Moil ertesi gün Turel’in yanına gidip yaşlı büyücü ile konuştuklarını anlatmıştı. Tabi ondan aldığı dört ilacı da yanında getirmişti. Ancak adama güvenemediği için onu serbest bırakmaya niyeti yoktu.
“Bunları yutma kararını ancak sen verebilirsin Turel!” dedi endişeli bir ses tonuyla.
“Moil neden dert ediyorsun ki? Bu ilaçlar bana bir şey yapacak olsa ile, ben neredeyse iki ay sonra ölmüş olacağım. Ha iki ay önce, ha iki ay sonra. Eğer bu ilaçlar bir işe yararsa, adamın söylediği gibi işte o zaman sen ve ben ömrümüz boyu birlikte olabiliriz! Bu riski almaya değmez mi aşkım!” dedi Turel gülümseyerek. Hiç beklemediği bir anda ortaya çıkan bu mucizeye gerçekten çok sevinmişti. Sonunda duaları kabul olmuş en azından bir kurtulma ihtimali belirmişti.
“Bundan ailene bahsetmemelisin ama eğer ağızlarından bir şey kaçırırlarsa hiç umudumuz kalmaz!”
“Bahsetmeyeceğim merak etme! Umarım iki ayda bunun yaratacağı yaraları tedavi edecek bir ilaç bulup getirmezler!”
“Yaşlı adamın dediğine göre bu mümkün değil!”
“Peki ya düzelmezse!” dedi Turel endişeyle, “Yani o şeyler hep kalırsa ne olacak?”
“Ben yine seni sevmeye devam edeceğim!”
“Bunları tedavi edecek bir başka ilacı var mı o adamın?”
“Hayır dördünü de yuttuktan sonra iki ay içinde cildinin eski haline kendiliğinden geri geleceğini söyledi!”
“Tamam o zaman!” dedi Turel.
“Yutacak mısın?”
“Evet yutacağım!”
“Aşkım eğer bu ilaçlar yüzünden sana bir şey olursa, önce gidip o ihtiyarı öldüreceğim, sonra da kendimi inan bana!”
“Moil, eğer bana bu ileçlar yüzünden ya da kaderim yüzünden bir şey olursa bana söz ver sen yaşamaya edeceksin!”
Moil cevap vermeden sıkıca sarıldı sevdiği kadına, “Sana bir şey olmayacak!”
Turel’de sımsıkı sarıldı sevdiği adama ilacın etkisi söylendiği gibi olursa bir süre cerahatlar yüzünden birbirlerine dokunmaları mümkün olmayacaktı anlaşılan. Parmaklarının ucunda yükselip dudaklarına bir öpücük kondurdu Moil’in.
Sonra masanın üzerinde bir kumaş parçasının içinde duran ilaçlardan birini eline aldı. Moil gözlerini kocaman açmış ona bakıyordu şimdi. Turel derin bir nefes aldı ilaca bakarken ve onu ağzına doğru yaklaştırmaya başladı.
Tam dudaklarına değecekti ki hızla indirdi elini, “Hayır bunu içemem!” dedi endişeyle.
“Ne? Neden? Korktun mu yoksa?”
“Hayır korkmadım, zaten öleceğim dedim ya! Bunu içersem ben kurtulacağım ve benim yerime bir başka kız seçecekler. ayrıca benimle birlikte seçilen tüm kızlarla birlikte o ölecek! Benim yüzümden ölecek hem de, ben kurtulduğum için!”
“Kurtulan ilk kız olacaksın sen! Herkes için bir umut olacak bu belki de!” dedi Moil.
“Evet ama diğer kızlar yanarak ölecekler, acılar içinde, bu benim kurtuluşum mu olacak yani? Onlar yanarken ben onları mı izleyeceğim Moil! Bunu yapamam!”
“Ne yapmak istiyorsun o zaman! Ölümü mü seçeceksin?”
“Hayır bu ilaçlardan bu sene seçilen bütün kızlara bulmalıyız!”
“Ne? Delirdin mi sen? Adamda sadece dört tane ilaç vardı.”
“Nereden biliyorsun?”
“Yani bilmiyorum tabi ama olsa başka da verirdi herhalde!”
“Moil aşkım bütün kızları, bizden sonra gelecek olanları da kurtarabiliriz belki, ne olur adama ilacı nereden bulduğunu sor! benim için lütfen!”
“Peki ya yok derse!”
“O zaman bu ilacın formülünü bulmamız gerekecek!”
Moil çaresizce baktı sevdiği kadına “Peki sen ilacı yutsan yine de biz bunları ararken olmaz mı?”
“Hayır kesinlikle olmaz!” dedi Turel ve elindeki ilacı da kumaşın üzerine bırakarak, kumaşı kese gibi büzdü ve göğsünden içeri sokuverdi.
Hayal başını kağıtlardan kaldırdığında yüreği heyecandan küt küt atıyordu. Az önce karşısında Moil vardı yine, elleri bir taraftan yazarken, hikaye onun etrafında yaşanmaya devam ediyordu. Moil’e sarıldığını, onu öptüğünü hepsini hissetmişti. Diğer kızları kurtarmayı gerçekten istiyordu. Hikaye ellerini, zihnini ve hatta bedenini ele geçirmiş gibiydi. Kendiliğinden ilerliyordu. Hayal aslında onu yazmıyor da izliyor gibiydi. İzliyor gibi de değil doğrudan yaşıyordu sanki. Bir anda etrafındaki herşey değişiyor olayların ortasında buluyordu kendini. Ancak sadece kendi olduğu sahnelerde oluyordu bu tabi. Diğer sahnelerde böyle bir yoğunluk veya değişim hissetmiyordu.
Moil’e gerçekten aşık olmuştu.
“Sonunda delirip, kendi yazdığım karaktere aşık oldum galiba!” diyerek gülüyordu ama onun ela gözleri, yumuşacık dudakları, açık kumral dalgalı kısa saçları ve ince uzun ellerini düşündüğü zaman sanki az sonra kapıdan giriverecekmiş gibi tuhaf bir hisse kapılıyordu.
“Sonunda kalbi kırık kadın yazar, aşkı kendi hikayelerinde bulmak için tuhaf bir yolculuğa çıktı!” yazmıştı senaryonun kapağının en altına. Bunu verirken orada bırakmayı düşünmüyordu ama her başına geçişinde ilk bu cümleyi okumak hoşuna gidiyor ve onu motive ediyordu şimdilik. Bu cümleyi okuyor ve ardından Moil’e kavuşuyordu.
Harun bir kaç reklam filminde oynamaya başlamıştı bu arada, dizi çekimleri devam ediyor internetet bir çok sahneden görüntüler yer alıyordu. Gelecek sezon yayına gireceği söyleniyordu şimdilik. Magazin programlarında Aysun Kutlu ve Harun’un gece gezmeleri bol bol yer alıyordu. Neredeyse iki aydır birlikte olan ikiliye magazinciler evlilik planları olup olmadığını sormaya başlamışlardı artık. Ünlülerin dünyasında iki ay uzun bir süreydi ilişkiler için.
Hayal’in artık midesi bulanıyordu Harun’u gördüğünde. Perdeleri hâlâ açmıyordu o reklam panosunu görmemek için ama bu defa acı çekmiyordu en azından. Bu senaryo ve Moilona o kadar iyi gelmişti ki Harun’da olmayan tüm güzel özellikleri onda buluyordu. Karaktersiz bir sevgiliden kurtulmuştu aslında ve buna sevinmesi gerektiğini daha yeni yeni keşfediyordu.
Onu endişelediren tek şey emanetçinin söylediği sürede bu senaryoyu bitirememe olasılığıydı. Elindne geldiğinde hızlı kağıda geçirmeye çalışıyordu zihninden geçenleri ama hikaye kendi kendine öyle hızlı akarak gelişiyordu ki, onu topralamak ve sonuna ulaştırmak için Hayal’in müdahalesi söz konusu olamıyordu. Bu durumda onu ne zaman tamamlayabileceğinden kendisi de emin değildi.
“Gidip emanetçi ile konuşmalıyım!” diye karar verdi sonunda. Yeni bir çekime başlamışlardı yoğundu ve yorgun geliyordu. Bu çekimi sırf parayı tamamlamak için kabul etmişti. Diğer set bitmeden başlamıştı çünkü. Hayal birçekimi tamamlamadan diğerine başlamıyordu o güne kadar. Çünkü dublörlük çok efor ve dikkat isteyen bir işti gerçekten, en ufak bir hata da fiziksel bir zarar görme olasılığı yüksekti. Bir yerlerden atlıyor, yanan arabalardan çıkıyor, buz gibi havada suya atlaması gerekiyordu. Bu ikinci çekim aksiyon ağırlıklı olduğu için iyi dinlenip, dikkatsizliğe asla izin vermeden odaklanması şarttı.
En iyisi dikkatini dağıtacak bir stres yaşamaktansa emanetçi ile konuşup para için olmasa da senaryo için ekstra süre istemeliydi. Hem önemli olan para değil miydi zaten, onu verdikten sonra senaryo için kolyeyi bekletebilirdi herhalde.
(devam edecek)