Hayal – Bölüm 15

Moil ve yaşlı adam hava kararırken yola çıkmışlardı. Moil gündür bu adamla çok görülüp dikkat çekmek istemedi için gece yolculuğunu seçmişti. Issız ovalardan ve ağaçlık bölgelerden geceleri geçmek çok daha tehlikeliydi ama saraya karşı gelecek bir eylem içinde bulunmakta en aa bu kadar tehlikeli sayılırdı.

Çok tedirginsin asker, yolculuk eden iki adamız sadece, ne yapmaya gittiğimiz alnımızda yazmıyor ki!” diye gülmüştü yaşlı adam onun tedirginliğini farkedince.

“Senin gibi bir sahtekar olmadığım için alışkın değilim!” diye cevap verdi Moil ciddi bir sesle.

Bana sahtekar diyorsun ama söylediklerime inandığın için benimlesin öyle değil mi?”

Sessizce yola devam ettiler Moil’den cevap gelmeyince. Turel’in ilacı içtiğini ve içtiğinde ne olduğunu görmemişti, yolda bu adam onu öldürse gece vakti kimsenin ruhu duymazdı. Sahiden de göze aldıklarını düşününce adama güvendiği sonucu çıkıyordu. Adam onu ihbar da edebilirdi rahatlıkla, sonuçta o bir mahkumdu ve askerin dediğini yapıyordu. Gecenin karanlığı ruhuna çöktü iyice.

“Cesur ol genç asker, umut çok kolay kaybedilebilir ama bulmak zordur!” diye mırıldandı yaşlı adam ya da Moil’e öyle mırıldanmış gibi geldi. Gerçekten tuhaf biriydi aslında yol arkadaşı, henüz adını bile sormamıştı ona. Zihin okuyabildiğini düşünmüştü geçen konuşmalarında. Kafası sadece Turel’i kurtarmak ile meşgul olduğu için adam hakkındaki düşüncelerini toparlayamıyordu. Ancak bu iş sona erdikten sonra mutlaka takibe alacaktı onu. Söz verdiği gibi serbest bırakacaktı elbette eğer plan işe yararsa ona hem Turel’in hem de bir çok genç kızın hayatını borçlu olacaklardı. Bir sahtekar için oldukça kapsamlı bir iyilikti bu. Yine onun kaçabileceği düşüncesi saplandı zihnine, düşüncelere dalıp gitmek yerine gözünü ondan ayırmamaya karar verdi.

Turel söz verdiği gibi o akşam yatarken ilaçlardan bir tanesini yuttu. Sonrakini on gün sonra yutması gerektiği için kapının arkasına bir işaret koydu. Her gün yanına bir işaret daha ekleyecekti. Moil zamanında dönmeyi başarır ilaçları dağıtabilirlerse saray bu sene oldukça büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktı.

Duşa girdiğinde zihni yeniden aklamaya başladı Hayal’in, suyun altında öylece durup zihninin ona hikayeyi anlatmasını bekledi. Moil tehlikeli bir yolculuğa çıkmıştı. Bu yolculuğun sonunda ona bir şey olmasını istemiyordu. İçinde bir sızı hissetti.

“Bu senin hikayen ona bir şey olmasını istemezsen olmaz!” dedi kendi kendine.

Hikaye biterse Moil’i bir daha göremeyecekti zihninin içinde, acaba bu yüzden mi bir türlü bitmek bilmiyor ve sürekli uzuyordu hikaye. Böyle devam ederse onu zamanında bitiremeyecekti gerçekten. Aklını başına toplayıp hayali bir adama aşık olmaktan vazgeçmeliydi. Ne Moil gerçekti, ne de o Turel’di.

Düşünceleri dağılınca çıktı suyun altından, kağtların başına geçip, az önce zihninden akanları yazdı hemen. On gün süresi vardı ve yarın çok yoğun bir sete başlayacaklardı. Yönetmen oldukça huysuz bir adamdı ve söylediklerine göre sahneler içine sinene kadar çalışma saatlerini uzatıyordu. Bu parayı toparlayabilmek için kabul ettiği ikinci setlerden biriydi yine. İlki bir dizi olduğundan onu bırakması mümkün değildi. Mecburen sinema filmlerinin setlerine de haber bırakmıştı.

Güya Harun ödeyecekti bu borcu, onun için bu annesinin kolyesini bir emanetçiye verdiğine inanamıyordu şimdi. Onu terkedecekse bile en azından o kolyeyi geri alması için gerekli parayı ödeyebilirdi. O bir parazitti hayatında, uzun süre kanını emmişti ama Hayal bunu ancak o gittikten sonra farkedebilmişti.

“Allah’ın parmağı yok Hayal hanım! Eğer o zibidi bu senaryoda as oyuncu olmasaydı o zaman sen onu sırtında taşımaya devam edecektin salak gibi!” diye azarlıyordu kendini aklına geldikçe. Dizinin kadrosu çeşitli televizyon programlarına görünmeye başlamıştı. Bir kaç gün önce tesadüfen denk geldiği birinde Harun’un dişlerini yaptırdığını farketmişti. Bembeyaz ve inci gibi olmuştu bütün dişleri. Bu kadar kısa zamanda nasıl bu kadar başka bir hayata adapte olduğuna şaşıyordu Hayal. Sanki doğduğundan beri yıldız olmayı bekliyormuş gibiydi.

Öfkelenince kafası dağılığ hikayeye odaklanamadığı için kovaladı Harun’u kafasından ama duşun ardından çöken ağırlığa yenik düştü ve çalışmayı planlamışken kanepede derin bir uykuya daldı. Rüyasında Moil’i gördü ancak bu defa senaryonun içinde değil başka bir yerdeydiler. Başka bir hikayenin içinde.

Sabah gün ağarırken açtı gözlerini, kanepede ve evinde olduğunu anlaması zamanını aldı. Sonra çekimi hatırlayınca fırladı yerinden. Setin ilk günü erken saatte başlayacaktı. Hayal arada diğer sete geçecek ve sonra yeniden oraya dönecekti. Akşam gelip hikayeyi bitirecek gücü kendinde bulmayı umuyordu.

Oraya vardığında yönetmen ve ekibi çoktan gelmişlerdi. Hemen yanlarına gitti çalışma planını öğrenmek için. Gece on ikiye kadar planlanan halinin devam edeceğini öğrenince biraz canı sıkıldı. Belkide aralarda devam edebilmek için çalışma kağıtlarını da yanında taşımalıydı artık.

O gece saat iki buçukta eve vardığında ayakta duracak hali kalmamıştı.Sette yediği sandviç midesine dokunduğu için ağrısı da vardı. Yine de kanepeye oturdu bir şeyler yazma umuduyla ama zihni ona cevap vermedi. Telefonun alarmı ile gözlerini açtığında yine kanepedeydi. Öylece uyuyvermişti oturuken. Hemen fırlayıp hazırlandı. Set yine erken başlayacaktı.

Üç gün aynı tempoda çalışıp durdular. Çekimlerin kalanı için mekan değişeceğinden teçhizatın taşınması için iki gün ara verildi. Oyuncular bir araya geleceklerdi yine ama Hayal’in bu aşamada orada olmasına gerek yoktu. Yorgunluk ve uykusuzluktan perişan haldeydi ve üç gündür tek bir satır bile yazmamıştı. Bir süre dinlenmeden yazmaya devam edemeyeceğini bildiği için gelir gelmez kendini yatağa bıraktı.

Moil ve adının Gerta olduğunu öğrendiği yaşlı adamın yolculukları iki gece sürdü. Vardıkları yer küçük bir kasabaydı. İlaçları yapan adam burada yaşıyordu. Ailesi nesiller boyu şifacı olarak biliniyordu. Gerta’yı görünce çok memnun oldu. İki adamın arasında eskiye dayalı bir dostluk olduğu anlaşılabiliyordu.

Gerta bir yıl içinde iki kez buralara gelmen pek rastlanır bir durum değil senin! Bu genç adam yeni çömezin mi yoksa?”

Moil ne çömezi der gibi şaşkın şaşkın baktı adama.

“Hayır o bir asker!” dedi Gerta, “Senden istediği bir şey var! Bu yüzden geri gelmek zorunda kaldım!”

“Sahi mi ne istiyor acaba? Benim inatçı kuzenimi yolundan geri döndürmeye yetecek kadar önemli bir şey olmalı!” diye güldü adam.

“Siz kuzen misiniz?” dedi Moil.

Adamlar başlarını salladılar.

Ne istiyorsun asker?” dedi şifacı. Konuşması gerçekten Gerta’nın konuşmasına benziyordu.

“Gerta’nın bana verdiği ilaçlardan daha fazlasına ihtiyacım var?”

“Hangi ilaçları?”

Moil tarif etmesi için Gerta’ya döndü ama yaşlı adam kaşla göz arasında odadan çıkıp gitmişti. Moil kapıyı açıp etrafa bakındı ama Gerta’yı göremedi. Şimdi ilaçları alması onu bulmaktan önemli olduğundan içeri döndü.Adam üzerine düşeni söz verdiği gibi yapmıştı zaten.

“Gerta gerekmediğini düşünse asla seninle geri gelmezdi, hangi ilaçları istediğini söylersen yardım edeyim!” dedi şifacı kuzeninin ortadan kaybolmasına şaşırmamış görünerek.

Moil Turel’i ve Gerta ile başlarından geçenleri anlattı adama, Turel’in tüm kızları kurtarmak istediğini de tabi.

“Şimdi anlaşıldı dedi şifacı yüzü ciddileşerek!”

Moil adamın ne demek istediğini anlamamıştı.

“İlaçları senden önce Gerta sipariş etmişti, o dört ilacı benden alırken. Arkadaki paketlerde hepsi hazır bekliyorlar!”

“Anlamadım?” dedi Moil şaşkın şaşkın.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s