Mezuniyete az bir zaman kala yaklaşan doğum günü nedeniyle Verna kendini çok gergin hissediyordu.
“Öyle bir gece de mi çıkıverecek?” diye sordu annesine.
“Hayır Verna bu öyle bir şey değil. Bir süre alacak.”
“Peki acıyacak mı?”
“Hayır kızım merak etme hiç farketmeyeceksin bile!”
Arkin onun gerginliğini farkettiği için bu konudan hiç bahsetmiyordu ama onun sürekli eliyle veya ayna karşısında sırtını kontrol ettiğini görüyordu. Verna rüyalarında bir sualtı canavarına dönüştüğünü görüyordu. Bir sabah uyanıyor sadece solungaçlar değil, yüzgeçleri ve başının iki yanından sarkan acayip uzantıları çıkıyordu. Derisi pullanıyor ve pembeliği kaybolarak adeta kabul bağlıyordu. Onun her zaman huzurlu ve derin uyumasına alışık olan Arkin gece kabusları başladığından beri sürekli onu kontrol ediyordu.
“Sınavlardan sonra ailenin yanına gitmek ister misin?” diye sordu ona.
“Belki böylesi çok daha kolay olur senin için!”
“Sen ne yapacaksın?”
“İstersen seninle gelirim ya da senin gel demeni beklerim nasıl istersen?”
“Ah Arkin önce tek başıma yüzleşsem olur mu?”
“Elbette olur! Sakın yine beni bırakıp gitme ama olur mu? Sonra olanları hatırlıyorsun değil mi?”
Verna sıkıca sarıldı ona “Tamam sana söz veriyorum hiç bir yere gitmeyeceğim!”
Böylece sınavlar biter bitmez ailesinin yanına dönen Verna doğumgününü de onlarla geçirdi. Onlar yanındayken daha az korkuyordu.
Ancak doğum günün üzerinden bir hafta geçmesine rağmen bedeninde herhangi bir değişiklik başlamadı.
“Verna bunun olmayabileceğini söylemiştik sana!” dedi Tomrin.
“Yani ben Tofrikalı değil miyim?”
“Elbette öylesin ancak aynı zamanda bir insanasın da!”
“Ama tam olarak sizin gibi de, onlar gibi de değilim öyle mi?”
“Neya sahip olmak istiyorsun?” diye sordu Murand.
“Suyun altına!” dedi Verna. Kendiside şaşırmıştı bunu söylediğine.
“Peki yarın erkenden nehire gidip ne olduğuna bakabiliriz o halde. Değil mi Tomrin!”
“Evet neden olmasın?” dedi Tomrin’de.
Ertesi gün güneş doğmadan önce ormana girdiler. Su güneş doğmadan önce en saf halinde akardı. Geceleri kendini temizlemiş olurdu, ancak bu saatlerde yeryüzünde yeraltındaki kadar saftı.
Hep birlikte hiç konuşmadan üzerlerindekini çıkarıp nehire girdiler. Verna çocukken de böyle yaparlardı. Verna nasıl olupta o zamanlar solungaçları farketmediğini bir türlü anlayamıyordu.
“Oyuna odaklı oluyordun. Çocuktun!” diyordu annesi, “Su seni mutlu ediyordu!”
“Ne yapacağım?” dedi Verna annesine bakıp.
Tomrin, Murand’a baktı önce sonra yanıtladı Verna’yı, “Mağaralara doğru yüzelim!”
Karanlıkta sessizce mağaralara doğru yürüdüler. Su gerçekten buz gibiydi ama bu onların bedenlerine iyi geliyordu.
“Buradaki girişlerin kapalı olduğunu söylemiştiniz!”
“Hepsi değil!” dedi Murand, “Bunu kendi başına denemeni istemiyorduk sadece!”
“Ah başka benden sakladığınız neler çıkacak acaba?” dedi Verna.
“Başka yok!” diye yanıtladı annesi.
Mağaraların girişine geldiklerinde Verna heyecanla öne geçmişti. Güneşin kızıllığı yavaş yavaş suyu aydınlatıyordu. Tomrin kızının sırtında koltuk altından beline kadar uzanan iki çizgiyi farketti. Murand’da onunla birlikte görmüştü ama bir şey söylemediler.
Kayalıkların biraz ilerisinde “Dalacağız!” dedi Tomrin.
“Ya nefesimi idare edemezsem!”
“Verna bunu bilmek istemiyor musun? Biz yanındayız. Eğer idare edemezsen seni çıkaracağız!”
“Tamam!” dedi Verna ve derin bir nefes alıp daldı suyun içine, Tomrin ve Murand’da daldılar. Yukarıdan asla farkedilmeyen bir oyuk vardı daldıkları yerde. Verna’nın olanları farketmesi için oyuğa girmeden biraz oyalandılar. Verna her an kendini suyun üzerine atmaya hazır hissediyordu ama garip bir şekilde bir türlü nefesi bitmiyordu. Sonunda elini sırtna attı ve onları hissetti. Murand ve Tomrin ona bakıyorlardı, Murand oyuğu işaret etti başıyla!
Verna tereddüt ediyordu. Sonunda başını iki yana sallayarak suyun üzerine çıktı ve nehire girdikleri yere doğru yüzdü. Gün artık ağarmıştı. Ormanın kuşları şarkı söylüyorlardı.
Murand ve Tomrin onun yanına geldiklerinde o dönerek kendi solungaçlarını görmeye çalışıyordu. Elini arkasına atıyor ama sudaki gibi onları bulamıyordu.
“Kayboldular!” dedi Tomrin.
“Ne demek kayboldular!”
“Bu da sana ait bir özellik olmalı Verna!” diye güldü Murand, “Sadece ihtiyacın olduğunda ortaya çıkıyor olmalılar!”
“Bu mümkün mü? “dedi Verna şaşkın şaşkın annesine bakıp.
“Neden olmasın? Sen yeni bir tür sayılırsın!”
“Olamaz iyice tuhafım yani her iki taraf için de!”
“Verna haydi ama Arkin seni böyle görsün istemiyordun öyle değil mi? Görmeyecek. Yine de kendi ırkın gibi suyla barışık olmak istiyordun. Öylesin. Sorun ne artık?” dedi Murand sesine otoriter bir tonlama katarak.
Bu sözler Verna’yı bir uykudan uyandırmış gibi gülümsedi ve zıplayarak dansetmeye başladı.
“Hiç bir şey! Başka hiç bir sorunum kalmadı!” diyerek annesinin ona çocukken öğrettiği bir şarkıyı söylemeye başladı.
Aynı şarkıyı çocuklarına da öğretmişti. O Arkin ile insanların evlilik törenlerini de gerçekleştirdikten sonra Tomrin ve Murand yer altına dönmeye karar verdiler. Böylece Verna ve Arkin o evde yaşayabileceklerdi. Verna için kendi çocuklarını burada büyütmekten daha güzel bir şey olamazdı. Anne ve babasını görmeye yer altına gidiyordu arada bir, bazen de onlar geliyorlardı. Bir kez de çocukları Tomrin ve Murand ile bırakıp, Tofrika gölüne Nobra’yı görmeye gittiler. Arkin için özel dalma giysileri ve taçhizatı almışlardı, böylece yer altında bile ayrılmıyorlardı artık.
Nobra onları görünce önce şaşırdı sonra çok sevindi, onunda tam üç çocuğu vardı. Yukarıda olan biteni ona hemen anlattılar. Nobra çok mutluydu ama yukarıyı özlüyordu.
Verna onlara isterlerse mağaralardan onların evine gelebileceklerini söyledi.
“Sana borçluyum dostum!” diye gülümsedi Arkin’de. Yer altı yaşam alanlarının suyla dolu olduğunu sanıyordu inmeden önce, oysa su sadece akıyordu buralarda da, su altı geçiş yapmak için kullanılıyordu. Yaşamak için kuru alanlar vardı. Bitkiler bile vardı hatta.
Ağaç köklerinin aşağıdan nasıl göründüğünü ilk gördüklerinde Arkin ve Verna çok etkilenmişlerdi. Gerçekten bu kısımdaki enerji yeryüzündekinden çok daha fazlaydı.
Verna ve Arkin’in çocukları melez olmadılar. Su altında nefes alamıyorlardı. Normal insanlar olmaları Verna’yı sevindirmişti. Arkin ile birlikte yeryüzünde yaşlandıktan sonra yer altındaki ailesinin yanına döndü. Çocuklarına kısa bir not bıraktı ayrılırken, ikisi de evlenmişlerdi çoktan.
“Beni merak etmeyin!”
“Neden onlarla kalmadın! Seni arayacaklar!” dedi Tomrin onu görünce.
“Onların öldüğünü görmek istemiyor olmalı!” diye yanıtladı Murand onun yerine.
Verna sadece başını salladı. O yeryüzünde yaşayan son Tofrikalı olmuştu.
SON
Yeni hikayelerinizi heyecanla bekliyorum teşekkürler hoşçakalın
BeğenLiked by 1 kişi
ÇOK KEYIFLE OKUDUM ÇOKK GÜZELDI DERSLER CIKARDIM KENDIME ELİNİZE KALEMINIZE SAĞLIK HEYECANLA OKUDUM INANIN
BeğenLiked by 1 kişi
Çok sürükleyiciydi çok teşekkürler yüreğinize kaleminize sağlık
BeğenLiked by 1 kişi
Gerçekten güzel bir hikaye. Sabırsızlıkla bir diğer bölümü bekledim ve okudum. Çocukluğumda radyoda dinlediğim arkası yarınlar tadında idi. Çok teşekkürler. Yeni hikayeleri bekliyorum
BeğenLiked by 1 kişi
Telefon icat olmamışmı hiç bir şekilde telefonun adı geçmedi.Sıradışı bir hikayeydi hayal gücünüz süper bittiğine halâ inanmıyorum doyamadık tekrar bir daha okuyacağım.Tebrikler
BeğenLiked by 1 kişi
Telefon icat olmamışmı hiç bir şekilde telefonun adı geçmedi.Sıradışı bir hikayeydi hayal gücünüz süper bittiğine halâ inanmıyorum doyamadık tekrar bir daha okuyacağım.Tebrikler
BeğenLiked by 1 kişi
Çok güzel bir film olur.
BeğenLiked by 1 kişi
İnşallah 🙂
BeğenBeğen