Hayal ertesi gün emanetçiye gitmek, hem parayı hem senaryoyu teslim etmek zorundaydı. Saat gecenin üçüydü ve o yeni girebilmişti eve. Hikaye henüz sonlanmamıştı bile zihninde. İki setin arasında ancak yarım saat vardı ve onun bu yarım saatte emanetçiye yetişmesi mümkün değildi. Ne yapacağını kara kara düşünmüştü ve gelene kadar. Önce senaryoyu tamamlaması gerekiyordu tabi. Bu kadar geç olmasa emanetçiyi arayıp bir kez daha konuşabilirdi ama sabahın üçünde ne arayabilir ne de mesaj atabilirdi.
Yorgunluktan bitmiş bir halde kağıtların başına geçti. Hiç uyumadan sabaha kadar yazsa, sabah çok erken emanetçiye gitse bile adam açmamış olabilirdi. Hangi emanetçi sabah ezanıyla dükkan açardı ki, kimin o kadar acil işi olurdu emanetçide. Ne olursa olsun teslim etmenin bir yolunu bulmalı ama önce teslim etmesi gereken senaryoyu tamamlamılıydı. Belki ikinci sette iki çekim arası kaçmayı başarabilirdi yönetmenle konuşup.
Zihnini çözüm aramaktan uzaklaştırıp hikayeye odaklamaya çalıştı, Moil kızlara ilaçları dağıtıp cinlerin yanından ayrılmıştı bıraktığı yerde ve şimdi Turel’e kavuşmak için acele ediyordu.
Sevdiği kadının ilaca başladığını da bildiği için etkinin nasıl olacağını gözleriyle görmek istiyordu. Gerta’nın bir cin olduğunu öğrendikten sonra nedense ona daha çok güvenmeye başlamıştı. Çocukken annesi ona cinlerle ilgili masallar anlatırdı ama bir gün onlarla karşılaşacağı hele ki iş birliği yapacağını asla düşünmezdi. Onların gerçek olduklarına bile inanmıyordu bir kaç gün öncesine kadar.
Uzun bir yolculuktan sonra heyecanla Turel’in evine vardı. Ona anlatacağı çok şey vardı. Etrafta tuhaf ağır bir koku vardı. Kapıyı çalarken etrafta bir hayvanın ölmüş olabileceğini düşündü.
Turel’in annesi kapıyı açıp karşısında Moil’i görünce şaşırdı.
“Demek döndünüz?” dedi hemen o da heyecanla, onun kızlarının başına gelenleri görünce ne yapacağını merak ediyordu. Bunun Turel’i çok üzeceği açıktı. Sevdiği adam başına gelen bu talihsiz olay yüzünden onu terkedecekti.
“Evet, Turel evde mi?” dedi Moil hemen.
“Size bir iyi, bir de kötü haberim var ne yazık ki!”
Moil sevdiği kadının ilaçlar yüzünden öldüğünü duyacağını düşündü ve beti benzi atıverdi hemen, “Kötü önce lütfen!” dedi sesi titreyerek.
Turel’in annesi kızının başına gelenleri hızlıca anlattı ve onun artık ağılda yaşadığını söyledi. Anlattıklarını neredeyse neşeli bir yüz ifadesi ile dinleyen Moil’in ilacın işe yaradığına ve sevdiği kadına başka bir şey olmamasına sevindiğini anlayamadı elbette ve içinde oğlanın şoka girmiş olabileceğini geçirdi.
Moil kadının sözü biter bitmez döndü ağıla gitmek için ama Turel’in annesi seslendi hemen “İyi olanı sormayacak mısın?”
“Ah evet özür dilerim!” dedi Moil nazikçe ve kapıdan dört adım uzaklaştığı yerde beklemeye başladı. Kötü haber iyi olduğuna göre iyi haber gerçekten iyi olmalıydı.
“Siz yokken buraya bir asker geldi?”
“Bir asker mi?” dedi Moil şaşırarak
“Evet, bir seyahate gittiğinizi o söyledi. Turel’in başına gelenleri duymuş. Sanırım kasabadaki doktordan.”
“Sonra?” dedi Moil
“Turel’i görünce şoka girdi tabi. Sanırım saraya durumu iletti ve bir kaç gün sonra gelip Turel’in artık kurban listesinde olmadığını söyledi bize!”
“İşte bu iyi haber!” diyerek dönüp ağıla doğru koşmaya başladı Moil.
“Lütfen kızımı üzecek bir şey söylemeyin!” diye seslendi Turel’in annesi endişeyle.
“Merak etmeyin!” diye bağırdı Moil.
Moil’in sesini duyan Turel ağılın kapısına çıkmıştı bile. O kadar keskin bir koku yayıyordu ki, Moil neredeyse düşüp bayılacaktı.
“Aşkım annele konuştum şimdi!” dedi onu görür görmez, “Başarmışız!”
“Ah Moil şu halime bak, ya bunlar geçmezse!” dedi Turel ağlamaklı bir sesle, “Bütün köy benden kaçıyor artık!”
“Diğer hapları içmedin değil mi?”
“Hayır içmedim zaten on gün dolmadı henüz ve gerekte kalmadı sanki!”
“Eğer hızla iyileşirsen seni yeniden listeye alırlar ama bu yüzden kurban gününe kadar böyle kalmak zorundasın!”
Bu arada tüm koku ve berbat görüntüsüne rağmen Turel’in yanına kadar gitmiş onun elini tutmuştu. Aslında sarılıp öpmeyi planlamıştı ama bu şartlarda pek mümkün görünmüyordu. Koku gerçekten nefes almayı engelleyecek kadar kötüydü. Öksürerek uzaklaştu Turel’den ve bir kaç derin nefes aldıktan sonra geri döndü. İkisi de kahkahalarla gülmeye başladılar. Turel’in annesi uzaktan ikisini izliyordu.
“Serdik gel en sonunda ikisi de delirdi herhalde!” diye seslendi kocasına. Adam Moil’in geldiğini bilmediği için neler olduğuna bakmaya geldi kapıya kadar.
“Sence ayrılacaklar mı?” dedi Moili görünce.
“Bilmiyorum baksana delirmiş gibi gülüyorlar!”
Moil gerçektende beklediğinden kötü görmüştü Turel’i ama bunun onun hayatını kurtaracağını bildiği için kendini telkin etmeye çalışıyordu içinden.
“Berbat görünüyorum değil mi?” dedi Turel gülmeye devam ederken. Gülerken yanaklarındaki kabarcılar sıkıştığı için daha çok cerahat akıyor ve koku da daha çoğalıyordu.
“Seni bu halinle bile sevecek kadar aşığım ben ama koku görüntünden daha berbat!” dedi kendini tutamayıp.
Yine gülmeye başladılar.
Hayal uyandığında hâlâ yüksek sesle gülüyordu. Biraz yazdıktan sonra zihni uykuya geçivermiş ve hikayenin kalanını yine uykusunda bizzat yaşamıştı. Hemen saate baktı saat altı olmuştu. Az önce rüyasında gördüklerini yazmak için yere düşen kalemi eline aldı ve hızlı hızlı yazmaya başladı. Bir yandan da giderek çirkinleşen yazısını nasıl okuyacaklarını düşünüyordu. Rüyasında gördüğü kadarını yazdıktan sonra ilk setteki aralarda yazmak için kağıtları topladı ve çantasına koydu. Gidip bir duş aldı. Neredeyse bir saat ancak uyumuştu ve ayılması gerekiyordu. Neyseki bu gün iki sette de çok tehlikeli sahneler çekilmeyecekti.
Hiç bir şey yemeden fırladı evden ve ve koşarak durağa gidip ilk gelen otobüse bindi. Kafasını cama dayadı ama yeniden uyuyacağını anlayınca telefonunnu on beş dakika sonrası için kurdu. Yolculuk yirmi yirmi beş dakika sürüyordu. Alarm çalınca gözünü açıp durağını kaçırmamış olurdu böylece.
Zihni hemen rüyanın içine çekti onu yine.
Moil’in kapıda onları izleyen anne ve babası duymaması için Turel’e iyice yaklaştı yeniden. Burnunu eliyle tutup ağzından nefes alarak hızlıca olanları anlattı. Turel ilk önce korku dolu bir çığlık attı, sonra bir süre sessizce dinledi, sonunda ise neşeyle dans etmeye başladı.
“Bence ayrlmayacaklar!” dedi kapıda duran babası karısına, “Ancak delirdikleri kesin!” sonra dönüp içeri girdi. Karısı da peşinden yürüdü. En azından Turel hâlâ mutluydu.
Hırslı asker saraya haberi uçurur uçurmaz listeden düşürülmesi için haber gelmişti. Bu köyden seçilen iki adayda sorunlu çıkmıştı. Biri ölmüş, diğeri hastalanmıştı. Bu nedenle bu senelik başka bir aday belirlememe kararı aldılar. Ülkede yeterince kız vardı zaten.
Turel Gerta’nın bir cin olduğunu duyduğunda epeyce korkmuş ve çığlk atmıştı. Annesi ona da cinlerle ilgili masallar anlatmıştı küçükken ama bu masallarda bütün cinler kötüydü ve insanlara zarar veriyorlardı
(devam edecek)