Hayal gözü hırkaya takılı kaldığı için Üzeyir beyinde dikkatini çekti.
“Hayal hanım iyi misiniz?” dedi onun yanına gelip adamcağız. Herkes ona iyilik yaptığı için o da settekilere, kardeşi gibi davranıyor bir sıkıntı farkederse onları mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu.
“Bu üzerinizdeki hırkayı bir yerden hatırladım da ben, kusura bakmayın!” dedi Hayal yaptığını farkedince, adamcağızı da huzursuz etmişti.
“Evet tabi hatırlarsınız bunu Harun bey verdi sağolsun, bir sürü başka kıyafette verdi. Aramızda kalsın bir smokin bile var içerinde. Artık nerede giyeceksem?” diyerek güldü Üzeyir bey mahcup bir ifade ile, “Allah hepinizden razı olsun! Sizi de birbirinize bağışlasın inşallah!”
Hayal iyice donup kaldı adamın sözlerini duyunca, cevap veremedi, “Bir smokin!” diye geçirdi içinden, “Benim ördüğüm kazak!”
Adama bir şey söylemeden arkasını döndü ve cebinden telefonunu çıkarıp Harun’un numarasını çevirdi.
“Aradığınız kişiye ulaşılamıyor” mesajını dinledi boş bakışlarla.
Üzeyir bey kızın arkasından bakıyordu hâlâ bir terslik olduğunu anlamıştı ama kendinden mi kaynaklanıyor ona karar veremişti. Sonunda arkasından adının seslenildiğini duyunca o da dönüp işine gitti.
Hayal kendini iyi hissetmediğini söyleyerek erken ayrıldı o gün setten. Zaten renginin bembeyaz olduğunu gören herkes onun iyi olmadığını farketmişti. Setten çıkınca yürüdü bir süre açılmak için.
“Bu yaşadıklarım şu gördüğüm rüyalardan biri belki de, uyanacağım ve herşey yolunda olacak. Harun bir senaryoda rol alır almaz bizi yok sayacak biri değildir! Evet bu bir rüya ve ben uyanacağım şimdi!” diyerek kapattı gözlerini yolun ortasında
“Peki şimdi ne yapacağız?” diye ağlıyordu annesi, “Kızımızı bir yıl sonra gelip alacaklar, onu diri diri yakacaklar ve biz bunu bile bile bekleyecek miyiz? Ne yapacağız?”
Turel’de paniğe kapılmıştı, daha bir kaç gün önce arkadaşının ve babasının trajik ölümlerine şahit olmuş ve bunun şokunu üzerinden atamamıştı. Annesi, babası, kardeşleri hepsi çaresiz bir şekilde ağlaşıyorlardı. Onları teselli etmek istiyordu ama kendini sakinleştirmeyi başaramıyordu henüz. Köylden herkes sürekli ziyaretlerine geliyor, ne söyleyeceklerini bilemeden gidiyorlardı. Hepsi çok özgündü. Sonur ve babası Hanki’nin yasını tutuyorlardı bir yandan. Bütün köy bir cenaze evi gibiydi artık. Kuşlar bile cıvıldamayı bırakmışlardı.
Bir hafta sonra köyün bağlı bulunduğu kaleden üst rütbeli bir asker olan Moil ziyaretlerine geldi. Onun görevi seçilen kızın bir yıl boyunca kaçırılmadığından ya da başına bir şey getirilmediğinden korunduğuna emin olmaktı. Haftada bir gün köyü ve aileyi ziyaret edecek Turel’, görüp gidecekti.
Moil kendisine verilen bu görevin yazılı olduğu kağıt saraydan geldiğinde hiç memnun olmamıştı. Onun da iki kız kardeşi vardı. Neyse ki bu tür bir seçime tabi olmadan erken yaşta evlendirilmişlerdi. Ancak o ve ailesi kızların seçilme ihtimalleri yüzünden epeyce gergin zamanlar geçirmişlerdi. Şimdi ise seçilen kızların belirlenen zamanda ölüme hazır olmaları için gardiyanlık yapacaktı. Turel’lerin evinden önce çevre köylerden seçilmiş iki aileyi daha ziyaret etmişti. Oralarda da kızların biri intihar etmiş olduğu için başka biri yeniden seçilmişti, diğer köyde ise zaten evli olan bir kızın seçildiği anlaşılmıştı. Bu nedenle kapı komşularının kızı seçilmişti yerine.
Moil o evlerde ailelerin yüzündeki nefret, korku, endişeyi görmüştü. Kızları henüz on altı veya on yedi yaşındaydılar. Gerçekten çok güzeldiler ve korku bakışlarına çoktan yer edinmişti bile. Evlerine girdiğinde tüm ailenin onu öldürmek istediğini hissetmişti. Hak veriyordu onlara ama bu da ona verilmiş bir görevdi ve yapabileceği hiç bir şey yoktu. Yönetim giderek sertleşiyordu ülkede. Her suçun cezasını o kişini bütün ailesine ödetmek gibi yöntemler uygulanıyordu artık. Bu yüzden insanlar sevdiklerinin başına bir şey gelmesinden korkuyorlar ve bir itirazda bulunamıyorlardı. Elbette gerçek suç oranlarında düşme yaşatmıştı bu acımasız kural. Ancak zaten şiddete eğilimi olan gerçek suçlular ailelerini de umursamıyorlardı ki. Üstelik suç işlemediği halde üzerine suç atılan zavallılar da korkularından bunları kabul etmek zorunda kalıyorlardı. Kimsenin sarayın adaletine güveni kalmamıştı zamanla. Sadece kendi ve sevdiklerinin canlarını korumak adına eskiden barış içinde yaşayan insanlar birbirlerinin ispiyoncusu ve rakibi olmuşlardı. Aynı insanların yönetimin uygulamalrı yüzünden karakter değiştirdiklerine şahit oluyordu Moil bu yüzden. Kalenin en üst rütbeli askerlerinden biri olarak güvenlik ondan soruluyordu. Her suçun, suçlamanın olduğu yerde bulunuyordu bir şekilde böylece. Tanıdığı insanlara da denk geliyordu elbette. Onların can korkusu ile gözleri büyüyerek ve damarları şişerek karşı tarafı suçlayışlarını görmek çok acı verici oluyordu. Hem iyi insanların nasıl canavarlaştırıldığını izlediği için hem de onları gerçekten sevip değer veridği için. Görevi yüzünden tanıdığı bir çok insan da sevmiyordu artık Moil’i.
Yirmi iki yaşında olmasına rağmen henüz evlenmemişti bu yüzden. Kızı olmasından korkuyordu kimseye itiraf edemese de. Ayrıca bu kadar insan ona düşmanlık beslerken sevdiklerinin başına bir şey gelmesinden de korkuyordu. Bir ailesi olursa onun yüzünden toplumun hedefi haline gelebilirlerdi.
İşte bu yaşanmışlık ve düşüncelerle gitti diğer iki evden sonra Turel’lerin kapısına. Turel’in babası kapıda bir asker görünce hemen gerildi. Yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu ama bir şey diyemeden onu içeri buyur etti.
Moil onlara geliş sebebini kısaca açıkladı ve seçilen kızlarını görmek istediğini söyledi.
Turel o sırada hayvanlarla ilgileniyordu ahırda, annesi çıkıp onu eve getirdi. Kız kapıdan girer girmez Moil’in kalbi yerinden çıkıp ona doğru atıldı sanki. Turel’in de durumu ondan farklı değildi Daha ilk anda ikisi de birbirlerine gizli bir bağ ile bağlanmış gibi hissettiler. Turel’in babası Moil’in kim olduğunu söyledi kızına, hiç birinin beklemediği bir şekilde sevgiyle gülümsedi Turel gardiyanına. Gardiyan da aynı şekilde ona karşılık verdi. Evde herkes susmuş bu gergin ortama rağmen gülümseyerek birbirinin gözlerine bakan bu iki genci izliyordu.
“Gördüğünüz gibi kızım sağ ve evimizde!” dedi Turel’in babası.
Moil toparlandı bu sert sesin etkisiyle, “Evet! Yakında yeniden geleceğim!” diyerek selam verdi ve çıktı evden. Çıkarken kalbini içeride bıraktığından çok emindi.
Moil çıkar çıkmaz annesi kızının kolundan tutup sarstı, “Delirdin mi sen? O nasıl bakıştı öyle? Adamın kim olduğunu anlamadın mı Turel?”
Kızın yüzündeki o gülümseme asılı kalmış gibiydi. Onun kalbi de Moil ile birlikte çıkıp gitmişti evden.
“Hanımefendi iyi misiniz?” diyen sesle gözlerini açtı Hayal. Onun yolun ortasında gözleri kapalı gülmseyerek durduğunu görenler şaşkın şaşkın bakıp geçiyorladı yanından. Sonunda önünde durduğu dükkanın sahibi, kızın bir sorunu olduğunu düşünüp dışarı çıktı. Böyle durarak dükkanın önünü kapatıyordu zaten.
Hayal karşısında Moil veya ailesi yerine kısa boylu bıyıklı adamı görünce ne olduğunu anlayamadı önce.
“İyi misiniz? Gözleriniz kapalı ne yapıyorsunuz yolun ortasında böyle?” dedi adam yeniden ve ondan cevap alamayınca söylenerek girdi dükkanına yeniden.
(devam edecek)