Diğerleri – Bölüm 2

Norba sanat okulunun olduğu yerde yaşıyordu. Kanalından besteleri ile birlikte bazen kendi hakkında şeyler de anlatıyordu. Onun sesini duymak şarkı söylese de söylemese de Verna’nın göğüs kafesinde kırlangıçların havalanmasına neden oluyordu. Gökyüzünde dans ederek uçuyorlar, Norba’nın yayını sona erdiğinde hepsi ördükleri küçük yuvalara dönüyorlardı. Güvenli barınaklarına, Verna’nın göğüs kafesine.

O bölge ülkenin en çok ziyaret edilen bölgelerinden biriydi. Verna’ların evlerinin alt kısmından akan nehrin ana kolu oradaydı. Bu kolun beslediği çok büyük bir gölet vardı. Gölet bu bölgeyi ilk keşfeden insanların inanışlarına göre kutsal ilan edildiği için o günden sonra daima korunmuştu. Norba bu göletin bu şekilde kutsal sayılmasının neredeyse bin yıllık bir tarihi olduğunu söylüyordu.

Kutsal sayılmasının nedeni göletin içinde devam eden yaşamdı. Torfika göleti içinde başka hiç bir yerde olmayan çok özel türleri barındırıyordu. Bu türlerin nehirle geldiği düşünülse de nehrin hiç bir yerinde türlere ait bir ize rastlanamamıştı. Özellikle gölette yaşayan ve çok nadiren gözüken bir balık türü insanların ilgisini çekiyordu. Bu tür çiftler halinde yaşıyor ve görünmeya karar verdiklerinde gökkuşağının tüm renklerine bürünüyorlardı. Görünmeye karar verdiklerinde deniliyordu çünkü balıkların ne zaman ortaya çıkacakları hiç belli olmuyordu. Eskiden çok daha sık ortaya çıktıkları söyleniyordu ama şimdilerde senede bir gün veya iki senede bir gün ortaya çıkıyorlardı. Bölgeye olan ziyaretin artmasının onları rahatsız ettiği için olduğu rivayeti vardı ama göletin barındırdığı tuhaf türler her geçen gün daha çok insanın buraya gitmesine neden oluyordu.

Tomrin ve Murand ormanın ve mağaraların da aynı akıbete uğramasından korkuyorlardı. Burası bilinen kutsal bir bölge de değildi. Bu nedenle insanların burayı keşfetmesi ya da merak etmesi çevrenin sonunu getirebilirdi.

“Torfika gölü çok özel bir yerdir Verna!” diye anlatmıştı annesi, “Özellikle bizim için çok özel bir yer, yani bizim ailemiz için!”

“Neden anne?”

“Çünkü canım kızım baban ve ben oradaki balıkları gördük, bizim ailemizde herkes gördü. Hem de diğer insanların görmediği kadar çok ve yakından!”

“Sahi mi? O halde bende görebileceğim değil mi?”

“Görebileceğini umuyorum güzel kızım! Ancak bizim oralara gitme ihtimalimiz şimdi yok. Bir gün şansın seni o balıklara götürdüğünde yanında kimin olacağına dikkat et!”

“Neden peki?”

“Çünkü o bölgenin kutsallığı balıkların göründüğü kişileri birbirine sımsıkı bağlamasından kaynaklanır!” diye devam etmişti Murand.

Verna bu bağın gönülden bir bağ olduğunu çok dinlemişti anne ve babasından. Görünmez ama kuvvetli. Bu yüzden yanında kim varsa kurulacak bu bağı mutlaka korumak zorundasındır. Eğer korumassan gölün efendisi sana balıkları göstererek verdiği güzel şansı geri alır. Torfika gölünün efendisi yer altında yaşayan bir kraldır. O ve halkı balıklara dönüşebilirler, onlarla konuşabilirler. İnsanlar yüzünden balıklara dönüşmeyi bırakmış olsalar da gölete çok özel türler göndermişlerdir. Bu türler insanların auralarını temizler, içlerindeki güzellikleri açığa çıkarır. Onları gönülden bağlar. Bu bağı bozmak demek çirkinliklerin kapısını açmaktır. İlla bağı bozmak gerekiyorsa göle gelip bağ bozma ayini yapılmalıdır. Bu ayinde bağlananların hepsinin olması şarttır.

Norba’nın bu kadarını bilip bilmediğini merak etmişti Verna gölün hikayesini dinlediğinde. Norba henüz balıkları görmemişti. Gönülden bağlanacağı kişi veya kişilerin özel insanlar olacaklarını düşünüyordu. Bu yüzden gölete gitmek isteyen herkese evet demiyordu. Balıklar birdenbire ortaya çıkarsa istemediği bağlar kurabilirdi. Ancak bağ bozma ayini veya gölün sahibinden çok fazla bahsetmiyordu.

“Beni müzikle bağladı belki de bu gölet!” diyordu Norba, bu gölette olan bitenler için bir şarkı yazmak istiyordu ama henüz notaları o müziği bulamamıştı.

Ormanın sesini dinlemeyi annesinden öğrenmişti Verna. Ormanın sesi değil de daha çok müziği. Sesi herkes duyabilirdi. Hatta duyduğu halde farketmeyebilirdi. Ancak dinlemek farklı bir şeydi, duymaktan. Tıpkı bakmakla, görmek gibi. Verna dinlemeyi öğreniyordu. Bütün sesleri, yüksek ve alçak.

“Evren kendi melodisini yazar. İnsanlar da kendi melodilerini yazarlar. Onlarınkine hayat denir, evreninkine müzik. Hayat sonlu bir bestedir oysa evrenin müziği sonsuzdur. Başını ve sonunu kimse bilmez, sadece dinlediğinde yakalayabileceğin kısmını duyarsın. Ne bir an öncesine benzer bu sesler, ne bir an sonrasına. Sadece o ana aittirler. O yüzden eğer onu notalara dökmek istiyorsan çok dikkatli dinlemelisin!”

“Sen bu kadar şeyi nereden öğrendin anne?”

“Ailemden sevgili çocuğum! Sen de kendi çocuklarına öğretirsin, elbette istersen!”

İsterdi elbette hayatının geri kalanında, ona dahil olacak herkese bunu öğretmek veya paylaşmayı ama buraya arkadaşlarını çağırması yasak sayılırdı. Orman burdaydı. Kendine bir meslek seçme yaşına gelmişti ancak elindeki tek olanak anne ve babasının yaptığı işi seçmekti. Eğer ailenin yaptığı işi seçeceksen bunun için ayrı bir okula kayıt olmaya gerek yoktu. Gidip bunun bir aile işi olduğunu tasdik eden bir belge almak yetiyordu. Bu belgeyi aldıktan sonra Verna artık burada kalacak ve bu işi yapacak anlamına geliyordu.

Kolejlere gitmek için belirli bir yaşa kadar izin vardı. Yani en geç yirmi beş yaşına kadar kayıt olunuyordu. Otuzuna gelmiş insanların artık okullara devam etmesi değil, bir hayat kurması bekleniyordu çünkü. Verna henüz on sekiz yaşındaydı. Eğer çok çalışıp para biriktirebilirse yirmi beş yaşından önce o sanat okuluna kayıt olma şansı vardı. Elbette şimdi gitse Norba ile aynı okulda okuma şansı da olacaktı ama bunun için şimdilik yapabileceği bir şey yoktu.

Ormanın bestelerini biriktirmeye devam edecekti. Bu bestelerle daha sonra okulu bitirebilirse bir kanal açabilirdi o da, hatta okulu bitirmeden açabilirdi. “Ormanın bestesi” koyacaktı kanalının adını. Belki birileri de onun Norba’yı dinlediği gibi hayranlıkla onu dinlerdi.

Yerleşim alanına gidip aile mesleği belgesini almaya karar verdiğini açıkladığında Tomrin ona biraz dinlenmesini istediğini söyledi. Okul henüz bitmişti ve nasılsa buradaydı. Belge için acele etmesine gerek yoktu. Önemli olan işi öğrenmekti zaten. Bir süre dinlenip ormanla bağını devam ettirmesini ve sonrasında belgeyi almaya birlikte gidebileceklerini söyledi. İş bir yere kaçmıyordu.

Verna bunca boş vakte sahip olduğu için elbette çok mutlu olmuştu ve havalar iyi gidiyorken ormana yaptığı ziyaretleri hiç olmadığı kadar artımıştı. Her gün koşarak gelip odasına çıkıyor, yemek saatine kadar ve yemekten sonra da ormanın bestelerini notaya döküyordu. Şimdilik bu yeni besteleri anne veya babasına dinletmiyordu. Bazılarına söz yazmak istiyordu. Ondan sonra dinletecekti, yani hem söyleycek, hem de gitarı ile çalacaktı.

Sadece müzik gelse bile sözler kolayca gelmiyordu. Bir şeyler eksik diyordu kendi kendine sözler için. Cevabı Nobra’nın kanalını dinlerken bulmuştu bir süre sonra.

“Müzik kendiliğinden gelir, evrenin bize bir hediyesidir. Ancak sözler size aittir.Yüreğinizden gelir. Sözleriniz olması için yüreğinizin konuşmayı öğrenmesi gerekir. Konuşmayı öğrenmesi için ise sesleneceği başka yüreklere ihtiyacı vardır. Özel bir yüreğe belki de. İşte o yüreğe veya yüreklere denk geldiğinde yüreğiniz dile gelir. İçinizden sözler geldiğinde bunu anlarsınız!”

“Aman Tanrım ne kadar güzel anlattı ama ben yüreğimin sesini nasıl duyacağım?”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s