Sen olmasan – Bölüm 2

Coşkun üvey annesi ile daha tanışamadan babasından kadının onu evde istemediğini öğrenmişti.

“Nasıl yani?” demişti Nesrin şaşkınlıkla , “Kadın henüz babanla evlenmeden seni istemediğini söylemiş öyle mi? Babanda bunu kabul etmiş?”

“Maalesef!” dedi Coşkun öfkeyle.

“E ne olacak peki şimdi sen gidecek misin?”

“Taşınacağım tabi !”

“Delirdin mi sen nereye gideceksin? Daha lisede okuyorsun!”

“Üst kata!” dedi Coşkun gülmeye başladı arkasından da

“Ne?”

“Üst kata işte! Bizim çatı katı yok mu boş duran!Harika oldu böylesi!”

“Ya yüreğime indiriyordun ne alçaksın?” diye vurmaya başladı Nesrin bu kez oğlana.

“Babamla konuştuk uzun uzun, hepimiz için en iyi çözümün bu olduğuna karar verdik. Böylece sende istediğin zaman bana gelebilirsin artık. Benim ayrı bir evim olacak, babam bütün masraflarımı karşılayacak elbette. Kendime ait bir dairem olması sence de süper değil mi?”

“Üvey anneyi dert etmiyor musun yani?

“Sen bir şans ver demiştin ya?”

“Ama kadın daha başından seni istemedi, o zaman öyle olacağını bilmiyorduk.”

“Benim için şartlar gayet güzel oldu şu an için ondan bir şikayetim yok” dedi Coşkun yeniden gülerek.

“İnşallah geldikten sonra senin huzurunu kaçıracak bir şey yapmaz!”

“Yok babam izin vermez sanmıyorum! Çok içten konuştu dün benimle”

“Valla süper olmuş o zaman hayırlı olsun” dedi Nesrin’de neşelenerek. Arkadaşının mutlu olması onun içinde mutluluktu. Annesin kaybettiğinden beri ilk kez Coşkun’u böyle keyiflenmiş görüyordu. Tabi artık delikanlı olduğundan yaşıtlarının sahip olamadığı böyle bir konfora sahip olmakta aşırı hoşuna gitmişti belli ki. Henüz kimsenin ailesinen ayrı yaşama lüksü yoktu. Hatta evlenene kadar da olmayacaktı.

Her şey bir ayın içinde oldu bitti, Coşkun bir kısmı yeni alınan mobilyalarla çatı katına taşındı. Babası evlendi ve karısıyla orta katta yaşaaya başladılar. Coşkun ayrı eve çıkışının henz ilk ayında okuldan bir kız arakda edindi ve kız okuldan sonra hemen her gün çatı katına gelmeye başladı. Nesrin kısı pek sevmemişti ki bu ilişki üç hafta sonra sona erdi. Aradan bir süre geçtikten sonra bu defa başka bir kız arakdaş edindi Coşkun. Onunla da ancak bir hafta devam ettiler. Sonra bir kaç ay kimseyle çıkmadı.

Babasıın evine neredeyse hiç gitmiyordu. Babası arada sırada yukarı çıkınca görüşüyorlardı. Eskiden olduğu gibi Nesrin’lerin evine gelip gidiyor bazen orada yemek yiyordu. Sultan hanım çocuğun çatı katına taşınmaktan mutsuz olduğuna kendini inandırdığı için annesini kaybedip üvey anne tarafından yukarı kata tek başına atılan bu çocuğa artık daha da anaç davranmaya başlamıştı. Neredeyse Nesrinden çok ayrıcalığı vardı evlerinde. Nesrin bazen kıskanıyordu bu ayrıcalıkları ama Coşkun gülüyordu o kızdıkça

“Kızım zavallı çocuğu mu kıskanıyorsun!” diye azarlıyordu onu annesi de. Coşkun’un keyfi sahiden yerindeydi artık. Nesrin’de ders çalışmaya sık sık onun dairesine gidiyordu başlarda ama bir süre sonra ev o kadar pis ve dağınık olmaya başladı ki, toparlayana kadar bir daha gelmeyeceğini söyledi Coşkun’a. Sonunda Coşkun babasıyla konuştu ve aşağıdaki eve gelen temizlikçinin ayda bir çıkıp Coşkun’un evinde temizlemesine karar verdiler. Böylece Nesrin yeniden ona gitmeye başladı ara ara. Coşkun tüm bu rahat ortama rağmen iki yıl sonra üniversiteyi kazanmayı başardı.

Coşkun’un üniversiteyi kazandığı yıl bu defa talihsizlik Nesrin’lerin evini buldu ve babası bir kalp krizi sonucu hayata veda etti. Bu defa Coşkun Nesrin’i ve Sultan hanımı teselli etmeye çalıştı uzun süre. Turan beyin ölümü Sabri’yi sevindirmişti bir tek. Adam Turan beyin öldüğünü duyduğu gün ablasına ve yeğenine destek olmak bahanesiyle eve girmiş, ondan sonra da bir daha yanlarından ayrılmamıştı. Hamamın işletme işini erkek kardeşine emanet edemeyeceğini bilen Sultan hanım kocasının vefatının ardından işleri devralmak zorundaydı. Artık parayı ablasının kazandığını bilen Sabri’de kadının elinden daha çok para tırtıklamaya başladı haliyle. Böylece Turan beyin vefatının artdından Nesrin’in ailesi maddi bir çöküşe doğru sürüklenmeye başladılar.

Coşkun’un ardından iki yıl sonra Nesrin’de kazandı üniversiteyi. İkisi de daha bu yaşlarında acı deneyimler yaşamış ve paylaşmışlardı. Bu onların aralarındaki bağı daha da güçlendirmiş her dertlerini konuşur birbirlerinin her şeyini bilir olmuşlardı. Coşkun’un arkadaşları onun evinin müsait olduğunu bildikleri için orada toplanıyorlardı. Hemen her geldiklerinde Nesrin’e rastlayınca zamanla onu da benimsemişlerdi. Hatta Coşkun’un kız arkadaşları bile çoğunlukla ses çıkarmıyorlardı kızın çat kapı gelmesine. Sabri artık evlerine yerleştiği, Sultan hanımda hamama gitmek zorunda kaldığı için Nesrin dayısı ile evde ders çalışamıyordu. Ev zaten sürekli içki kokuyordu artık. Gecenin köründe eve gelen adam etrafı dağıtıp bulduğu yerde sızıyor, uyanınca da televizyonun sesini sonuna kadar açıp evin içinde gezinip duruyordu. Bu nedenle babasının ölümünden sonra annesi evden çıkar çıkmaz Nesrinin ilk koştuğu yer Coşkun’un evi oluyordu okul saatleri dışında.

Arkadaşları artık Nesrin’e bir anahtar yaptırması için dalga geçiyorlardı onlarla ama Coşkun eğer ona bir anahtar yaptırırsa gelip hepsini evden atacağını söyleyip basıyordu kahkayayı. Her şeye rağmen hayata tutunup birbirlerine destek olmuşlardı o güne kadar. Coşkun’un üvey annesi o eve uğramadığı için onunla uğraşmayı bırakmıştı. Babası zaten onca yıldır hiç ihmal etmemişti oğlunu. Kadınla arasının ilk zamanlardaki kadar iyi olmadığını farkediyordu Coşkun ama bir şey demiyordu babası üzülmesin diye.

Sultan hanım erkek kardeşinin içkisinden, kumarından, dağınıklığından ve ellerindeki her şeyi kumara yatırıyor olmasından çok bunalmıştı ama bir türlü vicdanına yediremiyordu onu evden kovmayı. Nesrin annesi ile konuşuyor onu ikna etmeye çalışıyor sonra Sabri gelip ablasının kanına giriyordu sürekli.

“Dövelim!” diyorlardı Coşkun’un arkadaşları. “Ne olacak? Adam zaten sarhoş. Tenhada bir yerde kıstırıp ağzını burnunu kırarız. Bir adaha gelip sizi rahatsız edmez o zaman.”

Gülüyordu Nesrin ama kendisi yapacaktı neredeyse bu işi tek başına. Hatta bazen dayısını zehirlemeyi bile geçiriyordu aklından. Sonra kızıyordu kendisine. Annesi çok değer veriyordu dayısına. Kardeşiydi tabi. O dayandığı sürece Nesrin’in bir söz hakkı yoktu.

Üniversite hayatının büyük bir çoğunluğu Coşkun’un evinde geçti böylece. Bu arada Coşkun çoktan son sınıfa gelmesine karşılık askere gitmek istemediği için uzatmıştı okulu. İki dersi, iki yılıdır vermiyordu bilerek. Babası şimdilik ona baktığı için bir iş arayışına da girmemişti. Sadece Nesrin’in zoruyla bir kaç yerde yarım günlük çalışmıştı bir kaç kez, çıkmıştı sonra da. Oralarda kuryelik yapınca motorsiklet olayına sarmış. Babasını ikna edip bir de motorsiklet almıştı. Onu aldığı günden beri de her sabah Nesrin’i okula motorsikletle bırakıyor, sonra da alıyordu. Coşkun’un kız arkadaşları işte bu aşamadan sonra iyice bozulmaya başladılar artık. Zaten en uzunu bir ya da iki hafta süren her ilişkide Nesrin’in ne diye her sabah okula bırakılıp alındığı konusu geçiyor ve kavga çıkıyordu. Nesrin dalga geçiyordu Coşkun ile bu yüzden.

“Gelme! Ben demiyorum ki sana gel diye!” diyordu. Sonra bir gün gelmese bu sefer de “Gelmedin beni sıkışık otobüslerde sefil ettin gene diye söyleniyordu!”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s