanla şehirin klorlu sıcak suları ve şampuanları ile yumuşayıp parladı. Kızlar aynı evde olunca, ağda günü, kına günü, maske günü yapıyorlardı bir odaya kapanıp. Azap’ı da dahil ettiler bu günlere.

“Sizin köyün şenlikleri gibi bizim bu günler de!” diye kıkırdıyorlardı anlatırken. Altı ay sonra köyden gelen Azap’ın yerini şehirli gibi görünen bir Azap almıştı. Öğretmenler de memnundular çalışmasından zekasından. Bu arada Mesut ile Ayfer’in nikahları da olmuş, Ayfer tamamen onlarla yaşamaya başlamıştı.

Bir süre sonra Azap’ın yüzünün az güldüğünü, bazı sabahlar gözleri kıpkırmızı olmuş odadan çıktığını farketmişlerdi. Aslında Hale uyarmıştı onları, Azap Hale ile aynı odada uyuyordu. Çocuğun uyuduğunu düşünüp ağlıyor, anasını düşünüyordu bazı geceler. Sultan ile başbaşa kalınca bu olanlardan sonra mutlaka eziyet etmişti büyükanası ona, çenesi durmamıştı en azından. Hale Azap ablasının hıçkırdığını duymuş söylemişti anne ve babasına. Onlarda diğerlerine. Sonra herkes kızı takibe almış ve onun evini özlediğine kanaat getirmişlerdi.

“Mesut sen bu kızı köyüne götür bir kaç gün görsün anasını!” dedi Mukadder hanım.

“Ben niye götürüyorum ya! Bindirelim gitsin kendi!”

“Olur mu aşkım? Kızı sana emanet edip yollamışlar! Hem biz karar verdik köyüne de bir şeyler yollayacağız, nasıl taşısın bu kız?” dedi Ayfer.

Karısının bile Azap’tan yana durmasına sinirleniyordu Mesut ama bir şey diyemiyordu. Köyde bu kız yüzünden başına gelenleri anlatamıyordu ki? Ne belliydi köye gidince yine dayak yemeyeceği.

Daha Mesut kabul etmeden akşam yemeğinde Azap’a söyleyiverdiler. Azap o kadar sevindi ki kendini tutmak istese de hüngür hüngür ağlamaya başladı. Mesut’un bile içi ezildi kızın göz yaşlarına itiraz etmedi. Belki bu defa gidince fotoğraf çekebilir, yaptığı ropörtajı yayınlatacak bir şey bulurum diye düşündü kendi kendine. Artık damat olduğuna göre köyde gizli gizli dolanmasına, Bilge’den izin almasına, viranelerde saklanmasına gerek yoktu.

Ayfer’in babasıyla da konuşuldu, bir yığın hediye ile hafta sonu Azap ve Mesut Bayide’ye gitmek için yola çıktılar. Mesut evdekilerden gizli amcasını aradı ve ona Bilge’ye geldiklerini söylemesini istedi. Bilge köyde olursa hiç değilse köylü üzerlerine gelemezdi.

Azap yol boyunca derin düşüncelere daldı, yanaklarından yaşlar süzüldü. Mesut’da sesini çıkarmadı. Yolda indiler bu defa motor olmadığı için yürümeleri gerekiyordu ama Bilge’nin adamları onları karşıladılar.

“Sen mi söyledin?” dedi Azap şaşırıp.

“Ne yapayım?” dedi Mesut, “Korkuyorum buraya gelmekten!”

Araba onları alıp Bilge’nin evine getirdi önce. Bilge Mesut’u görünce kaşlarını çattı, “Beni dinlemedin bu kızın da hikayesini değiştirdin değil mi? Yuh sana!” dedi.

Güvendiği Bilge’den azarla başlayınca, Mesut’un iyice canı sıkıldı.

“İşte kız burada, sağ salim getirdim. Sınava da girecek! Neyi mahvetmişim acaba?” dedi bozuk bozuk.

Bilge Azap’a döndü “İyi misin kızım?”

“Evet çok iyiyim efendim Allah razı olsun!” dedi gülümsemeye çalışarak, “Anamı çok özledim geldim!”

Bilge adamlarına işaret etti, “Kızı alın, eşyalarla birlikte götürün evine, damatta sonradan gelecek deyin!”

Azap merakla baktı Bilge’nin yüzüne ama soru sormaya cesaret edemedi, adamlarla getirdikleri hediyeleri alıp gitti.

Mesut yine dayak yiyeceğini düşünüp kendini savunmaya hazırlanıyordu.

“Otur!” dedi Bilge ona, “Azap sana hikayesini anlattı mı hiç?”

Mesut beklemediği bu yumuşak tavır karşısında afalladı ama oturdu ikiletmeden, “Siz eğitmişsiniz, okula gitmemiş” dedi.

“Başka?”

“Başka bir şey bilmiyorum!”

Bilge derin bir nefes alıp Gül’ün hikayesini anlattı Mesut’ta.

“Kadın ahırda mı yaşıyor!” dedi Mesut şaşkın şaşkın, çaldığı ekmek ve domateslerin neden orada olduğunu anlamıştı.

Bilge dikkatli dikkatli onun yüzüne baktı, bütün hikayeden anladığın bu mu der gibi

“Anladım!” dedi Mesut.

“Ne yaptığını anladın mı?”

“Evet anladım”

“O kadın yıllardır kızının onu kurtarmasını bekliyor! Sultan’ın gazabı ile zaten tanışmışsın! Bu kadınların işini zorlaştırma damat!”

Mesut Bilge’ye Azap’la değil başka biriyle evlendiğini açıklayamadı, hikayeyi de dinleyince. Bu delilerle dolu köydeki en dramatik hikayeye denk gelmişti gele gele. Bilge’nin adamları onu köye götürürken kendini yaşanılanların kıza kötülük değil iyilik olduğuna ikna etti. Burada kalsaydı kendi başına o sınavı kazanması asla mümkün olmazdı ama şimdi ailesi sayesinde şehirdekilerde aynı imkanlarla sahipti. Bilge’yi dinlerken içinde oluşan vicdan azabını savuşturdu böylece.

(devam edecek)

Kazara bir yaşam – Bölüm 10’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s