Bebek ve Düğme – Bölüm 2

Annesi kızının hiç oyuncağı olmadığı için el bezlerinden, tülbentlerden oyuncaklar dikerdi. Kader gelip arkadaşlarının bebeklerini anlatmaya başlayınca Tekin’e ona bir bebek almasını söyledi ama tabi kocası dayakla karşılıklı verdi bu isteğine. Bir gün Kader annesine arkadaşlarının bebeklerine benzediğini söyledi bir kız resmi çizim gösterince, o resimdeki gibi bir bebeği kendisi dikmeye karar verdi ve kızı okuldayken bir hafta uğraşıp bir bebek dikti. Eski elbiselerden kesip elinde dikmişti içine de pamuk doldurmuştu ama bebek sahiden de öncekilere göre oldukça güzel olmuştu. Bebeği tamamladığı gün kızının okuldan gelmesini heyecanla bekledi. Kader eve gelir gelmez de bebeği ona gösterdi. Çocuğun yüzündeki hayret ve sevinç ifadesi o kadar güzeldi ki, ilk eline geçen fırsatta bir tane daha hazırladı. Bu defa bir öncekinen daha güzel oldu bebek. İlk diktiği bebeği kızına da benzetmeye çalışmıştı, evde sırtına taktığı okul çantasına benzeyen bir şey yapacak malzeme bulamayınca tatlıların paketlerinden çıkan ve lazım olur diye sakladığı rafyalardan bir küfe örmüştü. Küfe örmeyi köyde dedesinden öğrenmişti. Hem küfe, hem sepet örebilirdi. Bebeği sırtına takılacağı için küfeyi tercih etti. Kader daha önce hiç küfe görmediği için bebeği gördüğündeki şaşkınlığı geçince sırtındakinin ne olduğunu sordu. Kızına malzeme bulamadığı için küfe yaptığını söylemek istemediği için “Bu senin sıkıntılarını yüklenecek küfe, sen bütün derterini bu bebeğe anlat, küfesi dolunca kendiliğinden boşalacak, sen de onlardan kurtulacaksın!” dedi.

“Sahi mi?” dedi Kader heyecanla, henüz birinci sınıfa gidiyordu o zamanlar.

“Sahi melek kızım! Sen hiç bir derdi yüreğine yük etme! Bırak bu bebeği küfesi taşısın!”

Onun ardından başka bebekler dikmiş olsa da, Kader hep o bebeğe anlattı dertlerini, eskimesin diyede onu hep sakladı oynamadı fazla. Çünkü eskir de dağılırsa bu hayatın yükünü onsuz taşıyamazdı. Annesi ona ortaokulu bitirene kadar altı yedi bebek daha dikti. Eve arkadaşlarını da çağıramadığından annesi ile birlikte oynadılar ödevlerini yaptıktan sonra. Mesude’de hiç çocuk olamadığı için köyde, kızıyla bebek oynamaktan çok büyük keyif aldı.

Kader annesinin dışarıdaki hayata açılan penceresi olarak başarıyla orta sona kadar geldi. Notları gerçekten iyiydi ve öğretmenleri ondan çok memnundu. Tekin onun daha fazla okumasını gerekli görmüyordu. Kız okula gittikçe masrafı da artıyordu. Devletin şart koştuğu sınıflar bitince “Gitmesin!” diyordu Mesude’ye. Mesude kızını okutmak için kara kara plan yapıarken Tekin bir akşam eve gelip “Boşanacağım senden!” dedi öfkeyle. Bir kadına aşık olmuştu. Kadın şehirde büyümüş, okumuş bakımlı bir kadındı.

“Babamın zoruyla evlendim zaten seninle, artık o da öldüğüne göre seni çekmeye devam etmeme gerek yok!” dedi kadının üzerine yürüyerek.

Daha evden bile adım atmamış Mesude, kızı ile sokakta kalacağı korkusunu çok derin hisetti içinde.

“Nereye gidelim? Kızına da mı acımıyorsun?” dedi ağlayarak.

“Nereye gidersen, git bana ne! Boşanma kağıtlarını imzalayacaksın!”

“Bari bize ayrı bir ev açta orada duralım, bu kız küçük, ben daha sokağı bilmiyorum gideyim çalışayım da ona bakayım! Biraz elini vicdanına koy bari. Yoksa öldür ikimizi de, imzalamam ben o kağıdı.”

Tekin durdu, düşündü biraz, nasıl olduysa vicdana geldi “Lise bitene kadar Yokuşbaşındaki evde oturun siz, orası eşyalı zaten! Ama lise bitince defolup gideceksiniz! Kızın çalışır sana bakar! Sonra benden kuruş işlemez ona göre!”

“Kader’e ben anlatayım bırak olur mu? Sen bir şey söyleme!”

“Ben niye anlatacağım zaten be!” diyerek çekti gitti adam. Bir an önce sevgilisine müjdeyi vermek istiyordu. Kadın uzun zamandır karını boşa diye baskı yapıyordu zaten. Muhtar babası ölünce Tekin’in payına iyi miras düşmüştü. Tabi zavallı Mesude’nin haberi bile yoktu ondan. Yokuşbaşı’nda dediği evde bir kaç yıl önce öğrencilere kiraya verdiği eski bir evdi. İçindeki eşyaların ağzı yüzü bir tarafa gitmişti. Sonra kimse o eski evi tutmak istemeyince kalmıştı öyle. Satılığa çıkarmıştı ama yine de alan olmamıştı. Bunlar içinde yaşayınca evi paklarlar biraz sonra satarım diye düşünmüştü kendince. Zaten Mesude ne Yokuşbaşı’nı ne evi biliyordu. Sadece kızıyla başlarını sokacak bir çatı olacağı için sevinmişti. Tekin masraflarını da karşılayacaktı ikisinin. En azından öyle söylüyordu şimdilik. Mesude’nin akıl danışacağı birileri olsaydı daha da fazlasını elde edebilirdi ama daha çocukken yazılmıştı işte kötü kaderi.

Tekin iki üç gün eve gelmedi sevgilisi ile kutlama seyahatine çıkmışlardı. Mesude bundan faydalanıp kızını karşısına alıp konuştu.

“Anne nasıl izin verirsin böyle bir şeye?” dedi Kader kızgın ve şaşkın bir şekilde.

“Kızım dedim ya biz babanla zaten aşık olup evlenmedik, ona da bana da muhtar babası emrivaki yaptı. Seviyormuş bu kadını, çok iyi diyor. Bize de bakacakmış zaten. Ne demeye birbirimizin hayatını körletelim değil mi?”

“Tamam da anne sen bu adamın yüzünden neler çektin, şudan kapının önüne çıksan kaybolursun, nasıl yapacağız o evde!”

“Sen bana öğretirsin her şeyi güzel kızım! Ha? Olmaz mı? Bak nası okumayı öğrendim ben sayende, hayatı da öğrenirim!”

Kader’in gözleri doldu, sarıldı annesine, “Tabi öğretirim anacığım sen hiç merak etme, ben büyüyüp çalışıp sana bakarım da!”

“Sen benim canımsın güzel kızım, bak ikimiz daha mutlu olacağız gör!”

“Dayakta bitecek!” diye el çırptı Kader.

Bu sefer gözleri dolan Mesude oldu, “Sahi sanki doğarkenden yermişim o dayağı gibi kabullenmişim değil mi?”

Tekin fazla durdurmadı tabi onları evde, Seyahetten döner dönmez evdeki bozuk elektirikli aletleri tamir ettirip, taşıdı Mesude ve Kader’i o döküntü eve. Evden de ne istiyorlarsa almalarına izin verdi. Zaten hepsini atacaklardı yeni sevgilisi ile bu eşyaların.

Taşınma tamamlandıktan sonra imzaladı kızının aklıyla Mesude kağıtları, bankaya da bir miktar para yatırttı. Kader’in aklıydı hep bunlar. Tekin kızının akıllı olduğunun farkında bile olmadığından başkasından akıl alıyor sandı karısını bir kere de bunun için dövdü ayrılmadan.

“Bakalım yeni karısını da dövebilecek mi?” dedi Kader evden çıkarlarken annesinin elini sımsıkı tutup. Artık saklanıp annesinin inlemelerini duymak zorunda kalmayacaktı. Bağıramıyordu bile zavallı, ağlamayı unutmuştu.

Mesude’de hayatında ilk defa kendini özgür bir kuş gibi hissediyor kızı ile başlayacakları yeni hayat için planlar yapıyordu. Bir şeyler öğrenip para kazanacaktı o da, kızına da kendine de bakacaktı. Görecekti o Tekin denilen pislik!

Yokuşbaşı’nda yeni bir hayata başladılar böylece ana kız. Tekin yatırdığı paradan ayrıca mahkemenin verdiği kararla kızının eğitim masraflarını karşıladı ve aylık az da olsa bir nafaka ödedi onlara. Dedesinin süt kardeşi Mesude’de çorap, patik örmeyi öğretmişti. Tekin’e kızına da örmüştü evlerindeyken ama şimdi bunları örüp satabilmek istiyordu. Sokaklarına bir ana kızın taşındığını duyan meraklı mahalleliden bir kaçı ziyaretlerine geldi hemen ve onların adları sanlarını herkese anlatıverdiler hemen. Kadın boşanmış kız da liseye başlamıştı. Maddi olarak ellerinin iyi olmadığı bu eski evde yaşamalarından belliydi zaten. Kadın çorap örerim demişti gelenlere, takke örerim. Bir kaç kişi evdeki yaşlıları öyle şeyler seviyor diye gelip konuştular Mesude ile yünleri onlar alıp geleceklerdi, böyle böyle o da kızı okuldayken bir kaç örgü işi yapıp harçlık çıkarmaya başladı. Hayatında ilk defa kendi parasını kazanınca saatlerce oturup ağlamıştı

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s