“Torfika gölüne hâlâ gidemedin mi?” dedi Tomrin merakla. Önce birbirlerine uzun uzun sarılmışlar sonra ayrılırken neler olduğunu birbirlerine anlatmaya odaklanmışlardı
“Şey hayır henüz fırsat olmadı anne! Okulda bizi çok zorluyorlar, yani vazgeçmemiz için. Gerçekten istemeyen kimsenin devam etmesini istemediklerini söylüyorlar!”
“Canım benim senin başaracağına inanıyorum ben!”
“Ah az kalsın unutuyordum Nobra ile tanıştım!” diyerek uzun uzun onunla karşılaşmalarını anlattı Verna. Yaşadığı diğer her şey Arkin ile ilgili olduğu için ona bahsedemezdi.
Tomrin kızının ormanda Nobra ile karşılaşmasını ve aralarında geçen diyalogu dikkatle dinledi ve sonra Murand’a baktı soru dolu bir yüzle. Verna bunun nedenini annesinin onun aşık olduğunu sanması ile ilgili olduğunu düşündü.
“Ah merak etme anne, söylediğin gibi yirmi bir yaşıma kadar kimseye bağlanmayacağım! Ona aşık değilim. Bu sadece bir hayranlık.” dedi ikna etmeye çalışan bir sesle ve sonra kendi kendine açıklamaya çalışır gibi devam etti.
“Onda tuhaf bir şey var. Kendimi çok yakın hissediyorum, sanki hep tanıyormuşum gibi, şarkı söylerken sanki seslerimiz tek sesmiş gibi oldu bir an! Bunu açıklamak çok zor benim için. Kanalda onu dinlerken de çok etkileniyordum ama onunla konuşmak, şarkı söylemek sanki içimdeki bir şeyleri tetikliyor gibi anlam veremiyorum! Bu aşk olmamalı ama! Aşk farklı bir heyecandır diye düşünüyorum öyle değil mi?”
“Evet sanırım!” dedi Tomrin kızının hayranlıkla anlatışını dinledikten sonra.
Verna çok özlediiğini söyleyerek önce odasına ardından da oyalanmadan ormana çıkınca “Murand sende dinlerken benimle aynı şeyi düşündü mü?” diye sordu kocasına.
“Evet” dedi Murand “Onu bu kadar etkilemesi, anlattıkları tesadüf olabilir mi?”
“Bilmiyorum ama neden orada olduğunu merak ettim doğrusu?”
“Yukarıda mı demek istiyorsun?”
“Evet yukarıda?”
“Bunu öğrenmeye çalışmak riskli olabilir. Verna henüz bir şey bilmiyor ve bilmesi için de erken. O daha bir çocuk sayılır. Bence başka soru sorma bu konu hakkında!”
“Peki ya o çocuk anlarsa!”
“Sence anlamamış mıdır?”
“Bilmiyorum!”
“Sonuç olarak ona bir şey söylememiş ve onun kim olduğunu daha ikimizde bilmiyoruz. Bizimki sadece bir tahmin!” dedi Murand.
“Haklısın!” diyerek onayladı Tomrin kocasının sözlerini ama düşüncelere daldığı belli oluyordu.
Verna ormana girince kendini yenilenmiş gibi hissetti. Bir tek gölette böyle hissetmişti gittiğinden beri. Nobra’nın söylediği nehire gidip bakma fırsatı olmamıştı henüz. O ormanda da iyi hissediyordu. Ağaçların ve suyun olduğu her yer iyi geliyodu ona ama burası çocukluğundan beri bildiği her metrekaresinde ayak izlerinin olduğu bir yerdi. Bu ormanla birlikte büyümüştü o. Bu ağaçların hepsi onun çocukluk arkadaşları, sırdaşı, dostlarıydı. “Bir ormanla kardeş olmak” isimli bir parça yapmaya karar verdi kendi kendine. Bunu düşünmek bile onu heyecanlandırdı. Kardeşlerinin de bu parçaya yardım edebilmesi için hemen bir ağacın altına oturdu ve gözlerini kapatıp, melodinin oluşmasını bekledi.
Zihni hemen alıştığı sesleri müziğe çevirmeye başladı bile. Bu uzun zamandır duyduğu en güzel müzikti.
“Bir ağaca kardeşim diyebilmek,
Onunla bir ruhu bölüşebilmek mutluluk!
Bu döngünün bir parçası olmak,
Bir yaprağın bir dalda filizlenip,
Ağacın köklerine düşmesini izlemek,
Ardından Anka kuşu gibi aynı dalda yeniden filizlenmesine şahit olmak,
Bir mucize değilde ne?
İşte tüm bu orman, benim kardeşim!
Yeryüzündeki en büyük aileye sahibim ben!
Nehir ve içindeki tüm yaşamla birlikte
Hayatın içine akıyorum!
Çünkü ben tüm bu orman ve içindekilerle kardeşim!
Ben bu ormandaki en hareketli ağacım sadece!”
Gözlerini açtığında sözler ve müzik çoktan yerleşmişti zihnine, biraz daha oturmak istiyordu ama bunları unutmadan kağıda geçirmesi gerekiyordu. Bu yüzden koşarak eve döndü ve evdekilerle hiç konuşmadan hızla merdivenleri çıkıp odasına daldı.
“Hiç değişmiyor öyle değil mi?” dedi Murand.
Tomrin hâlâ düşünceliydi “O çok özel bir çocuk, umarım hiç değişmek zorunda kalmaz!”
Murand, Tomrin’in ne söylemek istediğini çok iyi anladığı için uzatmadı ve dönüp elindeki işi yapmaya devam etti.
Verna tam eve yeniden alışmaya başlarken tatil sona erdi. Annesi ile vedalaşıp Murand ile yola çıktılar. Annesi bu defa daha endişeli görünüyordu ayrılırlarken.
“İnsanlar yaşları ilerledikçe daha kaygılı oluyorlar Verna. Bu yüzde bizi hoşgörmelisin. Annen seni çok özlüyor ve seninle gurur duyuyor. O yüzden sen rahat ol ve derslerine odaklan olu rmu?” diyerek açıklamaya çalıştı Murand bu endişeyi.
“Anlıyorum!” dedi Verna, annesini üzmemek için elinden geleni yapıyordu. Yapıyordu ama başına onun olmasını istemediği bir sürü şey gelmişti. Tomrin anne hassasiyeti ile bunları mı hissedip geriliyordu acaba?
Babası onu bırakıp hemen geri döndü. Daha eşyalarını açmadan kapı çalınca onun bir şey unuttuğunu zannetti Verna.
“Arkin?” dedi şaşkınlıkla.
“Çok özür dilerim ama çok yorgunum. Girip biraz uyuyabilir miyim?”
“Bu saatte mi? Henüz gün aydınlık?”
“Evet biliyorum ama bedenim artık uyku ve uykusuzluk arasında kalınca ne yapacağını şaşırıyor. Biraz uyumam gerek!”
“Tamam gel!” dedi Verna, “Kayıt? O bir işe yaramadı mı peki?”
“Hayır!” der demez kanepede derin bir uykuya daldı Arkin.
Verna gittiğinden beri kaydı dinliyordu ama bir işe yaramıyordu. Üstelik kayıtta uykusunda mırıldandığını farketmişti. Ancak kendi bile anlamamıştı neler söylediğini. Tam uyuyup rahatlamaya alışmışken birden bire yeniden uykusuz kalmak iyice sinirlerini bozmuştu Herkes tatilde evine dönmüştü. Yusi hariç. Yaşam alanında ikisi eve bir kaç kişiden başka kimse kalmamıştı. Yusi zaten fazla konuşmuyor ve tek başına kalmayı tercih ediyordu. Arkin uyku da uyuyamayınca günleri nasıl tüketeceğini bilememişti bir türlü.
Verna Arkin yokmuş gibi eşyalarını yerleştirdi ve ertesi gün için hazırlandı. Markete gidip bir şeyler hazırladı. Arkin uyanmayınca onları tek başına yedi ve sonra o da yatıp uyudu erkenden. Sabah Arkin’i kaldırmak her zamankinden zor oldu.
“Ben bu gün okula gitmeyeceğim devam edeceğim uyumaya!” diye direndi Arkin.
“İyi de ben gideceğim!”
“Tamam git sen!”
“Ben gidince uyuyabilecek misin?”
“Oh! Hayır!” diyerek homurdandı Arkin ve kalktı yerinden. Verna yine onu kapıya doğru ittirdi eşyalarını toplayıp.
“İyi ki geldin!” dedi Arkin bir anda ona dönüp, “Artık hayatımın ayrılmaz bir parçasısın sanırım!”
Verna onun gözlerindeki samimiyeti gördü bunları söylerken ama ne diyeceğini bilemedi. Ömrünün sonuna kadar uyuması için ona arkadaşlık edemezdi ki. Bunu ancak evliler yapardı. Sonra evlendiklerini hatırladı.
“Saçmalıyorum!” dedi kendi kendine ve onu çevirip kapıdan çıkardı hemen.
Arkin söylediklerine gerçekten inanıyordu. Onun nefesinin sesi değil varlığı rahatlatıyordu onu. Ondan ayrı kalmaya dayanamıyordu. Bunun nasıl olduğunu anlayamamıştı. Sadece uyurken ona ihtiyacı olduğunu sanıyordu oysa o gittikten sonra ona yakın olmanın iyi geldiğini anlamıştı. Bunun ne olduğunu henüz tanımlayamıyordu. Daha önce büyükbabası ve bakıcısı hariç hissetmediği bi duyguydu bu.
(devam edecek)