Hayal – Bölüm 20

“Bu saatte mi bir şey bırakmanız gerekiyor?” dedi yönetmen.

“Tuhaf biliyorum ama size zor olacaksa ben otobüse bineyim!”

“Yo hayır onun için söylemedim! Adınız Hayal değil mi?”

“Evet Orhan hocam adım Hayal!”

Yönetmen başka soru sormadan arabayı Hayal’in istediği yöne doğru sürdü. İkisi de konuşmadılar,hem çok yorgun, hem de zihinleri çok meşguldü işleriyle.

Hayal’in gözü sürekli saatteydi. Emanetçinin önüne geldiklerinde, “Burası!” dedi heyecanla ve neredeyse araba durmadan iniverdi birden. Saat on ikiyi üç geçiyordu. Koşarak kapıya gitti. Gece burası iyice ıssız ve ürkütücü görünüyordu. İleride bir köpek havlamaya başladı. Hayal onun koşmaya başladığını görünce hızla itti kapıyı ve içeri girdi. Neyseki dükkan hâlâ açıktı. Yaşlı adam yüksek tezgahta görünmüyordu ama geçen gelişinden onun arkada bir yerlerde olduğundan emindi. Yaklaşıp arkaya doğru eğildi.

“Kapattık!” dedi yaşlı adam ters ters.

“Parayı ve senaryoyu getirdim!” dedi Hayal, “Konuşmuştuk ya!”

“Evet biliyorum ama geç kaldınız, kapattık!”

“Nasıl kapattınız? Buradasınız işte ve saat henüz on ikiyi beş geçiyor!” dedi telefonundaki saati açıp adama uzatarak

“Saat on ikiye kadar süreniz vardı! Size on ikide kapatırız demiştim! Ben yalancı değilim hanımefendi!”

“Bakın yanlış anlamayın tabi ki size böyle söylemiyorum. Ancak beş dakika için herhalde beni bu saatte geri çevirmeyeceksiniz. Ne istiyorsanız yaptım. Kolyemi geri almak istiyorum”

“Üzgünüm kapattık ve siz geç kaldınız. Kolyeniz satıldı!”

“Ne? Gecenin bu saatinde bir müşteri geldi ve bir iki dakika önce kolyeyi mi aldı yani?” dedi Hayal öfkeyle.

“Evet!” dedi yaşlı adam sakin sakin.

“Siz beni aptal mı sanıyorsunuz? Yalan bu! Kolyemi çoktan sattınız değil mi? Senaryoyu bu yüzden istediniz getirmeyeceğimi sanıyordunuz ama getiridim işte!” diyerek elindeki para pakedini ve dosyayı tezgahın üzerine sertçe bıraktı!”

Yaşlı adam hiç istifini bozmadı.

“Onları geri alabilirsiniz çünkü kolyeniz artık burada değil!”

Hayal’in iyice sinirleri bozulmuştu, aylardır bu iş için uğraşıyor iki işte birden çalışıp yorgunluktan öldüğü halde senaryo yazıyordu. Annesinden kalan tek kolyeydi o ve Harun’a yenilmek istemiyordu. üç, beş dakika için her şey boşa gitmiş olamazdı. Şimdi bu ihtiyar utanmadan onu aptal yerine koyuyordu.

“Yalancısınız!” diye kükredi Hayal, bir yandan ağlıyor, bir yandan bağırıyordu.

Sesi dışarı sokağa kadar çıktığı için yönetmen korkuyla arabadan inip dükkana daldı. Hayal sinir krizi geçiriyordu.

Yaşlı adam yönetmeni görünce “Eğer bu küçükhanımı şimdi buradan alıp gitmezseniz polis çağıracağım!” dedi sakin sakin. Sonra elindeki kağıdı Hayal’in tezgaha bıraktığı paketlerin üzerine bıraktı. Bunlar da küçük hanımın. Çok istiyorsa emaneti bu adreste.

Yönetmen uzanıp tezgahta duran paketleri aldı, neler olduğunu anlayamamıştı ama Hayal’e sarılıp onu dükkandan dışarı çıkardı. hayal şimdi katıla katıla ağlıyordu. Elindekileri arka koltuğa attıktan sonra onu arabaya bindirdi ve şoför koltuğuna geçti. Her zaman arabasında bulunan kolonyayı alıp Hayal’e uzattı.

“Haydi sakinleşin biraz, neler oldu içeride? Size bir şey yaptıklarını düşündüm!”

Hayal kolonyayı aldı ve ağlamaya devam etti bir süre daha. Yönetmen arabayı emanetçinin önünde bırakıp adamın onu taciz ettiklerini düşünmemesi için hareket etti. Hayal’in sakinleşmesi neredeyse yarım saati buldu. Sonunda ;

“Çok özür dilerim gerçekten bunlara şahit olmanızı hiç istemezdim. Ben ineyim siz de eve gidip dinlenin!” dedi adama.

“Sizi bu halde nasıl bırakayım, adresi söylerseniz evinize kadar götüreyim!” dedi yönetmen. Aslında çok ters bir adamdı ve herkes onu vicdansız diye tanımlardı. Bu sektör sömürüye açık bir sektördü. hayat ve tabi yaşı da ona bazı şeyleri acı tecrübelerle öğretmişti. Çekimlerin başından beri Hayal’in tuhaf halleri dikkatini çekmişti. O bir sinemacıydı ve insanları gözlemleme konusunda kendini çok geliştirmişti. Bu gözlemleri meslek hayatında çok işine yarıyordu Aslında Hayal’i başlı başına bir karakter olarak düşünmüştü. Bir projede değerlendirilebilecek bir karakter örneği. Oyuncu olarka değil ama karakteri beyaz perdede bir role giydirilebilirdi. Sonra yazdıklarını merak edip kurcalayınca bunları sandığı gibi bir günlük veya benzeri bir şey değil de bir hikaye olduğunu anladı. Okuduğu kadarı ilgisini çekmişti ama insanlar onun ilgisini yanlış anlayıp havalara giriyorlardı kolaylıkla. Bu yüzden bir şey söylememişti. Bu gece yaşanılanlar ise kızı iyice gizemli tuhaf bir karaktere dönüştürmüştü yeniden. Neler olduğunu merak ediyordu. Üzülmüştü de ama bunu kendine de itiraf etmek istemiyordu şimdilik.

“Neler oldu orada? Bu saatte bir emanetçide ne işiniz vardı?” dedi dayanamayıp.

Hayal boş boş bakıyordu şimdi ağlaması sona ermişti. Sayıklar gibi anlatmaya başladı olanları eve varana kadar.

“Bu dosyada bir senaryo mu var yani şimdi?” dedi adam, bir emanetçi istedi diye hemde.

“Evet!” dedi Hayal. Evin önüne gelmişlerdi artık.

“Eşyalar arka koltukta, emanetçi kolyenizi almanız için bir adres verdi Sanırım kolyenizi alan kişinin adresi! Para pakedinin içine koydum!” dedi Orhan bey.

“Kolyenin adresi mi?” dedi Hayal, birden bire sevinmişti. Hemen indi ve para pakedini aldı içindeki adresi kontrol etti, “Çok teşekkür ederim” diyerek binaya koştu dönüp.

Ertesi gün parayı adama götürüp kolyesini geri alabilirdi böylece.

Orhan bey de arabasını sürüp kendi evine gitti. Bu gece yaşadığı bu tuhaf tecrübe, harika bir proje fikri canlandırmıştı zihninde. Uzun süredir yapmak istediği bir işin kayıp taşları oturmuştu yerine.

“Hiç bir şey ama hiç bir şey tesadüf değildir!” diye mırıldandı uykuya dalmadan kendi kendine.

Hayal ise adres kağıdını ve parayı hemen yatağının yanındaki komodine koydu kaybetmemek için ve kendini yatağa bıraktı. Sanki o gece sinir krizi geçiren o değilmiş gibi derin bir uykuya daldı hemen. Ertesi gün çekim öğleden sonra olacaktı ama çekimden önce gidip kolyesini geri isteyemeyi planlamıştı.

Yeniden uyandığında saat on biri geçiyordu. O kadar yorgundu ki uzun süredir bu kadar uzun saat uyumadığı için her yanı ağrımaya başlamıştı. Başucundaki para paketi ve kağıdı görünce hemen yapacaklarını hatırlayıp fırladı yataktan. Dün gece çok ağladığı için gözleri davul gibi şişmişti. Yönetmene de rezil etmişti kendini. Adam kesin onun deli olduğunu düşünüyordu. Çekime gidince gidip özür dilemeye karar verdi ama önce kolyeyi geri alacaktı. Artık bir takıntıya dönüşmüştü beyninde bu konu. Harun’a karşı bir savaştı bu ve onu yenecekti.

Çekime kadar en az dört beş saati olduğu için acele etmedi. Karnını doyurdu, duş aldı hatta bir kahve bile içti. Garip bir rahatlama hissi gelmişti üzerine. Kağıdı alıp adresi kontrol etti, internetten tam olarak yerine baktı. Burası bir iş yeriydi garip bir şekilde. Birisi emanetçiden neden kolye alırdı ki? Alsa bile ne diye adresini bırakırdı?

Kağıdın arkasında alıcının adı yazıyordu, “Tuğrul Evcimen”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s