“Yavuz ağabey! Coşkun’un hakkı var!” dedi Nedim adama doğru eğilip.
“Biliyorum!” dedi Yavuz sıkıntıyla. Az önce Mustafa’nın babasına içeri girmeyi denemeyeceklerine söz vermişti ama kız bu serseri ile gideli saatler olmuştu ve bekledikleri her dakika da çoktan geç kalmış olabilirlerdi.
“Ne yapacağız?” dedi Nedim yeniden.
“Bilmiyorum, bilmiyorum ama düşünüyorum!”
“Bu o! Bu o!” dedi sonra Nedim yanlarından geçen arabayı gösterip heyecanla. Hepsi birden dönüp arabaya baktılar ama hızla geçip gittiği için içindekini göremediler.
“Sefa vardı arabada, onu gördüm!” dedi Nedim.
“Şu arkadaki evden çıktı o araba!” dedi Yavuz. Az önce farketmişti o da.
“Bulduk o zaman evi!” diye Yavuz’un koltuğunu arkadan sarstı Coşkun sevinçle, “Bulduk işte, Nesrin o evde! Adam da çıkıp gitti!”
“Durun durun babamı duydunuz!” dedi Mustafa heyecanla, “İçeri girmemeliyiz!”
Yavuz arabayı evin olduğu yere doğru sürdü yavaşça hepsi dikkatlice eve bakmaya başladılar. Evin hemen yanından bir tâli yol giriyordu arkadaki koruluk bölgeye. Yavuz kısa bir tereddütten sonra sinyal verip döndü yola. Şimdi evin tam yanından geçiyorlardı arkasına doğru. Bahçe duvarları yüksek olduğu için içerisi görünmüyordu. Yol koruluğa doğru devam ederken başlarını çevirip evi arkadan görmeye çalıştılar.
“Kapıyı gördün mü?” dedi Nedim
“Gördüm” dedi Yavuz, Mustafa ve Coşkun’da tekrarladılar. Evin hemen arkasında demir geniş bir kapı vardı. Daha büyük araçların girmesi için yapıldığı belliydi. Arabayı biraz ileri parkettikten sonra anlaşmışlar gibi hepsi aynı anda indiler arabadan ve ağaçların arasına dağılarak sessizce eve doğru yürümeye başladılar.
“Kamera var mı?” dedi Mustafa
“Görmedim henüz!” dedi Nedim’de.
“Burası bir dağ evi zaten bir karargâh değil, neden her yanına kamera koysunlar ki?” diye araya girdi Coşkun.
Ev üç katlıydı. Bu tarafta kapı geniş olduğu için detayları görebiliyorlardı. En üst kat hariç bütün perdeler kapalıydı. Az sonra bir adam elinde metal bir kapla gözüktü evin arkasında, birden daha önce farketmedikleri küçük kulübeden bir köpek fırladı ve adama doğru hızlı hızlı kuyruk sallamaya başladı. Adam onun başını okşayarak elindeki kabı köpeğin önüne bıraktı ve sonra bir sigara yaktı. Şimdi hepsi gözükmemek için bir ağacın arkasına saklanmış bekliyorlardı. Adam ağır ağır içti sigarasını bu arada köpekte kaptaki bütün mamayı yedi. Adam tası ayağı ile köpek kulübesinin yanına doğru ittikten sonra hayvanı bağlı olduğu yerden çözdü ve büyük demir kapıya doğru yürüdü onunla.
“İnşallah salmaz!” dedi Nedim dudaklarını ısırarak. Onun köpekten korktuğunu Mustafa ve Coşkun biliyorlardı.
“Sakin ol, sakın tepki verme!” dedi Mustafa fısıldayarak.
Neyseki adam köpeğin tasmasını çözmedi ve onun ağaçları tek tek koklamasını beklemeye başladı. Köpek beş dakika sonra onların olduğu yönün ters tarafına doğru çekiştirdi adamı. Adam bir sigara daha yakmış telefonunda bir şeylere bakıyordu. Yavuz hiç beklemedikleri bir şekilde hızla ağaçtan ağaca geçerek kapıya doğru ilerlemeye başladı ve onlara da takip etmeleri için işaret yaptı. Adam çıkarken kapıyı kilitlememişti ve bundan başka da içeri girme şansları olmayabilirdi gerçekten. Hepsi aynı hızla onun peşinden devam ettiler ve demir kapıdan geçip kapısı yarı açık duran araba garajıne attılar kendilerini. Bu arada köpeğin havlamasını duydular. Muhtemelen ani hareketleri onu tedirgin etmişti. Biraz havladıktan sonra sesi kesildi hayvanın.
“Şimdi ne yapacağız?” dedi Coşkun Yavuz’a bakarak.
“Babam bizi öldürecek, bu adamlar öldürmezse!” diye homurdanıyordu Mustafa.
Garajın arka tarafında bir kapı vardı. İçeride kamera olup olmadığını kontrol edip, o kapıya doğru yürüdüler. Kapı kilitli değildi. Coşkun kapıyı yavaşça açtı ve yukarı doğru çıkan bir merdiven ile bir başka kapının daha olduğu dar bir aralığa çıktılar. Nedim diğer kapıyı kontrol etti hemen.
“Kilitli!”
Yavuz’un işaretiyle sessizce merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladılar ki o sırada köpeğin sesi yeniden duyuldu. Adam da ona bir şeyler söylüyordu. Muhtemelen geri dönmüşler ve adamda kapıyı kapatmıştı. Merdivenleri çıkmaya devam edip bitimindeki kapıya geldiler bu sefer. Sefa evden çıkmıştı ama belli ki evin içinde adamları vardı. Biri şimdi arkadaydı ama diğerleri kaç kişydi ve neredeydi hiç bir fikirleri yoktu. Yavuz önce olduğu için kapının yuvarlak tokmağını yavaşça tuttu ve çevirdi. Kapı çıt diye bir ses çıkararak açıldı hemen. Başını yavaşça uzatıp dışarıyı kontrol etti. Görünüşe göre bir koridordu burası. Çok uzak olmayan bir noktadan iki adamın konuşmaları duyuluyordu.
“Her gün lahmacun mu yiyeceğiz ya içim kurudu benim!” diyordu birisi.
“Sana özel ahçı mı tutacaktık ya? Çok bilyorsan gir mutfağa yemek yap!”
“Malzeme olsa yaparım ne var?”
“Ara Sefa ağabeyi gelirken alsın sana malzeme!” diyen ses gülmeye başladı. Öbürü bozulduğunu belli eden bir ses çıkardı ve sustular.
“İki kişiler mi sadece?” diye fısıldadı Nedim arkadan Yavuz cevap vermedi başını biraz daha uzattınca gördü onları, koridorun sonunda bir salon vardı. Adamlar sırtları dönük oturuyorlardı kanepede. Arada açık televizyonunda sesi duyuluyordu. Koridorun diğer tarafında yukarı çıkan bir merdiven vardı. Yavuz dönüp çocuklara sessiz olun diye işaret etti ve kapıyı sessizce açıp merdivenlerin olduğu yana doğru döndü. Çocuklar tek tek peşinden gittiler. Neyse ki adamlar arkalarına dönüp bakmamışlardı. Tam onlar merdivenin basamaklarına vardıkalrında, az önce çıktıkları kapı yeniden açıldı ve köpekle gezen adam koridora girip doğru salona doğru ilerledi.
“Söylediniz mi yemek?”
“Hayır beyefendi lahmacun yemezmiş!” diye konuşmaya başladılar yeniden.
“Tam zamanında çıkmışız!” diyerek derin bir nefes bıraktı Mustafa. Coşkun onlar adamları takip ederken çoktan üst basamağa varmıştı bile. Yavuz onun önden gittiğini görünce hemen peşinden gitti, diğerleride onun peşinden. Hepsi Coşkun’un hiç bir tehlikeyi umursamadan Nesrin’i bulmaya odaklandığının farkındaydılar. O yüzden onu kontrol etmeleri gerekiyordu. Ayrıca kızı ummadıkları bir şekilde bulurlarsa Coşkun’u zaptetmek gerekeceğini düşünüyordu Yavuz. O zaman oğlan iyice kontrolden çıkardı.
Bu katta dar bir koridor ve ona açılan dört kapı vardı. Evin içi duvarlar dahil ahşap kaplanmıştı. Tavan, merdivenler, kapılar hepsi aynı renk ve cilalanmış bir ahşap malzemeden yapılmıştı. Dört kapıyı da yokladılar. Biri banyoydu zaten. Diğerleri de kilitli olmayan odalardı. Bu kattan da yukarı çıkan bir merdiven vardı.
“Nerede bu kız?” dedi Coşkun sıkıntıyla yürüdü o yana doğru.
“Acaba şu ilk girdiğimiz yerdeki kilitli kapıyı mı zorlasaydık?” dedi Nedim.
“Önce yukarı?” diye işaret etti Yavuz ağabey. Şimdi sohbetin sırası değildi. Ayaklarını geniş açarak Coşkun’un önüne geçti. Nesrin’i ilk görenin o olmasını istemiyordu.
Hepsi bir üst kata çıktılar sessizce.
(devam edecek)