Holdingin önüne geldiğinde kafası karmakarışıktı. Elinde tuttuğu cüzdanın içindeki parayı saymıştı bir gece önce. Bu para sınava girene kadar annesi ile ona rahatlıkla yeterdi. Ameliyatı karşılamazdı belki ama babası onları evden atmadan annesinin diğer tedavisine devam edebilirlerdi. Şimdi geri verirse elinde hiç bir şey kalmayacaktı. Babası bir daha kesinlikle para vermezdi. Vermeyeceği gibi onları evden hemen atmaya da kalkabilirdi. Para günlerdir çantasında beklemişti, adamcağız fakir biri de değildi. Elbette cüzdanı bulmuş bile olsa içinde sahibinin bilgileri varken geri vermezse adı hırsızlık olacaktı ama ihtiyacı vardı işte.
İçeri girmeden bir süre yürüdü cadde boyunca, aklının bir yanı götür geri ver bu para senin değil, daha beter olmasın her şey diyordu. Diğer yanı da bu parayı şimdi verirsen çok pişmanlık duyacaksın. Sen hırsız değilsin, ihtiyacı olandan çalmıyorsun. Bu bir borç, adamın adını yerini öğrendin sonra ödeyebilirsin diyordu. Biraz yürüdükten sonra rastgeldiği bir parka girdi. Kameriyelerden birine oturdu. Çantasından bir kağıt ve kalem çıkarıp adama mektup yazmaya başladı.
“Merhaba,
Bundan bir süre önce hastanenin önünde düşürdüğünüz cüzdanınızı buldum. Arkanızdan baktığımda bir taksiye binip uzaklaşmıştınız . Belli ki çok aceleniz vardı. Benim içinde çok sıkıntılı bir dönem olduğundan onu sonra size vermek için çantama koydum ancak ne yazık ki unuttum.
Bu gün cüzdanınızda bulduğum kartvizitizde yazan adres olduğu için iş yerinizin önüne geldiğimde. Bu parayı bana bir süreliğine borç olarak verebileceğiniz düşüncesine kapıldım. Ben bir hırsız değilim ancak çok sevdiğim birinin hayata bir süre daha bağlı kalabilmesi için bu paraya çok ihtiyacımız var.
Borcumu ne zaman ödeyebileceğimi ben de bilmiyorum inanın. En geç dört yıl sonra diyebilirim şimdilik.Ancak o zaman kendi paramı kazanacak ve tabi borcumu ödeyecek bir duruma gelebilirim diye düşünüyorum. Sizi kendi dertlerimle sıkmayayım. Cüzdanınızın içinde tuhaf bir düğme buldum. Bunu sakladığınıza göre sizin için bir anlamı olmalı. Benimde her zaman çantamda taşıdığım ve annemin benim için diktiği küçük bir bebeğim var.
Şimdilik düğmenizi ve paranızı alıyorum, size cüzdanınız ile kendi bebeğimi veriyorum. Bu bebek hayatınızda varsa bütün sıkıntıları yüklenecek ve bir kuş kadar hafifleyeceksiniz. Eski püskü olduğuna aldırmayın. Çok değerli bir bebektir. Düğmeniz bana, bebeğim size emanet. Bir gün borcunuzu ödemek için karşınıza çıktığımda beni düğmenizle tanırsınız. O zaman emanetlerimizi değişiriz.
Lütfen paranızı aldığım için beni affedin.
Geri ödeyeceğime söz veriyorum!”
Sonra kağıdı dörde katladı. Çantasından bebeğini çıkarıp gözleri dolarak baktı ona. Gelirken bir kırtasiye görmüştü. Oraya gidip büyük bir zarf aldı. Bebek, parayı ve bir kartviziti aldığı cüzdan ile mektubu içine koydu. Ağzını yapıştırdı. Yeniden holdingin önüne geldi. Girişteki kameraları farkedince, montunun kapüşonunu kafasına geçirdi. Hava çok soğuk olduğundan atkısı da vardı. Yüzünüde iyice sardıktan sonra içeri girdi ve danışmadaki kıza elindeki zarfı bırakarak adamın adını söyledi.
“Sizi bekliyor muydu?” dedi kız
“Beni değil ama bu paketi bekliyor, kendisine iletirseniz sevinirim” diye yanıtladı Kader.
“Kimden diyelim!”
“Zarfın içinde tüm bilgiler var, mutlaka ulaştrın. Çok önemli!” diyerek girdiği kapıdan hızlıca çıkıp caddede koşmaya başladı.
Para çantasındaydı. Kendini berbat hissediyordu ama bir süre idare edecekler paraları vardı artık Şimdi gidip bu parayla neye öncelik vereceğine karar vermesi gerekiyordu. O kadar çok ihtiyaçları vardı ki? Yeni bir ev, tedavi, ilaçlar, sınav masrafları.
Koşarak eve gittiğinde annesi mutfakta yemek yapıyordu. Bu gün diğer günlere göre daha iyi görünüyordu. Onu eskiden hatırladığı gibi bulunca gözleri doldu gidip sarıldı boynuna. Pazartesi günü okuldan aldığı izin sonra eriyordu. Annesini evde bıraktığında onun güvende olduğundan emin olmak istiyordu ama nasıl yapacağını bilmiyordu.
Ertesi gün gittikler psikaytrist bu tür hastalıkarın bir süre atak yaptıktan sonra bekleme dönemine gireceğini ara ara ortaya çıkacağını söyledi. Görünüşe göre annesi şimdi gerçekten iyi bir dönemdeydi. Sonraki atağın ne zaman geleceğini kimse bilemezdi elbette ama yakın bir zaman olacağını sanmıyordu. Yine de temkinli olmasında fayda vardı.
Sonra Kader’i odadan çıkartıp annesine tek başınayken bazı testler yapacağını söyledi. Odada Kader olunca sürekli ne cevap vereyim diye ona bakıyordu çünkü. Kader çıkıp odanın hemen önündeki bir koltuğa oturdu. Tam karşısındaki koltukta annesinden biraz daha genç görünen kısacık saçlı bir kadın oturuyordu. Kader’i görünce gülümsedi. Kader’de ona gülümsedi.
Kadın oturduğu yerden kalkıp onun yanındaki koltuğa geldi.
“İçeride bir yakınınız mı var?” diye sordu doğrudan.
“Evet annem var!” dedi Kader.
“Geçmiş olsun!”
“Teşekkür ederim! Siz de mi doktoru göreceksiniz?”
“Evet bir süredir devam ediyorum. Mete bey iyi bir doktordur, ben bu gün bir ilaç yazdıracağım sadece aslında randevum yok”
“Evet biz de tavsiye ile geldik!”
“Nihal benim adım!”
“Kader benimki de”
“Çok gençsin o yüzden merak edip oturdum rahatsız olmadın ya?”
“Yok olmadım”
“Okuyor musun?”
“Lise son sınftayım”
“A ne güzel sınava mı gireceksin?”
“Şey ben aslında bilmiyorum!” derken annesi odadan çıktı Kader’in ve vedalaşıp ayrıldılar.
Nihal anne kızın arkasından baktı bir kaç saniye iç çekerek, sonra girdi içeriye.
“Selam Mete! Benim ilaçlar bitti ama bu sefer aramak yerine uğrayayım dedim. Nasılsın?”
Nihal ile Mete çocukluklarından tanışıyorlardı. Nihal’in hastalığı sırasında Mete ona sakinliğini koruması için destek olmuştu.
“İyisin değil mi?” dedi doktor eski arkadaşını görünce, Mesude hanımın dosyasına notlarını yazıyordu.
“Evet evlenecek kadar iyiyim inan bana! Demin çıkan hanımefendinin testleri mi bunlar?”
“Evet zavallı kadının durumu hiç iyi değil. Bana da bir arkadaş yönlendirdi. Ana kız baya sıkıntılı süreçler yaşıyorlarmış!”
“Ya?” dedi Nihal ilgiyle, “Yakın zamanda gelecekler mi yine?”
“Ne yapacaksın gelseler Allahaşkına? Tarih aldınız mı sen onu söyle? Nikah ne zaman?”
“Henüz almadık ama alacağız!”
Mete’nin cep telefonu çalıp pencereye doğru yürüyünce, Nihal eğilip baktı onun takvimine, az önce takvime yazdığı randevu bir hafta sonra yine aynı gündü.
“Ne sıkıntılaır varmış bu ana kızın Metecciğim?” dedi yeniden konuşma bitince.
“Nihal hasta gizliliği nedir biliyorsun değil mi, sana bunlardan bahsedemem!”
“Tamam canım merak ettim sadece!”
“Sen hazırlıklarını tamamla, Asuman selam söyledi bu arada, nişanlısını alsın bize getirsin diyor! Annemi de çağırırız çok sevinir.”
“Ya Asuman’ı da, Feyza teyzeyide çok özledim sahiden.Turhan’ın yoğunluğu var biraz bu ara konuşalım da ararım seni!”
“Anlaştık haber bekliyoruz bak!”
Nihal ilaçlarını yazdırdıktan sonra ayrıldı arkadaşının yanından. Bundan iki yıl önce annesinin ölümünün hemen ardından yakalanmıştı bu illet hastalığa. Turhan ile annesi hayattayken nişanlanmışlardı. Ancak teşhis konulduktan sonra ölüm korkusu yaşadığı için Turhan ile evlenmekten vazgeçmişti Nihal. Ölecek bir kadınla niye evlensindi? Turhan’ın tüm itirazlarına rağmen hastalığı atlattığı kesinleşene kadar nikah yapılmasını reddetmişti. Mete o zaman girmişti devreye arkadaşının yaşadığı bu travma ve ölüm korkusunu yenmesi için. Nihayet illet temizlenmişti vücudundan ve ertelenen nikah artık gerçekleşecekti annesi göremese bile. Feyza hanım ile annesi iyi komşulardı. Annesini kaybettiklerinde o da çok üzülmüş ve sarsılmıştı. Üzerine bir de Nihal’ın hastalığını duyunca iyice kötü olmuştu. Mete baştan söylememişti ama Nihal’i arkadaşının emaneti diye sürekli arayıp sormaya başlayınca öğrenmişti hasta olduğunu.
(devam edecek)