Sen olmasan – Bölüm 6

“İlaçları aldın mı?” diye bir mesaj geldi Sabri’nin telefonuna o akşam.

Sabri hemen toparlandı uyukladığı kanepede ve Nesrin’in ortalıkta olup olmadığını kontrol edip “Evet aldım” yazdı.

“Konuştuğumuz gibi. Gün Pazartesi şimdilik. Yine de benden haber bekle!”

“Tamam patron!”

Pazar akşamı Nesrin Sefa’dan bir mesaj aldı.

“Yarın tamam değil mi?”

“Dayım henüz iyileşmiş sayılmaz!”

“Eminim başının çaresine bakabilir. Yarın görüşürüz!”

Cevap yazmadı Nesrin bu kez. Belki de bir kez dışarı çıkmalarından bir şey olmazdı. Zaten mezun olmak üzereydi. Bundan sonrası için tehlikleye atacak bir kısım kalmamıştı. Son finaller hariç tabi. Final zamanında değilerdi henüz. Bir gün izin ona da iyi gelebilirdi. Coşkun’a mesaj atıp söylemeyi düşündü önce. O da son zamanlar da fazla korumacı davranıyordu. Şimdi Sefa ile dışarı çıkacağım dese kim bilir neler yazacak, kabul etmeyecekti. Ondan izin alması gerekmiyordu ki. O hiç karışmamıştı onun kız arkadaşlarına. Hiç birini de sevmemişti üstelik. Hem de hiç birini. Coşkun’un böyle kızlardan ne anladığını anlamak mümkün değildi. Zaten o kadar maymun iştahlıydı ki uzun bir ilşkisi bile olamıyordu. Kızların daha adlarını öğrenemeden başka bir kız giriyordu hayatına. Asıl güvenilmez kendisi değil miydi bu durumda. Belki de kendi böyle havai ve güvenilmez olduğu için herkesi kendi gibi sanıyordu. Sefa’yı tanımıyordu bile. Bir keresinde neden bu kadar takıntılı olduğunu sormuştu, yani tanımadığı bir adamı ne diye itici buluyordu ki? “Bir his” demişti o zaman. Duyanda onu müneccim başı zannederdi. Ona söylemeyecekti. Evet her şeyi de bilmesi gerekmiyordu. Ancak onun peşine düşmemesini de garanti etmek gerekiyordu bu arada. Yoksa pat diye okula gelebilir Sefa’yı görünce de olay çıkarabilirdi. Dayısını doktora götüreceğini söylese, ben de geleyim derdi. Allah var zor zamanlarda hiç yanlız bırakmamıştı onları. Her zaman koruyup kollamıştı Nesrin’i. Ancak onun korunmak istemediği zamanlar vardı. Korunmak değil de sevilmek istediğini anlamak bu kadar zor muydu yani? Annesi de gittikten sonra kimseye sarılıp kendini bırakamamıştı. Hep güçlü ve ayakta kalması gerekmişti. Yanındaydı evet ama bu değildi sadece. Sevgiyle kucaklaşmaya ihtiyacı vardı onun. Başını bir omuza dayamaya ihtiyacı vardı. O bir genç kızdı artık ayrıca.

“Tamam buldum!” dedi sonra kendi kendine, “Dayımdan nefret eder!”

“Dayımın doğum günü olduğu için yarın onunla yemeğe gideceğiz merak etme!” yazdı

“Dayınla mı?” diye cevap geldi hemen.

“Evet, o ısmarlaycakmış, bu günlerde düzelme var!”

“Emin misin? Sen yine de yanına para al!”

“Tamam alırım merak etme!”

“Akşama görüşürüz o zaman!”

“Haberleşiriz!” yazdı ve onu ikna ettiğine mutlu uyudu hemen.

Ertesi sabah duşta biraz uzun kaldı, saçlarını güzelce kuruttu ve taradı. Üzerine kendini iyi hisettiği bir şeyler giydi. Bir de ruj sürdü son anda. Bu arada dayısının uyanıp duşa girmeden demlediği çayın içine bir şeyler attığını farketmedi bile.

Kahvaltısını etmek için mutfağa gitti. Dayısı kanepede ağzı açık uyuyordu hâlâ. Bu adamın erken kalkıp bir işe yaradığı görülmemişti zaten. Günlerdir hasta olduğunu söyleyip yatıyordu evde. Belkide o bulduğu işten kovulmuştu ve hastayım yalanını atıyordu. Çayını doldurup ekmeğiyle birlikte içti. Bulaşıkları kaldırıp bir çay daha doldurdu. Onu da hızlıca içtikten sonra koşarak dışarı çıktı. Tam durağa doğru yürüyordu ki Sefa’nın arabası gelip yanında durdu.

“Günaydın!” dedi şaşkınlıkla, “Bu saatte ne işin var burada?”

“Seni almaya geldim. Buluşacaktık ya!”

“Evet ama okul çıkışı değil miydi?”

“Ya bir günde gitmeyiver ne olur ki? Bak hava ne güzel!”

“Olmaz!” dedi şaşkın şaşkın Nesrin. Biraz midesi bulanmaya başlamıştı niyeyse.

“İyi misin rengin soldu!” dedi Sefa ve arabadan inip onun yanına geldi.

“Bilmiyorum başım dönüyor sanki, tansiyonum mu düştü acaba?” dedi Nesrin halsiz bir şekilde.

“Gel otur arabaya da biraz toparlan, olmazsa bir doktora gidelim!” diyerek onu ön koltuğa oturttu Sefa. Kemerini de bağlayıp şoför koltuğuna geçti sonra. Nesrin başını tutamayacak hale gelmişti oturduğunda.

“Bir doktora..” dedi ve başı düştü önüne.

Sefa onun başını koltuğa dayadı ve çalıştırdı arabayı.

Coşkun’un o gün dersi öğleden sonraydı. Akşam babası onda kaldığı için geç yatmışlardı. Uyandığında babası mutfakta kahvaltı hazırlıyordu.

“İnecek misin aşağı?” diye sordu ona kahvaltılarını yaparlarken.

“Evet kahvaltıdan sonra ineceğim.” dedi Fatih bey, “Senin okul var mı bu gün?”

“Var kahvaltıdan sonra duş alıp çıkarım!”

“Paran var değil mi?”

“Var baba, yatırıyorsun ya her ay hesabıma!”

“Olsun oğlum, sen gene bitince söyle!”

Gülümsedi Coşkun. Babası mutfağı toparlarken o da kalkıp duşa girdi. Babası o kadınla evlenmemiş olsaydı ikisi birlikte güzel bir hayat sürebilirlerdi aslında. Tabi hem ona yakın olmak hem ayrı bir evi olmak çok iyi olmuştu. İlk başta bunun bir evden atılma olduğunu düşünüp içerlemişti ama babasının sonraki korumacı tavrı hiç eksilmeyince rahatlamıştı. Aslında bu bir ceza değil ödüldü. Arkadaşlarının hepsi özenmişlerdi ona. Hatta babalarına ayrı eve çıkmak istediğini söyleyenler bile olmuştu ama başarılı olmamamışlardı tabi. Hepsi için Coşkun’un evi bir sığınak olmuştu çoğu zaman. En çokta Nesrin için.

“Sahi bu kız ne saçmaladı akşam, dayımın doğum günü falan?” dedi kendi kendine kurulanırken. Bunca yıl daha bir kez bile Sabri’nin ne başkasının ne de kendi doğum gününü kutladığını duymamıştı. Kesin bir iş çeviriyordu bu adam. Parası bitmişti büyük ihtimalle ve Nesrin’e sevimli görünüp para tırtıklamak niyetindeydi Allah bilir. Belli olurdu zaten bu gün ne olacağı. Çıkınca mesaj atıp soracaktı yine Nesrin’e.

Havluya sarınıp çıktı banyodan. Tam üzerini giyinmek için odasına gidecekti ki, babasını gördü yerde.

“Baba!” diyerek koşturdu hemen.

Fatih bey zorla nefes alıyordu.

“Baba neyin var?”

Hemen fırlayıp telefonunu buldu ve 112’yi aradı, “Baba dayan geliyorlar!” dedi sonra üzerine hızla bir şeyler geçirdi ve oturdu onun yanına. Ne yapacağını bilemiyordu.

Neyse ki on dakika içinde geldi ambulans. Babasının nefesi ambulans gelene kadar biraz düzelmişti ama hâlâ konuşacak dermanı yoktu. Sadece oğlunun gözünün içine bakıyordu “Merak etme!” der gibi.

Bir kalp spazmı geçirdiğini söylediler hastanede. Üvey annesi kapıya gelen ambulansı görünce hemen yukarı fırlamıştı ambulans görevlileri ile birlikte. Hastanede hiç konuşmamışlardı babası yoğun bakımdayken. Tüm tetkikler yapıldıktan sonra akşam üzeri çıkarmışlardı adamcağızı. Ertesi gün verilen tahlileri yaptırıp kardiyoloji bölümüne getirmeleri istenmişti. Üçü birden döndüler eve. Coşkun babası ve üvey annesi kendi evlerine girince yorgun argın çıktı yukarıya.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s