“Sen burada bekle ben onları savuşturacağım!”
“Neden saklanıyorum ki?” dedi Verna ters ters.
“Gidip evlendik mi diyeyim istiyorsun?”
“Hayır ama!”
“Haydi uzatma da gir içeri!” diyerek kapıyı üzerine çekiverdi Arkin ve koşarak aşağı indi.
“Gençler bu gün çalışma var mıydı?”
“Hayır ama biz biraz sıkıldık, çalışırız diye geldik!” dedi Odin. Hepsi aileleirnin yanından yeni geldikleri için sıkıntılıydı. Geçen hafta buluşup biraz sohbet etmişlerdi ama herkes içini dökememişti rahatça. Tatillerin ardından genellikle böyle olurdu. Hepsini birden aynı anda dinlemek söz konusu olmadığından ara ara buluşup devam ederler. Kimse anlamasın diye adına da “çalışma” derlerdi. Evdeki yardımcı dinlemesin diye Arkin’in odasına yaparlardı bu tür sohbetleri.
“Odadaki tuvaleti kullandım az önce, bağırsaklarım fena olmuş kusura bakmayın, orada olmak istemezsiniz!” dedi arsız arsız gülerek.
“İğrençsin!” dedi Fetir.
“Neden sen tuvaletini yapmıyor musun?”
Kız elini sallayarak midesi bulanmış gibi yaptı ve oturdu.
Diğerleri gülmüşlerdi bu sözlere.
Arkin onların hemen gitmeye niyetli olmadığını anlayınca hasta numarası yapmaya karar verdi. Karnının ağrıdığını söyledi. Bu ishal durumu süecek gibi duruyordu bu yüzden de halsizdi aslında.
“O halde otur dostum ayakta niye duruyorsun?” dedi Odin. İçi şişmişti ve bu akşam o konuşmak istiyordu. Anlatmadan da gitmeye niyeti yoktu.
“Tamam!” diyerek oturdu Arkin de mecburen. Odin anlatırken arada karnını tutup inlemeye devam etti. Bu arada yardımcıyı odasına yollamışlardı. Duymasın diye fısıltı ile konuşuyorlardı. Ortam istedikleri gibi olmayınca Odin’de sıkıldı yarım bıraktı anlatmayı.
“Bu gün kimse gününde değil boşverin!” dedi ayağa kalkarak.
Arkin hemen destekledi onu “Evet dostum başka bir gün çalışırız!”
Odin üzgün üzgün baktı ona, Arkin arkadaşının rahatlamasına yardımcı olamadığı için çok üzülmüştü ama şimdi ilgilenmesi gereken o değildi, ikincisi o bu gün çalışmak için kimseye bir söz vermemişti.
“Ben seninle kalayım!” dedi Fetir, Arkin’in elini tutarak.
“Olmaz hayatım, anlattım ya iğrençleştiren bir hastalık bu! Kusura bakma ama benimde bir karizmam var, tuvalet maceralarımı seninle paylaşmak istemiyorum!”
Fetir’in yüzü buruştu tuvalet hatırlatması olunca, “Tamam o zaman!” dedi hemen ve diğerleri ile çıkıp gitti. Yine de bir kaç saat geçmişti. Verna banyoda çok sıkılmış sonra ne yapacağını bilemeyip çıkmıştı oradan Odada kimse olmadığını görünce biraz sağa sola bakınmış sonra da yatağa önce oturup, sonra uzanıp beklemeya başlamıştı. Ancak başını yastığa koyar koymaz tüm vücuduna tatlı bir rehavet yayılınca dayanamayıp uyumuştu. Tabi isteyerek değil.
Arkin kızın banyoda kapalı kalmasına üzülmüştü ama arkadaşları sahiden beklenmedik bir ziyaret yapmışlardı. Söylene söylene yukarı çıktı. Odaya girdiğinde Verna’yı yatakta uyurken bulunca gülümsedi.
“Nasıl rahat bir yaratıksın sen! Oldu olacak pijamalarımı da giyseydin!” diye homurdandı yüksek sesle.
Verna o kadar derin uyuyordu ki hiç tepki vermedi Arkin’in sesine. Arkin uzun zamandır hiç böyle uyumadığı için kıskandı onu.
“Bu şartlar altında bile vurup kafayı uyuyacak kafa bende ne zaman olacak acaba? ” diyerek yatağın diğer yanına oturdu. Verna’nın başındaki bere kaymış saçları yastığın üzerine dağılmıştı. Arkin’in daha önce hiç görmediği kadar parlaktı saçları. Elinin ucuyla dokundu kızın yastığın üzerine dökülen saçlarına. Verna sese vermediği tepkiyi saçlarına dokununca verdi ve derin bir iç geçirerek, pozisyon değiştirdi. Şimdi yüzü Arkin’e dönük yatıyordu. Derin derin nefesler alıp veriyordu. Yüzü öyle rahat ve huzurlu görünüyordu ki, Arkin derin bir iç daha geçirdi ona bakarken. Sonra o da uzandı yatağa.
“En azından birinin bu yatakta uyuyabilmesi sevindirici!” diye mırıldandı ve tavanı seyretmeye başladı.
Verna’nın nefesleri bir şekilde içine bir rahatlık veriyordu. Küçükken yatılı kalan bir bakıcıları vardı. Supre. Onu o kadar çok severdi ki, annesi oymuş gibi hissederdi çoğu zaman. Supre geceleri korktuğunda onunla uyumasına izin verirdi. Anne ve babası hiç onaylamasa da bu ikisinin arasında bir sırdı. O zamanlar beş altı yaşlarındaydı. Supre’nin nefes seslerini duyarak uyurdu hatırlıyordu. Yanında birinin olması ona güven verirdi.
Aslında daha önce Fetir ile de uyumuşlardı ama nedense onun nefesinin etkisine girmemişti Arkin, hatta neredeyse dikkat bile etmemişti. Belki de insanın ruh hali ile ilgiliydi böyle şeyler. Fetir ile de yattıklarında hiç uyuyamamıştı sonuç olarak. Supre’nin o dingin nefesini hayal ediyordu yeniden uyuyabilmek için ama bu öyle hayal edilecek bir şey değildi. Supre çok kilolu bir kadındı. Kocaman göğüs kafesi yükselip inerdi uyurken. Onu her şeyden koruyacak kadar büyük görünüyor olması mı rahatlatırdı Arkin’i hatırlayamıyordu. Gözlerini kapatıp yine o günleri düşünmeye çalıştı. Supre onu severdi, ondan sonra da onu öyle seven tek kişi büyükbabası olmuştu.
Gözlerini açtığında Verna hâlâ derin derin uyuyordu. Saate baktı daha sabaha çok var diye düşünüyordu ki, neredeyse okul saatinin geldiğini görünce şoka girdi. Saatin bozulmuş olabileceğini düşünerek gidip perdeleri açtı. Odanın aydınlatması açık olduğu için dışarıdaki ışık farkedilmiyordu.
Hava çoktan aydınlanmıştı.
“Ne yani Supre’yi hayal ederken mi sabah oldu?” dedi kendi kendine, sonra olanları hatırlamaya çalıştı. Uzanmıştı gözlerini kapamıştı ve..
“Uyudum mu?” diye gülümsedi birden, “Çok dinlenmiş ve iyi hissediyorum! Uyudum mu ben şimdi yani?” diyerek odanın içinde dansetmeye başladı.
Verna onun gürültüsüne açtı gözlerini.
“Delirdin mi sen ne yapıyorsun? Nerede kaldın ayrıca?” dedi homurdanarak ki tam o sırada dışarıdaki aydınlığı farketti, “Hey! Bütün gece burada uyumadığımı söyle bana!” dedi sinirle.
“Uyudun!” dedi Arkin kendi kendine dansetmeye devam ederken, “Hem de bebekler gibi uyudun güzelim!”
“Ne ima ediyorsun sen?”
“Hiç bir şey sadece uyuduk! Hem de ikimiz! İnanabiliyor musun?”
“Neye inanabiliyor muyum ya? Kafan mı güzel senin? Ne imzalatacaksan imzalat haydi gideceğim ben! Bir burada seninle uyumam eksikti zaten!”
“Niye biz karı koca değil miyiz? Başka şeylerde yapabiliriz!” dedi Arkın şımarık şımarık.
“Çok beklersin!” diyerek kalktı Verna yataktan üzerini başını düzeltti, dün gece olanları hatırlamaya çalıştı. Tek hatırladığı banyodan çıkıp yatağa önce oturup, sonra uzandığıydı.
“Baksana bana ilaç falan vermedin değil mi?” dedi sonra kaygıyla
“Sen beni ne sanıyorsun ya!” dedi Arkin alaycı bir gülümseme ile, “Tipim bile değilsin sen benim!”
“Şu evrakları gösterecek misin? Eve gidip duş alacağım daha!”
“Başka zaman artık!” dedi Arkin, “Belki bu gece olabilir!”
“Her gece buraya mı geleceğimi sanıyorsun?”
“Gelmez misin?” dedi sonra çocuk gibi, uyuduğuna inanamıyordu ama bu uykunun bu kızla ilgili olup olmadığını da anlayamamıştı. O yüzden yeniden gelmesi gerekiyordu sonra bu gece tek geçirmeyi deneyip sonra onu çağırmaya karar verdi. Eğer bu gece de uyursa zaten onunla ilgisi olmadığını anlayacaktı.
“Supre’ye de benzemiyor ama!” diye mırıldandı kendi kendine.
“Ne?”
“Yarın akşam gel bu akşam işlerim var!” dedi Arkin kararlı bir sesle.
“Emredersiniz! Gelemem!” dedi Verna ve hışımla onun önünden geçip odanın kapısına yöneldi.
“O zaman benimle hep evli kalırsın ve bunu saklayamazsın da!”
“Yarın akşam son kez gelirim ona göre!” dedi bu sefer dişlerini sıkarak, “Arkadaşlarına söyle gelmesinler!” diye ekledi ve merdivenleri inip çıktı evden.
“Buranın havası mu bozuyor beni acaba?” dedi hızlı adımlarla eve yürürken, Okula gitmek için vakti azalmıştı, “Geldiğimden beri yapmadığım saçmalık kalmadı. Annem bunları duysa kim bilir neler söylerdi!”
(devam edecek)