“Çok güzel bir akşam geçirdim” dedi Tuğrul onu evine bırakırken, “Umarım yeniden görüşebiliriz!”
“Ben de çok güzel bir akşam geçirdim. Paranı vereceğim daha zaten!”
“Onun hiç acelesi yok gerçekten! Hatta vermesen bile olur! Seni yeniden görmek benim için daha değerli olur o paradan!”
Hayal kıpkırmızı oldu, yüreği ona bu hayattaki Moil’ini bulduğunu söylüyordu ama Harun tecrübesinin üzerine yeniden hata yapmakta istemiyordu.
Devam eden bir kaç gün Tuğrul ile sürekli mesajlaştılar veya telefonda uzun sohbetler yaptılar. Tuğrul’un annesinin durumu giderek kötüleştiği için bir bakımevine yatırmak istiyordu. Kendisinin yanında bütün gün durması mümkün değildi, bir kadın tutsa onu kontrol dahi edemeycekti. Çevresindeki insanlardan çok fazla kötü hikaye duyuyordu bu konuyla ilgili. Çok kaliteli ve güzel bakımevleri vardı şimdi. Maliyetliydi, hem de çok maliyetliydi ama annesinin güvende olduğu hissini satın aldığını düşünecekti. Vicdan azabı da duyuyordu bir taraftan.
“Sen onu sokağa atmıyorsun tam aksine yaşam kalitesini ve güvenliğini yükseltmek için çare arıyorsun ve bunu keyfinden değil mecbur olduğun için yapıyorsun. Kendini suçlama!” demişti Hayal’de ona.
“Onu götüreceğim gün sen de benimle gelir misin?” demişti son konuşmalarında da, Hayal bunu seve seve kabul edecekti elbette.
Tuğrul ile ilk çıktıkları akşam kendini öyle ayakları yerden kesilmiş hissetmişti ki, ertesi gün yönetmene senaryoyu onun arabasında unutup unutmadığını sormak aklına bile gelmemişti Hayal’in. Sonraki günlerde de düşünememişti heyecan ve mutluluktan. Kolyesini geri almış, hayatında tanıdığı en düzgün erkeğa aşık olmuştu. Üstelik sanki onu kendi yaratmıştı zihninde ve sonra hayatına yerleştirmişti. Ne olursa olsun çok düşünüp bu sihri bozmak istemiyordu.
Tuğrul’un annesini bakım evine birlikte götürdüler. Kadıncağız Hayal’e çok içten davranınca onun da içi ezildi ama şimdilik onun için en güvenli yer burası olduğunu düşündü. Sonraki günlerde Tuğrul olsa da olmasa da fırsat buldukta onu ziyarete gitti.
İkinci setin çekimleri nihayet sona eriyordu. Artık daha sakin bir hayatı ve daha çok vakti olacaktı. Tuğrul ile aralarındaki bağ giderek güçleniyordu. Elele tutuşmuşlardı bir kaç gün önce Tuğrul ondan parayı almadığı için elinin darlığı da düzelmişti biraz. İkinci set biraz daha devam ettiği için oradan da gelmişti eli rahatlamıştı artık.
Setin bitmesine bir kaç gün kala yönetmen bir eğlence düzenleyeceklerini duyurdu Hep birlikte bu zorlu süreci atlatışlarını kutlayacaklardı. Yayınlanan fragmanlardan eleştirmenlerden iyi not almış bir yapıma imza atmışlardı hep birlikte. Tabi Hayal sadece bir dublör olduğu için sonrası adına bir beklentisi yoktu. Başrol oyuncusunu payelendiriyordu dublörün çektiği her sahne.
Bu arada Harun’un oynadığı yapımın gösterimi başlamıştı, söylenilenlere göre beklenin altında izleyici toplayabilmişti henüz. Aysun Kutlu tek başına katıldığı bir programda ekibin başarılı olmadığı imasında bulumuştu. Herkes onun rol arkadaşını kastettiği sonucuna varmıştı çünkü bir kaç kez gece ortamlarında kavga ederlerken görüntülenmişlerdi. Hayal bu haberleri görmemeye duymaya çalışmayı bırakmıştı artık. Onunla ayrıldıktan sonra öyle farklı şeyle yaşamıştı ki, önemsiz eski bir olay olarak hatırlıyordu olanları. Üstelik Tuğrul’u tanıdıktan sonra Harun’un onu sadece kullandığını anlamıştı. Bu rol ona zamanında verilmiş bu da Hayal’i ondan kurtarmıştı. Yoksa Hayal elindekini avucundakini Harun’a sunmaya devam ediyor olacaktı hâlâ. Oysa şimdi tam da kendisi gibi bir adamla tanışmıştı, onu el üstünde tutan, üzülmesin diye elinden geleni yapan, sevgiyle bakan, sevgiyle yaşatan. En önemlisi de onu değerli hissettiren. Hayatı boyu annesi dışında kimseden böylesine içten bir değer görmemişti Hayal. İnsanlar birbirlerini değersizleştirme anlaşması yapmış gibi sürekli kötülük peşindeydiler gülen yüzlerin arkasında. Yaşına göre edindiği tecrübeler öyle fazlaydı ki bu konuda Tuğrul gibi birinin ancak hikayelerde olabileceğini düşünerek Moil’e aşık olmuştu belkide. Belki de o kadar içten düşlemişti ki o karakteri sonunda gerçek oluvermişti. Hani şu imgeleme dedikleri, canlandırmayı yapmıştı belkide aylardır senaryosunu yazarken.
Çekim arasında yine bir kenarda oturmuş kendi kendine bütün bunları düşünürken senaryosunu koyduğu dosya önüne bırakılınca kafasını kaldırıp yönetmenle göz göze geldi.
“Orhan hocam!” dedi mahcup bir sesle günlerdir sormayı düşünüp bir türlü soramamıştı adama, üstelik başka kopyası da yoktu bu yazdıklarının. Tuğrul merakla okumayı bekliyordu.
“Okudum” dedi adam.
Hayal inanamadı adamın söylediklerine, “Sahi mi?” dedi şaşkınlıkla ayağa kalkıp. Yönetmenin ikinci kez ayağına kadar gelip onunla sohbet etmesi orada olanların dikkatini hemen çekti tabi ve herkes kulak kesildi aralarındaki konuşmaya.
“Diğer setin ne zaman bitecek?”
“İki ay sonra hocam!”
“Tamam iki ay setten çıkış yanıma geleceksin, Erdal sana kart verecek Üzerinde çalışacağız bu hikayenin!”
Hayal’in heyecandan dizleri titriyordu.Yönetmen yardımcısının uzattığı kartı aldı hemen.
“Sana bir yer söyleyeceğim senaryo yazarlığı kursu, bir şeyler var belli ama oturmamış! Oraya kayıt olacaksın!”
“Tamam hocam!” dedi heyecanla.
“Bu el yazısı olmaz üzerinde çalışamayız, ya kendin yaz ya da birine bilgisayara yazdır bunu!”
“Tamam!”
Sonra dönüp gitti Orhan hoca. Etraftakiler merakla bakıyorlardı dosyaya, kimse onun hocaya bir dosya verdiğini görmemişti. Onun set boyunca karaladığı sayfaların yönetmenin elinde olmasına şaşırmışlardı.
“Vay uyanık görüyor musun?” dedi ışıkçı. Hayal adamı duydu ama hiç oralı olmadı. Hayatının fırsatını yaşamıştı az önce.
Tam bir yıl sonra Tuğrul ile evlenmiş o güzel evde oturuyordu. Orhan hoca senaryosu üzerinde onunla çalışmış, çok iyi bir yapımcı ile anlaşmışlardı. Eğer isterse Hayal’de yapımda bir rol oynayabilecekti. Başrol değildi bu rol, belki seçilen kızlardan biri ya da Turel’in kardeşlerinden biri olabilirdi ama istemedi Hayal. O Moil’e kavuşmuştu zaten, hayalini sinema perdesinde canlandırma isteği yoktu gerçeğine sahipti. Tanışmalarından bir kaç ay sonra emanetçiye ziyarete gitmeye karar vermişler ancak dükkanın bir yıldan uzundur kapalı olduğu yanıtını almışlardı yine komşu dükkandan. Sahibi öldükten sonra bir daha hiç açılmamıştı. Dükkanın üzerindeki Emanetçi tabelası da kaldırılmıştı. İçeride hiç eşya yoktu. Sadece arkadaki duvarın birine boya ile “Gerta” yazılmıştı.
Hayal neredeyse şoka girecekti bu ismi okuduğunda. Tuğrul’da senaryoyu çoktan okumuş olduğu için o da donup kaldı. İkisi de hayatları boyu bu yaşadıklarına bir anlam vermeye çalıştılar. Öyle ya da böyle birbirlerini bulmuşlardı.
Harun’un dizisi dört ay sonra yayından kaldırılınca, insanlar Harun’u çabucak unuttular. Orhan hocanın Hayal ile çalıştığıı duyunca yeni projede görev almak için koşa koşa geldi ikisinin de kapısına. Orhan hoca yaşanılanları bilmese de Harun’un oyunculuğunu yayınlanan bölümlerde hiç beğenmemişti. Moil olmak istiyordu Harun oyuncu seçmeleri için dağıtılan metinlerden öğrenmişti karakteri. Ana erkek karakter.
Oysa Moil olma şansı bir kez ona verilmişti zaten. Hayal’in nişanlandığını da öğrenince elinden bir şey gelmedi fazla. Hayal onun bu kadar itici bir tip olduğunu yeniden yüzyüze gelince farketmişti. Artık onun için ne bir sevgi, ne bir öfke hissediyordu. Bir hiç olmuştu Harun kendi çabasıyla.
Hayal hayatı boyu pek çok senaryoya imza attı. Sadece Orhan hoca ile çalıştılar. Tuğrul ile ölene dek evli kaldılar ve üç çocukları oldu. Tuğrul’da sonunda kendi işini kurdu ve ikisi de bir daha hiç para sorunu yaşamadılar.
Kedilerine “Gerta” ismini verdiler. Herkes sadece senaryodan dolayı olduğunu düşündü.
(SON)
Hikayenizi beğendim. İlginç detaylar var. Tutarlı bir konu bütünlüğü. Bir çırpıda hiç ara vermeden ve her bir bölümü merakla ve heyecanla okudum. Başarılarınızın devamını diliyorum. Yüreğinize sağlık. Allah kaleminize güç versin
BeğenLiked by 1 kişi
çok teşekkür ederim 🌸
BeğenBeğen
Bir çok hikayenizi okudum hepside çok güzel ama bu hikaye çok farklı ve akıcı ayrı bir güzel kaleminize yüreğinize sağlık Gülseren hanım
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim ❤
BeğenBeğen