Hayal Tuğrul’un ofisindeki kanepeye oturdu, içeri girmeden birer Türk kahvesi siparişi verdi Tuğrul. Ya anlatmaktan çekiniyor ya da söze nereden başlayacağını bilmiyordu oyalanıp durmasına bakılırsa. Sonunda derin bir nefes alıp konuya girdi.
“Bakın bundan iki yıl önce burada birlikte iş yaptığım bir arkadaşımın ev almak için başvurduğu kredisine kefil olmuştum. O zamanlar sözlüydüm ve nişan yapmak hazırlıklar yapıyorduk. Sözlüm de sık sık ofise geliyordu haliyle. Arkadaşım da nişanlıydı ama kız başka şehirde yaşıyordu. Evlendikleri zaman burada oturacaklarından alıyordu bu evi zaten. Ev sahibi ile her konuda anlaşmışlar sadece kredi çekmek kalmıştı geriye. Neyse uzatıp sizi baymayayım!” dedi sonra sıkıntıyla.
Hayal bu tarz bir hikaye beklemiyordu ama ilgisini çekmişti girişi, “Lütfen devam edin” dedi gülümseyerek.
“Sonunda sözlüm ve arkadaşım birlikte kaçtılar!” diye bağladı pat diye.
“Ne?”
“Evet maalesef ikisi birbirine aşık olmuşlar, arkadaşım ev için aldığı krediyle o evi aldı.”
“O evde ikisi mi oturdular yoksa?”
“Hayır yıllık izne ayrıldı önce ben bir şey anlamamıştım. Birikmiş bir aylık izni vardı. Nişanlısının geleceğini ve mobilya bakacaklarını söyledi. Meğer o arada evi satışa çıkarmış hemen ve inanılmaz bir şans eseri de ev satılmış iki hafta içinde. O iki hafta biz sözlümle görüşmeye devam ettik, sonra bana her şeyi anlatan bir kısa mesaj yazdı. İkisi birlikte başka bir şehire yerleşeceklermiş. Sonra da bir daha ikisinede ulaşamadım.”
“Banka borcu?”
“Ödemediler bana kaldı”
“Eyvah!” dedi Hayal boş bulunup, hem kendi gibi aldatılmış, hem de kendi gibi borca sürüklenmişti bu zavallı Moil, yani Tuğrul.
“Annemin yüreğine inecekti neredeyse. Biz annemle yaşıyoruz gördünüz. Babamı çok yıllar önce kaybettik. Aslında babam hatırı sayılır bir servet bıraktı bize ama bunlar nakit para yerine ailesinden kalma antika mücevherler olduğu için annem onları hiç bir zaman paraya çevirmek istemedi.”
“Ah sizin de mi?”
“Sizin de mi böyle bir hikayeniz var?” dedi Tuğrul merakla.
“Anlatırım siz bitirin.”
“Annemin babama aldıklarından birazını bozdurduk tabi zaman zaman, aile yadigarlarını hiç ellemedik. İhtiyacımız da olmadı aslna bakarsanız. Ta ki bu borç başımıza çıkana kadar. Önce anneme bahsetmedim borçtan. Kefil olduğumdan da bahsetmemiştim zaten. Sözlümle ayrıldığımızı söyledim sadece çok üzüldü. Onun beni ofis arkadaşımla terkettiğini falan hiç söylemedim. Anne yüreği malum.”
Kendi annesini hatırlayıp iç geçirdi Hayal.
“Her neyse baba yadigarlarını satmak aklıma geldi tabi ama annemi üzmek istemediğim için banka kasasından üç tanesini alıp emanetçiye gittim. Geri ödediğimde tekrar bizim olacaklardı çünkü. Tüm borcu karşılamasa da neredeyse yarısını karşılayacak kadar para teklif etti emanetçi baba. Ancak bir koşulu vardı”
“Hadi canım size de mi?”
“Ben de sizin hikayenizi merak etmeye başladım!” dedi Tuğrul ilgiyle.
“Sizin ki bitsin ben de anlatacağım! Koşul neydi?”
“Tamam. Mesleğimle ilgili bir proje hazırlamamı istedi ama öyle kolay bir şey değil istediği.”
“Siz ne iş yapıyorsunuz ki?”
“Mimarım. Bir bakımevi projesi hazırlayacaktım. Ancak burada o kadar yoğun çalışıyordum ki bir de bunun için ayrıca çalışmam çok zordu.”
“Altı ay mı verdi süre?”
“Hayır bir yıl dedi. Bir yılın sonunda proje ve parayı getirmezsem mücevherleri satacağını söyledi. Altı ay sonra projeyi getiririsem sadece birini vereceğini, parayı verince de diğer ikisini vereceğini söyledi.”
“Ve?”
“Kabul etmekten başka çarem yoktu. Geceleri de evden çalışarak projeyi öyle böyle tamamladım. Öyle basit bir binadan bahsetmiyoruz. Eni konu bir tesis çizdirdi bana. Annem bankadan aldığım mücevherleri ilk üç ay farketmedi. İşler yoğun olduğu için evden çalıştığımı sanıyordu. Sözlümden ayrılmama çok üzülmüştü çünkü beni evlendirmek ve mutlu olduğumu görmek istiyordu.”
“Nasıl öğrendi?”
“Bankaya maaşını çekmeye götürüyordum onu her ay. Aklım ara ara gidiyor benim şu kasaya bakalım deyiverdi bir gün. Acelem var gibi bahaneler uydursam da yaşlı insanlar dirençli oluyorlar. Eksik olanları hemen farketti, yüzüme baktı imalı imalı. Annemin o bakışları kasanın başında bana her şeyi anlattırdı. Bir anda yere yığılıverdi zavallı. Neyse ki sadece tansiyonu oynamış. On beş gün küstü bana önce hiç konuşmadı. Sonra gece gündüz çalışan halimi görünce yumuşadı yeniden. Sahiden bir suçum yoktu benim. Emanetçinin neden bir proje istediğini bir sordu durdu günlerce. Bilmiyordum ki cevap vereyim. Bu adam seni dolandırdı geri vermeyecek emanetleri demeye başladı bu defa. O altı ayın nasıl geçtiğini anlatmam mümkün değil.Altı ay sonra projeyi tamamlayıp emanetçiye koştum. Bu arada bu ofiste çalışırken dışarıya iş yapıyor durumuna düşmem de pek etik bir davranış değildi tabi. “
“Aldı mı projeyi?” dedi Hayal kendi senrayosunu veremediği için merak etmişti iyice
“Evet aldı, mücevherlerin birini de söz verdiği gibi geri verdi. Ben de koşa koşa anneme getirip gösterdim. Seni kandırıyor dedi yine, ikna olmadı. Eninde sonunda o mücevherler bana kalacaktı ve aslında o da bu yüzden korumak istiyordu ama nedense onları kullanmama çok bozulmuştu.”
“Ona sormadan yaptığınıza içerlemiştir” dedi Hayal kadınca bir iç güdüyle.
“Evet sanırım ondan oldu! Bir yol dolana kadar banka kredisinin kalan kısmını ödedim ve ayrıca para biriktirmeye çalıştım emanetçiye olan borcumu ödemek için ama tabi bu kadar parayı maaşla kazanmak mümkün değil. En çokta annemi hayal kırıklığına uğratacağım için üzgündüm ki bir gün eve gittiğimde annem adıma bir zarf geldiğini söyledi. Büyük bir şirketten geliyordu zarf. Ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Açtım ki içinden çıkan yazıda ekteli projemle şirketin açtığı yarışmada ikinci olduğum yazıyordu!”
“Haydi canım!”
“Evet gerçekten! Ekteki projenin emanetçiye verdiğim proje olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Şoka girmiştim resmen. Evin içinde göbek atmaya başlamışım birden annem anlatıyor. Delirdiğimi sanmış zavallı kadın. Ne kadar streste olduğumu en yakın o görüyordu çünkü.”
“Emanetçi mi yollamış?”
“Evet o yollamış, ikinci olduğum için projem hayata geçmeyecekmiş öncelikli olarak ama bana yüklüce bir ödül vereceklermiş, çünkü şirkete geçecekmiş proje ve daha sonra hayata geçecekmiş. Yani haklarını satın aıyorlarmış bir şekilde. Para hem emanetçiye borcumu ödüyor hem de üzerine bana da kalıyordu çokca.”
Hayal o kadar heyecanlanmıştı ki oturduğu yerde kıpırdamaya başladı gerisini duymak için. Bu Moil yüzlü adam anlattığı için mi bu kadar güzeldi bu hikaye?
“Ertesi gün emanetçiyi aradım. Sizin borcu ödeyemeyeceğiniz gün gibi ortadaydı. Benimde kendimi garantiye almam gerekiyor dedi.”
(devam edecek)