Sen olmasan – Bölüm 12

Sefa daha yumruğu yer yemez elini beline atmış ve silahına davranmıştı. Nesrin bir anda Coşkun’un içeri dalıp ona yumrupu yapıştırıdğını görünce ayağa kalkmak istemiş ancak ilacın etkisinden tam olarak kurtulamadığı için yere yuvarlanmıştı. Onun yere yuvarlandığını gören Coşkun Sefa’yı unutup ona doğru eğilince Sefa’nın silahı çekecek fırsatı olmuş tam ikisine birden doğrultup ateş edecekken Yavuz yine hızla odaya dalıp arkasından ona sarılıvermişti. Yavuz’un ona arkadan saldırması ile tetiğe basan Sefa ancak tavanı vurabilmiş olsa da silah sesi aşağıdaki jandarma tarafından duyulmuştu elbette. Mustafa ve Nedim Sefa’ya arkadan sarılmış silahı düşürtmeye çalışan Yavuz’a yardım etmeye koşmuş üçü birden boğuşmaya devam ediyorlardı.

Coşkun sanki küçücük odanın içinde olanları farketmiyormuş gibi yere yuvarlanan Nesrin’i göğsüne dayamış, kızın bir zarara uğrayıp uğramadığını anlamaya çalışıyordu. Nesrin konuşmaya gayret ediyordu iyi olduğu söylemek için ama inlemeler çıkıyordu yine ağzından. Gözlerini faltaşı gibi açmış Coşkun’un hemen arkasında devam eden mücadeleyi görüyordu. Sefa’nın elindeki silah bir onlara dönüyor, bir yeniden tavana doğru yükseliyordu. Ateş alsa kurşunun doğrudan Coşkun’un sırtına geleceği açıktı.

Odanın içinde birbirinden bağımsız bunca hareket, endişe devam ederken Jandarma nihayet yukarı çıktı ve kapıda durarak herkese durması için bağırdı. Yavuz, Nedim ve Mustafa jandarmayı farkedince hemen durdular ve Sefa’yı çevirip jandarmaya doğru hafifçe öne ittiler.

Sefa zaten neler olduğunu anlamamışken birden bire karşısında jandarmayı görünce silahını indirdi.

“Şikayetçiyim, evime zorla girdiler!” dedi üzerini başını çırparken.

Onun soğukkanlılığı çocukları şaşırtmıştı. Jandarma dördünü birden dışarı çıkardı ve merdivenden aşağı indirmeye başladı. Coşkun ve Nesrin hâlâ yerde oturuyorlardı. Coşkun “Bir ambulans gerek!” dedi onları götürmek için bekleyen jandarmaya dönüp. Yarım saat içinde bir ambulans kapıdaydı. Coşkun onunla birlikte ambulansa bindi. Mustafa’nın babası da o arada gelmişti eve ve jandarmaya yakalaması gereken adamların Yavuz’lar olmadığını anlatmıştı. Jandarma Sefa ve adamlarını alıp götürdü. Diğerlerinin ifadesine ayrıca başvrulacaktı. Sabri’de nezaretteydi. Coşkun ve Nesrin ambulansla diğerleri ise Mustafa’nın babası ile ayrıldılar evden.

“Köpek ne olacak?” dedi Nedim tam arabaya binerlerken, “Zavallı hayvanı burada kimse beslemezse ölecek!”

“Ne köpeği?” dedi Mustafa’nın babası.

Yarım saat sonra köpek yanlarında arabaya yeniden binip yola çıkmışlardı.

“Yavuz ben de sana emanet ettim bu çocukları, ne işiniz vardı içeride? Ya jandarma gecikseydi ne olacaktı?” dedi Mustafa’nın babası.

“Ağabey kızın başına birşey gelecek diye endişelendik. Coşkun’u da zaptedemedik zaten.”

“Baba jandarma gelmeseydi de biz zaten Sefa’yı yakalamıştık. Değil mi Yavuz ağabey?” dedi Mustafa coşkuyla.

“Evet yakalamıştık! Jandarma her şey bittikten sonra geldi!” dedi köpeğin başını okşayıp duran Nedim.

Köpekte havladı sanki bir şey anlatmaya çalışıyormuş gibi.

Sonra başından beri yaptıkları her şeyi heyecanla konuşup durdular yok boyunca.

Hastaneye vardıklarında Nesrin’e verilen ilacın ne olduğunu anlamak için tahliller yapıldı. Sabri ilaçların adını vermişti ama adam o kadar sarhoştu ki onun söylediği şeyleri tahlille teyit etmek gerekiyordu. İlaç ağır bir sakineştiriciydi ama Nesrin’de doğrudan doz aşımı olmuştu. Kızın midesi yıkandı önce. Kendine tamamen gelmesi tam iki gün sürdü. Coşkun iki gün boyunca beş dakika olsun ayrılmadı hastaneden.

“Özür dilerim!” dedi Nesrin kendine gelir gelmez, “Az kalsın hepiniz ölecektiniz benim yüzümden!”

“Ben özür dilerim!” dedi Coşkun onun elini tuttu ve sonra dudaklarına götürdü, “Seni o ayyaş dayınla aynı evde asla bırakmamalıydım. Seni ne kadar sevdiğimi ve senden asla ayrı yaşayamayacağımı çok daha önce söyelmeli ve seni yanıma almalıydım”

“Sen zaten her zaman benim yanımdaydın ve beni korudun Coşkun!” dedi Nesrin.

“Hayır bundan sonra seni hiç yanlız bırakmayacağım. Bundan sona bensiz tek bir nefes bile almanı istemiyorum anladın mı?”

“Sahi mi o zaman kız arkadaşlarının bunu kabullenmesi zor olacak!” dedi Nesrin gülerek.

“Ne söylediğimi anlamıyorsun değil mi? İlaç beynine bir zarar mı verdi senin?” dedi Coşkun da gülerek

“İlaç beynime zarar veridiği için ne duyduğumdan emin olamıyorum tam tersi ve kendime yanlış anlıyor olmalıyım diyorum!”

“Başından beri tek sevdiğim sensin! Herhalde bu cümleyi anlayabilirsin öyle değil mi?” dedi Coşkun onun gözlerine bakarak.

Nesrin’in gözlerinden iki damla yaş kaydı yanaklarına ve oradan da yastığına.

“Biliyor musun bunu söylemeni o kadar çok bekledim ki”

Coşkun eğilip onu alnından öptü, sonra burnundan, sonra da dudaklarından.

Nesrin gözlerini kapattı ve açtığında bu rüyanın bozulmasını istemediği için bir süre bekledi öylece.

Ertesi gün hastaneden çıkmasına izin verdi doktorlar. Yavuz, Mustafa ve Nedim’de onu eve götürmek için geldiler hastane çıkışına. Sabri, Sefa ve arkadaşları cezalarını çekeceklerdi. Polis kumarhaneye ve içindeki her şeye el koydu. Coşkun kötü anılarla dolu o eve Nesrin’in geri dönmesini istemiyordu ama Nesrin orasının Sabri’nin değil ailesinin evi olduğunu söyledi. Ev Sabri’nin pisliklerinden arınana dek orada kalmadı yine de. Bir hafta boyunca hep birlikte evi iyice elden geçirdiler.

Tam her şey yoluna giriyor derken, Coşkun’un babası Fatih bey ikinci kalp krizini geçirdi ve ne yazık ki bu defa kurtarılamadı. Cenazenin ertesi günü bir avukat Coşkun’u buldu ve ona babasının tüm mal varlığını sadece oğluna bırakmak için bir vasiyet hazırladığını söyledi.

“Üvey anneme bir şey bırakmamış mı?” dedi Coşkun şaşkınıkla.

“Hayır, babanız onun bir şey almasını istemedi” dedi avukat, “

Avukat Coşkun’a gelmeden önce kadına da uğramıştı. Hemen ertesi sabah tüm eşyalarını toplayıp evi terketti kadın. Tabi bunu öylece sessiz bir şekilde yapmadı. Coşkun babasının acısı bu kadar tazeyken kadına bulaşmak istemediği için sesini çıkarmadı. Onun babasını nasıl üzdüğünü ve kullandığını çok iyi biliyordu. Babası onunla çok mutsuzdu.

Nesrin Coşkun’un acısını en iyi anlayanlardan biriydi. Artık ikisininde birbirlerinden başka kimseleri kalmamıştı. Coşkun’un babasının vefatından iki ay sonra sade bir nikah töreni ile evlendiler. Bir süre Nesrin’in aileisnin evinde yaşadılar ve bu süreç içinde Coşkun’lara ait olan binayı yıktırıp bahçe içinde yeni ve tek katlı ve küçük bir ev yaptırdılar. Böylece Coşkun yıllar sonra hep hayal ettiği gibi kendilerine ait bir bahçeli eve kavuştu.

Umuyoruz ki birbirini seven herkes başlarına canlarını yakacak hiç bir şey gelmeden birlikte ve mutluluk içinde yaşayabilirler.

Sevgililer gününüz kutlu olsun

Gülseren Kılınç

SON

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s